• Sonuç bulunamadı

1.4. TEKNİK ANALİZ VE DOW TEORİSİ

2.1.6. Emtia Ürünlerinden Bazı Değişkenlerin Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi

Çalışmada, yukarıda verilen; sanayi üretim endeksi, enflasyon, faiz oranı, döviz kuru ve ihracatın dışında özellikle kontrolü ve fiyatlarını Türkiye’nin belirleyemediği altın ülke içinde yatırım aracı ve ziynet eşyası olarak kullanılmasından dolayı seçilmiştir. Bunun yanı sıra, petrol hem ülke içinde önemli bir üretim girdisi olarak hem de önemli miktarlarda ithal edilmesinden dolayı aynı zamanda enerji sektörü içinde vazgeçilmez bir değişken olmasından dolayı seçilmiştir. Aşağıda altın ve petrol fiyatları ile ilgili kavramsal açıklamalar ve teorileri verilmiştir.

2.1.6.1. Altın Fiyatlarının Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi

Altın, geçmiş dönemlerde tasarruf aracı olarak kullanılırken (özellikle Anadolu halkı) yeni gelişmiş finansal sitemde her ürünün rahatlıkla alınıp satılabilmesinden dolayı73

yatırım aracı olarak da kullanılmaktadır. Özellikle 2000’li yıllardan sonra büyük fon sahipleri hatta 2008 küresel kriz sonrasında merkez bankaları önemli miktarlarda altın alımı yapmışlardır. Ayrıca altın kriz dönemlerinde güvenli liman olarak düşünülmekte ve hisse senedi piyasasından ayrılan fonların bir kısmının altına doğru yönlendiği düşünülmektedir.

Türkiye’de altın piyasası için İAB bulunmakta ve orada işlem görmektedir. Altın basımı ise TCMB tarafından yapılmaktadır.

Önce altın ile ilgili kavramlar üzerinde durulmuş ve ardından teoriye geçilmiştir. Türkiye altın üretimi tüketiminden az olduğundan altın ithal eden bir ülke konumundadır. 2009 yılında Türkiye 2 milyar dolara yakın, 2012 yılının Ocak – Ağustos döneminde de 3 milyar doların üzerinde net altın ihracatçısı görünümündedir. Bu ihracatın dayanağı stoktaki altınlardır. Yani yastık altındaki altınlar sisteme girmiş ve ihracata yöneltilmiştir. Altının en çok ihraç edildiği ülke İran’dır. İran ambargo altında bir ülke konumda olduğundan doğal gaz karşılığından Türkiye’den altın alma daha cazip gelmektedir. Bu da Türkiye’nin altın ihracatı arttırarak cari açığının düşmesine neden olmaktadır (http://www.mahfiegilmez.com).

Altının TL bazlı seyrinde belirleyici bir faktör de USD/TL paritesidir. TL’nin dolar karşısında değer kaybettiği, yani dövizin yükseldiği dönemlerde altın, TL’nin değer kaybına karşı bir korunma aracıdır. Altın fiyatları genellikle beş faktörden etkilenmektedir74:

Küresel fiziki altın talebi konusundaki beklentiler “Güvenli liman” etkisi

Enflasyon beklentileri

Doların diğer para birimleri karşısındaki değeri Jeopolitik gerginliklerin yarattığı belirsizlikler

Dünyada enflasyona karşı piyasalarda bir koruma aracı olan altın fiyatları, tüketici fiyat endeksine bağlı olarak değişim göstermektedir. Yatırım aracı olan altın

73

Altın, 1971 yılından itibaren emtia piyasasında işlem görmekte ve rahatlıkla alınıp satılabilmektedir.

aynı zamanda parasal varlık, ziynet eşyası, emtia ve harcama aracı olarak kullanılabilmektedir. Birçok kullanım alanından dolayı altın ulusal politikalarda ve merkez bankası politikalarında da yer almaktadır. Altın fiyatını etkileyen faktörler daha geniş bir sınıflamayla aşağıdaki gibi sıralanmaktadır ( Duyar, 2010: 215-216):

