• Sonuç bulunamadı

EBÛ CEHİL’İN MEKKE’YE GELEN HEYETLERE MÜDAHALESİ

Resûlullah ve ashabı karşılaştıkları işkence ve eziyetin ezikliği içinde iken; İslâm’ı öğrenmek için Mekke dışından ilk olarak, Resûlullah’a bir hey’et geldi. Sayıları otuz kadardı. Onlar, Ca’fer bin Ebî Tâlib’in, Mekke’ye dönüşünde onunla

258 ez-Zehebî, Târîhu’l-İslâm, C. II, s. 158-159. 259 ez-Zehebî, Târîhu’l-İslâm, C. II, s. 158-159.

260 İbn Hişâm, es-Sîre, C. I, s. 313; İbn Seyyid, Uyunu’l- Eser, C. I, s. 105; el-Beyhakî, Delâil, C. II, s. 202-203;

ez-Zehebî, Megazî, C. I, s. 157-158, 158- 162; Halebî, İnsânu’l-Uyûn, C. I, s. 486; Köksal, a.g.e, C. I-II, s. 408- 412; Lings, a.g.e, s. 98-99.

69

birlikte gelmişlerdi. Kurtubî tefsirin de “Benî İsrâil” olarak yani İsrail oğullarında bir topluluk şeklinde geçmektedir.261

Bu misafir topluluk gelip Resûlullah’ın yanına oturunca ve onun özelliklerini, hâllerini yakından tanıyıp, kendilerine okunan Kur’ân’ı Kerim’i dinleyince; hemen hepsi birden iman ettiler. Bunu öğrenen Ebû Cehil, doğru yanlarına gelip onlara şöyle dedi; “Biz sizden daha akılsız bir topluluk görmedik. Kavminiz sizi, bu adamın durumunu öğrenesiniz diye gönderdi. Onun yanında oturup, dinlenmeden, sözlerine iyice kanaat getirmeden, siz hemen dininizden ayrılıp onun söylediklerini tasdik ettiniz” Onlar da, Ebû Cehil'in bu sözleri üzerine: “Biz size esenlikler dileriz. Sizin yaptığınız cahilliği, biz size karşı yapamayız. Bizim kanaatlerimiz bize, sizinki ise sizedir. Cahillerin sözüne bakıp da, bize yönelmiş olan hayırdan dönmeyiz” dediler. Bunun üzerine “Bundan önce, kendilerine kitab verdiğimiz nice kimseler vardır ki, onlar buna (Kur’an’a) inandılar. Onlara Kur’an okunduğu zaman: “Buna inandık. Şüphe yok ki, bu Rabbimizden gelen bir hak ve gerçektir. Hakikaten biz bundan önce de, İslâm’ı kabul etmiş kimselerdik!” dediler. İşte bunlara sabır ve sebatlarından dolayı mükâfatları iki kat verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra sarf ederler. Bunlar kötü söz işitince, ondan yüz çevirdiler de: “Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz sizedir. Size selâm olsun. Biz cahillerle ilgilenmeyiz” derler”262 ayetleri nazil oldu.263

Farklı bir rivayette müdahale edilen heyetin Hristiyan bir heyet olduğu ifade edilir. Şöyle ki Hz. Muhammed Mekke’de iken O’nun ismi ve faaliyetleri Habeş’te kendilerine uluşan Hıristiyanlardan yirmi kadar kişi Mekke’ye geldi. O’nu mescitte buldular. Mescide yakın bir yerde ikamet edip Kâbenin etrafında oturanlardan kendisini soruşturup hakkında bilgi edinmek istediklerini anlayan Hz. Peygamber onlara Kur’an okudu ve Allah’a inanmaya davet etti. Kur’an’ı duyunca gözleri yaşla doldu, Allah’a iman ettiler, Hz. Muhammed’i tasdik ettiler. Hz. Peygamber’in İncil’de vasıflandığı şekilde özellikleri üzerinde taşıdığını gördüler.

