• Sonuç bulunamadı

MESNEVİLERİN DIŞ YAPISI 3.1 Nazım Şekl

3.5. Edebî Sanatlar

Edebî sanatların, edebiyat metinlerinin anlaĢılmasında ve yorumlanmasında önemli bir yeri vardır. Selmân‟ın mesnevisi Ahmedî‟ye göre edebî sanatlar açısından zengindir. Edebî sanatları ustalıkla kullanması Selmân‟ın ifade yeteneğindeki gücünü, söz üzerindeki hâkimiyetini ve yaratıcılığını göstermektedir. Ancak edebî sanatların çokluğu kimi zaman Selmân‟ın eserindeki akıcılığı ve anlaĢılırlığı engellemiĢtir. Mesnevide, edebî sanatların yoğun olarak kullanıldığı beyitler arasında anlamsal bağlantıyı kurmanın zor olduğu görülmektedir. Hatta bu konuda Tahsin Yazıcı da Selmân‟la ilgili Ģu sözleri dile getirir: Kendinden önceki şairlerden

Firdevsî, Minûçihrî, Senâî, Enverî, Zahir-i Faryâbî ve İsmail-i İsfehânî’nin etkisinde kalmıştır. Hemen hemen bütün mazmunlarını adları geçen bu şairlerden almakla beraber bunları yeni ve daha güzel bir şekilde kullanabilmiştir. Onun en büyük kusuru çok defa manayı edebî sanatlara feda etmiş olmasıdır (Yazıcı, 1980: 460).

Ahmedî‟nin eserinde ise sanat yapma endiĢesinden uzak, daha sade ve açık anlatım görülmektedir. Klasik edebiyatta birçok mesnevinin giriĢ kısımları daha süslü ve

sanatlı bir dille kaleme alınırken Ahmedî‟nin eserinde sanatlı ve eserin bütününe göre daha ağır bir dile, peygambere övgünün yer aldığı, yine aynı baĢlık altında mirac hadisesinin bahsedildiği kısımlarda ve I. Mehmed‟in övgüsüne yer verdiği bölümlerde rastlanmaktadır. Ahmedî‟nin mesnevisindeki sadelik, akıcılık ve canlılık esere samimi bir anlatım kazandırmıĢtır.

Hem Ahmedî‟nin hem de Selmân‟ın mesnevisinde edebî sanatlar içinde diğerlerine göre daha çok teĢhis-intak ve teĢbih sanatının öne plana çıktığı görülmektedir.

3.5.1. Cinas

Selmân‟ın ve Ahmedî‟nin mesnevisindeki söyleniĢleri ve yazılıĢları bir, fakat anlamları ayrı olan sözcüklerin bir arada kullanıldığı beyitlerden bazıları Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Çü goftār-ı melik be-ş(e)nįd Mihrāb Fürū bārįd müjgāneş zi-mihr āb (1880) Miyān-ı Şāmiyān ez-şām tā rūz

Çü şemǾ ez-pāy ne-n(i)şest ān dil-efrūz (2429) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Sözüñ ŧūŧiyle bülbülden işitdüm Girü şāhuñ ŝenāsını iş itdüm (270) Ya ħod adın kimesnenden işitse Ŧaleb itmekligin anuñ iş itse (552) Bugün oynayana baḳamazam germ

Herhangi bir olayın meydana gelmesini hayali ve güzel bir nedene bağlayarak oluĢturululan hüsn-i talil sanatı için her iki mesneviden seçilmiĢ örnekler Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Her ān kes rā ki mihr­i dūst bā-cān

Muķābil nįst çün meh nā­temām­est (2151) Şeb­i tār­ı men ez­rūy­ı tu rūzest

Śabāĥ­ı Ǿıyş ez-zülf­i tu şāmest (2153) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Çemen ferşine dökmiş ebr lüǿlüǿ ǾAbįr ü Ǿanber olmış bāġ ŧolu (1296)

Müzeyyen oldı reyāĥįn bezendi bāġ-ı çemen Meger ki bāġa ħaber geldi yārdan bu gice (2171) 3.5.3. İham

