• Sonuç bulunamadı

3.6 ABD BAġKANI GEORGE W.BUSH DÖNEMĠNDE ABD‟NĠN

3.6.2 Bush ve Büyük Ortadoğu Projesi‟nin (BOP) Hayata Geçirilmesi

George W.Bush‟un baĢkanlığında meydana gelen 11 Eylül saldırıları, küresel terörizmin hem ABD hem de dünya ülkeleri için geldiği boyutu göstermektedir. Teröre karĢı o döneme kadar yürütülen caydırma politikaları 11 Eylül sonrasında Bush yönetiminin bölgedeki hedeflerini yerine getirmek için yeterli olmamıĢtır. Terörün merkezi olarak düĢünülen Ġslam kökenli devletlere karĢı, daha önceden uygulanan yaptırım ve politikaların yanı sıra, bu ülkelere önceden askeri müdahe düzenlemeyi ve sorunun kökten çözülmesi hedeflenmiĢtir. BOP da bu amaçlara hizmet etmektedir.

Gerek 11 Eylül‟de gerek öncesinde ABD‟nin hedef olduğu terör saldırılarının kaynağı ABD‟nin verilerine göre köktendinci Ġslami gruplar olmuĢtur. ABD‟ye göre bu örgütlerin yetiĢtiği bölgeler Moritanya‟dan Endonezya‟ya kadar uzanan 50‟yi aĢkın ülkeyi kapsayan Ġslam coğrafyasıdır. Bu anlamda CIA‟ye ve Amerikan yönetimlerine stratejik arge hizmeti veren “RAND Cooperation” adlı düĢünce kuruluĢu, 2003 yılında Bush yönetimine “Sivil Demokratik Ġslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler” baĢlıklı kapsamlı bir rapor264

hazırlamıĢtır. Raporda, Ġslam ve Müslümanlar, Batı demokrasisi değerlerine ve küresel düzene uyumlu hale getirilmezse, medeniyetler çatıĢması olasılığının yüksek olduğuna değinilerek, Ġslam coğrafyasının nasıl denetim altına alınacağı konusunda bazı stratejiler önerilmektedir. Ayrıca raporda müslümanlar kendi içinde gruplara ayrılmıĢtır. Bu gruplar Ģu Ģekildedir; i) köktendinciler, ii) gelenekçiler, iii) ılımlı islamcılar ve iv) laikler. Rapora göre i) köktendinciler Ġslam‟ın Ģiddetten kaçınmayan, saldırgan temsilcileri olup, ii) gelenekçiler Ġslam dininin kurallarına bağlı ve Ģiddet yanlısı değildirler. Yine rapora göre iii) ılımlı islamcılar bireysel vicdanın üstünlüğünün yanısıra, eĢitlik ve özgürlüğe dayalı toplum anlayıĢına sahip olup, bu anlayıĢı çağdaĢ demokratik esaslarla bağdaĢtırmaktadırlar. iv) Laikler ise din ve devlet iĢlerini birbirinden ayırarak, politika ve değerler bakımından Batı‟ya en yakın gruptur

264 Cherly Benard, Civil Demokratic Islam, Partners, Resources and Strategies, 1.Baskı, Santa Monica: RAND Corporation, 2003, s.25-40.

ancak genellikle yarı demokratik görünümlü otoriter bir yapıyı esas alan bu grup, çoğunlukla solcu ve milliyetçi ideolojileri benimsemiĢlerdir ve bu nedenle de ABD‟yi dost olarak görmemektedirler.265

Raporda ABD‟nin Ġslamı kontrol altına alabilmesi için yapılması gerekenler Ģöyle özetlenmektedir:

i) Önce ılımlı Ġslam‟ı desteklemek gerekmektedir. Bu kapsamda; özellikle mali destek gerekli olup, liderlik modeli oluĢturarak, bu modele uygun liderler yaratmak gereklidir.

ii) Gelenekçilerin kusurları eleĢtirilmelidir ancak onları kökten-dincilere karĢı desteklemek gerekmektedir.

