• Sonuç bulunamadı

el-Hâkim bi-Emrillah Dönemi Siyasi Hadiseleri

el-Hâkim bi-Emrillah, saltanat dönemi boyunca, pek çok siyasi sorunla uğraşmak zorunda kalmıştır. Tarihi kaynaklarda zikredilen ilk siyasi hadise, hilafet makamına oturduğu H. 386 yılında vuku bulan Bercevan114 ve İbn Ammar arasındaki mücadeledir. Bu mücadelenin sebebinin, Fâtımî ordusunun temelini teşkil eden el-Meğaribe (batılılar) kanadıyla el-Meşarika (doğulular) kanadı115 arasındaki rekabetin oluşturduğu görülmektedir.116 el-Meşarika grubu el-Aziz Billah zamanında, Fâtımî ordusunun belkemiğini oluşturan Berberilerin ve özellikle de Kutamelilerin etkinliğini azaltmak, aynı zamanda doğuya yayılmayı kolaylaştırmak amacıyla Fâtımî ordusuna yerleştirilen Türk ve Deylemîlerden oluşan gruptur. el-Meğaribe ise Berberilerden ve Kutamelilerden oluşmaktaydı. el-Meşarika grubunun kısa sürede ordudaki kilit noktaları ele geçirmesiyle birlikte Fâtımî ordusundaki el-Meşarika ve el-Meğaribe grupları arasında ciddi bir rekabet ve

112 Bkz. Talî’, Emin Muhammed, Aslü’l-Muvahhidîn ed-Dürûz ve Usûlühüm, Beyrut 1971, s. 46. 113 Bkz. Talî’, Aslü’l-Muvahhidîn ed-Dürûz ve Usûlühüm, s. 37-38.

114 Bercevan hakkında detaylı bilgiler için Bkz. İbn Hallikân, a.g.e., 1/270-271; Özaydın, Abdülkerim,

“Bercevan”, DİA, İstanbul 1992, 5/483. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/3-4; el-Makrîzî, Takiyyü’d-Din Ahmed b. Ali, İtti’âzü’l-Hunefâ bi-Ahbâri’l-Eimmeti’l-Fâtımîyyîne’l-Hulefâ, thk. Muhammed Hilmi Muhammed Ahmed, Kaihre 1996, 2/13-14; İbnü’l-Kalanisî, Ebû Ya’la Hamza b. Esed ed-Dimeşkî, Zeylü Târihi Dimeşk, thk: H. F. Amedroz, Leiden 1908, s. 48-49; Lewis, Bernard, “Bardjawân”, The Encyclopedia of Islam, Leiden 1986, ss. 1041-1042. Bercevan, el-Kâmil fi’t-Tarih’te “Ercevan” olarak geçmektedir. Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/118.

115 el-Meğaribe ve el-Meşarika grupları hakkında detaylı bilgi için Bkz. Mâcid, a.g.e., s. 28-29. 116 Bkz. İbn Zâfir, a.g.e., s.43.

düşmanlık ortaya çıkmıştır. Bu rekabet ve düşmanlık ise el-Hâkim bi-Emrillah’ın ilk saltanat yıllarında açık bir savaş haline dönüşmüştür.117

el-Hâkim bi-Emrillah’ın küçük yaşta halife olması, el-Meğaribe grubu tarafından orduda azalan etkinliklerini arttırmak için bir fırsat olarak algılandı.118 Bu gayeyle İsa b. Nestûr’un azledilerek yerine baş vezir ve başkumandan olarak Hasan b. Ammar el- Kutami’nin119 atanmasını talep ettiler. Bu taleplerinin gerçekleşmemesi halinde halifeye itaat etmemekle ve hatta onu öldürmekle tehdit ettiler.120 Bu baskılara boyun eğen el-Hâkim bi-

Emrillah, İbn Ammar’a “Eminü’d-Devle” lakabını vererek “vasıtalık” görevine atamıştır. 121 O, Fâtımîlerde bu lakabı alan ilk devlet adamıdır.122 İbn Ammar vasıtalık görevine getirilince doğal olarak el-Meğaribe güçlendi, Kutame kabilesi ülkenin idaresini ele aldı. Ancak Kutamelilerin halkın malına hatta namusuna el uzatmaları genel bir hoşnutsuzluğa sebep oluyordu.123 Bunun yanında ordu içerisinde el-Meşarıka olarak isimlendirilen Türkler ve Deylemîlerden oluşan grubun güçlerini kaybetmeleri de İbn Ammar’a karşı tepkilerin artmasına sebep olmuştu.124