Hz. Peygamberin yanından ayrılırlarken Ebû Cehil yanında bir gurupla gelip onlara: “Allah’ın kendilerini başarısızlığa uğrattığı grup! Sizi buraya gönderen

261 Kurtubî, Tefsir, C. XVI, s. 293. 262 Kasas Sûresi, 28/52-55.

263 Kurtubî, Tefsir, C. XVI, s. 294; Muhammed Ali es-Sâbunî, Muhtasar-ı Tefsîr-i İbn Kesîr, C. III, Beyrut, 1981,

70

dindaşlarınız bu adamın işini onlar için öğrenesiniz ve yok edesiniz diye gönderdiler. Siz ise kendi dininizden dönünceye kadar tatmin olmadınız o kadar ki onun söylediklerini tasdik eder hale geldiniz he! Sizden daha ahmak bir topluluk görmedik” dedi. Buna benzer sözlerle Ebû Cehil ve yanındakiler onları etkilemeye çalıştılar.

Onlar cevaben: “Size selam olsun. Biz sizin gibi cahil olmayacağız. Bizim inandığımız bizim, sizin inandığınız sizin olsun. Kendimizi hayırdan alıkoymayız” dediler.

Bu olay üzerine “Bundan önce, kendilerine kitab verdiğimiz nice kimseler vardır ki, onlar buna (Kur’an’a) inandılar. Onlara Kur’an okunduğu zaman: “Buna inandık. Şüphe yok ki, bu Rabbimizden gelen bir hak ve gerçektir. Hakikaten biz bundan önce de, İslâm’ı kabul etmiş kimselerdik!” dediler. İşte bunlara sabır ve sebatlarından dolayı mükâfatları iki kat verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayra sarf ederler. Bunlar kötü söz işitince, ondan yüz çevirdiler de: “Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz sizedir. Size selâm olsun. Biz cahillerle ilgilenmeyiz” derler.264 ayetleri nazil oldu. Bu kişilerin

Necrandan geldiği de söylenmiştir.265

Bu iki olayda ufak tefek lafız farklılıkları olmakla beraber gerek konunun işlenişi gerekse aynı ayetlerin sebeb-i nuzûlü olarak zikredilişinden dolayı aynı olay olma ihtimali söz konusudur. Şamî’nin, “Sübülü’l-Hüda ve’r-Reşâd fî Sîrati Hayri’l- İbad” adlı eserinde şöyle bir bilgi de verilir: İbni İshâk der ki: İbn Şihâb ez-Zühri’ye bu ayetlerin kim hakkında nazil olduklarını sordum. Bana: “Âlimlerimizden ve hocalarımızdan bu ayetlerin Necaşi ve ashabı hakkında indiğini sürekli duyardım” dedi. Sanki bu olayın Hıristiyanlarla ilgili olanın asıl rivayet olabileceğini Maide Suresi’nin 82. ayeti “İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da “Biz Hristiyanlarız” diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar” ispatlar gibidir.

264 Kasas Sûresi, 28/52-55, a.g.m, s. 391. 265 Şamî, a.g.e, C.II, s. 554.

71

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

EBÛ CEHİL’İN MÜŞRİKLERLE ORTAK FAALİYETLERİ

Ebû Cehil, kendisininde için de yer aldığı Dârü’n-Nedve üyesi arkadaşlarıyla birlikte Resûl-i Ekrem’in davetine başından beri karşı çıkmış ve Müslümanlar aleyhinde hazırlanan bütün komplolarda yer almıştır.266 Hz. Muhammed’i bizzat

öldürmeye kalkışması,267 kendi gücü yetmediği durumlarda diğer müşriklerden veya

kendi adamlarından veya Mekke’deki zayıf karakterli şahsiyetsiz insanlardan faydalanarak zarar vermeye kalkışması, Müslüman olan birilerini duyduğu zaman rahatsız olması ve onun üstüne bütün gücüyle gitmesi bu hususta ilk akla gelen örneklerdir. Müşriklerin yaptığı Hz. Muhammed aleyhindeki bütün müzakerelere katılmıştır. Her fırsatta Allah Rasûlüne dil uzatmış ancak mucize eseri olarak el kaldıramamıştır.268