iii) Köktendincilerle mücadele edilmelidir. Bu kapsamda; yasadıĢı faaliyetlerini açığa çıkarmalıdır, yaptıkları Ģiddet eylemlerinin olumsuz sonuçlarını gündeme taĢıyarak, kahramanlaĢtırılmalarını önlenmelidir. iv) Seçici bir Ģekilde laikler desteklenmelidir. Bu kapsamda; köktendinciliğin

ortak düĢman olarak algılanması teĢvik edilmeli, milliyetçilik ve solculuk temelinde ABD karĢıtı güçlerle iĢbirliği içine girme hevesleri kırılmalıdır.”266

2004‟te hazırlanan bu rapor Bush yönetimine yol gösterici niteliktedir. Bu raporun hazırlanma nedeni olan Ġslam coğrafyasının “haydut rejimleri” aslında çok daha önceden Bush ve ekibinin hedefi haline gelmiĢtir. Bush yönetiminin Ulusal Güvenlik DanıĢmanlığını ve sonrasında dıĢiĢleri bakanlığını yapacak olan Condelizza Rice, 2000 yılındaki seçim kampanyasında Cumhuriyetçi Parti‟nin dıĢ politika görüĢlerini aktardığı “Ulusal Çıkarı Arttırmak” (Promoting the National Interest) baĢlıklı makalesinde, BOP‟u yeniden Ģekillendirme ve yeni bir düzen oluĢturma giriĢimleri sırasında, ABD‟nin müdaheleci ve çözüm arayıcı olmasının doğal karĢılanması gerektiğinin altını

265

Altuğ Günal, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye, Online Dergi, No.4, 2004,

http://www.onlinedergi.com/makaledosyalari/51/pdf2004_1_15.pdf, (2 Mart 2013), s.156-164. 266 Altuğ Günal, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye, Online Dergi, No.4, 2004,

çizmektedir.267

Rice‟ın, ABD‟den küresel barıĢ ve istikrarın tek garantörü olarak bahsederken aslında, gerçekleĢecek Amerikan askeri harekatlarını, önceden uluslararası meĢruiyet temeline oturtmaya çalıĢtığı anlaĢılmaktadır. Rice‟a göre, uluslararası istikrarsızlığa neden olduğu düĢünülen Ġran ve Irak gibi “haydut rejimler”in ortadan kaldırılması için eldeki tüm kaynakların kullanılması gerekmektedir.

Bush yönetiminin argümanları ve açıklamalarının dıĢında bir yana, daha önce de belirtildiği gibi BOP‟a dair hazırlanan yazılı bir belge bulunmamaktadır. BOP‟un ortaya konuluĢ tarihine iliĢkin farklı görüĢler yer almaktadır. Aslında BaĢkan Clinton döneminde hazırlanan Ulusal Güvenlik Stratejileri‟nde Ortadoğu‟ya dair planlar ve tedbirlerin açıklandığı görülmektedir, ancak 11 Eylül sonrasında BOP, BaĢkan George W.Bush ile özdeĢleĢtirilmiĢ ve ġubat 2003‟te de yürürlüğe konmuĢtur. BOP‟un amaçları arasında 22 Ortadoğu ülkesi ile Afganistan ve Pakistan‟da Batılı demokrasiler kurmak ifadeleri yer almaktadır. Bush, bu amaçla Ortadoğu‟daki demokratik reformları teĢvik etmek için büyük bir proje baĢlatacağını ilan etmiĢti ki bu projenin BOP olduğu anlaĢılmaktadır.268