Hırslı bir kişiliğe sahip olan Bercevan, İbn Ammar’ın ele geçirdiği vasıtalık görevini kendisine layık görüyordu. Bu sebeple, İbn Ammar ve Kutamelilere karşı halkın ve el- Meşarıka’nın hoşnutsuzluğunu değerlendirmek istedi. İlk olarak Dimeşk (Şam) valisi Mengütekin ile ittifak kurdu ve onu ordusuyla birlikte Mısır’a yürümesi hususunda ikna etti. Bunu haber alan İbn Ammar, Mengütekin’in halifeye karşı isyan ettiğini ilan ederek Süleyman b. Cafer b. Fellah el-Kutami komutasındaki büyük bir orduyu onunla savaşmak üzere gönderdi. Aşkalan’da yapılan savaş neticesinde Mengütekin mağlup oldu. Berberi asıllı Süleyman, Mengütekin’in yerine Şam valisi olarak atandı. Ne var ki Süleyman bu görevi üstlendikten kısa bir süre sonra büyük bir siyasal hata işleyerek, Kutameliler arasında saygın bir lider olan Trablus valisi Ceyş b. Samsame’yi görevinden azlederek yerine kardeşi Ali’yi vali olarak atadı. İlk girişiminde başarısız olan Bercevan, Ceyş’in hoşnutsuzluğundan istifade ederek onun ve diğer pek çok Berberi liderlerinin desteğini elde etmeyi başardı. Bu destekle başta Kahire olmak üzere ülkenin pek çok yerinde sokak hareketlerini başlattı. Kontrol altına

117 Bkz. Mâcid, a.g.e., s. 28-29; el-Antâkî, Yahya b. Said b. Yahya, Tarihu’l-Antâkî el-Ma’rûf bi-Sılati Tarihi Otihâ, thk. Ömer Abdüsselam et-Tedmûrî, Trablus 1990, s. 237-238; Daftary, The Ismailis, s. 186.

118 Bkz. Mâcid, a.g.e., s.29.

119 Bkz. Öz, “el-Hâkim Biemrillah”, DİA, 15/199.

120 Bkz. Hasan, İbrahin Hasan, Tarihu’d-Devleti’l-Fâtımîyye fi’l-Mağrib ve Mısr ve Suriye ve Bilâdi’l-Ğarb,

Kahire 1981, Kahire 1981, s. 264.

121 Bkz. el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/3-5; İbn Haldûn‚ Abdurrahman b. Muhammed, Kitabü’l-İber,

Beyrut 1971, 4/56; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, II/5; İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/118.

122 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/118. 123 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/118. 124 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 238.

alınamayan bu sokak hareketleri büyük bir ayaklanmaya dönüştü ve İbn Ammar görevini terk ederek kaçmak zorunda kaldı. Bercevan bu zaferden sonra el-Hâkim’i tahta tekrar çıkarttı ve onun için yeniden biat aldı.125 Sonunda amacına ulaşan Bercevan 28 Ramazan 387’de vasıta unvanıyla iktidarı ele geçirerek dört yıl boyunca Fâtımî devletinin fiili el-Hâkimi oldu.126

es-Sîratü'l-Müstakîme risalesi İbn Ammar ve Bercevan arasındaki mücadeleye şu ifadelerle değinmektedir: “el-Meşarika’nın bütün melikleri Bercevan, el-Meğaribe’nin bütün melikleri ise İbn Ammar ile hareket etmekteydi. Mevlânâ onların öldürülmesini emretti ve onlar köpekler gibi öldürüldüler. (Mevlânâ onların öldürülmesini emrederken) askerlerin isyanından ve baskılarından korkmadı.”127

