• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.2. Azerbaycan Açısından Jeopolitik

2.2.2. Azerbaycan’ın Dış Siyasetteki Hedefleri ve Ulusal Tehlikesizlik Stratejisi

2.2.2.3. Azerbaycan’daki Politika ve Ekonomik Gelişmeleri

2.2.2.3.2. Ebülfez Elçibey Dönemi (1992 – 1993)

Ayaz Muttalibov’un istifası üzerine başkanlık seçimlerinden Halk Cephesi lideri Ebülfez Elçibey zaferle çıkmıştır. Ayaz Muttalibov’un başarısız politikaları Ebülfez Elçibey’in iktidara gelmesini kolaylaştırmıştır. Elçibey dış politikada AHC ( Azerbaycan Halk Cephesi) Kurultayında yer alan programa göre hareket etmiştir. Halk cephesinin programında İran’da ikamet eden Azerbaycan Türkleri ile ilişkilerini arttırmak, dışa bağımlı olmayan bir Azerbaycan oluşturmak ve bağımsızlığının korunmasını sağlamak yer almaktadır (Hunter, 1994). Elçibey’in ilk başlardan itibaren Türkiye yanlısı bir politika izlediği görülmektedir.

AHC, 1990 yılında, komünist yetkilileri Dağlık Karabağ meselesini ele alış biçimlerinden dolayı eleştirmiş ve Azerbaycan’ın hakkının korunmasını talep etmiştir. Buna cevap olarak Gorbaçov Rus tanklarını Bakü’ye göndermiştir. Bakü’de Azerbaycanlılar ve Ermeniler arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Bakü’ye giren Rus birlikleri çok sayıda Azerbaycanlı sivili öldürmüştür. Kara Ocak olarak tarihe geçen bu olay, Azerbaycan’ın yakın siyasi tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu sözü edilen teşebbüs grubu, Azerbaycan Cumhuriyeti Parlamentosuna başvurarak resmi kaydını talep etmiştir. Aynı yıl Bakü’de AHC’nin kongresi yapılmış ve adını sonradan Ebulfez Elçibey olarak değiştiren Ebulfez Aliyev, AHC İcra Kurulu Başkanı seçilmiştir. Bu dönemde henüz resmi parti statüsünde olmayan AHC’nin Ekim 1990’da yapılan Azerbaycan Yüksek Sovyet seçimlerine katılmasına izin verilmiştir. AHC seçimler sonunda yirmi beş delege çıkarmayı başarmıştır. Komünistler, demokratlar ve İslamcılar olmak üzere değişik kesimlerden gelen grupların bağımsızlık teması etrafında birleşerek

oluşturduğu bir hareket olan AHC hareketinin ilk hedefi Azerbaycan’daki yeniden yapılanma sürecini hızlandırmaktır. Sloganları, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden ayrılmadan Azerbaycan’ın bağımsızlığını sağlamaktır. Sovyet iktidarına alternatif olarak bağımsızlık ve ulusal kimlik temalarını dile getirmişlerdir. AHC’nin diğer öncelikli hedefleri arasında hukuk temelli bir devlet kurmak ve etnisite, dil ve din farklarına bakılmaksızın vatandaşlık fikrini geliştirmek bulunmaktadır. Bunların dışındaki hedefler arasında, her tür özgürlüğün ve tüm etnik grupların kültürel haklarının korunması, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması, Pazar ekonomisinin kurulması ve çevre koruması bulunmaktadır (Goltz, 1998: 60-62).