BaĢkan Bush‟un Ortadoğu ile ilgili reform çağrıları, bölge ve AB ülkeleri tarafından tepki toplamıĢtır. BaĢta Mısır lideri Hüsnü Mübarek proje karĢıtı kampanya baĢlatmıĢtır. Arap Devletler Ligi Genel Sekreteri Amr Mahmud Musa da projeyi, Ġsrail- Filistin çatıĢmasını ve Irak sorununu yok saydığı için eleĢtirmektedir. ABD, gelen tepkileri azaltmak için uygulanacak plana baĢka ülkelerin ve örgütlerin katılımını sağlamaya çalıĢmıĢtır, ancak aynı yılın G8 zirvesinde yapılan görüĢmelerde BaĢkan Bush‟un istediği sonuç çıkmamıĢtır. NATO‟nun projede yer almasına yönelik öneri kabul görmemiĢtir, Fransa da planın tümüne karĢı çıkmaktadır. BOP kapsamında, bölgeye barıĢ, demokrasi, istikrar getireceği vaad edilmekte, aynı zamanda bölgede genel seçimlerin yapılmasının teĢvik edileceği belirtilmekte, bağımsız medyanın kurulması desteklenerek, Batı dillerinde yazılmıĢ kitapların da Arapça‟ya çevrilmesini

267

Condolezza Rice, “Foreign Affairs, Campaign 2000: Promoting the National Interest, Published by: The Council on Foreign Relations”, Froreign Affairs, Janury/February 2000,

http://www.foreignaffairs.com/articles/55630/condoleezza-rice/campaign-2000-promoting-the-national-interest (7 Aralık 2012).

268

Cenap Çakmak, “Obama veya McCain Döneminde Muhtemel Amerikan DıĢ Politikası”, Bilgesam, 2008, http://www.bilgesam.net/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=211:obama-doeneminde- muhtemel-amerikan-d-politikas&catid=98:analizler-abd&Itemid=135, (3 Temmuz 2012).

de kapsayacak ifadeler yer almaktaydı. Ancak proje Arap ülkeri tarafından da tepkiyle karĢılanmıĢtır.269

Bu tepkinin nedeni olarak, Arap ülkelerinin, ABD‟nin Ġsrail‟e yakınlığı nedeniyle, kendilerinden önce Ġsrail‟in bölgedeki çıkarlarını kollayacağını düĢünmeleri gösterilebilir. Aynı zamanda süregelen Irak iĢgali, projenin Araplar tarafından tepki çekmesinin önemli bir faktörü olmuĢtur.

Bush yönetimi uluslararası alanda gelen tepkilere kayıtsız kalmaya çalıĢsa da Irak iĢgaliyle birlikte Bush‟un ve ABD‟nin imajının zedelenmesi, planın hayata geçirilmesini zorlaĢtırdığı anlaĢılmaktadır. Bu kaygılarla, BaĢkan Bush‟un bu planı sessizce yürürlükten kaldırdığı düĢünülebilir. Bush yönetiminde kritik görevlerde olanların değiĢtirilmesi ve BOP için çalıĢtığı düĢünülen bazı Yeni Muhafazakarlar‟ın görev yerlerinin değiĢtirilmesi, BOP‟un ertelendiğine dair iĢaretlerdir. Ayrıca BOP‟un baĢ destekleyicilerinden Wolfowitz, Rumsfeld, Perle gibi isimlerin yeni Amerikan yönetiminde yer almamaları, BOP‟a dair planlarda değiĢiklik yapıldığının belirtisi olarak düĢünülebilir. Sonradan projenin adının değiĢtirilmesi ve uygulanan yöntemlerde farklılıklara gidilmesi planlandıysa da, buradan yine de ABD‟nin bölgedeki çıkarlarına yönelik fedakarlıklarda bulunduğu anlamı çıkmamalıdır.270