Kökeni hakkında zenci, Sicilyalı veya Slav olduğu yönünde farklı rivayetler bulunan Bercevan128 bir Hıristiyan olan Fahd b. İbrahim’i katibi olarak atadı. Fahd sarayda o kadar etkin bir konuma geldi ki devlet işleriyle ilgili hususlar önce onun denetiminden geçiyor sonra Bercevan ve el-Hâkim bi-Emrillah’a takdim ediliyordu. Fahd, bu etkinliği sebebiyle “Reis” lakabını almıştı.129 Bercevan becerikli katibinin yardımlarıyla yetenekli bir yönetim sergiledi. el-Meşarika grubunun tam desteğini alan Bercevan, öncelikle ordunun el-Meşarika ile el- Meğaribe grupları arasındaki problemleri çözmek için uğraştı.130

H. 388’de Filistin’deki Cerrahilerin lideri Müferric b. Dağfel b. Cerrah, Remle’de bağımsızlığını ilan etti. Tarihi kaynaklarda bu konuda yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla isyan, Bizans’ın Antakya dukası Damyanus’un desteğiyle gerçekleşmiştir. Bu isyan üzerine Bercevan, Ceyş b. Samsame kumandasındaki büyük bir orduyu buraya gönderdi ve isyanı bastırdı. Müferric bu saldırıdan kaçarak kurtuldu. Daha sonra eman dileyen Müferric affedildi.131

Bercevan, aynı tarihte kendi adına sikke bastıran132 “Allaka” isimli bir denizci liderliğinde, Sur’da meydana gelen ayaklanmayı bastırmak üzere Ebû Abdillah b. Hamdan komutasındaki bir orduyu oraya gönderdi. Durumdan endişelenen Allaka, Bizans imparatorundan yardım istedi. İmparator da ona asker dolu birkaç gemi yolladı. Ancak bu gemiler, Sur şehri önünde İslâm donanması ile tutuştukları savaşta yenildi. Bu yenilgiden

125 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/119.

126 Bütün bu olayların detayları içim bkz. İbn Haldun, Abdurrahman b. Muhammed, Kitabü’l-İber ve Dîvânü’l- Mübtedei ve’l-Haber, Beyrut 1971, 4/56-57; en-Nüveyrî, a.g.e., 28/169-174; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/8- 14; İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/120; Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 238-239; Daftary, The Ismailis, s. 187; De Sacy, a.g.e., 1/CCLXXXVI-CCLXXXVIII; Özaydın, a.g.m., DİA, 5/483.

127 Resâilü’l-Hikme, es-Sîratü'l-Müstakîme, 12/126. 128 Bkz. Özaydın, a.g.m., DİA, 5/483.

129 Bkz. el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/14. 130 Bkz. Daftary, The Ismailis, s. 187.

131 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/120; el-Antâkî, a.g.e., s. 241-243; Öz, “el-Hâkim Biemrillah”, DİA, 15/200. 132 Bkz. el-Antâkî, a.g.e., s. 240-241.

sonra da Ebû Abdillah şehri ele geçirdi. Allaka ise Mısır’da derisi yüzülerek idam edildi. Sur şehrinin alınması Bercevan ve el-Hâkim bi-Emrillah’ın ilk fethiydi. Bu hadiselerden sonra Ceyş b. Müferric komutasındaki ordu Rumların üzerine yürüdü ve Dimeşk’i fethetti.133

Dimeşk’in fethinden sonra Bercevan, Bizans imparatoru Basileios’a elçi göndererek onunla on yıllık bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma ve fetihlerle Bercevan yönetimi tamamen ele geçirdi.134

Doğu politikasında izlediği siyaset neticesinde büyük başarılar kazanan Bercevan’ın Batı politikasında izlediği stratejiler zahiren başarılı olsa da Fâtımîlerin bu bölgedeki otoritesini sarsmıştır. Bercevan, Berka’da ortaya çıkan isyanı bastırmak için Fâtımî ordularını kullanmış ancak bu durum Fâtımî davasına en kritik dönemlerinde eşsiz destek sağlayan Sinhace Berberilerinin ve Ziri Hanedanlığı’nın Fâtımîlere karşı bağlılığını ve imparatorluğun Mağrip’teki otoritesini zayıflatmıştır.135