Ġki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyit içinde bütün anlamlarını kastederek kullanma sanatı olan iham sanatı için her iki mesneviden seçilmiĢ örnekler Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Dıraħt-ı mįve rā bįn k’ān heme bār Keşed ez-behr-i rūzį u āħir-i kār (337) Şeb­i Hindū muǾanber zülf ber­best Zi-cāy­ı ħˇįşten Ħūrşįd ber­cest (2204) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Dimāġum ŧolu sevdādan hevādur Sefer sevdāyı sürmege devādur (1088) Niçe kim ṭaġdan çıḳardı Ħurşįd

Varurdı ṭaġ başına rāst Cemşįd (2786) 3.5.4. İktibas

Anlamı pekiĢtirmek amacıyla ayet, hadis ya da bunlardan parçalar alınarak yapılan iktibas sanatı için her iki mesneviden tespit edilen beyitlerden bazıları Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Be-rānde çarħ u bāķį kerde peydā Zi külli min Ǿaleyhi f’en ü yebķā (42) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Saña irmege bizde tūşe-i rāh

Yiter lā taķneŧū min raĥmetu’llāh (10) 3.5.5. İrsal-i Mesel

Bir düĢünceyi pekiĢtirmek ve daha inandırıcı kılmak adına atasözü ya da atasözü değerinde bir ibareye baĢvurarak oluĢturulan bu edebî sanat için her iki mesneviden alınmıĢ örnekler Ģöyledir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Ħıred rā ķār bā-ķār-i Ħudā nist Kesį rā zehre-i çün ü çerā nist (54) Çünįn būd ey birāder ĥāl-i Cemşįd

Cihān ber-kes ne-ħˇāhed mānd cāvįd (3043) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Ne var ise daḫı olmaz hevesdür (707) ǾAzįmet meşveretsüz ŧoġru gelmez Ulu iş meşveretsüz ĥāśıl olmaz (990) 3.5.6. İstiare

Herhangi bir Ģeyi kendi adının dıĢında, türlü yönlerden benzediği baĢka bir Ģeyin adıyla anma sanatı olan istiare için seçilmiĢ örnekler Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Be-pāy-ı serv sünbül der-fütāde Benefşe pįş-i sūsen ser-nihāde (242) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Güneş ol fürceden aya baķardı Velį Zühre gibi anı yaķardı (2444) 3.5.7. İstifham

Sözü, sorulan soruya yanıt isteme amacı gütmeden duyguyu ve anlamı güçlendirmek için soru biçiminde söyleme sanatı olan istifham için her iki mesneviden tespit edilen örneklerden bazıları Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Der-dil­i mā ħār ġam be­ş(i)kest u ġam der-dil ne­mānd Çį­st yārān çāre­i įn derd­i bį­dermān­ı mā (2313) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Göñlüm ne Ǿaceb oldısa zülfüñe perįşān

Kimdür ki bu sevdāya düşüp olmaya tābih (2206) Śabūĥ içmedi gündüz çemende gül-ruħsār

Bu nergisüñ gözi nedür ħumārdan bu gice (2312) 3.5.8. Leff ü Neşr

Bir beyit içindeki ilk mısrada en az iki Ģeyi söyleyip ikinci mısrada bunlarla ilgili karĢılıkların verildiği leff ü neĢr sanatının yapıldığı örnek beyitlerden bazıları Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Lutfet ve’ger be-yek-dem u ķahret be yek-nefes Bāġ-ı beheşt ü āteş-i dūzaħ fürūħte (64)

Ey āfitāb-ı cürǾa-baħşende cām-ı tū Meh sāķį-i müdāmi-i devr-i müdām-ı tū Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Teşne cānum çeşmesinden dudaġuñuñ ḳanmadı Giderem teşne ciger iy āb-ı ḥayvān el-vidāǾ (3934) İk’āhen kūh u iki baĥr-ı emvāc

