• Sonuç bulunamadı

III. Tezler

III.3. Doktora Tezleri

2.2. At

2.2.1. Efsanelerde At

At, efsanelerde ender rastlanan bir hayvan olmakla birlikte bazı efsanelerde, sahibinin dostu, yardımcısı, en değerli varlığı olarak yer almaktadır.

At, Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan hayvanlardan biridir. Türk folklorunda atlar renklerine göre uğurlu ya da uğursuz sayılır. En uğurlu ve makbul olan at, beyaz attır. Türkler, kahramanla atı bir tutmuĢlardır. Kurgan denilen eski Türk mezarlarında sahibiyle birlikte gömülen atlar bunun en önemli kanıtıdır. Bu durum

âhiret inancı olan toplumlarda, atın öbür dünyada sahibine hizmet edeceği inancından kaynaklanmaktadır.

“At Türk kozmolojisinin çeşitli unsurlarına göre de anlam kazanmaktadır; örne-ğin su unsurunun hayvan biçimli timsali attır. Öte yandan su kökenli atlar denilen ve sudan çıkan kanatlı atları anlatan efsaneler de bu unsurlarla ilgilidir. Ayrıca özellikle beyaz atların üzerinde beneklerin bulunması da uğurlu sayılmakta olup yine bu unsurlarla ilişkilidir. Diğer bir tür efsanevi at ise gök kökenli at olarak anılırlar. Göğe mensup atlar kanatlı olarak düşünülmüşlerdir. Atla ilgili pek çok mitolojik motif, İslamiyet‟ten sonra da devam etmiştir. Muhammed‟in ve daha sonra Ali‟nin atının beyaz olarak vurgulandığını görüyoruz. Öte yandan Muhammed‟i miraç esnasında gösteren minyatürlerde Burak, Kuran‟da tasvir edilmemesine rağmen geleneğe uygun olarak kadın yüzlü, çoğu kere gövdesi benekli bir at şeklinde tasvir edilmiştir.”

(Çoruhlu 2000: 141).

Türk mitolojisine göre at, kiĢiyi kutsal güçlerin yanına götürebilen belli baĢlı vasıtalardan biridir. Tanrı katına ulaĢabilen bir hayvan olma niteliği ata kutsal bir değer kazandırır. Ġnsanı cennete ulaĢtıracak yolu da at bilmektedir (Seyidoğlu 1996: 55). Orta Asya‟daki Astana Mezarlığı‟nda bulunmuĢ ipek bir kumaĢ üzerindeki tasvirde hayat ağacının iki yanında kanatlı atların yer alması, atın kutluluğunu ve cennetin yolunu bildiğini ifade eder (Çoruhlu 1999: 24).

Türk tarihinin bilinen ve bilinmeyen dönemleri boyunca at, kutsal mefhumuna yakın bir ilgi ve saygı görmüĢtür. Türk‟ün ilerleyip varlığını sürdürebilmesinde at en önemli araçtır. Türk milletinin karakteristik özelliklerinden olan sürekli yeni coğrafyaları fethetme isteği onu gece gündüz devam eden bir mücadeleye sevk etmiĢtir.

Bu mücadele içinde bozkırda, dağda, ormanda, köyde ya da Ģehirde Türk‟ün en yakın olduğu maddî manevî varlık, atı olmuĢtur.

“Yakutlar arasında anlatılan efsaneye göre at, gökteki Tanrıların buyruğu ile yerdeki adamlara (kahramanlara) hizmet etmesi için gökten gönderilmiş ve Ürün Ay Toyon adlı Tanrı tarafından insana verilmiş kutsal bir hayvandır. Bunlar, kahramanı en kanlı savaşlarda koruyarak can yoldaşı gibi hizmet eder. Yenilmezliğe, yorulmaz güce, adam gibi akla ve konuşma özelliğine sahiptirler. Bunların doğumları da bazen destan kahramanlarının doğumlarına benzer. Yani insan gibi doğarlar. Kahraman ile at sanki kardeşmiş gibi bir annenin sütünü içerek büyür bazı atların ise koruyucuları vardır.

Yakutlarda Dayahogoy, Sayan Altay halklarında Suyla Han ve Kırgızlarda ise Kambar Ata‟dır (Orazbekova 1996: 20-21).

