• Sonuç bulunamadı

2. GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİ İÇİNDE SANAT ELEŞTİRİSİNİN YERİ

2.3. Eleştirel (Estetik) Yargı Kuramları (Eleştirel Yargının Türleri)

Bir sanat eserini yargılama kendi türündeki diğer eserlerle ilişkisine bir sıra verme anlamına gelir. Bu da, Eleştirel (Estetik) yargı kuramları ile olanaklıdır. Pek çok sanat kuramı olmakla birlikte araştırmada, okulda yaygın olarak kullanılan dört kuramdan sözü edilecektir. Bu kuramlar: Yansıtmacı, Anlatımcı, Biçimci, İşlevsel’dir. Kuramlar ile ilgili açıklamaya geçmeden önce sanat kuramlarının neyi ifade ettiğini açıklamada yarar vardır. San’ın (2004) tanımlaması ile sanat kuramı, en geniş anlamıyla, estetik biliminin baş konusu ve gerecidir. Daha dar anlamıyla ise, sanatsal düşünme, tasarımlama ve yaratmanın, evrim içindeki yasaya benzer düzenliliklerinin felsefik çerçevesini çizer. Tüm sanatsal yaratıların ve yaratma olayının doğuşundan başlayarak, sanatın nitelik, özellik ve sınırları ile, çeşitli türlerinin biçimleme tarzlarına, konu ve konu dağarlarına, biçem (uslup) ve akımların oluşmalarına dek geniş bir alan, sanat kuramının ilgi alanıdır.

2.3.1. Yansıtmacı Kuram

Realizm, sanatın özü olmuştur. Asıl olan gerçeğe bağlılıktır. Bu kuramda, sanat eseri dış dünyaya tutulmuş bir aynaya benzemektedir. Amaç, görünenin birebir taklidini yapmak, benzetmektir. Yani, yansıtmacılıkta gerçek nitelikler (çizilen nesne önemli) bir sanat eserinde en önemli şey; konunun gerçekçi biçimde anlatımıdır. Bir konu gerçek dünyada görülenlere benzediği veya onları anlattığı sürece başarılıdır.

2.3.2. Anlatımcı Kuram

Dışavurumcu niteliklerde (duygular, simgeler) en önemli şey; fikirlerin ve duyguların (ruhsal durum) izleyiciye iletilmesidir.

Feldman’ın (1987) belirttiği gibi, anlatımcı (dışavurumcu-ifadeci) eleştiri mükemmelliği doğru olarak, yoğun ve canlı olarak duyguları ve fikirleri iletmek için sanat becerisi olarak görür. Kendi açısından formal organizasyonla ilgilenmez. Çocukların sanatı dışavurumcu eleştirmenlerin hayranlık duydukları şeye iyi bir

örnektir. Çocuklar, genellikle bitmiş ve ölçülü form düzenlemesi sunan sanat eserleri üretme becerisine veya sabrına çok az sahiptirler. Onlar için, iletişimin etkisi bir olayı tanımlama veya duyguyu ifade etme, yetişkinlerin anlayacağı ve görmek isteyeceği “mükemmel”, “güzel” sözlerinden veya formları birbirine uydurma hevesinden daha güçlü bir şeydir. Çocukların sanatı bizi hoşnut eder çünkü hayal güçleri, tasarım ve sınırsız renkler bizi çeker ve naiftir. Biçem göz önünde tutmadan fikirler ve duyguları iletirler. Sanat yoğun duyguları ortaya çıkartabildiğinden iyidir. Duygular günlük yaşamımızda her gün tecrübe sahibi olduğumuz şeylerden daha güçlüdür. Açık olarak, dışavurumcu eleştirmenler sanatçıların söylemek zorunda oldukları şeyleri ima eden şeyin sanat eseri olduğuna inanırlar. Gerçek sanatçı diğer insanların olmadıkları bir zekâya sahip olmalıdır. Yani, sanatçı hayat hakkındaki kati şeyleri keşfeden ve güçlü bir şekilde beceri ve yaratıcılığını bir ifade aracı olarak bulan bir kişi olmalıdır. Böylelikle, orijinallik, alaka ve kavram geçerliliği estetik mükemmelliğin dışavurumcu kriterleri olurlar. Teknik ve formal organizasyon önemli fikirleri iletmede yardımcı olduğu sürece önemlidir.