Biri Cemşįd-i Çįn ü biri Mihrāc (4076) 3.5.9. Mübalağa

Bir sözün etkisini güçlendirmek amacıyla bir Ģeyi ya olamayacağı bir biçimde anlatıp ya da olduğundan pek çok ve pek az göstererek yapılan mübalağa sanatı için örnekler Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Be-Ǿahd-eş kes ne-būdį der-heme Çįn Ciger ħūnįn-ter ez-āhū-yı müşkįn (218) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Anuñ hemtāsı yoķ ĥūr u melekde Ne anuñ gibi ay u gün felekde (906) 3.5.10. Tecahül-i Arif

Bilinen bir gerçeği, bir nükteye dayanarak bilmiyormuĢ gibi söylemektir. Bu sanata uygun olarak her iki eserden seçilmiĢ örnekler Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Dileş mį-cest ü mį-goft įn çe ĥāl-est Hemān ħˇāb-est gūyį yā ħayāl-est (1097) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Bu yüz midür Ǿaceb yāħod gül-i ter

Bu ķāmet mi ya ħod servi ya ǾarǾar (4551) 3.5.11. Tekrir

Sözün etkisini güçlendirmek amacıyla arka arkaya tekrarlanmıĢ olan sözcüklerin oluĢturduğu tekrir sanatına ait örneklerden bazıları Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Goftem ħayāl-i vaśl-et goftā be-ħ˘āb bįnį Goftem miŝāl-i rūy-et goftā der-āb bįnį (293) Goftem be-ħ˘āb dįden zülf-et çegūne bāşed Goftā ki ħ˘įşten rā der-pįç u tāb bįnį (294) Goftem ki rūy u mūy-et be-n(ü)māy tā be-bįnem Goftā ki der-dil-i şeb çün āfitāb bįnį (295) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Didüm kim gözüñe pend it ķoya cān zaħmını didi Bu bir cellāddur k’andan kimesneye emān olmaz (716)

Didüm kim göñlümi aldı gözüñ sevdāsı āl ile Didi cānuñ daḫ’alırsa saña aśśı ziyān olmaz (717) Ŧaġ oldı reng reng çiçekden irem-miŝāl

Bāġ oldı nevc nevc gül ile behişt-vār (4181)

3.5.12. Telmih

Herkesçe bilinen geçmiĢteki bir olaya, ünlü bir kiĢiye, inanca iĢaret etmek ya da onu anımsatmak adına eserlerinde Ģairlerin sıkça baĢvurduğu telmih sanatı için her iki eserden tespit edilen örnek beyitlerden bazıları Ģunlardır;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Be-Şįrįn ħānde goft ey ħüsrev-i Çįn Girifte kūh çün Ferhād-ı miskįn (1302) Çün ser-i çāh-ı belā bāz şeved ber-YaǾķūb

Ĥāl-i pįrāhen-i Yūsuf heme pūşįde ne-būd (2927) Bāş tā dest dehed devlet-i eyyām-ı viśāl

Būy-ı pįrāheneş ez-Mıśr be-KenǾān be-şinūd (2928) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Gözinde sihr-i Hārūt āşikāre

Zeneḫdānında Yūsuf çāhı peydā (1356) Anuñ çün kıṣṣa-i Yūsuf ĥasendür

Ki YaǾķūb’uñ işi derd ü ĥazandur (1676) Zülfüñ ḳoḫusı nireye kim ire orada

3.5.13. Teşbih

Aralarında türlü yönlerden ilgi bulunan iki Ģeyden güçsüz durumda olanın nitelikçe daha üstün olana benzetilerek yapılan teĢbih sanatı için her iki eserden tespit edilen örneklerden bazıları Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Ǿİźār-ı rūşen-i Ħūrşįd ǾĀźrā

Müzeyyen kon be nažmį çün Süreyyā (188) Ǿİźār-ı ū ħaŧŧį ber-gül keşįde

Ĥadįŝ-eş perde-i şekker derįde (234) Çü gül ħandān leb ü dilşād būdem Zi-her bārį çü serv āzād būdem (3094) Ķadem ħam şod zi-ķadd-i ħam çe ħįzed Ķadeĥ çün ħam şeved ābeş be-rįzed (3106) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Şehüñ ķulaġına irdi bu ķıśśa Eritdi şemǾ gibi anı ġuśśa (1061)

