• Sonuç bulunamadı

el-Hâkim bi-Emrillah’ın Karakteri, Din ve Mezheplere Yaklaşımı

el-Hâkim bi-Emrillah’ın gerek karakter yapısını ve gerekse din ve mezheplere karşı takındığı tavrı ortaya koyabilmemiz için hilafet müddeti içerisindeki uygulamalarını detaylı bir şekilde incelememiz gerektiği kanısındayız. Çünkü küçük yaşta halife olan el-Hâkim bi- Emrillah’ın kişiliği, hilafet makamına oturduktan sonra belirginleşmeye başlamıştır. Din ve mezheplere karşı bakış açısı da doğal olarak, karakter yapısının geçirdiği evrelerle birlikte değişimler göstermiştir.

Karakterini yansıtması bakımından el-Hâkim bi-Emrillah’ın hilafet dönemini 4 kısımda ele almamız mümkündür: 1-Vesayet altında bulunduğu ilk devre. Bercevân'ın katledildiği zamana kadar devam eder (H. 386-390). 2- Ergenlik çağına girdiği ve devlet yönetimini ele geçirmeye başladığı H. 390-395 arasındaki ikinci devre. 3- H. 395-401 arasındaki üçüncü devre. 4- H. 401-411 yılları arasındaki dördüncü devre.154

Tarihi kaynaklarda nakledilen bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla el-Hâkim bi- Emrillah’ın vesayet altında bulunduğu, H. 386-390 yılları arasındaki birinci devrede devlet idaresinde herhangi bir etkinliğinin olmadığı görülmektedir. Bu dönemde, devlet yönetimindeki etkin grupların birbirleriyle yaptıkları iktidar mücadelelerinin ön plana çıktığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple nakledilen rivayetlerde el-Hâkim bi-Emrillah’ın faaliyetleri hakkında çok az bilgi nakledilmiştir.

H. 390-395 yılları arasında ergenlik çağına giren el-Hâkim bi-Emrillah’ın, yaşının küçüklüğüne, tecrübesizliğine ve gençliğine rağmen güçlü bir otorite tesis etmeye başladığı görülmektedir. Bu dönem zarfında el-Hâkim bi-Emrillah’ın devlet yönetimindeki otoritesini tesis etmek gayesiyle pek çok devlet adamını ve kabile reislerini öldürttüğü görülmektedir. Bu meyanda H. 16 Rabiu’l-Ahir 390 senesinde Bercevan’ı öldüren el-Hâkim bi-Emrillah bu olaydan 6 ay sonra da İbn Ammar’ı öldürtmüştür.155 H. 391 senesinin sonlarına doğru eğitmeni Ebû’l-Kasım Said b. Said el-Faruki’yi meclisteki sohbet esnasında öldürttü.156 Aynı yıl hisbe işlerine bakan İbn Ebi Necde’yi tutuklattıktan sonra önce ellerini ve dilini kestirdi daha sonra ise boynunu vurdurttu.157

H. 393 senesinde gerek Bercevan’ın ve gerekse Hüseyin b. Cevher’in kendilerine katip olarak atadıkları Fahd b. İbrahim en-Nasrani’yi, Hıristiyanlara arka çıktığı ve onları

154 Bkz. Hasan, Tarihu’d-Devleti’l-Fâtımîyye, s. 165; Hasan‚ İbrahim Hasan, Tarihu’l-İslâm es-Siyasî ve’d-Dinî ve’s-Sekafî ve’l-İctimâî, Kahire 1962, 3/ 153-154.

155 Bkz. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/286; el-Antâkî, a.g.e., s. 252; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/25,

46.