Bütün bu başarılarla devletin idaresini tamamen ele geçiren Bercevan’ın el-Hâkim bi- Emrillah’a karşı tavırlarında büyük değişimler meydana geldi ve onun davranışlarına çeşitli kısıtlamalar getirdi. Bercevan, el-Hâkim’in vakti müsait olmadıkça ata binmesine, gerekli olmadıkça hediyeler dağıtmasına müsaade etmiyor hatta ona “kertenkele” diye hitap ediyordu. Onun bu tür davranışlarından rahatsız olan el-Hâkim bi-Emrillah, Bercevan’ı öldürttü (16 Rabiü’l-Ahir 390/5 Nisan 1000). Bercevan’ın öldürülmesi özellikle Türkler arasında infiale sebep oldu. el-Hâkim, sarayın kapısına toplanan halka, Bercevan’ın kendisine ihanet ettiğini ve bu yüzden onu öldürdüğünü duygusal bir şekilde anlatarak onları ikna etti ve dağılmalarını sağladı.136

Bercevan’ın öldürülmesinden sonra el-Hâkim bi-Emrillah’ın siyasal otoritesini tam manasıyla tesis etmeye başladığı görülmektedir. Bunun kanıtı olarak, Bercevan’dan sonra gelen vezirlerin yetkilerini kısıtlaması ve istediği zaman onları değiştirmesi veya öldürmesi gösterilebilir.

Bercevan döneminin sona ermesinden sonra el-Hâkim bi-Emrillah ve Fâtımî devletine karşı çeşitli ayaklanma ve isyan hareketleri meydana gelmiştir. Bu isyan hareketlerinin ilki Buhayra bölgesinde yaşayan Beni Kurre kabilesi tarafından gerçekleştirilmiştir.137

133 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/120-121; Abû’l-Farac, a.g.e., I/276; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/18-19; el-

Antâkî, a.g.e., s. 240-241.

134 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/122.

135 Bkz. İbnü’l-Kalanisî, a.g.e., s. 56; Daftary, The Ismailis, s. 187-188; Özaydın, a.g.m., DİA, 5/483.

136 Bkz. Abû’l-Farac, a.g.e., I/277; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/25-26; İbnü’l-Kalanisî, a.g.e, s. 55-56; İbn

Hallikân, a.g.e., 1/270-271; en-Nüveyrî, a.g.e., 28/174-176; İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/122; İbn İyâs, a.g.e., 1 (I. Kısım)/197; Özaydın, a.g.m., DİA, 5/483.

Beni Kurre ayaklanmasından sonra meydana gelen en önemli isyan hareketi Ebû Rekve Velid b. Hişam’ın iki yıl kadar süren başkaldırısıdır. Ebû Rekve H. 396 senesinde Ümeyyeoğullarından olduğunu iddia ederek kendi adına davette bulundu. Daha önce ileri gelenleri öldürülüp malları ellerinden alınan Beni Kurre ve Zenata kabileleri, Ebû Rekve’nin bu davetine icabet ettiler. Topladığı orduyla Berka’ya saldıran Ebû Rekve, şehirde bulunan Fatımî ordusunu kısa sürede yendi. Bu olaydan sonra el-Hâkim bi-Emrillah tarafından Yenal komutasında üzerine gönderilen orduyu da yenen Ebû Rekve, Kahire üzerine yürüdü. Bunu haber alan el-Hâkim bi-Emrillah Suriye’den askeri destek istedi. Suriye’den gelen askerlerle birlikte bir ordu oluşturuldu ve kumandanlığına Fazl b. Abdillah tayin edildi. Fazl, öncelikle Ebû Rekve’nin ordu komutanlarını kendi yanına çekmek için çeşitli vaatlerde bulundu. el- Mazi isimli, Beni Kurra kabilesine mensup bir komutanı bu yolla kendine bağladı ve onun yardımıyla Ebû Rekve’nin ordusunu mağlup etti. Ebû Rekve, kaçmasına rağmen daha sonra yakalandı ve idam edildi (397/1007).138

es-Sîratü'l-Müstakîme risalesinde Ebû Rekve ve gücünden şu ifadelerle bahsedilmektedir: “Sonra (el-Hâkim bi-Emrillah) Kutame meliklerinin ve zorbalarının öldürülmesini emretti. Bunu yaparken de Kutame’nin neslinden ve dostlarından çekinmedi. (el-Hâkim bu olaydan sonra bile) gece yarısı onların (Kutamelilerin) arasında kılıçsız ve bıçaksız bir şekilde geziyordu. Ebû Rekve el-Velid b. Hişam el-Melun’un ateşi yanmaya başladığı (isyan ettiği) zaman askerler yataklarında, onun askerlerinin çokluğundan ve katliamından kaygılanırken bile siz, el-Hâkim’in gece yarısında el-Cübb çölüne çıktığını, Hassan b. Aliyyan el-Kelbi ve 500 atlısı ile karşılaştığını, onların arasında, silah v.b. herhangi bir şey olmaksızın durarak bir ihtiyaçları olup olmadığını sorduğunu müşahede ettiniz.”139

