• Sonuç bulunamadı

EBÛ CEHİL’İN MÜŞRİK ORDUSUNU SAVAŞA TEŞVİK İÇİN YAPTIKLARI

Müşriklerin ordusunu, Kureyş eşrafından her gün birisi, develer keserek doyurdu. Mahzum oğullarından olan Ebû Cehil, kavmi adına Merru’z-Zahran’da 10 deve kesti. Âmir oğullarından Süheyl b. Amr, Kudeyd’de 10 deve kesti. Abduşşems oğullarından Şeybe b. Rebia, deniz sahilinde yollarını şaşırıp bir subaşında oturduklarında, 9 deve kesti. Utbe b. Rebia, Cuhfe’de 10 deve kesti. Cumah oğullarından Kays, Revha’da 9 deve kesti. Nevfel oğullarından Haris b. Âmir 9 deve kesti. Ebu’l-Bahterî, Bedir suyu başında 10 deve kesti.389

Sa’d ibn Muâz, Mekkeli Umeyye ibn Halef’in samimi dostu idi. Umeyye ticâret için Şam’a giderken Medine’ye uğradığında, Sa’d ibn Muâz’a misafir olur, Sa’d da Mekke’ye uğradığında Umeyye b. Halef’e misafir olurdu. Rasûlullah Medine’ye hicret edip gelince Sa’d ibn Muâz, umre yapmak için Mekke’ye gitti. Umeyye’ye misafir oldu, “Harem’in tenhâ bir saatini gözetle de Ka’be’yi rahatça tavaf edeyim” dedi. Umeyye, Sa’d’ı, kuşluk vaktinde Ka’be’ye götürdü. Umeyye, Sa’d’la Kâbe’de bulunduğu sırada Ebû Cehil’le karştılar. Ebû Cehil: “Yâ Eba Safvan!390 Yanındaki kim?” diye sordu. O da: “Bu Sa’d b. Muâz” dedi. Bunun üzerine Ebû Cehil, Sa’d’a hitaben, “Dikkat et, sen Mekke’de emniyet içinde Kâbe’yi tavaf ediyorsun. Hâlbuki siz (Medineliler) çoluk çocuğu himaye etinizi, söylüyorsunuz. Şunu iyi bil ki vallahi sen eğer Ebû Safvân Umeyye ibn Halef’in yanında olmasaydın, salimen ailene dönemezdin” diyerek tehdit etti. Sa’d ibn Muâz da Ebû Cehil’e karşı sesini yükselterek: “Dikkat et, vallahi eğer sen beni bu tavaftan menedersen, ben de sana karşı bundan daha şiddetlisini yapar, senin Medîne üzerin- den geçen ticâret yolunu keserim” dedi.

Umeyye, Sa’d’a hitaben: “Yâ Sa’d! Bu Mekke vadisi ahâlîsinin efendisi olan olan Ebu’l-Hakem’e karşı sesini yükseltme!” deyince, Sa’d da Umeyye’ye: “Yâ Umeyye! Sen de Ebû Cehil’i koruyarak beni tutma, bırak. Vallahi ben Rasûlullah’tan işittim ki, kendisi seni öldüreceğini söylüyordu” dedi. Umeyye: “Onlar beni Mekke’de mi öldürecekler?” diye sordu Sa’d: “Bilmiyorum” dedi. Umeyye işittiği bu

389 Vâkidî, Megâzi, C. I, s. 144-145; Ebû Cafer Muhammer b. Habib, Kitâbu’l-Muhabber, Beyrut 2009, s.

161,162; İbn Seyyid, Uyunu’l- Eser, C. I, s. 249, 250.

105

sözden dolayı çok korktu. Umeyye bu korku ile ailesinin yanına dönünce karısına: “Ya Ümme Safvân! Medîneli dostum Sa’d’ın bana ne dediğini duydun mu?’ Karısı: “Ne dedi?” Umeyye: “Muhammed sahabilerine: “Ümeyye’yi ben öldüreceğim” demiş. Ben de ona: Mekke’de mi öldürecek” dedim. Sa’d: “Bunu bilmiyorum” dedi. Yemin olsun ki Mekke’den çıkmayacağım” dedi. Ümeyye çok korkmuştu. “Vallahi Muhammed birşey söylediği zaman yalan söylemez” deyince karısı Ümmü Safvân: “Allah’a yemin ederim ki, Muhammed yalan söylemez!” diyerek onu tasdik etti.391