156 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/42.

devletin en yüksek kademelerine geçirdiği gerekçesiyle öldürttü. Bir müddet sonra da Fahd’ın kardeşi Ebû Galib’i önce öldürttü sonra da cesedini ateşe attırttı. Fahd b. İbrahim’den sonra yerine atadığı veziri Ebû’l-Hasan Ali b. Ömer b. Addas’ı ise bir ay sonra öldürttü ve onu da yaktırttı.158 Yine bu yılda Şam valisi Ebû Tahir Mahmud b. en-Nahvi’yi öldürttü. Ardından mali işlere bakan Ebû Ali el-Hüseyin b. Usluc’u da önce öldürttü sonra yaktırttı.159

H. 394 senesinde de pek çok devlet adamı ve önde gelen şahsiyetler el-Hâkim bi- Emrillah tarafından öldürülmüştür. Bu yılda Kâdî’l-Kudât (baş kadı) ve Dâî'd-Duât (baş dai) olan Hüseyin b. Numan, el-Hâkim tarafından önce öldürülmüş sonra da yakılmıştır. Hüseyin b. Numan öldürüldükten sonra yakılan ilk kadıdır.160

Tarih kitaplarında nakledilen rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla el-Hâkim bi- Emrillah’ın geceye olan düşkünlüğü bu dönem zarfında şekillenmiştir. el-Hâkim, H. 391’den itibaren her gece yanında bulundurduğu az miktardaki muhafızıyla birlikte kılık değiştirerek Mısır sokaklarında ve caddelerinde dolaşmaya çıkıyordu. Mısır’daki işyeri sahibi tüccarlardan geceleyin evlerinin ve dükkânlarının üzerinde kandiller yakmalarını, alış-verişlerini gece yapmalarını istedi. Bunun üzerine geceleyin, caddeler ve sokaklar gündüz gibi oldu. Hatta el- Antâkî’de yer alan bir rivayete göre insanlar geceleri el-Hâkim bi-Emrillah’ın önünde güreş, boks v.b. spor aktiviteleri düzenliyorlardı.161 Kitâb fîhi Hakâik risalesinde, rikaptarların, el- Hâkim bi-Emrillah’ın önünde tahta kılıç ve sopalarla oyun oynamalarının, güreşmelerinin te’vil edildiği satırlar el-Antâkî’de yer alan bu ifadeleri destekler niteliktedir.162

Artık Mısır halkı geceleyin evde pek durmamaya başladı. Geceleyin sokaklarda dolaşan kadın sayısı erkek sayısını aşmaya başlayınca Mısır sokak ve caddelerindeki izdiham artmış, sarhoşlar nara atmaya, kadınları taciz etmeye başlamışlardı. Bu ve benzeri olumsuz durumlar sebebiyle el-Hâkim, kadınların geceleyin dışarı çıkmasını yasakladı, yasağa uymayanları da cezalandırdı.163 Aynı şekilde erkeklerin geceleyin dükkanlarını açmalarını da

yasakladı.164

Yukarıdaki rivayetlerden el-Hâkim bi-Emrillah’ın, bu dönemde halkın sevgisini kazanmayı amaçladığı görülmektedir. Nitekim el-Makrîzî’nin İtti’âzü’l-Hunefâ isimli eserinde yer alan şu ifadelerde bu durum açıkça görülmektedir: “Piyadeler bir şahsın el- Hâkim bi-Emrillah’ın yanına yaklaşmasına izin vermediler. Bunun üzerine el-Hâkim onları

158 Bkz. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/286; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/46. 159 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/44-46.

160 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/50.

161 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 250; İbn Kesîr, a.g.e., 12/ 9.

162 Bkz. Resâilü’l-Hikme, Kitâbun fîhi Hakâıku mâ Yazheru Kuddâmu Mevlânâ Celle Zikruhû mine'l-Hezl (Kitâb fîhi Hakâik), 11/108-109.