Bezendi girü çetr-i Süleymān gibi çemen Dāvūd lehçe bülbüli gül Ǿışķı ķıldı zār (4183) Nāfe-i müşk gibi oldı muŧayyeb gül-zār

Micmere śaldı meger Ǿūd ile Ǿanber nergis (4201) Yüzi gül gibi śoldı anuñ ol dem

Benefşe bigi oldı ķāmeti ħam (4455) 3.5.14. Teşhis ve İntak

Ġnsan dıĢındaki canlı ve cansız varlıkları, düĢünen, duyan ve hareket eden bir insan kiĢiliğinde göstermek yani kiĢileĢtirmektir. Bu edebî sanat için her iki mesneviden seçilmiĢ örnekler Ģunlardır;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Ez-ser-i germį cevābeş dād şemǾ

Goft tā key serzeniş kerden merā (1191) Dil çü der-miĥrāb-ı ebrū çeşm-i mestet dįd goft Ķāfir-i ser-mest der miĥrāb bįn çün ħofte est (1383) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Didi aña ciger sūzıyla micmer

Bu bį-maǾnį sözi terk it birāder (4667)

3.5.15. Tezad

Ġki düĢünce, duygu ve hayal arasında birbirine karĢıt olan nitelikleri bir arada söyleme sanatı olan tezad için her iki eserden seçilen örnekler Ģu Ģekildedir;

Selmân‟ın Mesnevisi;

Yekį ħ˘āher şod u dįger birāder Yekį geştend bā-hem āb u āźer (730) Ahmedî‟nin Mesnevisi;

Oradan burc-ı mihre irdi Mihrāb Yürek āteş ŧolu vü gözleri āb (1910)

4. BÖLÜM

4.

MESNEVİLERİN İÇ YAPISI

4.1. Olay5

Kudretli Çin hakanı Fagfûr6‟un CemĢîd adında bir oğlu olur. Eğlenceye ve içki meclislerine düĢkün olan CemĢîd, cömerttir. Aynı zamanda ayı, güneĢi kıskandıracak kadar güzeldir. Hünerli bir savaĢçı ve güzel söz söylemede ustadır. Bir gün CemĢîd yeĢillikler arasında bir eğlence meclisi düzenler ve sabaha kadar eğlenir. CemĢîd içtiği Ģarabın etkisiyle uyuyakalır. Rüyasında bir gül bahçesi ve bu bahçedeki sarayın içinde çok güzel bir kız görür. Uyandığında kızı göremeyen CemĢîd üzüntüsünden ağlamaya baĢlar. Çevresindekiler onu sakinleĢtirmeye çalıĢırlar fakat bunu baĢaramazlar.

ġehzade gül, bülbül, lale, menekĢe, sümbül, nergis ve serviyle dertleĢir. Fakat onların tavsiyeleri de iĢe yaramaz. Bahar mevsimi geldiğinde, CemĢîd‟in içindeki aĢk gittikçe büyür. CemĢîd, tacı ve tahtı terk edip mecnun gibi dolaĢmaya baĢlar. CemĢîd‟in bu halini görenler, babası Fagfûr‟a ve annesi Hümayûn‟a haber verirler. Fagfûr ve Hümayûn CemĢîd‟in haline çok üzülürler ve onu görmek, derdine çare bulmak için onun bulunduğu bağ köĢküne gitmek üzere yola çıkarlar. On gün sürecek olan bu yolu iki günde katedip CemĢîd‟e ulaĢırlar7

.

CemĢîd‟in halini gören Fagfûr ve Hümayûn oğullarının aĢk derdiyle yandığını anlayıp bu dertten kurtarmak için çare ararlar. Çin‟deki bütün güzelleri toplayıp bu

5 Bu bölümde, hikâyenin içeriği Ahmedî‟nin eseri dikkate alınarak yazılmıĢ olup Selmân‟ın eserindeki

farklılıklar dipnotlarda belirtilmiĢtir.

