• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

3.4. Araştırma Bulguları ve Yorumu

3.4.6. Dış Politikada Dış Türkler Etkisi

Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin (Azerbaycan, Türkiye, Türkmenistan, KKTC, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan) vatandaşları ortak dil, din, tarih, sanat vb. değerlere sahip olan güçlü kültür çevrelerine sahip bir yapısı vardır. Kültür bir bölgede coğrafi gücün dışında olan diğer güçlere şeklini ve ruhunu veren ortamı hazırlar (İlhan, 1999: 97-101). Türk kimliğinin ve kültürünün milli kimlik inşasında etkili olan özelliği, dış politikadaki söylemleridir. SSCB’nin dağılması ile birlikte bu milli kimlik ve kültür söylemini kullanan Türkiye’nin, bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri ile kısa bir zaman diliminde yakın ilişkiler kurabilmesi mümkün olmuştur. Katılımcıların ulus aşırı siyasette kültür ve kimliğin etkisinin nasıl ortaya çıktığına ilişkin verdikleri cevaplar şu şekildedir:

Dış politikada kültür ve kimlik ögelerinin önemli rol oynamaktadır, fakat devlet kendinin ne derece haklı olduğunu anlatabilmesi de önemlidir. Rasyonel bir politika izlerlerse daha farklı bir sonuç alınabilir. Buna sadece devlet olarak bakmamak lazım çünkü toplumun da hükümet, devlet üzerinde bir baskısı vardır. Toplumların yakınlaşması da politikaları etkiler. Bunun yanı sıra Türklük kimliği de bunda çok etkilidir (K8)

Dış politikada kültür, kimlik tabi ki etkilidir. Dış politikalarının da birbirine benzemesi lazım. Çin Hong Kong’ ta bir millet iki rejim olmasına rağmen şeklinde birleşti. (K7)

Dış siyasette kültür ve kimlik gibi ögelerin etkisi vardır. Milli kimliğin, yani bize göre Türk kimliğinin dış siyasetteki etkisi yadsınamaz bir gerçektir. (K6)

Biz tarihte bir anneden bir babadan olmuş iki milletiz. Kültürümüz, dilimiz, tarihimiz bizi birbirimize bağlayan en büyük etmenlerdir. Petrol falan değil. Petrol biter, ama bu bağlarımız her zaman devam edecektir. Birinci etken bağdır. Amerika’nın yanında neden İngiltere, Avustralya vardır? Çünkü hepsi Anglosaksondur. O halde biz neden korkuyoruz ki? Bizim de etnik olarak Türklük duygusu ile yakınlığımız vardır. Turancılıktan rahatsız olacaklarsa olsunlar. Bilhassa Ruslar bundan rahatsız olacaklarsa olsunlar. Tataristan cumhurbaşkanı Rusya ile dostuz fakat Türkiye bizim kardeşimizdir. Yakutistan da Türkiye bizim kardeşimizdir diyerek aynı şekilde cevap verdi. Rus krizinde eğitim alanında ortak Türk eğitim sistemi kurulsa ne güzel olur. (K1)

Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1995 yılında Azerbaycan’a yaptığı ilk resmi ziyaretinde Gülistan Sarayında verilen akşam yemeğinde Haydar Aliyev : “Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetinin kurulduğu ilk günden bugüne kadar geçen dört yıllık zaman içinde, Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti

arasında olan dostluk, kardeşlik ilişkileri günden güne gelişmekte, güçlenmekte ve kuvvetlenmektedir. Bu ilişkiler, halklarımız arasında olan tarihi köklerin üzerine kurulmuştur ve geçmiş tarihimizin bir devamıdır. Asırlar boyu, bizim halklarımız bir kökten olarak, bir köke mensup olarak, bir dile bir dine mensup olarak birbirlerine yardım etmişler, birbirlerine destek olmuşlar ve kendi tarihlerini yapmışlardır. Halklarımızın adet ve ananelerinin birbirine benzerliği, aynılığı, kültürümüzün, ilmimizin birbirine sıkı bağlı olması, bizi her zaman beraber yapmıştır. Azerbaycan halkı, kendi tarihinin en zor dönemlerinde, Türkiye’nin desteğini almış, Türk halkının yardımını hissetmiş, Türk halkının Azerbaycan halkı ile kardeşliğini her zaman duymuştur. Bizim geçmişimiz, tarihi ilişkilerimiz çok zengindir” (Adıgüzel, 2007: 219-220) sözleriyle de ortak kültür ve tarihi geçmişe bağlı olduğumuzu göstermektedir.