163 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/38. 164 Bkz. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/285.

davranışlarından dolayı azarladı ve <<hiçbir kimseyi (yanıma yaklaşmaktan) men etmeyin>> diye emir verdi. Bunun üzerine insanlar onun etrafını kuşattı ve ona bol bol dua ettiler.”165

Bu dönemde, el-Hâkim bi-Emrillah’ın İsmaili akideye taassub derecesinde bağlı olduğu görülmektedir. Bu sebeple bir yandan zımmilere diğer yandan da İsmaililer dışındaki Müslümanlara acımasız bir baskı uygulamıştır.166 Yayınladığı fermanlar ise genel olarak toplumsal ahlakı korumaya yöneliktir.167 el-Hâkim, H. 392 senesinde bütün Hıristiyan katiplerin tutuklanmasını emretti. Bir hafta sonra ise Hıristiyan doktoru Ebû’l-Feth’in isteğiyle hepsini serbest bıraktı. Yine bu dönemde Yakubi Hıristiyanlarının Mısır’ın dış semtlerinden biri olan Raşide’deki eski bir kiliseyi onarmaya başlamaları üzerine Müslüman halk ayaklanmış ve binayı tamamen yıkmışlardı. el-Hâkim ise yıkılan kilisenin yerine büyük bir cami yaptırmıştır.168 el-Makrîzî bu caminin “Raşide Camii” olduğunu ve burada Cuma namazı kılındığını bildirir.169 el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr isimli eserinde Markizi, el-Hâkim bi- Emrillah’ın H. 393 yılında yıkılan kilisenin yerine bir mescit inşa ettirdiğini, daha sonra ise buradaki Yahudi ve Hıristiyan mezarlarının yıkılarak mescidin genişletilmesini emrettiğini zikreder.170

el-Antâkî’nin verdiği bilgiye göre bu dönemde, Melkî Rumlar, Kahire’de oturdukları mahalleden çıkartılmışlar. Oradaki bütün evler ve iki kilise yıkılarak bütün mahalleye büyük bir mescit yapılmış ve el-Ezher olarak isimlendirilmiş. Rumlar ise göç ettikleri Hamrâ mahallesinde, yıkılan kiliselerinin yerine 3 kilise yapmışlar.171 Ancak el-Antâkî’nin burada zikrettiği el-Ezher Camii ile kastedilenin halen ayakta olan İslâm âleminin en eski eğitim kurumu durumundaki el-Ezher Camii olmaması gerekir. Çünkü bu caminin H. 359 tarihinde Muizz li-Dinillah’ın emriyle yapımına başlandığı ve H. 361 senesinde bitirildiği kaynaklarda sabittir.172

el-Hâkim bi-Emrillah, Hıristiyanlara karşı bu derece sert davranmasına rağmen İbn Abdun, İsa b. Nasturus’un kardeşi Zer’a b. Nasturus gibi Hıristiyanları vezirlik makamına getirmiştir. Bu durum ise Greafe’nin de belirttiği gibi el-Hâkim bi-Emrillah’ın “onların kabiliyetlerinden müstağni kalamadığının” bir göstergesidir.173 Ancak gayr-ı müslim tebanın devlet idaresinde üst mevkilere getirilmesi Müslüman halk arasında rahatsızlık uyandırıyor,

165 el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/38.

166 Bkz. Hasan, Tarihu’d-Devleti’l-Fâtımîyye, s. 165; Hasan, Tarihu’l-İslâm, 3/153. 167 Bkz. Canard, M., “Al- Hâkim bi-Amr Allah”, EI, Leiden 1986, 3/77.

168 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 252.

169 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/44.

170 Bkz. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/282-283. 171 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 253.

172 Bkz. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/283-285; Uzun, Mustafa, “Ezher”, DİA, İstanbul 1995, 12/53. 173 Bkz. Graefe, a.g.e., İA, c. 5/1, s. 104.

Hıristiyanların kilise restorasyonuna bile tepki göstermelerine sebep oluyordu.174 Halkın bu tepkili yaklaşımı nedeniyle de el-Hâkim bi-Emrillah sık sık vezir değiştiriyor ve gayri Müslim tebaya baskısını artıyordu.