6 Selmân‟ın mesnevisinde, Çin hakanının adı altı yerde Şapûr olarak geçmektedir. Selmân, eserinde

Çin ülkesinde ona Fagfûr deseler de o aslında Şapûr’dur diye bu ünvan konusunu eserinin 222. beyitinde vurgulamaktadır.

7

güzelleri tek tek CemĢîd‟e göstermeye karar verirler. Dört bir yana haber salınır ve Çin‟deki güzeller eğlenceye çağırılır. Fagfûr‟un amacı, bu güzellerden birini CemĢîd‟e beğendirip onu bu dertten kurtarmaktır. Fakat CemĢîd bu güzellerden hiç birini beğenmez ve babasına bu güzellerden hiçbirine meyletmediğini belirtir. Fagfûr ve Hümayûn, CemĢîd‟e bu aĢktan vazgeçmesi için nasihatler verse de oğulları onları dinlemez. Bunun üzerine Fagfûr ve Hümayûn, ülkenin bütün hekimlerini CemĢîd‟in derdine çare bulması için çağırır. Gelen hekimlerin verdiği ilaçlar da CemĢîd‟e fayda etmez8.

CemĢîd‟in Mihrâb adında bir dostu vardır. Mihrâb, tüccar olduğu için baĢta Mısır, ġam, Maçin, Rum ve Çin olmak üzere pek çok ülkeyi görmüĢtür. CemĢîd, bu çaresiz derdini aynı zamanda hünerli bir nakkaĢ, ressam ve bilge kiĢi olan Mihrâb‟a anlatır. Mihrâb, CemĢîd‟in tarif ettiği güzeller güzeli kızın daha önce kendisine Çin ipeği ve mücevherler götürdüğü Rum Kayser‟inin kızı HurĢîd olabileceğini düĢünür. Bunun üzerine Mihrâb, daha önce gördüğü ve suretini çizdiği HurĢîd‟in resmini CemĢîd‟e gösterir. CemĢîd, rüyasında görüp aĢık olduğu güzelin bu kız olduğunu görür ve çok mutlu olur9.

Melik, âĢık olduğu kızın Rum diyarında olduğunu öğrenir öğrenmez Rum‟a gitmeyi düĢünüp Mihrâb‟ın kendisine yardım etmesini ister. Mihrâb, CemĢîd‟e bu yolun zorluğundan, sıkıntılarından bahsedip “Eğer baban, Kayser‟e mücevherler ve hediyeler gönderip kızını sana isterse bu iĢ hiç sıkıntı çekilmeden halledilir. Zira para ile her iĢ çözülür” der10. Ancak CemĢîd, Mihrâb‟ın bu söylediklerini kabul etmez ve Rum diyarına gidebilmek için Fagfûr‟dan ve Hümayûn‟dan izin almak ister11

. CemĢîd, içinde bulunduğu durumu önce babasına anlatır. Fagfûr bu duruma çok sinirlenir. Bir sevda uğruna tacını ve tahtını bırakmaması gerektiğini söyleyerek izin vermez. Ancak CemĢîd‟in vazgeçmeye niyeti yoktur. Sonra da gözleri yaĢlı bir Ģekilde annesinin yanına giden CemĢîd, babasından izin alması için annesine

8

Selmân‟ın eserinde, Fagfûr ve Hümayûn‟un, CemĢîd‟in derdine deva bulmak için ülkenin bütün hekimlerini çağırması ve bu hekimlerin CemĢîd‟e ilaç hazırlaması yoktur.

9 Selmân‟ın eserinde, resmi gören CemĢîd, eğilip resmin üzerindeki güzelin elini ve ayağını öpmeye

baĢlar.

10 Selmân‟ın mesnevisinde, Mihrâb, CemĢîd‟e sadece bu yolun sıkıntı ve zorluklarından bahsedip bu

yalvarır. Oğlunun sıkıntılarını duyan ve aĢk yüzünden ziyan olacağından korkan Hümayûn durumu bir kez daha Fagfûr‟a açar. Fagfûr, oğlunun gitmesini istemese de bu yolculuğa izin verir.