1989 ile 1992 yılları arasında AHC içinde bölünmeler baş göstermiştir. Bir grup, Sovyet sistemi içinde kalarak Avrupa modeli temelinde demokratik bir cumhuriyet kurma fikrini savunmuştur. Bu grup, 1990 yılının başında hareketten koparak Sosyal Demokratik grubu kurmuştur. Ulusal Demokratlar olarak bilinen ikinci grup ise Sovyetler Birliği’nden ayrılmayı ve Kuzey Azerbaycan’la Güney Azerbaycan’ın birleşmesi gerektiğini savunmuştur. 1992’de iktidara gelenler ikinci gruptur. Üçüncü grup dini ya da aşırı sol gruplardan oluşmuş ve stratejik nedenlerle AHC’yi desteklemiştir. Bu bölünmeleri takiben bağımsızlık sonrasında çeşitli siyasi partiler kurulmuştur. Bunların en önemlileri Müsavat Partisi, Azerbaycan Halk Cephesi ve görüş olarak iktidara daha yakın olan Azerbaycan Milli İstiklal Partisidir (Kasım, 2009: 22). Ebulfez Elçibey iktidarı döneminde Türkçülük teması güçlenmiş ve Türkiye yanlısı bir politika izlenmiştir. Bu durum kendisini Türk olarak tanımlamayan belli kesimleri rahatsız etmiştir. Rusya ve İran’a karşı mesafeli davranan Ebulfez Elçibey, Kuzey ve Güney Azerbaycan’ın birleşmesi fikrini açıkça savunmuştur. Rusya’nın askeri yardım karşılığında Azerbaycan’ın enerji ihracatını kontrol etmek istemesi, Ebulfez Elçibey hükümetinin daha belirgin Rusya karşıtı bir politika izlemesine neden olmuştur. Ebulfez Elçibey idaresi Batılı petrol şirketleri ile anlaşmayı öncelik belirleyerek Rusya’ya Batılı şirketlerle çalışma konusunda kararlı olduğunu göstermiştir. Ebulfez Elçibey döneminde yeniden Latin alfabesine dönülmüş ve Azerbaycan dili olarak tanımlanan dilin adı Türk dili olarak değiştirilmiştir (Aydıngün, Balım, 2012). Bu dönemde Azerbaycanlılar basında Türkler olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Elçibey Azerbaycan dış politikasında daha çok liberal bir anlayışı benimsemiştir. Bu programın temel sorunlarını barışçıl bir anlayışla çözmek oluşturmuştur. Ayrıca devletin içişlerine karışılmaması, diğer devletlerle doğrudan ilişkiler kurması ve uluslararası kurumlarda temsil edilmesi de amaçlanmıştır. Elçibey dönemi yukarıda da belirtildiği gibi Azerbaycan – Türkiye ilişkilerinin en iyi olduğu, Rusya ve İran ile ilişkilerinin son derece gergin olduğu bir dönem olarak gösterilebilir. Elçibey Türkiye’yle olan ilişkilerine çok önem vermiş ve ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapmıştır. Azerbaycan petrollerinin Türkiye üzerinden taşınmasına büyük önem vermiş bu bağlamda oluşturulan projelere destek vermiştir. Bu dönemde ayrıca diğer devletlerle de ilişkiler geliştirilmeye çalışılmış, Azerbaycan’ın uluslararası kuruluşlarına üyeliği ile ön plana çıkmıştır.

Türkiye ile olumlu ilişkilerin sağlandığı bu dönemde bazı anlaşmazlıklar da ortaya çıkmıştır. Dağlık Karabağ savaşında Azerbaycan’a göre Türkiye tam bir politik destek sağlamasına karşın, askeri alanda sınırlı davranması Ermenistan’a karşı başarısızlık sağlanmasının nedeni olarak gösterilmiştir. Bu konuda dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal Azerbaycan’a sınırlı sayıda asker desteği vererek savaşı kazanmasını kolaylaştırması ve politik desteğinin sürmesi gerektiğini belirtmiştir. Elçibey dönemi dış politikada Azerbaycan – İran ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemdir. Elçibey’in, İran’ın kuzeyinde yer alan Azerbaycan Türkleri ile birleşmeyi hedeflemiş olması İran ile ilişkilerin gerilemesindeki en temel nedendir. Elçibey, Ayaz Muttalibov gibi Rusya ile yakın ilişkiler kurmamış hatta Rusya’ya karşı mesafeli bir tutum takınmıştır. Ayrıca Elçibey’in Türkiye ile ilişkilerinin artması bölgedeki dengeleri bozmuş bu sebeple de Rusya Dağlık Karabağ sorununun çözümünde Ermenistan’ın yanında yer almıştır. Ebulfez Elçibey, öncelikli hedefinin Azerbaycan devletinin toprak bütünlüğünün korunması ve Dağlık Karabağ sorununun çözüme kavuşması olduğunu belirterek iktidara gelmiştir. Azerbaycan’ın Ermenistan’la girdiği savaşı kaybetmesi ve Nisan 1993’te Ermenilerin Kelbecer’i ele geçirmesi ile birçok kişi Ebulfez Elçibey iktidarının meşruiyetini sorgular hale getirmiştir. Dağlık Karabağ sorunu ve işgal edilen topraklar, Rusya’yı rahatsız eden bir konu olan Azerbaycan petrol kaynaklarının kontrolü meselesi ile birleşince, Haziran 1993’te Ebulfez Elçibey’in iktidarı son bulmuştur. Savaştaki başarısızlıklar üzerine Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey’e karşı Rusya’nın da kışkırttığı iddia edilen bir iç isyan başlatıldığı ve Ebulfez Elçibey’in Bakü’den çıkarılarak Nahçıvan’a çekilmek zorunda bırakıldığı da o dönem ki

yerel basında yer almıştır (Babayeva, 2013: 22-26). Bunların yanı sıra Ebulfez Elçibey’in izlediği katı Türkçü politika, balans politikasından uzak bir politika sergilemesi ve genç, deneyimsiz bir kadro ile çalışmasının da iktidarını kaybetmesinde etkili olduğu düşünülmektedir.