H. 395 senesine gelindiğinde el-Hâkim’in dini tassuba dayalı uygulamalarının daha da şiddetlendiği görülmektedir. Önce bütün mescitlere, cadde ve sokaklara Ashab-ı Kirâm'a karşı küfürlü sözler yazılmasını emretti. Bu uygulama 2 yıl boyunca devam etti. H. 397 senesinde el-Hâkim bi-Emrillah bu küfürlerin silinmesini istedi ve Ashab-ı Kiram’a küfredilmesini yasakladı.175 Yine H. 395 senesinde Hıristiyan ve Yahudilerin zünnar bağlamaları ve farklı elbiseler giymeleri yönünde bir sicil çıkarttı.176 Bu sicilde Yahudilerin siyah imame takmaları, Müslümanlarla aynı gemiye binmemeleri, Müslüman hizmetçiler çalıştırmamaları, Müslümanların eşeklerine binmemeleri, onlarla birlikte aynı hamama girmemelerini emretti. Bunlar için özel hamamlar yaptırdı.177

Aynı yıl, arpadan yapılan bir çeşit içki olan fukka içilmesini, mulûhiyye, cırcır, mütevekkiliyye, pulu olmayan balık yenmesini yasakladı.178 Mevcut taze hurmaları toplayıp yaktırttı ve daha sonra satışını yasakladı. Bu emirlerine zıt hareket edenleri cezalandırmada aşırıya kaçtı ve onları önce kırbaçlattı sonra da boyunlarını vurdurttu.179

el-Hâkim’in bu dönemdeki uygulamalarından biri de sarhoşluk veren maddelerin Mısır’daki üretimini ve satışını yasaklamasıdır. Bunun önüne geçebilmek için de üzüm bağlarını harap etti, şarap tüccarlarının ve üretim yapanların mallarına el koydu, içki içilen mekanların tümünü kapattırdı.180 Resâilü’l-Hikme’de yer alan ve el-Hâkim bi-Emrillah tarafından yazılmış olan es-Sicillü'l-Menhiyyü fîhi 'ani'l-Hamr 181 isimli risale el-Hâkim’in içkiye karşı olan tavrının açık bir göstergesidir.

el-Hâkim bi-Emrillah’ın bu dönemdeki ilginç uygulamalarından biri de köpekleri öldürtmesidir. Pek çok sicilinde bu emri ısrarla tekrar etmiştir. İbnü’l-İmâd ve İbn Hallikân’ın

174

Bkz. Hasan, Tarihu’d-Devleti’l-Fâtımîyye, s. 165; Hasan, Tarihu’l-İslâm, 3/153.

175 Bkz. İbn Hallikân, a.g.e., 5/293; İbn Tağrîberdî, a.g.e., 4/176; İbnü’l-İmâd, Ebû’l-Fellâh Abdilhayy,

Şezerâtü'z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb, Beyrut 1979‚ 3/193; ez-Zehebî, Ebû Abdillah Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Osman, el-Iber fi Haberi men Ğaber, thk. Ebû Hacer Muhammed Zağlûl, Beyrut 1985, 2/219; ez- Zehebî, Şemsüddîn Ebî Abdillah, Düvelü'l-İslâm, Beyrut 198, s. 215; el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/282; İnan, a.g.e., s. 66.

176 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/53; Canard, a.g.m.,, EI, Leiden 1986, 3/77. 177 Bkz. İbn Tağrîberdî, a.g.e., 4/177; İbnü’l-İmâd, a.g.e.‚ 3/193

178 Mülûhiyye, Muâviyen'nin yemeği; Cırcır denilen bakla Hz. Aişe'ye nisbet edildiğinden; Mütevekkiliyye de

Abbasi halifelerinden Mütevekkil ile ilgili olduğundan yasaklanmıştır. Bkz. İzmirli, İsmail Hakkı, “Dürzî Mezhebi”, DİFM, c. 1, sy. 2, s. 58.

