MESNEVİLERİN DIŞ YAPISI 3.1 Nazım Şekl
4.7. Ahmedî ve Selmân-ı Sâvecî’nin Mesnevilerinin Tercüme Açısından Mukayases
Eski edebiyatımızda “terceme”, bugünkü çeviriyi aşan geniş bir anlam taşımaktadır. Tercümenin şu biçimleri görülmektedir:
Aslını bozmamak için kelime kelime yapılan çeviriler,
Kelime kelime olmamakla birlikte aslına uygun yapılan çeviriler, Konusu aktarılarak yapılan çeviriler,
Edebî eserlerde çoğunlukla dördüncü tercüme biçimi kullanılmaktadır. Yani, asıl metne tamamıyla bağlı kalınmadığı ve eserin olduğu gibi çevrilmediği görülmektedir. Şair ya da yazar, zemin metnin bazı kısımlarını aktarma yoluna giderken bazı kısımlarını da olduğu gibi tercüme edip, asıl önemli gördüğü bölümlerde genişleterek aktarma yoluna gidip kendi duygu ve düşüncelerini de metne eklemektedir (Levend, 1988: 81).
Farslar edebiyat anlayışlarını değiştirdikleri zaman ilk edebî eserlerini Arap edebiyatından tercüme etmişlerdir. Anadolu sahasında da ilk örneklerin özellikle mesnevilerin Fars edebiyatındaki eserlerden tercüme ya da adapte olduğu dikkat çekmektedir.
Agah Sırrı Levend’in (Levend, 1988: 80) de belirttiği gibi klasik Türk edebiyatında tercüme, metne bağlı sadık bir çeviri değildir. Metni yeniden yaratma ve yeniden kaleme alma şeklinde yorumlanmalıdır. Bu nedenle Anadolu sahasında ilk dönemde yazılmış eserleri taklit ya da zemin metne birebir bağlı kalarak yapılmış çeviri olarak değerlendirmek doğru değildir. Çoğu zaman tercümeyi yapan kişiler zemin metinden daha nitelikli eserler ortaya koymayı amaçlamışlardır.
Ahmedî’nin Cemşîd ü Hurşîd mesnevisi de her ne kadar konu açısından model metinle aynı olsa da dil, atasözü, deyim ve günlük dile yerleşmiş söyleyiş kalıplarının kullanımı bakımından farklıdır. Ayrıca Ahmedî’nin eserinin tevhid, na’t ve dönemin hükümdarına yazılan medhiyelerin bulunduğu giriş kısmının ve sonuç kısmına eklenen Fi’t-Temsîl Ve’t-Te’vîl başlığı altında hikâye kahramanlarının rumuzunu açıkladığı bölümün, yine sonuç kısmında yiğitlikten söz ettiği şiirin, ayrıca mesnevi içerisindeki musammatların ve gazellerin olduğu kısımların te’lifî bir karakterde olduğu görülmektedir. Ahmedî kimi zaman da mesnevisinde 1039. beyitte olduğu gibi “Bizüm çün bize bir hûb dâsitânı / K’ana reşk ide bâgun gül-sitânı”, 1596. beyitte olduğu gibi “Bize bir dâsitân eyle rivâyet / K’ola anda bir nâzük hikâyet”, 1672. beyitte olduğu gibi “Hikâyet it bize ahvâlin ışkun / Rivâyet eyle ahvâlin ışkun” vb. ifadelere yer vererek bu beyitlerle başlayan ve kıssadan hisse içeren orijinal bölümlere yer vermiştir.
Ahmedî’nin eserinde dikkat çeken bir diğer husus ise hikâyenin baş kahramanlarından Cemşîd’in, güle (579), bülbüle (613), laleye (629), nergise (643), benefşeye (653), serve (668) ve susene (685) cevap verdiği başlıkların yer almasıdır. Bu kısımlar daha önce de belirtildiği gibi te’lifî bir karaktere sahiptir ve bunlara Selmân-ı Sâvecî’nin eserinde rastlanmamaktadır.