3.6.3 11 Eylül Saldırıları ve Afganistan iĢgali

11 Eylül 2001‟de ABD‟ye düzenlenen terörist saldırıların etkileri sadece ABD‟de değil, tüm dünyada hissedilmektedir. 11 Eylül‟ün etkisi, gerek ABD‟nin yeni dıĢ politikası ve güvenlik algılamaları, gerek de Ortadoğu‟nun geleceği açısından belirleyici olmuĢtur. 11 Eylül saldırılarının, Bush Doktrini‟ne zemin hazırladığı görülmekte ve Soğuk SavaĢ döneminden sonra yeni dünya düzeni ile sona erdiği düĢünülen bölgeler arası kutuplaĢmanın, baĢka Ģekil ve formüllerle tekrar gündeme geldiği hissedilmektedir. KutuplaĢmayı yaratan “ya bizdensiniz, ya da teröristlerden” açıklamasıyla George W.Bush‟un kendisi olmuĢtur. Diğer taraftan 11 Eylül, uluslararası terör kavramına yeni anlamlar yüklemektedir.

269 Cenap Çakmak, “Obama veya McCain Döneminde Muhtemel Amerikan DıĢ Politikası”, Bilgesam, 2008, http://www.bilgesam.net/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=211:obama-doeneminde- muhtemel-amerikan-d-politikas&catid=98:analizler-abd&Itemid=135, (3 Temmuz 2012).

270

Cenap Çakmak, “Obama veya McCain Döneminde Muhtemel Amerikan DıĢ Politikası”, Bilgesam, 2008, http://www.bilgesam.net/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=211:obama-doeneminde- muhtemel-amerikan-d-politikas&catid=98:analizler-abd&Itemid=135, (3 Temmuz 2012).

11 Eylül‟de American Airlines‟a ait Boeing 767 ve Boeing 757 tipi uçaklarının kaçırılmasını takiben Dünya Ticaret Merkezi‟nin ikiz kulelerine çarparak kulelerin çökertilmesi ve yine Boeing 767 tipi üçüncü bir uçakla ABD Savunma Bakanlığı merkezine ait Pentagon‟un hedef haline getirilmesiyle birlikte ABD‟de çok sayıda can ve mal kaybının meydana geldiği bilinmektedir. Saldırı sonrasında Amerikan hükümeti acil durum ilan ederek tüm askeri birliklerini göreve çağırmıĢtır.

BaĢkan Bush saldırılardan bir hafta sonra yaptığı açıklamada El Kaide terör örgütünün son saldırılardan sorumlu olduğuna dair ellerinde yeterli delil olduğunu belirtmiĢtir ve bu konuda Ġngiliz hükümetinin de desteğini yanına çekmiĢtir. Diğer taraftan, olaydan sonra herhangi bir örgüt saldırıları üstlenmemiĢtir. El Kaide terör örgütü lideri Usame Bin Ladin de terör saldırılarıyla ilgili herhangi bir iliĢkilerinin olmadığını açıklamıĢtır.271

Bin Ladin‟in açıklaması ABD hükümeti tarafından dikkate alınmamıĢ ve saldırılardan El Kaide‟nin sorumlu olduğuna dair yeterli delile sahip oldukları konusunda ısrarcı davranılmıĢtır. Bush yönetimi, Taliba‟dan El Kaide‟nin üst yöneticilerinin ve Afganistan‟da bulunan teröristlerin ABD‟ye teslim edilmesini, Amerikan vatandaĢlarının korunmasını, ülkedeki terrorist kampların kapatılmasını istemiĢtir. Aksi takdirde Taliban yönetiminin de Ladin ile aynı muameleye tabi kalacağı belirtilmiĢtir. ABD‟den gelen uyarılar üzerine, Taliban ikiz kulelere düzenlenen saldırıları kınamıĢ ancak saldırıları Ladin‟in iĢlediğine dair yeterli delilin bulunmadığını ve bu saldırıyı gerçekleĢtirecek potansiyelinin de olmadığını açıklamıĢtır. 272

Bu politik açıklama, Taliban‟ın Amerikan uyarısını ciddiye aldığını, öte yandan El Kaide‟yi de kaybetmek istemediğini göstermektedir.