179 Bkz. İbnü’l-İmâd, a.g.e., 3,/199; el-Yafii, Ebû Muhammed Abdullah b. Es’ad b. Ali b. Süleyman, Mirâtü’l- Cinân ve İbratü’l-Yekzân fi Ma’rifeti ma Yu’teberu min Havadisi’z-Zamân, Kahire 1993, 3/25-26; ez-Zehebî, el-

Iber, 2/219-220; İbn Kesîr, a.g.e., 12/ 9; İbn Tağrîberdî, a.g.e., 4/177; İ. İ. Haakı, a. g. m., 58; İbn Hallikân,

a.g.e., 5/293; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/53.

180 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 253-254; İbn Kesîr, a.g.e., 12/9. 181 Resâilü’l-Hikme, es-Sicillü'l-Menhiyyü fîhi 'ani'l-Hamr, 2/35-36.

bildirdiğine göre bu dönemde bütün köpekler öldürüldüğünden dolayı Mısır sokaklarında hiçbir köpek kalmamıştır.182 el-Hâkim’in köpeklere karşı bu düşmanlığı hakkında farklı

rivayetler zikredilmektedir. Bunlardan birine göre el-Hâkim bir gün bineğiyle dolaşırken karşısına çıkan bir köpekten ürken hayvan neredeyse onu üzerinden atacaktı. Bir diğer rivayete göre de el-Hâkim gece gezmeleri esnasında köpek havlamalarından rahatsız oluyordu. İşte buna benzer sebeplerle el-Hâkim köpeklerin öldürülmesini emretmiştir.183

Yine H. 395 senesinde öğle ezanının saat yedide, ikindi namazının da saat dokuzda okunması için emir çıkartmıştır.184 Tarihi kaynaklarda el-Hâkim bi-Emrillah’ın özellikle H. 395 senesindeki bu tür garip uygulamalarına dair pek çok rivayet nakledilmektedir.

el-Hâkim bi-Emrillah bir yandan Hıristiyanlara ve Sünnilere karşı bu şekilde muamele ederken diğer yandan da İsmaili düşünceyi yayacak dai yetiştirmek, bu fırkayı akide ve hukuk açısından temellendirmek ve Abbasilerin Bağdat’ta kurduğu Beytü’l-Hikme ile rekabet edebilmek amacıyla H. 395 senesinde Kahire’de, Dâru’l-Hikme adını verdiği bir ilim ve kültür merkezi kurdu. Kaynaklarda Dâru’l-Hikme, Dâru’l-İlm olarak da geçmektedir.185 Büyük bir kütüphane ve çeşitli toplantı salonları ve odalardan oluşan Dâru’l-Hikme’de nadir kitaplar bulunmaktaydı. el-Makrîzî’nin İslâm ülkelerinde büyüklük ve zenginlik bakımından bir benzerinin bulunmadığını söylediği kütüphanede başlangıçta 1.000.000 kitap varken el- Hâkim bi-Emrillah’ın Kahire’deki köşklerde bulunan kitapları toplatması ve kendi saray kütüphanesinde bulunan değerli koleksiyonları bağışlamasıyla kitap sayısı 1.600.000’e ulaşmıştır. Dilcilerin, edebiyatçıların, müneccim ve kurraların ders verdiği Dâru’l-Hikme’deki toplantılara el-Hâkim bi-Emrillah’ta bizzat katılmaktaydı.186 Bu toplantılara ise “Mecalisü’l- Hikme”187 ismi verilmekteydi. el-Hâkim bi-Emrillah’ın, bu ilim merkezindeki masrafların karşılanması için cömertçe tahsisatta bulunduğu rivayet edilmektedir. el-Makrîzî yıllık gelirin 247 dinar olduğunu bildirmektedir.188

182 İbn Hallikân, a.g.e., 5/293; İbnü’l-İmâd, a.g.e., 3/193.