Ahmedî’nin, Selmân’ın mesnevisinden tercüme ettiği beyitler tablo 4.7.1’de verilmiştir. Bu tablo hazırlanırken Ahmedî’nin tercüme konusunda da farklı yöntemlere başvurduğu görülmüştür. Bu yöntemler şu şekildedir;
Redif ve kafiyenin korunduğu anlamın tercüme edildiği beyitler,
Redif ve kafiye dışında bazı kelimelerin korunduğu anlamca tercüme beyitler, Birinci mısranın aynen kullanıldığı diğerinin tercüme edildiği beyitler,
Anlamca aynen tercüme edilen beyitler,
Bir mısranın anlamca tercüme edilip diğer mısranın te’lif edildiği beyitler.
Tablo 4.7.1.
Ahmedį Selmān-ı Sāvecį
Serįr-ārā-yı mülk-i cāvidānį Çerāġ-ı şemǾ ü baħt-ı Orħānį (381)
Serįr-ārā-yı mülk-i erdüvānį Behār-ı devlet-i Cengįz Hānį (176) K’ola şiǾri anuñ zeyninde şiǾrį
Kim andan nūr ala necm-i ŞiǾrį (397)
Çü pervįn nažm kon zįbende şiǾrį Suħen rā pāye ber ber-evc-i ŞiǾrį (186) MuraśśaǾ ol’anuñla cām-ı Cemşįd
Münevver ol’anuñla şemǾ-i Ħurşįd (398)
MuraśśaǾ sāz tāc u źiķr-i Cemşįd
Münevver kon çerāġ-ı ĥüsn-i Ħūrşįd (187) Ķalem big’ol zemān meşyen Ǿale’r-rās
Ele aldum sözüñ dürri çün elmās (406)
Der-ān reh çün ķalem meşyen Ǿale’r-rās
Olupdur bu ŧolu pįrūze micmer Benüm enfāsum ile Ǿūd şekker (410)
Nihādem men der-įn fįrūze micmer Besį zi-enfās-i müşkįn Ǿūd u Ǿanber (207)
Eger micmerden ire būy-ı lādan Ķoya luŧf ehli anuñ üstine dāmen (414)
Ki ger bārį ber-āyed būy-i lāden
Ez-įn micmer ber-ān pūşend dāmen (210) Ħaber virdi saħun-dān u kühen-zād
K’öñinde var durur çok dāsitān yād (425) Var idi Çįn’de bir sulŧān-ı dānā
Kim ol idi ķamu işde tüvānā (426)
Ħaber dādend dānāyān-ı pįşįn Ki vaķtį pādişāhį būd der-Çįn (214)
Ĥaķuñ ħalķına dāyim dād iderdi Cihānı Ǿadl ile ābād iderdi (427)
Rüsūm-i dād u dįn bünyād kerde Be-dād u dįn cihān-ābād kerde (217)
Ķılıç sūķıyla olduķda ħitābı Ǿİnānı yil olurdı taġ rikābı (441)
Çü bā-tįġ u sinān būdį ħiŧāb-eş Ki pāy-eş dāştį ġayr ez-rikāb-eş (226)
Ĥarįrį çün ķaleml’iderdi taĥrįr Göñüller şekline düşerdi zencįr (447)
Çü müşk-eş ber-ĥarįr āġāz-ı taĥrįr Nihādį pāy dil kerdį be-zincįr (229)
Ŧolu muŧribler idi şāhid-i şeng
Rebāb u Ǿūd idi vü hem ney ü çeng (469)
Nevā-yı muŧribān u şāhid-i şeng
Ne-mį-zed rāhhā ber-Ǿūd u ber-çeng (247)
Ĥikāyetler dinilür idi rengįn
Meżāĥik söylenürdi ħūb u şįrįn (471)
Nedįmān der-ĥikāyethā-yi rengįn Žarįfān der-meżāĥekhā-yi şįrįn (249)
Ķadeh altuna yāķūt oldı rįzān Ĥabāb-ı sįm-gūn üftān u ħįzān (473)
Ķadeĥ ber-laǾl ü mervārįd rįzān Nesįm ez-būy-ı ū üftān u ħįzān (253)
Mey içen bir bir ol resme ki encüm Śabāĥın encümenden oldılar güm (483)
Ĥarįfān çün be-vaķt-ı śubĥ-ı encüm