CemĢîd, babasından izin aldıktan sonra yolculuk için hazırlık yapar. Üç yüz hizmetçi, üç yüz gül yüzlü cariye, katırların taĢıdığı yedi sandık mücevher, yüz bin altın ve lal, on yük Çin miski ve amber, bin katırla bin güzel at, on bilge kiĢi ve on bin askeri de yanına alarak yola çıkar12. Hümayûn gözü yaĢlı bir Ģekilde kafileyle beraber iki menzil gittikten sonra kafileyi uğurlayıp döner. Kafile ilerlerken karĢılarına sağa ve sola ayrılan iki yol çıkar. CemĢîd, Mihrâb‟a hangi yoldan gitmeleri gerektiğini sorar. Mihrâb her iki yolun da Rum‟a gittiğini; ancak sağdaki yolun bir yıl sürecek güvenli ve nimetlerle dolu bir yol olduğunu, soldaki yolun ise üç ay13

sürecek bir yol olduğunu ama tehlikelerle dolu olduğunu söyler. CemĢîd, hemen Rum ülkesine varmak istediği için ejderhaların ve devlerin olduğu tehlikelerle dolu olan soldaki kısa yolu seçer. Soldaki yoldan yedi gün boyunca ilerlerler ve sekizinci gün konaklamak için gül, nesrin, reyhan ve hoĢ sesli kuĢlarla dolu bir yerde dururlar14. “CemĢîd, etrafı dolaĢırken uzaktan bir bahçe görür, bahçenin duvarına yaklaĢıp bakınca içinde suyu âb-ı hayata ya da Kevser‟e benzeyen bir çeĢme görür. O suyun içinde de gül gibi bir kızın yıkanmakta olduğunu görür. Bu kıza hayran kalır15.”

CemĢîd, bulundukları bu yerin neresi olduğunu Mihrâb‟a sorar. Mihrâb, buranın periler diyarı olduğunu ve Hurizâd16

adında bir sultanı olduğunu, burada uçan kuĢların da peri olduğunu söyler. CemĢîd, hizmetçilerinden eğlence meclisi hazırlamasını ister. Hurizâd, düzenlenen bu eğlenceden haberdâr olur. Hurizâd için

12

Selmân‟ın mesnevisinde, CemĢîd‟in yanına aldığı yasemin yüzlü üç yüz hizmetçi ve peri yüzlü sayısız cariyeden, Çin ipeği yüklü, bayrak, davul ve çanlarla süslenmiĢ bin deveden, para, hazine ve silah yüklü bin katırdan ve ileri görüĢlü, akıllı kimselerden yüz tanesini kendinden önce Rum‟a göndermesinden söz edilmektedir.

13

Selmân‟ın eserinde sol taraftan Rum‟a giden tehlikelerle dolu olan yolun dört ay sürdüğü belirtilmektedir.

14 Selmân‟ın mesnevisinde, kâfilenin ilk konakladıkları yer olan periler diyarına ne kadar sürede

vardıklarına dâir bir bilgi yoktur.

15

Tırnak içerisinde iki cümle ile özetlediğimiz ve Ahmedî‟nin eserinde 25 beyit boyunca devam eden bu kısma Selmân‟ın eserinde hiç yer verilmemiĢtir. Selmân‟ın eserinde, konaklayacakları bu güzel yerin periler sarayı olduğu belirtilerek ve bu sarayda kurulan eğlence meclisi anlatılarak hikâyeye devam edilir.