183 Bkz. Yasin, Enver- es-Seyyid, Vâil- Seyfullah, Bahâuddîn, Beyne’l-Akl ve’n-Nebiyy, Paris 1981, s. 48. 184 el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/53.

185 Kaya, Mahmut, “Darülhikme”, DİA, İstanbul 1993, 8/537. 186

Abdülhamid el-Hamd, el-Hâkim bi-Emrillah’ın Dâru’l-Hikme’deki Hikmet Meclisleri’nde ders verdiğini, Dürzîlerin de el-Hakim’in bu derslerde yapmış olduğu açıklamalarla ve onun davetin gizli öğretileri hakkında İhvanü’s-Safâ risalelerine yapmış olduğu şerhlerle amel ettiğini bildirmektedir. Bkz. el-Hamd, Muhammed Abdülhamid, Sâbietü Harran ve’t-Tevhîdü’d-Dürzî, Dimeşk 2003, s. 177.

187 Muhtemelen bu meclislere el-Hâkim bi-Emrillah’ın da katılması sebebiyle Dürzîliği ilanından sonra

Resâilü’l-Hikme naslarının okunduğu meclislere de “Mecalisü’l-Hikme” denilmiştir.

188 Bkz. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 1/445, 458-460; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/56; el-Antâkî, a.g.e.,

s. 258; Kaya, Mahmut, a.g.m., DİA, İstanbul 1993, 8/537; Makarem, Sami Nasib, The Druze Faith, New York 1974, s. 11-12; İbn Tağrîberdî, a.g.e., 47/222; Hitti, History Of The Arabs, s. 628; Mez, Adam, el-Hadâratü'l- İslâmiyye fi'l-Karni'r-Râbii'l-Hicrî ev Asri'n-Nehda fi'l-İslâm, Arapçaya çev. Muhammed Abdülhadi Ebû Ride, Kahire 1957, 1/313-314; Zeydan, Corci, Târîhu’t-Temeddüni’l-İslâmi, Beyrut 1967, 3/230; Suğayyir, a.g.e., s.28-29; Erünsal, İsmail E., “Darülilim”, DİA, İstanbul 1993, 8/540-541.

396-401 yılları arası üçüncü devrede el-Hâkim bi-Emrillah’ın Sünnilere karşı taassup politikasını değiştirdiği dikkat çekmektedir. Bunun ise iki önemli sebebi bulunmaktadır: 1- Yukarıda detaylıca açıkladığımız Ebû Rekve isyanı. 2- H. 398-401 yılları arasında 3 yıl boyunca Nil nehrinin suyunun azalması neticesinde halkın güç duruma düşmesi.189 Ebû Rekve olayında Sünni tebanın kendisine karşı rakibinin yanında yer alması; Nil nehrinin suyunun azalmasıyla birlikte kendilerine karşı olan uygulamalardan rahatsız olan Sünni halkın isyan etme ihtimali el-Hâkim’i taasup politikasını terk etmeye zorlamıştır. Graefe’nin de belirttiği gibi el-Hâkim bu hususta o kadar ileri gitmiştir ki münhasıran İsmaili mezhebi ile ilgili ibadetleri ilga ederek sarahaten Sünniliğe geçmiştir.190

el-Hâkim’in bu dönemde Sünnilere karşı taassup politikasını terk ettiğinin en önemli göstergesi H. 397 senesinde daha önce duvarlara ve mescitlere yazdırdığı sahabeye karşı çirkin sözler içeren yazıları sildirmesidir.191 Yine on sendedir kılınması yasaklanmış olan teravih namazının kılınmasına izin vermiştir.192