 ABD Dolarının diğer para birimleri karşısındaki değeri,

 Dünyadaki ekonomik büyüme

 Diğer finansal piyasalar ve para arzı,

 Petrol fiyatları, diğer kıymetli madenlerin ve emtiaların fiyatları,

 Madenlerden gerçekleştirilen altın üretimi ve altın üreticilerinin hedging işlemleri ve ters hedging işlemleri,

 Merkez Bankalarının altın satışları ve alışları,

 Jeopolitik ortam, gerginlikler ve bunun ekonomi üzerindeki etkileri,  Mücevher talebi başta olmak üzere altına olan talep,

 Altının işlem gördüğü vadeli piyasalardaki kısa ve uzun pozisyon miktarları,  Spekülatif amaçlı altın alım-satım işlemleri,

 Altın madencilik şirketlerinin çıkartma masrafları,  Enflasyon

Ünlü ve Topcu, (2012), 1990:01-2001:02 dönemi için uzun dönem ve nedensellik ilişkisinin olmadığını, 2001:03-2011:12 dönemi için ise uzun dönemli ilişki ve petrol fiyatlarından hisse senedi piyasasına doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisinin var olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, Türkiye’de petrol fiyatlarının hisse senedi piyasasını pozitif etkilediğini ve İMKB endeksinin petrol fiyatındaki dalgalanmalara çok hızlı tepki verdiğini çalışmalarında elde etmişlerdir.

Aksoy ve Topçu (2013), altın ile hisse senedi arasındaki ilişkiyi negatif, ÜFE ile hisse senedi arasındaki ilişkiyi pozitif, altın ile İMKB arasındaki ilişkiyi negatif korelasyon, altın ve enflasyon arasındaki ilişkiyi pozitif korelasyon olarak bulmuşlardır. Ayrıca İMKB ile altın ve enflasyon (ÜFE, TÜFE) arasındaki ilişkiyi negatif, DİBS ile arasındaki ilişkiyi pozitif korelasyon olarak elde etmişlerdir. Altın ile İMKB ve altın ile DİBS arasındaki ilişki Engle-Granger eşbütünleşme analizine göre anlamlı değildir. İMKB’den altına doğru (%10) nedensellik vardır. Johansen eşbütünleşme sonuçları ise anlamlı çıkmıştır. Hata düzeltme terimi sadece DİBS, hisse ve altın için istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır. ÜFE ve TÜFE için ise anlamsız çıkmıştır.

Balı ve Cinel (2011), altın fiyatlarının İMKB 100 Endeksi üzerinde doğrudan bir etkisinin olmadığı yönünde bir sonuç elde etmişlerdir. Ancak İMKB 100 Endeksi’ndeki değişimleri açıklayan parametreler arasında yer alan bir faktör olduğu ve bunun yanı sıra altın fiyatlarındaki değişimlerin İMKB 100 Endeksi’ni pozitif yönde etkilediği yönünde sonuç elde etmişlerdir.

“Altın hemen hemen diğer tüm yatırım enstrümanları ile negatif korelasyona sahip tek yatırım aracıdır. Bu durum altın içeren bir portföyün altın içermeyen bir portföye oranla daha az fiyat değişim riskine sahip olmasını sağlamaktadır. Fiyat değişim riskinin önemli derecede azalması portföy kazancının artmasına neden olur.” (Çıtak, 1999).

2.1.6.2. Petrol Fiyatlarının Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi

Üretim faktörlerinden bir tanesi de doğal kaynaklardır. Üretimin gerçekleşebilmesi hammadde kaynaklarına bağlıdır. Yüzyıllardır süren savaşların birçoğu hammadde kaynakları üzerinde ve bu kaynakların bulunduğu topraklarda yapılmaktadır. 1859 yılından beri petrol bölgeleri etrafında görülen mücadeleler bu düşüncenin en açık göstergesidir. Petrol sanayi devrinden sonra en fazla kullanılan hammaddelerin başında yer almıştır. Bu bağlamda, dünya, meydana gelen teknolojik gelişmeyi petrole borçludur denilebilir. (Aydın ve Şahin, 2012: 38).