Murat Uraz, Türk Mitolojisi adlı eserinde atın Türk mitolojisinde oldukça önemli bir hayvan olduğunu Ģu Ģekilde açıklamaktadır: Yakut Türkleri, atın güneĢ âleminden geldiğini, ġamanist Türkler ve Moğollar ise gökten indiğini düĢünürler. Bu durum, atın kutsal sayılmasında bir etkendir. ġamanların tören esnasında bindikleri atlar „pura‟

yahut „argamak‟ adlarıyla anılırdı. Bilinmezden haber getiren, olacak kötülükleri önceden sezebilen at, dostu, düĢmanı tanıma özelliğine sahip bir hayvandır (Uraz 1994:

89, 147-148).

Konar-göçer yaĢayan Türkler için, günlük yaĢamın vazgeçilmez bir unsuru olan atın Türkler için ne derece önemli olduğunun vurgulandığı bazı efsaneler Ģu Ģekildedir:

Ağrı Dağı Efsanesi’nde, beyin kır atı çobanın kapısının önünde gelip durur. Atın sahibi bir bey de olsa çoban bu atı kendine hak gördüğü at için canı pahasına mücadele edecektir (Kemal 2004: 4-75).

Bir diğer efsanede ise Kara Buğra‟nın canından çok sevdiği Doru atına, Yağız Budak sahip olmak istemektedir. Yağız Budak‟ın karĢılığında kız kardeĢiyle evlendirmek ve bir sürü yağız at vermek teklifini dahi kabul etmeyince Yağız Budak atı ondan almaya ant içer. Sonunda Kara Buğra‟nın atıyla gezindi yaptığı bir gün, kendisini hasta ve yaĢlı biri olarak tanıtıp Doru atına biner dizginleri eline alınca kim olduğunu Kara Buğra‟ya açıklar. Kara Buğra‟nın bu hilekârlık karĢısında Yağız Budak‟tan tek istediği yaptığı hilebazlığı kimseye anlatmamasıdır. Kara Buğra ülkede herkesin yolda gördüğü hasta insanları at hırsızı zannederek yardım etmeyeceğinden endiĢe etmiĢtir (Sepetçioğlu 1973: 78).

YaĢar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Anahatları adlı eserinde atın, gökteki en büyük tanrı olan Ülgen‟e kurban edildiğini ve atın, gök ile iliĢkili olduğu kadar, yer-su unsurlarıyla da iliĢkili olduğunu belirtmektedir (Çoruhlu 2000: 24).

Anadolu‟da at ile ilgili bir rivayet, atın sudan çıkma motifi ile gökten inmesi motifini birleĢtirmektedir. Iğdır‟ın Bayat Köyü‟ndeki bir rivayete göre at gökten inmiĢ, ağzı büyükmüĢ, insan yiyen bir hayvandır, sonradan bir gölde su beygiri ile çiftleĢmiĢ ve bugünkü atlar meydana gelmiĢtir (Elçin 1977: 47-48).

Bir cins at denilebilen katırın soyunu devam ettirememe sebebinin anlatıldığı bir efsane Ģu Ģekildedir:

Çam ağacının cehennemde odun olmayı kabulünden sonra cehenneme odun taĢıyacak hayvanlara ihtiyaç duyulur. At, eĢek, deve gibi tüm yük hayvanlarına odunları sen taĢır mısın diye sorarlar onlar da biz insanları cehennemde yakacak odunları taĢımayız diye cevap verirken, katır bu teklifi kabul eder. Bunun üzerine Peygamber:

“Senin zürriyetin kesilsin” diye beddua eder ve katır bir daha çoğalamaz (Önal 2003:

150).

Katır bazı masallarda yine odun taĢıyan bir hayvan olarak karĢımıza çıkar. Hoca adlı masalda perilerin odununu, bir katır hazırlayarak götürmektedir.

“Keloğlan eşşânen odun ediyorumuş, bir gatır gelmiş yanına. Hemi odununu etmiş, hemi de sırtına yüklemiş” (ġimĢek 2001: 88).

Katırın üreyememesi yönü, gebelikten korunma ile ilgili inanç ve pratiklerde onu önemli bir yere getirmiĢtir. Birçok yörede katırtırnağı yenilerek ya da katırtırnağı adlı bitki kullanılarak kısırlaĢtırma yoluna gidilmiĢtir.

Erzurum‟da bunun için nalbantların yonttukları katırtırnakları kurutularak dövülür. Sabahları aç karnına bir çay kaĢığı yenir (BaĢar 1972: 86).

Gebe kalmak istemeyen kadınlara bir parça katırtırnağı yedirilir. Rendelenip toz haline getirilen katırtırnağı balla karıĢtırılıp yenir (Çimrin 1984: 6).