16

ağaç üzerine bir taht kurulur ve buradan CemĢîd‟in meclisini seyreder. CemĢîd‟i görünce hayran kalır ve onun kendisine layık bir sevgili olduğunu gönlünden geçirirse de periyle bir insanın beraber olmasının yanlıĢ olduğunu düĢünür. CemĢîd‟in meclisinde içkiler içilir, mutripler çalıp söylerler. Hurizâd, veziri olan Nazperverd‟i CemĢîd‟e gönderip Ģahı sarayına davet etmesini ister. CemĢîd, Nazperverd yanından ayrıldıktan sonra17 Mihrâb‟a Hurizâd‟ın davetine katılıp katılmayacakları konusundaki fikrini sorar. Mihrâb da bu teklifi kabul etmeleri gerektiğini söyler. Bunun üzerine Melik, Hurizâd‟ın davetini kabul eder. Hurizâd‟ın güzel sarayında gösteriĢli bir meclis kurulur. Hurizâd, tahtına CemĢîd ile beraber oturur; tıpkı Süleyman ile Belkıs gibi. Hurizâd, CemĢîd‟e yolculuğunun sebebini sorar ve CemĢîd‟in aĢkını öğrenince yolculuğunun bundan sonraki kısmında karĢılacacağı tehlikeleri ve güçlükleri anlatır. CemĢîd, kararlı olduğunu ifade ederek yolda karĢılaĢacağı tehlikelerden korkmadığını, sevgilisi için her güçlüğe katlanmaya hazır olduğunu söyler. Yola çıkacağı sırada Hurizâd, CemĢîd‟e iki kutu mücevher ve saçından üç tane misk kokulu tel verir. Ne zaman sıkıntıya düĢerse bu üç saç telinden birini yakmasını söyler. Hurizâd, yanan saçın kokusunun kendisine ulaĢması halinde darda kalan CemĢîd‟e yardım edebileceğini de bildirir18. CemĢîd ve kafilesi ertesi gün yola çıkarlar. Yolculuk sırasında geçtiği diyarlarda insana hiç rastlamaz. Bu yol kan dökücü aslanlarla ve yılanlarla dolu bir yoldur. Bu varlıklarla mücadele edip yoluna devam eden CemĢîd‟in karĢısına ağzından ateĢler saçan bir cadı çıkar.

Sonrasında CemĢîd ve beraberindekilerin karĢısına kuĢun bile üzerinde kanat çırpamadığı ateĢten bir deniz çıkar. CemĢîd bu durumdan kurtulmak için Hurizâd‟ın verdiği saçlardan birini yakar. Hurizâd, CemĢîd‟in yardımına ihtiyaç duyduğunu saç telinin kokusundan anlar ve CemĢîd‟e yardım için bir peri ordusu gönderir. Peri ordusunun yardımıyla cadının yaptığı sihir bozulur. CemĢîd ve beraberindekiler ateĢ denizini geçerler19. Yolculuğuna devam eden CemĢîd‟in ve ordusunun bu defa da karĢısına Mukîlâ20

adında büyük bir dağ çıkar. Bu dağın bulunduğu bölge

17 Selmân‟ın mesnevisinde CemĢîd, Nazperverd‟in ilk geliĢinde onunla ile birlikte Hurizâd‟ın sarayına

gider.

18

Yanan saç telinin kokusuna yapılan vurgu Selmân‟ın mesnevisinde yoktur.

19 Selmân‟ın eserinde, periler diyarından ayrılan CemĢîd ve beraberindekilerin karĢısına çıkan

kaplanların, devlerin ve ejderhaların yaĢadığı yerdir. Mihrâb, bu bölgenin çok tehlikeli olduğunu ve dönmeleri gerektiğini CemĢîd‟e ısrarla anlatır. CemĢîd‟in vaz geçmeye niyeti yoktur. KarĢılarına gözleri meĢale gibi olan ve hiç kimsenin elinden kurtulamadığı bir ejderha çıkar. CemĢîd, o ejderha ile savaĢır ve galip gelir. O dağda ne kadar, aslan, kaplan ve yılan varsa hepsini öldürür. Ġki gün içinde bu dağın olduğu bölgeyi geçip bir sahraya varırlar21. Burada iki gün dinlenip eğlendikten sonra tekrar yola devam ederler.

CemĢîd ve beraberindekiler duvarları çelikten olan büyük bir Ģehre varırlar. Mihrâb‟dan bu Ģehrin devler ülkesi olduğunu, Ekvan adında bir devin Ģehri olduğunu öğrenir. Mihrâb, CemĢîd‟i buradan gizlice geçelim diye uyarmasına rağmen CemĢîd, ordusuna düĢmana nisan yağmuru gibi ok atmalarını emreder. Elinde fil kemiğinden