Bu yıl el-Hâkim’in doktorlarından biri olan Ebû’l-Feth Mansur’un ölümü üzerine yerine geçen Yahudi cerrah Ebû Yakup b. İbrahim, el-Hâkim’e şarap içmesi gerektiğini bildirerek ona şarabın faydalarından bahsetmişti. Bunun üzerine el-Hâkim şarap içmiş ve içki yasağını kaldırmıştır. Ebû Yakub’un bir müddet sonra ölmesi üzerine şarap içilmesini terk ederek yasağı daha da sıkı bir şekilde yeniden tesis etmiştir. Bu yasak kapsamında kuru üzüm ve bal satışını da yasaklamıştır.193

el-Hâkim bi-Emrillah Sünnilere karşı taassup politikasını terk etmesine rağmen Hıristiyan ve Yahudilere karşı sert politikasını devam ettirmiştir. H. 397 senesinde Kudüs ve diğer yerlerde Paskalya kutlamasını yasakladı.194 H. 398 senesinde Hıristiyanların zeytin bayramında kilise süslemelerini yasaklamış, yasağa uymayan bir grubu da tutuklattırmıştır. Aynı yıl yayınladığı bir sicille kiliselerin vakıflarına ve mallarına el konulduğunu bildirmiştir.195

H. 399 senesinde el-Hâkim bi-Emrillah, Abû’l-Farac Tarihi’nde “Ba’sübadelmevt”196, diğer kaynaklarda “Kumame” 197 veya “Kıyamet” 198 olarak zikredilen Kudüs’teki kilisenin

189 Bkz. Hasan, Tarihu’d-Devleti’l-Fâtımîyye, s. 166; Hasan, Tarihu’l-İslâm, 3/153; Daftary, The Ismailis, 190. 190 Bkz. Graefe, a.g.e., İA, c. 5/1, s. 104.

191 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 268; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/69.

192 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 278. el-Antâkî Teravih namazının H. 377’de el-Hâkim’in babası el-Aziz devrinde

yasaklandığını belirtir. Ancak İbn Tağrîberdî Teravih namazın el-Hâkim devrinde yasaklandığını ve 10 sene sonra serbest bıraktığını ifade etmektedir. Bkz. İbn Tağrîberdî, a.g.e., 4/177.

193 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 268-269; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/69; İbnü’l-İmâd, a.g.e., 3/199. 194 Bkz. Canard, a.g.m.,, EI, Leiden 1986, 3/77

195 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/71; el-Antâkî, a.g.e., s. 276; Canard, a.g.m.,, EI, Leiden 1986, 3/77. 196 Bkz. Abû’l-Farac, a.g.e., I/279.

yıkılması ve mabedin bütün eşyasının yağmalanmasını emretmiştir.199 el-Antâkî’nin bildirdiğine göre el-Hâkim bi-Emrillah aynı yıl Kasuliyye (es-Seyyide), Meryem, Maria Konstantin ve ülke sınırları içerisindeki diğer kiliselerin yıkılmasını da emretmiştir.200 Aynı mahiyetteki bilgiler el-Makrîzî’nin İtti’âzü’l-Hunefâ isimli eserinde de zikredilmektedir.201

Hitti, kiliselerin yıkılması emrinin Hıristiyan Avrupa’da Müslümanlara karşı bir tepki oluşturmak ve bunun neticesinde haçlı ordularının teşkilini kolaylaştırmak için el-Hâkim’in Hıristiyan kâtibi tarafından imzalandığını ileri sürerek şöyle der: “Kilisenin yıkılması için gerekli emirnâme el-Hâkim'in Hıristiyan kâtibi İbn Abdûn tarafından imzalanmıştır ki bu hareketin herhalde Avrupa'dan gelip Orta Doğu ülkelerinin altını üstüne getirmeye yeltenen haçlı ordularının teşkil edilmesinde bir payı vardır.”202

