• Sonuç bulunamadı

EBÛ CEHİL’İN UTBE B REBİA’YI HZ MUHAMMED’E GÖNDERMESİ

Müslümanların sayılarının günden güne arttığı günlerde Ebû Cehil’in de içinde bulunduğu Kureyş müşriklerinin ileri gelenleri, bir toplantı yaptılar ve: “Muhammed’in işi yaygınlaştı, işlerimizi karıştırdı. Sihirde, kehanette, şiirde en bilgin kim ise araştırın da, birliğimizi dağıtan, işimizi karıştıran, dinimizi ayıplayan şu adamın yanına varıp kendisiyle bir konuşsun; üzerinde direndiği şeyle ne yapmak istediğine bir baksın! Onun haberini bize getirsin! Buna da, Utbe b. Rebia’dan daha uygun bir kimse bilemiyoruz” dediler. O sırada Utbe b. Rebia müşriklerin yanında bulunuyor, Hz. Muhammed de toplantı yerine yakın bir tarafta yalnız başına oturuyordu. Utbe b. Rebia: “Vallahi, ben şiir, kehanet ve sihrin her çeşidini işitmiş ve bunlar hakkındaki bilgilere vukuf hâsıl etmiş bulunuyorum. Bana, bunların gizli, kapalı kalan bir tarafı yoktur! Ey Kureyş cemaatı! Ben kalkıp Muhammed’in yanına varayım. Onunla konuşayım. Kendisine bazı şeyler teklif edeyim. Teklif edeceğim şeylerden hangisini kabul ederse, istediğini kendisine veririz. Belki artık bizimle uğraşmaktan vazgeçer!” dedi. Müşrikler: “Olur, ey Ebu’l-Velid! Kalk, onun yanına git, kendisiyle konuş!” dediler.255

Bu görevlendirme sonrası Utbe, Hz. Muhammed’in yanına varıp oturdu: “Ey kardeşimin oğlu! Sen de biliyorsun ki; kabile içinde, şeref ve soyca aramızda üstün bir mevkidesin. Fakat kavminin başına büyük bir iş getirdin! Onların topluluklarını dağıttın! Onların akıllarını akılsızlık saydın! Onların ilahlarını ve dinlerini ayıpladın! Onların babalarından gelip geçmiş olanları tekfir ettin! Ey Muhammed! Sen mi daha hayırlısın? Yoksa Hâşim mi daha hayırlı. Ey Muhammedi Sen mi daha hayırlısın? Yoksa Abdulmuttalib mi daha hayırlı? Sen mi daha hayırlısın? Yoksa Abdullah mı daha hayırlı?” diye sordu. Hz. Muhammed (s.a.v.) Utbe’nin bu sorularına hiç karşılık vermedi, sustu. Utbe: “Eğer bunların senden daha hayırlı olduğunu kabul ediyorsan,

254 Enfal Sûresi, 8/62-63.

67

bunlar senin ayıplamakta olduğun ilahlara tapıyorlardı! Yok, eğer sen onlardan hayırlı olduğunu sanıyorsan, konuş! Bu yoldaki sözünü de dinleyelim? Biz hiçbir zaman kavmine senden daha uğursuz ve ağır gelen birşey görmedik. Topluluğumuzu dağıttın! İşimizi karıştırdın! Araplar içinde bizi rezil ettin! Kureyşliler içinde bir sihirbaz, bir kâhin türemiş! dedirttin! Vallahi, biz kılıçlarımızla birbirimizi yok etmeye kalkacağımız, çığlık koparılacak andan başkasını bekleyemiyoruz! Gel, sen beni dinle: Sana bazı şeyler teklif edeceğim! Onların üzerinde dur! Düşün! Belki onlardan bazısını kabul etmek işine gelir” dedi.