2.3.3. Biçimci (Formalizm) Kuram

Bir sanat eserinde en önemli şey; sanatın elemanlarının sanatın ilkelerine göre etkili bir biçimde düzenlenmesidir.

Feldman’a (1987) göre, mükemmellik; görsel organizasyonda kurulmuştur. Sanat eserinin sembolik anlamları, ilgileri, etiketleri olmaksızın eserin görsel elemanları arasındaki ilişkiyle ilgilidir. Bir formalist için, başarılı ilişkiler tasarlanır ve bu ilişkiler bir izleyicinin sübjektif yaklaşımından çok bir sanatçının değerlendirme ve planı sonucu ortaya çıkar. Poussin, Cezanne veya Mondrian gibi sanatçılar formalizme eğilimlidirler. Çünkü rastlantısal etkileri azaltır, biçimlerin uyumunu özellikle amaçlarlar. Şekiller, yığınlar ve direktifler birbiriyle ilgilidir. Her ağaç, tepe, figür ölçülerek, ağırlığı üzerinde düşünülerek ve dengelenerek muhteşem bir keskinlikle yapılmıştır. Böylece, görsel güçlerin mükemmel bir anlaşmasına tanık oluruz. Başka bir deyişle, formalist çeşitlilik içindeki bütünlüğün prensibi üzerine bağlı olan eserler istemektedir. Formalist bütün şeylerin mükemmel nesneleri veya ideal nesneleri olduğuna inanırlar. Bu mükemmel sanat belirli insanlar için ideali ortaya çıkarır veya iletişimi kurar. Formalizm tamamıyla bir sanat felsefesidir ve aynı niteliklerin kombinasyonu veya aynı

şeylerden hoşlanan insanları bir araya getirir. Mükemmellik fikirleri sanat objesinin organizasyonu ile sezgisel sempati üzerinde temellenmiştir.

2.3.4. İşlevsellik (Aracılık, Enstrümantalizm) Kuramı

Fazladan estetik nitelik ağır basmaktadır. Toplumsal, siyasal, dinsel, entelektüel, sosyal vb. niteliklerin etkili bir biçimde anlatılmasıdır.

İşlevsel kurama göre eleştirmenler sanatı ahlaki, dini, siyasi ya da ekonomik amaçlar için bir ilerleme vasıtası olarak düşünürler. Onlar için sanat eserinin kendisinden çok onun sonuçtaki etkisi, bir şeye hizmet etmesi önemlidir. Bir anlamda sanatın tarihi, sanatın toplumun başlıca kurumlarına yaptığı hizmetin tarihidir. Osmanlı minyatürlerinin, yazma eserleri açıklamak için kullanılması, Avrupa ortaçağ sanatının da kilisenin doktrinini okuma ve yazma bilmeyen insanlara iletmesi buna örnek olarak verilebilir. Bu kurama göre eleştirmenler sanat eserinde bir amaç hissedemez, göremez veya anlayamazsa bu onlar için sanat eserinin başarısız olduğu düşüncesini ortaya çıkarır. İşlevsel düşünce bir filmin arka planındaki müziğe benzetilebilir. Filmde müzik anlamı artırıcı, destekleyici bir rol oynar ve kendisine dikkati yoğunlaştırmadan önemli olanı vurgular. Sanatın sosyal, siyasi ve ahlaki amaçlarla ilgisi de böyledir. Feldman (1987) göre, bir reklam afişinde de bu düşünce rahatlıkla görülebilir. Afişlerde mesaj ve kelimeler bir bütün olarak yer alır, mesaj komik veya güzel olabilir, fakat bu özellikler ürünün adını unutturacak bir nitelikte değildir. İşlevsellik, sanat eleştirisi için faydalı temellere imkân sağlar. İlk olarak, eleştirmenlere sosyal, ahlaki ve ekonomik amaçlara hizmet eden sanatı desteklemek için cesaret verir. İkinci olarak, toplumun sürekli endişeleriyle ilgili olan sanatın değerini vurgular. Üçüncü olarak, tamamen teknik problemlerle aşırı haşır neşir olan sanatçıların yaklaşımı için doğrucu bir yaklaşımda bulunur. Başka bir deyişle, işlevsellik, kötü bir eleştirisel felsefe değildir, dayanıklı bir felsefedir ama bürokratlar ele geçirdiğinde zalim bir silah olabilir.