Hemį-kerdend ħod rā yek-be-yek güm (262)
Uyur u düşde görür bir gül-istān Gül-i ter ŧolu ser-sebz-i būstān (487) Revāne bāġ içinde çeşme-i āb
Çü rūy-ı ħod behiştį dįd der-ħ˘āb
Ķatında çeşmenüñ bir serv bitmiş Uzanup ķāmeti ŧūbįye yitmiş (489)
Kenār-ı cūy reyĥān ber-demįde Miyān-ı bāġ-ı ŧūbā ber-keşįde (266)
İder her şāħda yüz murġ pervāz Düzerler perde-i ǾAnķā’da āvāz (490)
Firāz-ı şāħ-ı murġān-ı ħoş-āvāz
Hemį-goftend bā-hem rāz-ı dil bāz (267)
Gülüñ tācı nite kim tāc-ı Pervįz MuraśśaǾ eylemiş dürr-i dil-āvįz (491)
Zi-şebnem tāc-ı gül çün tāc-ı Pervįz Ber-āverde der-ū dürr-i dil-āvįz (268)
Śabā çün kim iderdi dürr-feşānı Ķılurdı rāyiĥayla tāze cānı (492)
Śabā mį-kerd ber-gül cān-feşānį Be-gil mį-dād her dem zindegānį (270)
Görür şeh bāġda bir ķaśr-ı Ǿālį Velį ol burca bir ħurşįd vālį (493)
Miyān-ı bāġ-ı ķaśrį dįd Ǿālį Çü burc-ı māh ħūrşįdį-eş vālį (271)
Güneş gibi Ǿıźārı erġuvānį Dür-efşān u niķābı āsumānį (497)
Çü ħūrşįd Ǿiźār-ı erġuvānį
Dür-efşān ez-niķāb-ı āsumānį (276)
Bu derd ü ĥasreti kime diyeyüm Bu rence çāre kimden isdeyeyüm (544)
Men įn hāl-i dil-i ħod bā-ki gūyem Devā-yı derd-i pinhān ez-ki cūyem (301)
Nevā-yı Erġanūn’a dutuban gūş Şarāb-ı erġuvānį eyledi nūş (560)
Nevā-yı Erġanūnį ber-keşįdend Şerāb-ı erġuvānį der-keşįdend (312)
Śabā yili eserken k’aña irdi
Ne müşkildür anuñ ĥālin gördi (563)
Śabā ber-ħāst gird-i bāġ gerdįd
Zi-gül-rūyān-ı meclis her ki rā dįd (313)
Reyāĥįn’itdi ol demde delālet Ki şehden ideler defǾ-i melālet (564)
Yek-ā-yek rā der-ān meclis delālet Hemį-kerd ez-pey-i refǾ-i melālet (314)
Nevā vü bergle geldi evvelā Gül
Anuñla laǾl u muŧrib hem zer ü mül (571)
Neħost āmed gül-i śad berg pįş
Yüzin ayaġına sürüp did’ey şāh Nedür bu guśśa yā bu nāle vü āh (572)
Be-zįr-i leb duǾā-(y)eş goft śad rā Ruħ-eş der-pāy į-mālįd k’ey şāh (317)
Saña cāvįd olsun zindegānį
N’ola gül yile varsa nāgehānį (578)
Şümā rā cāvidānį zindegį bād
Ki mā ħ˘āhįm reften zūd ber-bād (320)
Vefāsuzdur cihān ħoşlıķla geçgil
ǾAlā-raġm-ı zemāne yigil içgil (595)
Demį bā-dūstān ħoş bāş u ħandān Ki dünyā rā beķāyį nįst çendān (322)
Anuñ ardınca irşü geldi lāle Elinde laǾlden dutmış piyāle (624)
Der-āmed lāle nāgeh bā-piyāle Tu goftį ez-zemįn ber-rest lāle (324)
İrişdi nergis-i ser-mest ü maħmūr Didi yavuz göz olsun şāhdan dūr (634)
Der-āmed nergis-i ser-mest maħmūr Ki bāl ez-ĥażret-et çeşm-i bedān dūr (330)
Anuñ ardınca irdi serv-i āzād
Didi şāha cihān bünyādıdur bād (659)
Der-āmed serv-i dest-efşān u āzād Ki şāhā cāvidān ser-sebzį-(y)et bād (332)
Neçün dil-tengsin eyle ki ġonca