Hz. Muhammed (s.a.v.): “Söyle ey Ebu’l-Velid! Dinliyorum’” dedi. Utbe: “Ey kardeşimin oğlu! Eğer sen getirdiğin bu işle mal elde etmek istiyorsan, sen malca en zenginimiz oluncaya kadar, mallarımızdan senin için mal toplayalım. Eğer sen bununla şeref ve şan kazanmak istiyorsan, seni üzerimize seyyid yapalım ve sensiz hiçbir işe karar vermeyelim. Eğer sen bununla kral olmak istiyorsan, seni kendimize kral yapalım. Eğer bu sana gelen şey, sana görünüp de kendinden uzaklaştırmaya güç yetiremediğin bir cin işi ise, seni tedavi ettirelim? Seni ondan kurtarıncaya kadar, mallarımızı bu uğurda saçarcasına harcayalım?’ dedi. Utbe sözlerini bitirinceye kadar Hz. Muhammed (s.a.v.) onu dinledi. “Ey Ebu’l-Velid! Söyleyeceklerini, söyleyip bitirdin mi?” diye sordu. Utbe “Evet” deyince, Hz. Muhammed (s.a.v.): “Sen de, şimdi beni dinle!” dedi. Hz. Peygamber, besmele çekerek Fussilet sûresini okumaya başladı. Utbe de, susup, iki elini arkasından yere dayayıp onu dinledi. Hz. Muhammed (s.a.v.), Fussilet Sûresi’nin secde âyeti olan 37.âyetini de okuyup secde ettikten sonra: “Ey Ebu’l-Velid! Hiç işitmediğini dinlemiş bulunuyorsun! Artık işte sen, işte o!” buyurdu. Bu sırada Utbe şaşkınlıktan elini ağzına götürmüştü. Hz. Muhammed’e rahmet diledi. Arkadaşlarının yanına uğramadan evine gitti.256 Müşrikler birbirlerine: “Allah’a and içeriz ki; Ebu’l-Velid,

size, buradan gidişinden başka biryüzle geldi!” dediler.257

O sırada Ebû Cehil: “Ey Kureyş halkı, Allah’a yemin olsun ki Utbe Muhammed’in dinine girip atalarımızın dinini terketti. O’nun yemeği hoşuna gitti. Muhammed tarafından mutlaka bir ihtiyacı görüldü. Yürüyün yanına gidelim”

256 ez-Zehebi, Târîhu’l-İslâm, C. II, s. 158.

257 İbn Hişâm, es-Sîre, C. I, s. 313; İbn Seyyid, Uyunu’l- Eser, C. I, s. 105; el-Beyhakî, Delâil, C. II, s. 202-203;

ez-Zehebî, Megazi, C. I, s. 157-158, 158- 162; Halebî, İnsânu’l-Uyûn, C. I, s. 486; Köksal, a.g.e, C. I-II, s. 408- 412; Lings, a.g.e, s. 98-99.

68

dedi.258 Gelip yanına varınca Utbe’ye: “Ey Ebu’l-Velid! Nasıl oldu?” diye sordular. Utbe: “Vallahi, ben şimdiye kadar bir benzerini daha işitmemiş olduğum bir sözü işitmiş bulunuyorum. Vallahi, o ne şiirdir, ne sihirdir, ne de kehânettir! Ey Kureyş cemaati! Gelin, beni dinleyin! Siz bu işi bana bırakın. Şu adamı, üzerinde durduğu şeyle başbaşa bırakın! Siz aradan çekilin! Ondan uzak durun! Vallahi, kendisinden dinlemiş olduğum söz, büyük bir haber olacaktır! Eğer onu Araplar öldürürlerse, sizden başkaları sayesinde onun hakkından gelmiş olursunuz. Eğer o Araplara hâkim olursa, onun hâkimiyeti sizin hâkimiyetiniz, onun kudret ve şerefi sizin kudret ve şerefiniz olur. Siz böylece, onun sayesinde, insanların en mutlusu olursunuz! Ey kavmim! Gelin, bugün bana itaat edip sözümü dinleyin!” dedi. Kureyşliler: “Vallahi, ey Ebu’l-Velid! O, seni de diliyle sihirlemiş!” dediler.

Ebû Cehil Utbe’nin bütün bu söylediklerini dinledikten sonra, “Ey Utbe! Biz senin atalarının dinini terk ettiğini düşünüyoruz. Eğer bir ihtiyacın varsa aramızda para toplayıp seni Muhammed’in vermeyi vaad ettiği şeyden kurtaralım” dedi. Utbe çok sinirlendi ve bir daha Muhammed ile konuşmayacağına dair yemin etti259 ve

ekledi: Utbe: “Bu, benim onun hakkındaki görüşümdür. Siz nasıl istiyorsanız öyle yapın!” dedi. Utbe’nin, Kureyş müşriklerine: “Muhammed: “Onlar bu beyandan sonra yine imandan yüz çevirirlerse, Ad ve Semud’u çarpan yıldırım gibi, size de bir azabın gelip çatabileceğini hatırlattığımı” söyle.” dediği zaman, ağzını elimle tutarak, daha fazla okumaması için, kendisine akrabalık adına and verdim. Çünkü Muhammed birşey söylediği zaman hiç yalanlanmadığını bildiğim için, üzerinize azab ineceğinden korktum” dedi.260

10. EBÛ CEHİL’İN MEKKE’YE GELEN HEYETLERE