el-Hâkim bi-Emrillah dönemindeki diğer önemli bir isyan hareketi de Müferric b. Dağfel ve oğlu Hassan liderliğinde gerçekleşmiştir. Müferric b. Dağfel, Filistin’deki Cerrahilerin lideriydi ve Ebû Rekve isyanında Fâtımîlerin yanında yer almıştı. Bununla birlikte Müferric’in hayalinde Filistin’de bağımsız bir devlet kurmak vardı. Bu amaçla H. 402’de harekete geçerek, Şam’ın Türk kökenli Fâtımî valisi Yaruktekin’i tuzağa düşürdü ve öldürdü. Hemen ardından da Güney Filistin’in en büyük kenti olan Remle’yi ele geçirdi. Bu esnada Mekke emiri olan ve başlangıçta Fâtımîler adına hutbe okutan Ebü’l-Fütuh Hasan b.

138 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/197-203; el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/286; İbn Haldun, a.g.e., 3/58-59;

İbnü’l-Cevzî, Ebi’l-Ferec Abdirrahman b. Ali b. Muhammed, el-Muntazam fi Tarihi’l-Mülûk ve’l-Ümem, thk. Muhammed Abdülkadir Ata-Mustafa Abdülkadir Ata, Beyrut 1995, 15/53-54; Öz, “el-Hâkim Biemrillah”, DİA, 15/200; el-Makrîzî, İtti’âzü’l-Hunefâ, 2/60-66; en-Nüveyrî, a.g.e., 28/180-185; İbn Tağrîberdî, a.g.e., 4/179; İbn Zâfir, a.g.e., s. 44-45; el-Antâkî, a.g.e., s. 259-262; İmamü’d-Din Ebi’l-Fidâ, İsmail b. Ali b. Mahmud b. Amr b. Şahinşah b. Eyyüb, Tarihu Ebi’l-Fidâ el-Müsemmâ el-Muhtasar fi Ahbari’l-Beşer, Beyrut 1997, 1/484.

Ca’fer, H. 400 (1010) senesinde, kendisini “Raşid Billah” lakabıyla halife ilan etti. Ebü’l- Fütuh’un bölgedeki simgesel öneminden istifade etmek isteyen Müferric b. Dağfel onu Remle’ye davet etti ve ona biat etti.140 Böylece Filistin ve Hicaz’da hutbeler Ebü’l-Fütuh adına okunmaya başladı. Bu durum üzerine el-Hâkim bi-Emrillah çeşitli vaatler, para ve hediyelerle gerek Müferric b. Dağfel’i ve gerekse Ebü’l-Fütuh’u ikna etti. Bunun üzerine Ebü’l-Fütuh Mekke’ye geri döndü ve yeniden el-Hâkim adına hutbe okuttu. Ancak Filistin’deki üstün konumunu sürdüren Müferric b. Dağfel liderliğindeki Cerrahiler yerli halkı tehdit etmeye, Hicaz’dan gelen hacı kafilelerini soymaya başladılar. Bunun üzerine el-Hâkim, Ali b. Ca’fer b. Fellah komutasındaki bir orduyu Remle’ye sevketti. Yapılan savaşta Müferric ve ordusu mağlup oldu. Bu yenilgi üzerine Müferric ve oğlu Hassan, yaklaşık iki sene boyunca çölde kaçak yaşadı. Babasının ölümü üzerine Hassan kendi oğlunu el-Hâkim’e yolladı ve eman diledi. el-Hâkim’de onu affederek huzuruna çağırdı ve ona bol ikramda bulundu.141