Türkiye’de petrol ve ürünlerinin fiyatının çok yüksek olmasının en önemli nedeni devletin önemli gelir kaynakları arasında yer alması olarak düşüncesidir. Yerine ikame edilecek ürün olmadığı için petrol ürünlerinin talep esnekliği katıdır. Endüstri sektörünün çeşitli aşamalarında, ulaşım sektörünün ise neredeyse tüm safhalarında petrol ürünleri başlıca yakıt olarak kullanılmaktadır. Özel tüketim vergisi, çevre temizlik vergisi, akaryakıt vergisi gibi vergiler akaryakıt istasyonlarında iken tahsil edilmektedir. Toplanmasının kolaylığı nedeniyle devlet bu vergi kaleminden vazgeçmemektedir. Petrol ayrıca, tüketici ülkelerin bütçe gelirleri içerisinde önemli bir girdi kalemini oluşturmaktadırlar. Bu nedenle tüketici ülkeler bu kazanımlarından olabildiğince istifade etme yoluna gitmektedirler (Demir, 2012: 81).

Petrol aynı zamanda tüketici ülkeler için önemli bir gider kalemini de oluşturmakta ve özellikle Türkiye gibi neredeyse tamamına yakınını ithal eden ülkeler için cari işlemler açığı, vb. sorunlara yol açabilmektedir.

Petrol ve ürünlerinin genellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli bir talep artışı yaptığını çünkü, petrol talebinin sanayi üretimindeki büyüme ile yüksek korelasyonlu bir ilişkide olduğu belirlenmiştir. Büyümekte olan ülkelerde önemli oranda petrol talebinin arttığı görülmüştür (Sayılgan ve Süslü, 2011: 79). Bu bağlamda, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin 1994-2004 döneminde sırasıyla petrol tüketimlerinin % 112.5 ve % 80.9 artış gösterdiği görülmüştür. ABD ise aynı dönemde %15.8 artış göstermiş, Japonya ise % 8 talep daralması yaşamıştır (Basher ve Sadorsky, 2006).

Petrol ve ürünlerinde meydana gelen artışlar şirketlerin nakliye giderlerinin artmasını ve ürünlerini satan şirketler için ise maliyetlerdeki ve fiyatlardaki artışlar yoluyla satışların azalması ve dolayısıyla kârların azalması anlamına gelmektedir. Buna göre, petrol fiyatlarındaki olası artışlar şirketlerin kârlarının azalmasına ve hisse senedi fiyatlarının azalmasıyla sonuçlanacaktır. Yani petrol fiyatındaki yükselişler üretim maliyetlerini artırdığı için nakit akımı azalmakta ve hisse senedi getirilerinin düşmesine neden olmaktadır (Sayılgan ve Süslü, 2011).

Bir ülke ekonomisinde petrol fiyatlarındaki artışlar nedeniyle petrol ithalatının ve harcamaları artacaktır. Petrol ithalatına bağımlı bir ülke petrol fiyatlarının yüksek olması nedeniyle ekonomisi üzerindeki olumsuz etki artacaktır. Petrol fiyatları reel üretimi etkileyecek, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar şirketlerin beklenen kârlarını ve dolayısıyla özelde hisse senetlerinin fiyatlarını düşürecek, genelde ise borsa endeksinin önemli oranda etkileyecektir (Balı ve Cinel, 2011: 50.

Buna göre, petrol fiyatlarının hisse senedi getirilerini negatif olarak etkilemesi beklenmektedir.

Balı ve Cinel, (2011) Türkiye için yaptığı çalışmada ise petrol fiyatlarını modelde pozitif işaretli, petrol giderlerini ise negatif işaretli olarak bulmuştur.

Sayılgan ve Süslü (2011) 1999:Q1-2006:Q4 dönemi ve 11 gelişmekte olan ülke için yaptıkları çalışmada, hisse senedi getirileri ile petrol fiyatları arasında pozitif bir ilişki elde etmiştir. Ancak bu sonuç istatistiksel olarak anlamlı değildir.

Çalışmanın bundan sonraki ampirik çerçeve bölümünde makroekonomik değişkenler ile hisse senedi piyasası hakkında