Bir müddet sonra Bedir savaşı zamanında Ebû Cehil, insanların bu sefere çıkmalarını istedi. “Ey İnsanlar! Develerinize binin” dedi. Umeyye, Mekke’den ayrılmak istemedi. Ebû Cehil, Umeyye’ye gelerek: “Ya Eba Safvan! Sen Mekke vadisi halkının efendisisin insanlar senin harbden geri kaldığını görünce onlar da gelmezler, bir iki gün olsun sefere katılıp onlarla beraber sefer esnasında yürü” dedi. Gerçekten de iki gün sonra Ümeyye b. Halef öldürüldü. dedi. Ebû Cehil bu sözleri birkaç defa tekrar etti. Bunun üzerine Umeyye: “Beni ikna ettin ama bir tehlike görürsem hemen kaçmak için Mekke’nin en hızlı devesini satın alacağım” dedi. Sonra Umeyye karısına: “Ya Ümme Safvan, benim sefer hazırlığımı yap!” dedi. Karısı da ona: “Yâ Eba Safvan! Sen Yesrib’li kardeşin Sa’d’ın sana vaktiyle söylediği sözü unutmuş gibisin” dedi. Ümeyye: “Hayır unutmadım. Ben onların yanında bir miktar gideceğim” dedi. Ebû Safvan Umeyye ibn Halef, Bedir’e doğru yola çıkınca artık konakladığı her yerde devesini hiç yanından ayırmadı. Nihayet Azîz ve Celîl olan Allah, onu Bedir’de öldürdü.392

6. BEDİR SAVAŞINDA MÜŞRİKLERİN ÖLECEKLERİ YERLERİ HZ. PEYGAMBER’İN HABER VERMESİ

Rasûlullah (s.a.v.) ashâbını Bedir’e gitmeye davet etmiş, yola çıkmışlardı. Yolda Kureyş’in su taşıyan develeriyle karşılaştılar. Develerin idarecisi olarak başlarında da Haccac oğullarına ait siyah bir köle varmış, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)’ın ashabı onu yakalayıp “Ebû Süfyân nerededir?” diye köleyi sorguya çekmişler. O da: “Vallahi benim, onunla ilgili hiçbir bilgim yok. Fakat işte Kureyş geldi, içlerinde Ebû Cehîl, Râbiâ’nın iki oğlu Şeybe ile Utbe ve Umeyye b. Halef de

391 İbn Hacer, Fethu’l-Bâri, Megazi, 2 (3950), C. VII, s. 281-283; Menakıb, 25 (3632), C. VI, s. 629.

392 İbn Hacer, Fethu’l-Bâri, Megazi, 2, (3950), C. VII, s. 283; Menakıb, 25 (3632), C. VI, s. 629; Köksal, a.g.e,

106

vardır” diyordu. O bunu söylüyor sahabe-i kiram da onu dövüyordu. Bunun üzerine köle korkusundan; beni dövmeyi bırakın, beni bırakın, size gerçeği haber vereceğim” diyordu. Bıraktıkları zaman da; vallahi benim Ebû Süfyân hakkında hiçbir bilgim yok. Ama işte Kureyş size doğru yola çıktı içlerinde Ebû Cehil, Râbiâ’nın iki oğlu Utbe ile Şeybe ve Umeyye b.Halef de var. Size doğru yöneldiler” diyordu.

Hz. Peygamber de o sırada namaz kılıyordu. Bu konuşmaları işitiyordu. Namazı bitince “Allah’a yemin olsun ki, siz onu doğru söylediği zaman dövüyorsunuz, yalan söylediği zaman da bırakıyorsunuz. İşte Kureyş Ebû Süfyan’ı sizin saldırınızdan korumak için üzerinize gelmektedir” buyurdu. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v.): “Şurası yarın falanın düşeceği yerdir” deyip elini yere koydu “Şurası da yarın falanın düşeceği yerdir” deyip elini tekrar bir başka yere koydu. Bu hareketi birkaç kez tekrarladı. Enes dedi ki: Allah’a yemin ederim ki ertesi gün müşriklerden hiçbiri Rasûlullah (s.a.v.)’ın elini koyduğu yerden öteye geçemedi. Hepsi de işaret edilen yerlere düştüler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) onlar hakkında emir verdi ayaklarından tutulup çekilerek Bedir’in Kuleyb isimli kuyusuna atıldılar.393

Her iki taraf da aslında savaşmak istemiyor problemin sulh yoluyla çözülmesini arzu ediyordu. Çünkü karşı karşıya gelen iki ordu akrabalardan oluşuyordu. Hatta daha ilerisi baba oğullar, kardeşler, amca yeğenler karşılaşıp birbirini öldürmeye çalışacaktı. Hiç kimse taraftar buna değildi. Ama bir kişi vardı ki savaşa son derece arzuluydu. O bu savaşı kendi savaşı olarak görüyor ve ellerinde tuttuğu gücün ölüm kalım savaşı olarak nitelendiriyordu. Bu savaşın kazanılması demek bir taraftan Ebû Cehil için Mekke’nin tek lideri olmak demek iken bir taraftan da ebedi düşmanı Hz. Muhammed’in yok olması demekti. Bu sebeple vargücüyle savaşın olması için çaba sarfetti. Bu uğurda kullanılabilecek bütün akıl oyunlarını, hileleri kullandı ve başardı. Savaşı önleme çabalarının hepsini bertaraf etti.

7. BEDİR SAVAŞINI ÖNLEME GAYRETLERİ KARŞISINDA EBÛ