Müferric b. Dağfel isyanını es-Sîratü'l-Müstakîme risalesinde şu şekilde anlatılmaktadır: “el-Hâkim görünüşte, yanında müezzinleri ve rikabdarları dışında hiçbir kimse olmadığı halde el-Cübb sahrasına giderdi. Müferric b. Dağfel b. Cerrah, onun kız kardeşi ve çocukları, Bedr b. Rebia ve diğer Arapların çıkardığı isyanlar sırasında da bunu yapmıştır. Hicaz halkı, Mekke’de nifak çıkartarak Remle’ye gelen ve İbn Cerrah ile birleşen sultanları Hüseyin b. Cafer el-Hüseyni ile birlikteydi. O vakit bütün asker ve halk, her an Hüseyin b. Cafer el-Hüseyni’nin Müferric b. Dağfel ve çocuklarıyla birlikte Kahire’yi ele geçirmesini bekliyordu. Bu ortamda bile Mevla (c.z.) gece ve gündüz (eşeğine) biniyor, Kahire’nin Atame (kapısından) çıkıyor ve el-Cübb çölündeki el-Cebel nahiyesinde gidiyordu. el-Cebel halkı o sıralarda şu iddialarda bulunuyordu: Müferric b.Ca’fer ve el-Hüseyni buradan Kahire’ye girecek; el-Hüseyni, kendisi ile İbn Cerrah arasında arasında ortaya çıkacak olan bir düşnamlık neticesinde öldürülmek istenene kadar Mekke’ye geri dönemeyecektir.”142

el-Hâkim bi-Emrillah saltanat dönemi boyunca Kuzey Afrika’da önemli bir toprak kaybına uğramamıştır. Ancak el-Hâkim’in hilafet döneminin sonlarına doğru İfrikiye’deki İsmaililer, Sünni gruplar tarafından çeşitli baskılara maruz kalmıştır. Bu dönemde, İfrikiyye’de, yalnızca bazı küçük kentli gruplarla Kutameliler ve öteki Sinhace Berberileri arasında taraftar bulmuş olan İsmaililik, Berberi toprakları da dahil, halk arasında hiçbir zaman derinlemesine kök salamamıştı. Hükümet merkezinin Kahire’ye taşınmasıyla birlikte

140 el-Antâkî, a.g.e., s. 291-292.

141 Bkz. İbn Haldun, a.g.e., 4/57; Öz, “el-Hâkim Biemrillah”, DİA, 15/200; Daftary, The Ismailis, s. 190-191;

Bağlıoğlu, Ahmet, İnanç Esasları Açısından Dürzîlik, Ankara 2004, s. 74.

İfrikiye’de bulunan Kutamelilerle İsmaili dailerin pek çoğu Mısır’a göçmüş, halkının çoğunluğu Sünni olan İfrikiyye’de İsmaili düşünceyi yayma ve cemaatin varlığını devam ettirme görevi, yüzeysel bir biçimde İsmaililiği kabul etmiş olan Sinhace Berberilerine kalmıştı. İfrikiyye’nin siyasal yönetimi ise Zirilere bırakılmıştı. Zirilerin, Fâtımîlere olan bağlılıklarını kaybetmesiyle birlikte ülkenin Sünni sakinleri Şii karşıtı duygularını açığa vurdu. Ziri Emiri Badis’in ölmünden sonra yerine oğlu el-Muizz b. Badis (406-454) geçmiştir. el-Muizz b. Badis ise İfrikiyye’de halkı Maliki mezhbine geçmeye teşvik etmiştir. Liderlerinin bu davranışından cesaret alan İfrikiyye Sünnileri, Maliki uleması önderliğinde Kayrevan, Mehdiye, Tunus ve Trablusgarp ile diğer şehirlerdeki İsmaililere karşı katliama girişti. H. 407 senesine gelindiğinde el-Hâkim, Muizz b. Badis’in, İsmaililere karşı olan bu tutumunu hafifletmek gayesiyle ona hil’atler gönderdi ve “Şerefü’d-Devle” lakabını verdi. Şiileri öldürmek ve evlerini yakmak suretiyle onlara verdiği zararlardan hiç bahsetmedi.143 Ancak, el-Hâkim’in bu manevrası da İfrikiyye’deki İsmaililere karşı olan zulümleri engellemeye yetmedi.144