Cihān içün ne düşdüñ bunca rence (660)
Çerā behr-i cihān dil rence dārį
Dil-i nāzik be-ġam çün ġonçe dārį (333)
Gerek benden dutasın iǾtibārı
Benümle kimsenüñ yoķ kār u bārı (661)
Be-yā ez-kār-ı men kon iǾtibārį Ki āzād-em zi-her kārį vü bārį (334)
Tehį dest ü muķıllü’l-ĥāl geldüm
Fe-lābüd müstaķįm aĥvāl geldüm (663)
Tehį dest ü mumillü’l-ĥāl bāşem
Ve lįken müstaķįm aĥvāl bāşem (336)
Didi gül gibi neçün sin perįşān Bu gülüñ nişe ġonca gibi vįrān (677)
Çü gül mį-bįnedem emşeb perįşān
Zi-mā çün ġonçe der-hem çįde dāmān (342)
Yaķında baş götürdüñ āb u gilden Ħaber añlamamışsın cān u dilden (689)
Ki ez-nev-restegānį āb u gil rā
Dimāġında şehüñ çün oldı vįrān
Girüp bir künce ol genc oldı pinhān (738)
Ez-įn sevdā derūnį dāşt vįrān
Çü gencį şod be-küncį geşt pinhān (372)
Girüben bir ķarañu teng künce Oturdı teng-dil eyle ki ġonca (739)
Çü gül pįçįde-dil der-ġonçe be-nişest Der-i ħalvet be-rūy-ı ħalķ ber-best (373)
Göñül kim and’ola yāruñ ħayāli Olur mı ġayruñ orada mecāli (742)
Nedįm-i ū ħayāl-i yār-ı ū būd Ħayāl-i yār yār ġār-ı ū būd (375)
Nite kim zülfi öpdiler yüzini
Ki gül-reng idi vü nergis gözini (764)
Çü zülf ender-ser ü rūy-eş fütādend Besį ber-nergis ü gül būse dādend (394)
Didi ata ki iy gözlerüme nūr
Niş’itdüñ ħalķdan kendöziñi dūr (765)
Peder goft-eş ki ey çeşm-i merā nūr Çe üftād-et ki ez-merdüm şodį dūr (395)
Sen olduñ memleket gözlerine nūr Gerekmez ħalķdan kim olasın dūr (767)
Tu Ǿālem rā çü çeşmį nįst der-ħor
Ki der-bendį be-rūy-ı merdümān der (396) Hümāyūn didi kim iy cān-ı māder
Vücūdı Ǿömr-i hānımān-ı māder (768) Anuñ ĥaķķı içün kim ħāliķ oldur Ķamuya rızķ viren rāzıķ oldur (769)
Be-ĥaķķ-i şįr-i įn pistān-ı māder
Ki yek dem ħoş ber-āy ey cān-ı māder (399)
Egerçi mihribān olur birāder
Velį ol resm ile degül ki māder (773)
Eger çe mihribān bāşed birāder Ne-bāşed hįç kes rā mihr-i māder (400)
Egerçi dāyenüñ mihri olur çoķ Velįkin ananuñdur andan artuķ (774)
Eger çe dāye dāred mihr-i cānį
Çü māder key buved der-mihribānį (401)
Gözinden āh idüben dökdi ķan yaş Ki Ǿışķ itmiş idi yüregini baş (778)
Melik-zāde zi-dil āhį ber-āverd
Zi-sūz-ı dil be-çeşm-i āb ender-āverd (402)
Ne binüm derdümüñ dermānı vardur Ne ħod bu ġuśśanuñ pāyānı vardur (780)
Merā derdį-st k’ān dermān ne-dāred Merā rāhį-st k’ān pāyān ne-dāred (406)
Dönüp Faġfūr’a didi kim bu sevdā Ser-ā-ser Ǿışkdan durur bu ġavġā (783)
Şehinşeh goft k’įn sevdā-yı Ǿaşķ-est Der-įn ser şūriş-i ġavġā-yı Ǿaşķ-est (410)
Göñül bir kişiye itmiş durur germ K’anı ižhār itmege ķomaz şerm (784)
Hemānā dil be-mihrį germ dāred
Velį goften be-merdüm şerm dāred (411)