11 Eylül saldırısı her ne kadar Bush tarafından hristiyan – müslüman ayrıĢmasına neden olsa da, aslında bu kutuplaĢmanın olmasını istemeyen Doğulu devletler de Batılı devletler kadar saldırıya tepki göstermiĢlerdir. Saldırı sonrasında Ġslam Konferansı TeĢkilatı olağanüstü toplanarak saldırıyı kınamıĢtır, ancak operasyonun diğer müslüman ülkeleri kapsamaması çağrısında da bulunulmuĢtur. Bununla birlikte, BAE ve Suudi Arabistan saldırı sonrasında Taliban yönetimiyle

271

Bin Laden Says He Was’nt Behind Attacks, 2001, http://edition.cnn.com/2001/US/09/16/inv.binladen.denial/ (9 Eylül 2012).

272 Ülkü Halatçı, “11 Eylül Terörist Saldırıları ve Afganistan Operasyonunun Bir Değerlendirilmesi”, Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi (UHP), 2006, Cilt:2, Sayı:7, s.80-98.

iliĢkilerini sonlandırmıĢtır. Çin, Rusya, Özbekistan, Gürcistan, Tacikistan, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Ġtalya, Kanada, Çek Cumhuriyeti gibi pek çok ülkenin de düzenlenecek olan operasyonda ABD‟ye askeri destek vermek için hazırlandıkları anlaĢılmaktadır.

Saldırının failleri henüz net olmamasına rağmen, BaĢkan Bush, Afganistan odaklı “haçlı seferi” (crusade) kavramını kullanarak savaĢ hali ilan etmiĢtir. Daha önceki bölümlerde de aktarıldığı gibi, aslında Bush‟un “Ģer ekseni” olarak belirttiği devletler Irak, Ġran, Suriye ve Kuzey Kore olmaktadır. Diğer taraftan teröre destek verdikleri iddia edilen Afganistan, Ġran, Irak ve Suriye, aynı kuĢak üzerinde yeri almaktadır ve aralarında en zayıf olan Afganistan‟dır. Bu nedenle operasyon yapılacak ilk ülke olarak Afganistan seçilmiĢtir. Bin Ladin ve Taliban tarafından reddedilen suçlamalara rağmen Afganistan, ABD‟nin ilk hedefi olmuĢtur. 7 Ekim 2001‟de ABD ve Ġngiltere ile birlikte, BM AntlaĢması‟nın 51. Maddesi‟nde yer alan meĢru müdafaa hakkı ifadelerine dayanarak “Afganistan‟a Kalıcı Özgürlük Operasyonu” adıyla askeri operasyonu baĢlatmıĢ oldu. ABD ve Ġngiltere, NATO kuvvetlerinin de desteğiyle birlikte Afganistan genelindeki kontrolü sağlayarak Kabil‟i ele geçirmiĢlerdir. 2001 Aralık ayı içinde de NATO‟nun desteğiyle birlikte Taliban yönetimi devrilerek Hamid Karzai baĢkanlığındaki geçici hükümet 22 Aralık 2001‟de görevine baĢlamıĢtır.

Bush yönetiminin ısrarıyla gerçekleĢtirilen Afganistan operasyonu beraberinde pek çok hukuksal tartıĢmayı da getirmektedir. ABD yönetimi her ne kadar uluslararası alanda kendine destek toplasa da, Afganistan operasyonu, Bush Doktrini‟nin uluslararası hukukun önüne geçtiği konusundaki tartıĢmalara zemin hazırlamıĢtır. ABD ve Ġngiltere, Afganistan‟a karĢı güç kullanım gerekçesini meĢru müdaafa olarak göstermeye çalıĢmıĢtır ancak uluslararası hukukta kuvvet kullanımının meĢru müdafaa sayıldığı iki durum bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, i) BM AntlaĢması‟nın VII. Bölümü‟nde düzenlenen Güvenlik Konseyi kararı ile ortak güvenlik sisteminin harekete geçirilerek saldırgan devlete karĢı zorlama tedbirlerinin uygulanmasıdır. Diğeri de ii) BM‟nin 51. maddesinde yer alan meĢru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için her Ģeyden önce silahlı saldırının gerçekleĢmesi Ģartıdır.273