el-Hâkim bi-Emrillah döneminde İsmaili iktidar Suriye’de zirve noktasına ulaştı ve genelde prestijinin zirvesinde kaldı.145 el-Aziz Billah döneminde, Suriye’de, Halep merkezli Hamdaniler hüküm sürmekteydi. el-Aziz, Hamdanileri itaat altına almak istediyse de bunu başaramadı. el-Hâkim bi-Emrillah dönemine gelindiğinde Hamdan emiri Ebû’l-Fezail’i zehirleyerek öldüren ve idareyi ele geçiren Lu’lu’ H. 392 senesinde Fâtımî otoritesine bağlanmayı kabul ederek halife adına hutbe okuttu. Lu’lu’un H. 399’daki vefatından sonra yerine geçen oğlu Ebû Nasr b. Lu’lu’ da Fâtımîlere bağlılığını devam ettirdi ve el-Hâkim bi- Emrillah adına hutbe okutturdu. Bunun üzerine el-Hâkim de ona “Murtazaü’d-Devle” lakabını verdi. Ancak daha sonraları İbn Lu’lu’ ile el-Hâkim’in arası açıldı. Halep’e göz diken Salih b. Mirdas ve Kilaboğulları bu durumu fırsat bilerek Halep’e saldırdı. Yapılan savaş neticesinde mağlup olan Salih b. Mirdas ele geçirilerek hapsedildi. Ancak daha sonra hapisten kaçtı. Yeniden ordu toplayan Salih b. Mirdas ile savaşmak üzere kaleden ayrılan İbn Lu’lu’ yenildi ve esir edildi. Salih b. Mirdas ile yaptığı anlaşma sonucunda yeniden hürriyetini elde etti. Ancak bu defa da Halep kalesi dizdarı Feth, kaleyi İbn Lu’lu’a teslim etmedi ve el-Hâkim bi- Emrillah’a mektup yazarak itaat arz etti. Bu durum karşısında İbn Lu’lu’ Antakya’ya giderek

143 Bkz. İbnü’l-Esîr, a.g.e., 9/256-257; Daftary, The Ismailis, s. 191.

144 Bkz. Daftary, The Ismailis; s.191; el-Makrîzî, el-Mevâ’iz ve’l-İ’tibâr, 2/333.

145 Bkz. Hodgson, Marshall G. S., İslâm’ın Serüveni Bir Dünya Medeniyetinde Bilinç ve Tarih, çev. Alp Eker

Rumlara sığındı. el-Hâkim’in naipleri de Musul’a gelerek kalenin dizdarı Feth’den şehri teslim aldı ve böylece Halep fiili olarak Fâtımî devletine bağlanmış oldu.146

el-Hâkim dönemindeki önemli başarılardan biri de İsmaili dailerin yoğun faaliyetleri neticesinde Şii Büveyhilerin etkisinden bir nebze kurtulan ve Abbasilerin baskılarına yeniden maruz kalmaya başlayan Bağdat ve Irak’ın diğer kesimlerindeki Şiilerin, Fâtımî İsmailiğinin çağrısına kulak vermeye daha istekli bir hale gelmiş olmasıdır.147 Özellikle el-Kirmânî tarafından yürütülen faaliyetler neticesinde H. 401 senesinde Şii Ukeyloğulları emiri Mu’temedü’d-Devle Karvaş b. Mukallid, Musul, Enbar, Kufe ve Medain’de el-Hâkim bi- Emrillah adına hutbe148 okuttu.149 Aynı yıl Beni Esed oymağı lideri ve Hile Emiri Ali el-Esedi de yönetimi altındaki topraklarda el-Hâkim adına hutbe okuttu.150 Fâtımî İsmailiğinin Abbasi topraklarında hızla yayıldığını gören Abbasi halifesi el-Kadir Billah, Amidü’l-Ceyş komutasındaki bir orduyu Karvaş üzerine yolladı. Ancak Karvaş hemen özür dileyip hutbeyi tekrar el-Kadir Billah adına okutmaya başladı.151

el-Hâkim bi-Emrillah’ın hilafetinden önce Bahreyn Karmâtîlerinin eski önemlerini yitirerek yerel bir güç haline dönüşmesi sebebiyle bu dönemdeki tarihleri ve Fâtımî İsmailileriyle olan ilişkileri hakkında detaylı bilgiler mevcut değildir. el-Hâkim bi-Emrillah’ın babası el-Aziz döneminde Bahreyn dışındaki İsmaililerin çoğu ya Fâtımîlere katılmış ya da