Bilürem bu işüñ tedbįridür sehl Velį teǿħįr itmeklik olur cehl (785)
Künūn įn kār rā tedbįr sehl-est
Be-tedbįr enderūn teǿħįr cehl-est (412)
Gerekdür buña meclis rāst ķılmaķ Ĥużūr-ı gül-ruħān der-ħ˘āst ķılmaķ (788)
Be-bāyed meclisį ħoş rāst kerden Ĥużūr-ı gül-ruħān der-ħ˘āst kerden (413)
Olup Çįn bütleri ez-perde bįrūn
Be-Ǿazm-i bezm-i eyvān-ı Hümāyūn (795)
Be-eyvān-ı hümāyūn cemǾ gerdend Şeb-istān u ĥarem rā şemǾ gerdend (417)
Bir aǾlā ķaśrda şāh ile Cemşįd
Oturmışdı śanasın māh u ħurşįd (805)
Be-Ǿāli manžarį ber-Şāh Cemşįd
Nişeste bā-peder çün māh u Ħūrşįd (428)
Gülüñ yüzinde durur Ǿışķ-ı bülbül Nesine gerek anuñ zülf-i sünbül (823)
Çü dāred dūst bülbül Ǿārıż-ı gül
Çe der-vech-eş nişįned zülf-i sünbül (440)
Nilūfer güneşe çün oldı māyil Aña mehtābdan bārį ne ĥāśıl (824)
Çü nilūfer be-ħūrşįd-est māyil
Zi-mehtāb-ı cihān-tāb-eş çe ĥāśıl (441)
Śoñ ucı ġonca gibi açdı rāzın Did’atasına düşin ü niyāzın (825)
Der-āħir ġonçe-i įn rāz be-ş(ü)küft Ĥadįŝ-i ħ˘āb yek yek bā-peder goft (442)
Ata didi ki bu ħ˘āb u ħayāli
Nice defǾ ideyim yāħod bu ĥāli (826)
Peder goft įn peser şūrįde-ĥāl-est
Ĥadįŝ-eş ser-be-ser ħ˘āb u ħayāl-est (443)
Dirįġā kim bu uş dįvāne olur Śoñ ucı mülkden bįgāne olur (827)
Hemį-tersem ki ū dįvāne gerded
Hümāyūn’a didi oġluñ mizācı Daḫı ayruķsıdur eyle Ǿilācı (828)
Be-māder goft tįmār-ı peser kon Ǿİlāc-ı cān-ı bįmār-ı peser kon (445)
Hümāyūn niçe kim vird’aña pendi Bulınmazdı arada sūd-mendi (829)
Hümāyūn her zemān mį-dād pend-eş Ne-būd ān pend-i māder sūdmend-eş (446)
Şehüñ var idi bir bāzārgānı
Ki uçdan uca görmişdi cihānı (876)
Der-ān eyyām-ı bed bāzārgānį Cihān-dįdeyį bisyār-dānį (448)
Güleç gül gibi piste gibi şįrįn
Dili çerb ü sözi pür-naġz u rengįn (877)
Be-sān-ı püste ħandān rūy u şįrįn
Zebān çerb ü suħen pür-maġz u rengįn (449)
Śabā gibi gezüp bulmış Ǿayānı
Nite kim gül zer ü hem laǾl-kānı (878)
Besį hem çün śabā peymūde Ǿālem Çü gül laǾl ü zer āverde ferāh-em (450)
Yolı geh Mıśr idi geh Şām u Mahçįn Yiri geh Rūm idi geh kişver-i Çįn (879)
Gehį ez-Şām reftį sūy-ı Safseyn Gehį der-Rūm būd ū gāh der-Çįn (451)
Ķamu iķlįmüñ aĥvālin bilürdi Ki cümle reh-güźārında olurdı (880)
Be-her şehrį zi her mülkį güźer dāşt Zi-aĥvāl-i her iķlįmį ħaber dāşt (452)
Hem eyle naķş-bend idi vü üstād
Ki śuya naķş ururdı şöyle kim bād (881)
Çünān der-naķş-bendį būd üstād Ki mį-zed naķşhā ber-āb çün bād (453) Perįnüñ görmedin naķşın yazardı
Ķalemle şekl-i Mānį’yi düzerdi (882) Niçe kim naķşa resm ururdı bį-reng Ĥayādan śu olurdı naķş-ı Erjeng (883)