Aynı yıl el-Hâkim terâvîh namazının kılınmasını yasakladı.203 Bunun üzerine halk “Câmiü’l-Atik”te toplandı. İmam bütün Ramazan boyu onlara teravih kıldırdı. el-Hâkim'de Onu yakalatıp öldürttü. Bu yüzden H. 408 (1017–1018) yılına kadar hiç kimse teravih namazını kılamadı. Daha sonra bu uygulamasından vazgeçti ve namazın eskiden olduğu gibi kılınmasını istedi.204

H.400 yılına gelindiğinde, Şiiler'in 18 Zilhicce'ye rastlayan Gâdir Hum günü kutlamalarını yasakladı ve daha önce Muîz Lidînillah tarafından ezana dâhil edilen “hayye alâ hayri'l-amel” ve sabah ezanında okunan “es-salâtü hayrun mine'n-nevm” ibarelerini ezandan çıkardı.205 Mukattam Dağındaki Deyru’l-Kusayr isimli Melki manastırını yıktırdı. Bu manastır patrikliğin yerleşim yeriydi ve içerisinde Aziz Arsonyus’un mezarı bulunmaktaydı.

197 Kamame kelimesi de Küdüs’teki kiliseye isim olarak verilmiştir. Çünkü bu kilisenin yerini Hristiyan ve

Yahudiler çöplük olarak kullanmaktaydılar. Konstantinos’un annesi gelip Hz. İsa ‘nın çarmıha gerildiği yer i sorunca orayı göstermişler; bunun üzerine çöpler kaldırılmış ve kilise yapılmıştır. Kamame çöp demektir. Bkz. Komisyon‚ Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Editör: Kenan Seyithanoğlu, İstanbul 1987, 5/195.

198

Kıyamet kilisesi, el-Hâkim'in oğlu el-Aziz devrinde Bizans imparatoru VIII Konstantin ile yapılan anlaşma sonucunda, Bizans sınırları içinde kalan camilerde el-Aziz adına hutbe okutulması ve İstanbul'da çok önceleri inşa edilmiş olan caminin (Karaköy'deki Arap Camisi olmalı) tamirine mukabil Kıyamet kilisesinin yeniden inşa edilmesine izin verilmiştir. Bkz. Hitti, History Of The Arabs, s.621.

199 Bkz. ez-Zehebî, Düvelü'l-İslâm, s.212; İbn Kesîr, a.g.e., 12/9; ez-Zehebî, el-Iber, 2/220; el-Yafii, a.g.e., 3/26;

İbn Tağrîberdî, a.g.e., 3/177; İbn Hallikân, a.g.e., 5/294; Hollister, John Norman, The Shi’a of India, Londra 1979, s. 232-233.

200 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 279-280; İbnü’l-İbrî, Goregorius Ebû’l-Ferec b. Ahrun, Tarihu Muhtasaru’d-Düvel,

Beyrut 1986, s. 180.

201 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/74-75. 202 Hitti, History Of The Arabs, 621

203 Bkz. İbn Tağrîberdî, a.g.e., 3/177; İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/131.

204 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/131. el-Antâkî Teravih namazının H. 370 yılında Aziz Billah tarafından

yasaklandığını H. 399 senensinde ise el-Hâkim bi-Emrillah tarafından serbest bırakıldığını bildirmektedir. Ancak el-Antâkî bu rivayetinde yalnız kalmış, diğer hiçbir tarihçi tarafından buna benzer bir rivayet nakledilmemiştir. Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 278.

el-Hâkim, Arsonyus’un kabri de dahil bütün kabirleri açtırmıştır.206 Bu tarihte el-Hâkim bi- Emrillah’ın ordu komutanı, asker ve halktan pek çok kimseyi öldürttüğü de nakledilir.207

H. 401 yılında el-Hâkim içki yasağını daha da şiddetlendirmiştir.208 Yine bu yılda gayri Müslimlerin renkli zünnarlar takmalarını yasaklamış ve onların siyah renkte zünnar ve imame takmalarını emretmiştir.209

H. 401–411 seneleri arasındaki üçüncü devrede el-Hâkim’in politikalarının daha