• Sonuç bulunamadı

ÇEŞİTLİ YÖNLERİYLE BİLGİ

2.2.2. Felsefeye Göre Bilginin Kaynakları

2.2.2.3. Eleştiri (Kritisizm)

Eleştirinin kurucusu Alman filozofu Kant'tır. Bilgi kuramında ne katı deneyci ne de katı akılcı olan Kant, orta yolu bulan bir bilgi felsefesi önermiştir. Eleştirel felsefenin amacı, deneyciliğin ve akılcılığın bir sentezini yaparak, aklın bilgi edinme yapısını veya şemasını ortaya koymaktır.217

Kant’ın, aklın kendi sorularını bile tam olarak yanıtlamada yetkin olmadığı tespitini yapmakta ve bu düşüncesinin ardından deneyci okulun akıl ve duyurular hususundaki görüşleriyle paralel bir noktaya gelmektedir. Kant yola çıkarken asıl

215 A.Kadir Çüçen, “Bilgi Felsefesi”, Asa Kitabevi, 3.Basım, Bursa, 2009, s. 63.

216 İrfan Erdoğan, a.g.e., s. 53.

217 Ahmet Cevizli, a.g.e., s. 86.

97  hedef olarak deneyim ile elde edilemeyen fakat insan aklının soru sormaktan kendisini asla alamadığı ve rahatsız olduğu, bilimlerin kraliçesi olarak değerlendirilen metafiziğin imkân yahut imkansızlıklarını tespit etmektedir. Böylece her konuya eleştirel bakmaktadır.218

2.2.2.4. Pragmatizm

Pragmatik bilgi kuramı, 19. yüzyılın sonlarına doğru özellikle İngilizce konuşan ülkelerde gelişen pragmatik felsefe anlayışının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Pragmatik felsefe, idealist felsefeye karşı çıkarak kendine özgü görüşlerini oluşturmuştur. Charles Peirce tarafından ilk ilkeleri ortaya atılan pragmatizm, William James, John Dewey ve F. C. S. Schiller’ in katkılarıyla anlam ve doğruluk kuramı olarak gelişti. Yararı, başarıyı ve sonucu, doğruluğun ölçütü yapan bu görüşe göre, insanın bilgisi idealist düşünürlerin dediği gibi, saf aklın yetisi sonucu değildir.

Pragmatizm kendine özgü bir bilgi kuramı geliştirerek, doğruluk ölçütünü klasik doğruluk ölçütleri olan uygunluk ve tutarlılıktan farklı olarak, yarar ölçütüyle özdeşleşmiştir.219

Pragmatizm’in Türkçe karşılığı tam olarak bulunamadığı gibi önerilen karşılıklar üzerinde de henüz tam bir anlaşma sağlanamamıştır. Türkçe yazılı kaynaklarda yahut konuşma dilinde pragmatizm ile ilgili başka bir sorun da

218 İmmnuel Kant, “Pratik Aklın Eleştirisi”, Çev. İoanna Kuçuradi, Ülker Gökberk, Füsun Akatlı, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara, 1994, s. 38.

219 A. Kadir Çüçen, a.g.e., s. 87.

98  pragmatizmin özel bir şekli olan araççılık ya da aletçilik220 ile üretim arasında kalan bir felsefe şeklindeki değerlendirmelerdir.

Pragmatizmin temel ilkesi ve düşünme şeklinde temel sorun yöntem değil sonuçtur, şeklinde ifade etmek mümkündür. Bu nedenle pragmatizmde hem bir metod hem de kuram söz konusu olmaktadır. Pragmatik düşünme biçimi hangi araçlar ile olursa olsun amaca ulaşma yöntemidir. Ona göre hakikatin nesnel bir ölçeği olmadığı için başarı her türlü eylemin tek ölçüsüdür. Bu ölçü etkili olduğu müddetçe, yani amaca götürdüğü sürece istenilen her şeyi kullanmak suç sayılmamaktadır. Pragmatizmde önemli olan tek soru şudur: “Bu benim işime yarıyor mu?” Cevap “Evet” ise bu şey hakikat ve iyi, “Hayır” ise yanlış ve kötü manasına gelmektedir. 221