Oysa Bush Doktirini

273

çerçevesinde silahlı saldırının gerçekleĢmesini beklemeden, her türlü tehdide karĢı meĢru müdafaa hakkının kullanılabileceği ileri sürülmektedir. Yani 11 Eylül saldırılarını gerçekleĢtiren örgütün El Kaide olduğu ispatlanmadan Afganistan‟a düzenlenen saldırı aslında uluslararası hukuk normlarına aykırı düĢmektedir ve bu anlamda, diğer devletlere de tehdit olarak gördüğü herhangi baĢka bir devlete saldırı hakkının yolunu açmıĢtır. BM AntlaĢması‟nda geçen meĢru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için silahlı saldırının gerçekleĢebilmesi için gereklilik, orantılılık ve aciliyet Ģartlarının yerine getirilip getirilmediği de incelenmelidir. ABD‟nin Afganistan operasyonunda, i) gereklilik, sorunun barıĢçıl yollarla çözüme kavuĢturulamaması halinde son çare olarak kuvvet kullanımı anlamına gelmektedir. Bu noktada Taliban yönetimi görüĢmelere açık olduğunu belirterek uzlaĢma yolunda adım atmasına rağmen, Bush yönetiminin, hiçbir Ģekilde pazarlık masasına oturmayacağını açıkladığı görülmektedir. ii) ABD‟nin meĢru müdafaa hakkının kullanımında orantılılık Ģartının da yerine getirmediği görülmektedir. Bu çerçevede operasyonun, sadece teröristleri barındıran kampları hedef almasıyla sınırlı olması gerekliydi. Ancak hedef Taliban yönetimini devirmek olduğu için burada politik amaç öne çıkmıĢtır. Operasyon öncesinde ABD‟nin uğradığı silahlı saldırının sorumlusunun da Taliban yönetimi olduğunu kanıtlaması gerekmekteydi. Ancak Bush Doktrini ile askeri müdaheleyi meĢrulaĢtırdığını düĢünen ABD, “ya bizdensiniz ya teröristlerden” diyerek Taliban yönetimininin El Kaide‟yi resmen suçlamaması ve örgütle iĢbirliği yaptığı düĢüncesiyle terör saldırılarını bizzat gerçekleĢtiren taraf olarak görmüĢtür.

Amerikan hükümetinin meĢru müdafa hakkını kullandıklarını öne sürmelerindeki bir diğer önemli husus, saldırının gerçekleĢtiği tarihle, operasyon tarihi arasındaki zaman diliminin yakın olduğu yöndedir. Oysa Afganistan‟a düzenlenen operasyonun zamanlamasıyla, saldırının gerçekleĢtiği tarih arasında geniĢ bir zaman dilimi bulunmaktadır. Diğer taraftan BMGK, 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD‟ye karĢı düzenlenen saldırıların barıĢ ve güvenliği tehdit ettiğini saptayarak, ortak güvenlik sisteminin iĢlemesi için yol açmıĢtır. Güvenlik Konseyi yine de ne ABD‟ye ne de Ġngiltere‟ye baĢka bir ülkeye kuvvet kullanma konusunda yetki vermemiĢtir. Alınan kararlarda, 11 Eylül saldırıları sonrasında devletlerin askeri kuvvet kullanabileceklerine dair de hiçbir ifade yer almamaktadır. NATO‟nun da kuvvet kullanımına iliĢkin

herhangi bir yetkilendirmesi bulunmamaktadır.274

11 Eylül saldırıları sonrasında Afganistan‟a düzenlenen operasyonda Bush Doktrini‟nin esas alınması, uluslararası hukuk açısından önemli tartıĢmalara neden olmaktadır. Elde somut deliller olmadan, “önleyici SavaĢ” adı altında, varsayımlar ve Ģüpheler doğrultusunda hareketle Afganistan, Bush‟un Ortadoğu‟daki ilk sıcak durağı olmuĢtur.