Ulus aşırı siyasette kültür ve kimliğin etkisinin olduğunu kabul etmekle birlikte bazı katılımcıların Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerine kıyasla Ortadoğu’ya verdiği önemin daha fazla olduğunu ve bunun yarattığı rahatsızlıkları vurgulayan ifadeleri şu şekildedir:

Dış politikada etnik ve dini kimliğin çok önemli bir ağırlığı vardır. Türkiye’nin dış siyasette ağırlığı olan bir etnik yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin tarihten gelen bir misyonu vardır fakat Türkiye buna sahip çıkmamıştır. Dış sorunların temelinde de etnik dini ögeler ağırlıktadır. Kürt sorunu gibi, Ermeni sorunu gibi. Karabağ ve Hocalı soykırımında Türkiye beklenen tepkiyi verememiş fakat Filistin’de öyle değildir. Azerbaycan Türkiye ilişkilerinde, Türklük dini ögeden daha önce gelmektedir. İslam’ın bu ilişkilerde yerinin adı konmamış ve bunla da açılmamış. Türkiye sünni modeli ile Azerbaycan ise Şii modeli ile ön plana çıkmaktadır. Azerbaycan da İran’ın ağırlığı vardır, ama Türklük ögesini yani kimlik ögesi daha ağır basmaktadır. Şu iki konu Azeri Türklerinin en hassas iki noktasıdır: Bayrak ve din. Bu iki hassas noktaya dokunduğunuz zaman iki ülkeyi birbirine kırdırabilirsiniz. Tarihte bunu da gördük. (K4)

Ulus aşırı siyasette kültür ve kimlik ögelerinin etkili olduğunu ifade eden ancak, öncelikli olarak devletin çıkarlarının önemli olduğunu belirten katılımcıların görüşleri şu şekildedir:

Dış politika uluslararası hukukla kurulur. Din, etnik kimlik ve kültür dış politikaya tesir etmemelidir. Devletlerin menfaatleri her şeyin üstündedir. ABD İslamiyet’in aleyhinedir derler ama çıkarları uğruna Sırpları bombalayıp Bosna’yı savunmuştur. Neden? Çünkü, Balkanlara hakim olan Avrupa’ya sahip olur. Buradan görülüyor ki çıkarlar ön plandadır. Kültür etnik yapının dinin de etkisi vardır tabi. Biz mesela nerde Türkiye ile ilgili bir şey görsek ilk dikkatimizi de çeken bunlardır. Buradan da etnik kimliğin etkisi olduğunu görüyoruz. (K2)

Kültür ve kimlik ülkeler açısından dış politikada az ya da çok etkilidir. Türkiye’nin dış politikasında önemli bir yere sahip olan kültür ve kimliğin Azerbaycan’ın dış politikasında göreceli olarak daha geri planda olduğu söylenebilir. Azerbaycan dış politikası daha pragmatik dış politika izlemektedir. Yine de bu olguyu tamamen göz ardı etmek mümkün değildir. (K5)

Katılımcıların bu ifadeleri göz önüne alındığında Türkiye ve Azerbaycan’ın kardeş ülkeler olarak “bir millet iki devlet” anlayışı ile ilişkilerini sürdürdüğü ancak ülke çıkarları gündeme geldiğinde her iki devletin de kendi önceliklerini ön plana aldığı katılımcılar tarafından vurgulandığı görülmektedir.