2.2.2.5. Kuşkuculuk (Şüphecilik)

Kuşkuculuk (septisizm) birçok anlama gelmesine rağmen, genelde kuşkucular diğer felsefe disiplinlerinde yaptıkları gibi, bilgi felsefesinde de bilginin olanaklı olup olmadıklarını kendilerine problem yapmışlardır. Doğru bilginin varlığından, imkânından kuşku duymalarını birçok nedene bağlı kalarak açıklarlar. Herakleitos, Sokrates ve sofistlerin felsefe görüşlerine dayanarak doğru bilginin dayandığı

220 Süleyman Hayri Bolay, “Felsefi Doktrinler ve Terimler Sözlüğü”, 8.Baskı, Ankara, 1999, s. 15.

221 Harry K. Wells, “Emperyalizmin Felsefesi: Pragmatizm”, Çev. Tahsin Yılmaz, İstanbul, 1986, s.

17.

99  ilkelere saldırmışlardır. Bilgi görüşlerinde öznelliği, duyumculuğu, yararlılığı, göreliliği temele aldıkları için evrensel, kesin, değişmez tümel bilginin imkânsızlığını dile getirmişlerdir.

Felsefe tarihinde birbirinden farklı iki dönemde kuşkuculuğun bilgi felsefesinde önemli rol oynandığı görülmektedir. İlk Çağ felsefesinin önemli figürlerinden sofistlerin ilk defa gerçek anlamda bilginin ne’liği konusunda şüpheci tavırlar sergiledikleri görülmektedir. Sofistler, aşırı kuşkuculuğa yol açan bir anlayışla doğru bilgiyi imkânsız kılmışlardır. Onlara göre, doğru bilgi göreli veya değişkendir çünkü "İnsan her şeyin ölçüsüdür." Aşırı kuşkuculara, ‘bilgi kuşkuculuğu’222 adı da verilmektedir çünkü hiç kimse bir şey bilememektedir.223

Kuşkuculuk, her türden bilgi fikrine kuşku ile bakan, bunların temellerini, etki ve doğruluklarını irdeleyen bir yöntemdir. Aklın kesin bilgi elde edemeyeceği, gerçeğe ulaşılsa bile şüphe içerisinde kalacağını savunmaktadır

2.2.2.6. Pozitivizm

İlk defa Saint-Simon tarafından bilimsel yöntemi ve bu yöntemin felsefedeki karşılığı için kullanılan pozitivizm, A. Comte tarafından sistemleştirilerek bir felsefî etkinlik haline dönüştürülmüştür. 19. yüzyılın ikinci yarısından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar geçen dönemde hem felsefeyi hem de bilimi etkileyen pozitivizm, Batı dünyasının temel görüşü olmuştur. Pozitivizmin başlıca tezi bilimin tek geçerli bilgi çeşidi ve sadece olguların doğru bilgi nesnesi olduğudur. Bilgi, bilimsel bilgi ve

222 Paul K. Moser, a.g.e., s. 13.

223 A. Kadir Çüçen, a.g.e., s. 89.

100  bilginin nesnesi olgular ise felsefede bilimin yöntemi olan pozitivizmin dışında başka bir yöntem kullanamaz. Felsefenin amacı, tüm bilimlere ortak olacak genel yasaları bulmak ve bu yasaları toplumsal düzeni oluşturmak için insan davranışlarını yönlendirmek için kullanmaktır.224

Doğru bilgiye, olayların incelenmesi ile ulaşılabileceğini ve bu tür bilgileri sadece deneysel bilimlerim sağlayabileceğini ileri süren bir felsefe sistemidir. Doğa bilimlerinin hızlı gelişme gösterdiği ve başarılar elde ettiği 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bilim, empirik geleneğinin bir türevi olarak pozitivizm, Augustos Comte ve De Saint-Simon tarafından öne sürülmüştür.

Toplumun yeniden düzenlenmesinde kullanılacak olan bilgi de gözlem ve deneye dayanan pozitif bilgidir. Comte, toplumu bilim yoluyla yeniden düzenlemeyi amaç edinmiştir. O'na göre toplumun kurtuluşunu yalnızca pozitivizm sağlayacaktır.

O'nun pozitivizminin en önemli özelliği “doğanın mutlak ve yüce amacı olduğu”

düşüncesini reddetmesidir.