Zi-sehm-eş naķş-ı Mānį geşt der-reng Zi-dest-eş pāy der-gil naķş-ı Erjeng (455)
Elinde naķş-ı gül-rūyān-ı Ǿālem
Muśavverdi nite kim naķş-ı ħātem (884)
Heme eşkāl-i meh-rūyān-ı Ǿālem
Be-śūret dāşt hem çün naķş-ı ħātem (457)
Didi kim ehl-i ĥüsnüñ yoķ kenārı Yirüñ her źerrede var yüz nigārı (897)
Ki şāhā ĥüsn-i ħūbān bį-şümār-est Der ü dįvār-ı Ǿālem pür-nigār-est (463)
Velį var her gülüñ bir reng ü būyı Daḫı her dilberüñ bir resm ü ħūyı (898)
Velį der-her gülį rengį vü būyį-st Kemāl-i ĥüsn-i her şāhid zi-būyį-st (464)
Egerçi kim ruŧab şįrįndür ü ter
Bulınmaz anda ŧaǾm-ı źevķ-i şekker (900)
Ruŧab rā leźźet-i şeker eger nįst
Der-ū źevķį-st k’ān hem der-şeker nįst (465)
Ŧutar ay yüzi şerminden niķābı Yüzinüñ şemǾi yaķar āfitābı (903)
Meh ez-şerm-i ruħ-ı ū der-niķāb-est Miyān-ı māh-rūyān āfitāb-est (467)
Dimezler ŧįnini kim āb u gildür Ki başdan ayaġa ol cān u dildür (904)
Tu gūyį ŧįnet-i ū āb u gil nįst
Zi-ser-tā-pā be-ġayr ez-cān u dil nįst (468)
Hilāl ile ķaşı ider muĥāźāt
İder ol bir ruħ ile biñ şehi māt (905)
Be-meydān-est bā-meh der-muĥāzāt Be-esb u ruħ şehān rā mį-koned māt (469)
Anuñ hemtāsı yoķ ĥūr u melekde Ne anuñ gibi ay u gün felekde (906)
Be-hüsn ü ħūbį-eş ĥūr u melek nįst Çünān meh der-kebūdį-i felek nįst (470)
Nedür ol māh-rūnuñ adı Ħūrşįd Kenįz olsa yaraşur aña Nāhįd (913)
Çü gįred cām-ı mey der-dest Ħūrşįd Be-būsed ħāk-i reh çün cürǾa Nāhįd (475)
MetāǾ itdi ŧaleb dįbā-yı Çįn’den Lebi gibi Bedeħşānį nįgįnden (917)
Firistād u zi-men dįbā-yı Çįn ħ˘āst Çü laǾl-i ħod Bedeħşānį nigįn ħ˘āst (479)
İletdiler beni bir būstāna
Orada ķaśr irişmiş āsumāna (920)
Merā bordend der-ħoş būstānį Der-ū ķaśrį be-şekl-i gülsitānį (483)
MetāǾı śunar iken anı gördüm Aña biñ cān ile göñlümi virdüm (923)
MetāǾ-ı ħ˘įş rā pįş-eş nihādem
Dil ü dįn her dü der-şükrāne dādem (489)
Begendi ol metāǾumı ser-ā-ser
Eger dįbā-yı Çįn ü müşk ü Ǿanber (927)
Pesendįd ān güherhā rā ser-ā-ser Be-nermį goft k’ey pākįze gevher (492)
Didi bir bir behāsın eyle taǾyįn Ticāretde bu durur resm ü āyįn (928)
Ne-dāred in güherhā-yi tu mānend
Behā-(y)eş çįst goftem k’ey Ħudāvend (493)
Baķup Cemşįd ol śūretlü levĥa
Bu şiǾri eydüp ol dem ķıldı nevĥa (952)
Nihād ān śūret-i dilbend der-pįş Be-zārį įn ġazel mį-ħ˘ānd bā-ħ˘įş (508)
Bu durur ol düşde gördügüm gül-istānum benüm Bu durur ol gözi nergis zülfi reyĥānum benüm (953)
Gūyiyā įn naķş-ı bį-cān śūret-i cān-ı men-est Naķş-ı bį-cān-eş me-ħ˘ān k’ān naķş-ı cānān-ı men- est (509)
Didi Mihrāb kim ol yol uzaķdur Yazısı ŧaġınuñ ŧolu ŧuzaķdur (1003) Ķamu yolda ümįd ü bįm vardur
Velį bu yol durur kim pür-ħaŧardur (1004)