“Katırtırnağı denilen bitkinin kökünü balla karıştırarak hazırlanan ilaç vardır.

Bunun korunma tedbiri olarak kullanılmasını, terkibindeki bitkinin adını taşıyan katırdan almış olması ile açıklayabiliriz. Katır kısır hayvandır, onun adını taşıyan bitkide de kısırlaştırma gücü olduğuna inanılmıştır” (Boratav 1984: 147).

Bazı masallarda insanların bir olay sonucunda katıra dönüĢerek cezalandırıldığı görülür. Masallarda At bölümümüzde yer alan Kaygısız Ev, Kamçı, Ahmet ile Mehmet masalları bu Ģekildedir.

Efsanelerde atın sahibiyle birlikte taĢ kesildiği görülür. TaĢ kesilme olayı genellikle cezalandırılma sonucu vuku bulmaktadır.

“Efsanelerdeki motifler çok çeşitli olmamakla birlikte sıkça görülen motifler taş kesilme, kuş halini alma, mekân değiştirmedir. Efsanelerde geçen diğer bir dönüşüm motifi taş kesilme motifidir. Efsanelerde insanlar ya da hayvanlar kötü bir durumdan kurtulma, vahşi hayvandan canavardan kurtulma, utanma, cezalandırma, kötü huy, adağını yerine getirmeme gibi sebeplerle taşa dönüşürler” (Sakaoğlu 1980: 35).

Var olan bir taĢın fiziki görünümüne bakılarak çeĢitli benzetmeler hikâye edilirken bazı dersler çıkarılır. TaĢa dönüĢme, bazen kendi duasıyla, bazen baĢkasının

duasıyla, bazen de dua edilmeden gerçekleĢir. TaĢ kesilme motifi arasında gelin alayları, çoban sürüleri, Ģehre inen ejderhalar ilk sırada yer alır. Söz konusu motifle ilgili bazı efsaneler Ģu Ģekildedir:

Kırmızı bir at üzerindeki gelin, düğün alayının önünü eĢkıyalar kesince beni taĢa çevir diye dua edince atıyla birlikte taĢa dönüĢür (Önal 2003: 158).

Diğer bir efsanede, iĢgal kuvvetleri tarafından kaçırılıp götürülmek istenen kız, taĢ olmayı diler. Kız, kendisini kaçırmak isteyenlerle birlikte atın sırtında taĢ kesilir (Ergun 1997: 216).

Her iki efsanede de kiĢinin zor durumdan kurtulmak amacıyla kendi duasıyla taĢa dönüĢtüğü görülür. TaĢ kesilen hayvanlar genellikle sahipleriyle ilgili olarak taĢ kesilirler. Ya sahipleri taĢ kesildikleri için taĢ kesilirler ya da sahiplerinin bedduasıyla taĢ kesilirler. Söz konusu motifle ilgili bazı efsaneler Ģu Ģekildedir:

ġeyh, huysuzlanan atına “TaĢ kesil” der. At taĢ kesilir (Ergun 1997: 279).

Kayınvalidesine karĢı gelen, ondan ambarın anahtarını isteyen gelin, daha atın üzerindeyken kaynanasının bedduasıyla taĢ kesilir (Önal 1997: 250). Gelin babasından çeyiz olarak değirmen taĢını da ister. Kız, babasının bedduası sonucu atıyla birlikte taĢ kesilir (Tanyu 1987: 143).

Atın sahibiyle birlikte taĢ kesilmesi bazen ne dua ne de beddua sonu olur. Kutsal kabul edilen nesnelere yapılan saygısızlık, Tanrı tarafından, taĢa dönüĢtürülmekle cezalandırılır. Söz konusu motifle ilgili bir efsane Ģu Ģekildedir: Çocuğunun altını ekmekle temizleyen kadın, çocuğu ve atıyla birlikte taĢ kesilir (Duymaz 1989: 363).

Efsanede ekmek, saygı gösterilmesi gereken, kutsal bir nesnedir. Ekmeğe yapılan saygısızlık taĢa dönüĢmekle cezalandırılmıĢ, masum olan at da sahibiyle birlikte onun yanında oluĢu dolayısıyla taĢa dönüĢmüĢtür. Kahraman ve atı bir bütündür. Kahraman olmadan at, at olmadan kahraman bir hiçtir. Kahramanın baĢına gelen iyi ya da kötü durumdan atı da sorumludur.