Pozitivist felsefenin görevinin ne olduğu sorusunu soranlar “Felsefe deneysel bilimleri model olarak almalıdır.” şeklinde cevap verirler. Aynı zamanda felsefe araştırmalarını sadece olgulara dayandırmalı, deney sonuçlarını sistemleştirerek onları ahlak, din, siyaset gibi alanlarda kullanmalıdır. Deney ile denetlenemeyen soruları da konusu dışında bırakmalıdır. 225

224 A. Kadir Çüçen, a.g.e., s. 90.

225 Veysel Sönmez, “Auguste Comte (1798-1857) Pozitivizm (Olguculuk)”, Deuhyo Ed. 3(3), 2010, s.

161. Erişim, http⁄⁄www.deuhyoedergi, 11.01.2014.

101  2.2.2.7. Fenomenoloji

Fenomen somut, algılanabilir ve denenebilir olay ve nesne demektir.

Fenomenoloji bir bilgi kuramı olarak fenomenin betimlenebileceğini hem de bir şeyin bilinci olarak dolaysız betimleneceğini ileri sürer. Fenomenoloji, gözlemlenebilen fenomenin saf betimleme bilimidir. Fenomenin dolaysız deneyimi, empirik ve duyusal değil, sezgiseldir. Fenomenolojik bir cümle non-empirik ve analitiktir. Non-empirik ve analitik olması onu zorunlu olarak doğru yaptığı gibi aynı zamanda da apriori yapar. Fenomenolojistlerin ilgilendiği fenomen fiziksel bir nesne değil, şeylerin direkt kendileridir. Şeylerin kendileri, kendilerini doğrudan bilince verdikleri için doğrudurlar. Onların doğrulukları bir başka şeye referansla olmaz.

Doğruluk, fenomenolojistler için, bir şeye referansla değil de şeyleri doğrudan betimlediği içindir. Doğru betimleme ise işi varsayımla, yani ön kabulsüz başlamaktır.226 İnceleme nesnesi doğrudan nesnel realite değil ancak insanın bu realite ile ilişkiye girerken kullandığı bilinç sürecidir.

Husserl'e göre bir öz ontolojisi olan fenomenoloji tüm bilimlerin temelinde yer almaktadır. O, çeşitli bilimlerin kökenlerinin bulunduğu nötr bir araştırma alanı olarak felsefe, psikoloji ve mantığın doğrudan doğruya, öteki bilimlerin de dolaylı olarak temelindedir ve bu açıdan matematiğe benzer. Matematiğin kesin bilimlerde oynadığı rolü, o, felsefe, psikoloji ve mantıkta dolaysız olarak, her gerçek olan şeyin ve olayın bir özü olması açısından da tüm bilimlerde dolaylı olarak oynar. Husserl'e göre fenomenoloji bir şeyin, örneğin bir canlının herhangi bir durumunu değil,

226 A. Kadir Çüçen, a.g.e., s. 91.

102  bütününü, algıları algı şeklinde, yargıları yargı şeklinde, duyguları da duygu şeklinde ele almaktadır.227

2.2.2.8. Temelcilik

Genelde temelciler, temeldeki bilgi veya inancın, kendi kendine kanıt, çürütülemeyen, kendini haklılandıran ve değişmez olduğunu ileri sürerler.228 Tarihsel olarak bakıldığında temelciğin en belirgin savunucusu Descartes olmuştur.

Descartes'ın temel epistemolojik amacı dünya bilgimizin kesin, şüphe götürmez ve deneyimsel bilgilerimizin tümüne dayanak oluşturan bir temeli olup olmadığını bulmaktır. Bu görüşe göre gerçeklerin geriye gitmesi algısal düzleme gelindiğinde durmak zorundadır. Bu inancının nedeni nedir sorusunun sorulması tuhaf olur. O kişi büyük ihtimalle “Çünkü yağmurun yağdığını görüyorum.” demenin ötesinde bir açıklama yapmayacaktır. Sonuç olarak insanın inanç/bilgi sisteminin çıkarımsal inançlardan ve temel inançlardan oluştuğu söylenebilir. Temelciliği savunan düşünürlere göre her çıkarımsal inanç nihayetinden gerekçelendirme zinciri sonuna kadar izlendiğinde gerekçesini temel inançlara dayanarak almaktadır.229

227 Edmund Husserl, “Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe”, Yapı Kredi Yayınları, Çev., Tomris Mengüşoğlu, İstanbul, 1995, s. 17.

228 A. Kadir Çüçen, a.g.e., s. 93.

229 Murat Baç, “Epistemoloji”, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, No: 2229, Eskişehir, 2011, s. 203.

103  2.2.3. Dine Göre Bilginin Kaynakları