Cevāb-eş dād k’įn kārį Ǿažįm est Der-įn śūret besį ümmįd ü bįm est (520) Bu yola rāst oldum eyle ki tįr
Ne ħançer dönderür beni ne şemşįr (1016) Döşerlerse yolumda tįġ ü ħançer
Yüzüm üzre varısaram ser-ā-ser (1017)
Der-įn reh tįz ħ˘āhem şod çü ħancer Be-ser ħ˘āhem bürįd įn rā ser-ā-ser (529)
Ki tācir şekline yola girevüz
Bu resm ile ol iķlįme varavuz (1032)
Be-resm-i tācirān der-rāh būden Ne-mį-şāyed der-įn reh şāh būden (537)
Çün itdi gün gicenüñ çetrini ġarķ Ufuķdan oldı rūşen rāyet-i şarķ (1051)
Seĥergeh rāy-et ez-maşrıķ ber-efrāşt Felek zįr-i zemįn gencį revān dāşt (539)
Ķilįdi śubḥgāhun oldı peydā
Ŧılısm açıldı genc old’āşikāre (1052)
Kilįd-i śubĥ der-cįb-i ufuķ būd
Ber-āverd u der-ān genc be-güşūd (540)
Bir ulu dürc ŧolu laǾl ile zer
Śaçup ħāk itdi laǾl ü zer ü zįver (1053)
Burūn āverd derc-i laǾl-i pür-zer Zi-laǾl ü zer zemįn rā sāħt zįver (541)
Melik Cemşįd ol rāz’itdi meşhūr Diledi vire Faġfūr aña destūr (1054)
Melik Cemşįd kerd įn rāz meşhūr Firistād ez-der ü dergāh-ı Faġfūr (542)
Dilerem varmaġa ol mülke destūr Gerek k’ola miŝāl-i Şāh Faġfūr (1056)
Be-Ǿazm-i Rūm destūrį ŧaleb kerd Miŝāl-i ĥükm-i Faġfūrį ŧaleb kerd (544)
Şehüñ ķulaġına irdi bu ķıśśa Eritdi şemǾ gibi anı ġuśśa (1061)
Çü şāh įn ķıśśa rā be-şenįd ez-cemǾ Berā-yi rūşenāyį sūħt çün şemǾ (545)
Ġazabla didi diñ ol nāzenįne
Nişe kįn baġladuñ tāc u nigįne (1062)
Be-rū ez men be-pürs ān nāzenįn rā Bedān lerzįde-i tāc u nigįn rā (547)
Ħaŧādur nāfe gibi terk-i mesken
Ya olmaķ laǾl gibi redd-i maǾden (1069)
Çerā çün nāfe mį-bürrį zi-mesken Çerā çün laǾl ber-kendį zi-maǾden (549)
Çıḳuban ṭaşra çetr-i bārgāhı Boyadı göge ata ana āhı (1174)
Burūn bordend çetr ü bārgāh-eş Ħurūşān u revān der-pey sipāh-eş (584)
Hümāyūn aġlayu didi ki zinhār
Benüm cānumsın itme kendüñ āzār (1188)
Hümāyūn goft ey ferzend zinhār Merā cānį tu cān-em mį-āzār (600)
Śaçuñ çekme ki baña cān-kenişdür Başuñ dögme ki baña serzenişdür (1190)
Me-kon mūye ki vaķt-i cān-keniş nįst Me-zen ber-ser ki cāy-ı serzeniş nįst (601)
İki menzil bile varup Hümāyūn Giri döndi içi od gözleri ħūn (1191)
Dü menzil bā-peser dem-sāz geştend V’ez ān cā zār u giryān bāz-geştend (602)
Śaçınuñ sünbüli içün şitābān Olup āhū gibi dutdı beyābān (1193)
Be-būy-ı sünbül-i zülf-eş şitābān Çü āĥū ser-nihāde der-beyābān (605)
Yüridi ay gibi menzil-be-menzil Ŧolu Ħurşįd mihri cān ile dil (1194)
Çü meh mihr-i ruħ-ı ħūrşįd der-dil
Hemį-şod rūz u şeb menzil-be-menzil (604)
Gözine gelmez idi mihr-i rūşen Ki yolda germ-ter idi bu andan (1199)
Gehį der-tāb būd ez-mihr rūşen
Nite kim lāleye ħār añıla ħār Aña dįbā görinür idi hemvār (1200)
Hemį-pendāşt k’ān ħārā ĥarįr-est
Gümān mį-bord k’ān ħār-eş ĥarįr-est (609)
Gerekdür Ǿışķ yolın böyle varmaķ Dil ü cānuñ ķamu terkini urmaķ (1201)
Reh-i Ǿaşķ įn çünįn şāyed bürįden Neħost ez-Ǿaķl u dįn bāyed bürįden (610)
Gider iken iki yol oldı rūşen
Biri śaġdan biri śoldan muǾayyen (1204)
Der-ān menzil ki cān ez-ters mį-kāşt Dü reh geştend peydā ez-çep ü rāst (618)
Melik Mihrāb’a didi ķanķıdur rāh Didi Mihrāb Cemşįd’e ki iy şāh (1205)
Melik Mihrāb rā goft ender įn rāh Çe mį-gūyį cevāb-eş dād k’ey şāh (619)
Bu yol yaķın durur andan velįkin
Degül bund’ādemįden kimse sākin (1209)
Reh-i çep hem reh-i Rūm est lįken Der ān reh zi ādemį kes nįst sākin (622)
Melik cānına irdi Ǿışkdan cūş
Ne anda śabr ķaldı vü ne ħod hūş (1214)
Melik rā şevķ der dil cūş mį-zed Hevāy-eş rāh-ı śabr u hūş mį-zed (624)
Bu ķuşlar kim aġaçlarda oturur Yaķįn bil her birisi bir perįdür (1247)
Tu įn murġān ki mį-bįnį perį-end Zi-ķaśd u merdüm āzārį berį-end (640)
Nevā iderdi anda Ǿūd ile çeng
Felek nāle iderdi Zühre āheng (1257)
Hemį-kerd ez-neşāŧ-ı naġme-i çeng Bedān meclis zi-gerdūn Zühre āheng (648)
Diyeydüñ şįşede bāde perįdür
Ya zerrįn sāġar içre Müşterį’dür (1259)
Mey ender-cām-ı mey çün Müşterį būd Derūn-ı şįşe mānend-i perį būd (647)
Bu Ǿişretden ki itdi orada şāh Ħaberle oldı Ĥūrizād’a āgāh (1264)
Ez-ān āyįn-i bezm-i şāh-zāde Ħaber bordend pįş-i Ĥūrizād’a (655)
Bir aġaç üsdine pįrūzeden taħt
Ķoyuben çıķdı ħatunı cevān-baħt (1265)
İşāret kerd tā pįrūz taħtį
Oturdı taħt üzre şād u ħurrem
Baķardı kim nicedür meclis-i Cem (1266)
Ber ān be-n(i)şest çün gül şād u ħurrem Nažar mį-kerd sūy-ı meclis-i Cem (659)
Didi bu ĥüsn ile olur mı insān
Degüldür bu meger kim śūret-i cān (1268)
Be-dil goft ādemį z’įnsān ne-bāşed
Ne-dānem k’įn śıfat der-cān ne-bāşed (661)
N’olaydı bu baña ger er olaydı Yaħod göñli beni diler olaydı (1269)
Çe būdį ger dil-eş sūy-ı men-estį Çe ħoş būdį eger şūy-ı men-estį (662) Girü didi nic’ola ādemį-zād
Ki cüft ola periyle otura şād (1270) Degül durur bu binüm ile hem-cins Periyile nicesi üns ola ins (1271)
Der-įn endįşe reft ü bāz mį-goft Ki çün gerded perį bā-ādemį coft (663)
Oradan Ĥūrizād eyvāna vardı
Śanasın serv idi būstāna vardı (1272)
Seĥergāhān sūy-ı eyvān-ı ħod reft Çü servį der-serā-būstān-ı ħod reft (664)
Ne durur Ǿışķ emįr-i mülk-i cāndur Ki cinn ü inse fermānı revāndur (1275)
Hemį-Cemşįd Melik-i āķl u cān-est Ki fermān-eş ber-ins ü cān revān-est (665)
Vezįri vardı anuñ Nāzperverd
Diyeydüñ lāledür yüzi vü yā verd (1276)
Enįsį dāşt nām-eş Nāzperverd