Siyasî nüfuz ve ticarî servetinden güç alan Ebû Cehil ve müşrikler hayatları boyunca İslâmiyet aleyhinde çalışmış, insanların Müslüman olmasını engellemek, Müslüman olanları da inançlarından vazgeçirmek için gayret etmişlerdir. Müslümanların toplum içindeki statüsüne göre farklı stratejiler geliştirmişlerdir. Mesela İslâmiyet’i kabul eden kişi toplumda itibarlı biri ise ona saygınlığını yitireceğini söyleyerek, ticaretle uğraşıyorsa onu iflas ettirmekle tehdit ederek İslâm’ı kabulünü engellemeye, İslam’ı seçen kişi toplumun köle, fakir, güçsüz kimselerinden ise döverek İslâm’dan döndürmeye çalışmışlardır. Nitekim ilk Müslümanlardan Ammâr b. Yâsir ile annesine, babasına ve daha birçok Müslümana İslâmiyet’i kabul ettikleri için çok ağır işkenceler yapmışlar; Ammâr’ın annesi Sümeyye’yi şehit etmişlerdir.269

Ebû Cehil ve müşrikler, Mekke’ye gelen yabancılara karşı son derece merhametsiz davranırlardı. Bir defasında, malını satmak için Mekke’ye gelen Zübeyd kabilesine mensup bir tüccarın malına Ebû Cehil düşük fiyat biçti. Diğer müşrikler ondan daha fazla fiyat vermediler. Zor durumda kalan tüccar Hz.

266 Kapar, a.g.m, C. X, s. 119; Buhl, a.g.m, C. IV, s. 15.

267 İbn Hişâm, es-Sîre, C. I, s. 319; Ebû Nuaym, Delâil, C. I, s. 205-206; el-Beyhakî, Delâil, C. II, s. 1 90, ez-

Zehebî, Târihu’l-İslâm, s. 153-154.

268 Buhl, a.g.m, C. IV, s. 15. 269 Hamidullah, a.g.e, C. I, s. 112.

72

Peygamber’e giderek durumunu anlattı ve onun sayesinde malını değeriyle sattı. Ebû Cehil bunu duyunca Hz. Peygamberin evine gidip kendisiyle kavga etti.270

Kur’an âyetlerini yalanlayan, Resûl-i Ekrem’in halkı İslâm’a davet etmesine mâni olan Ebû Cehil ile on bir müşrik arkadaşı, halkın hac mevsiminde O’nunla görüşmesini engellemek ve onları iman etmekten vazgeçirmek için aralarında iş bölümü yaparak Mekke’nin girişlerini kontrol altına almışlardı.271

Hicretten birkaç yıl önce Benî Mahzum’un reisliğine getirilen Ebü Cehil, müşrik arkadaşlarından aldığı güç ile Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara her fırsatta sözlü ve fiilî saldırıda bulunmuş, Müslümanlara karşı başlatılan boykotla onların Ebû Tâlib mahallesinde üç yıl boyunca tecrit edilmesine önderlik etmiş, dışarıdan yapılmak istenen yardımlara da engel olmuştur.272 Boykotun kaldırılması onun

rızasının hilafına gerçekleşmiştir.273 Resûlullah’ın Medine’ye hicretine mâni olmak

için Dârü’n-Nedve’de yapılan toplantıda, onun her kabileden seçilecek gençler tarafından öldürülmesini teklif ederek müşrik arkadaşlarına akıl hocalığı yapan ve hicret gecesi Hz. Muhammed’in evinin muhasara altına alınarak öldürülmesini planlayan da yine Ebû Cehil’dir.274

1. EBÛ CEHİL VE MÜŞRİKLERİN GİZLİCE KUR’ÂN-I KERÎM DİNLEMESİ

Bir gece; Ebû Süfyan Sahr b. Harb, Ebû Cehil Amr b. Hişam ve Ahnes b. Şerik, birbirlerine haber vermeksizin, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i geceleyin evinde namaz kılarken okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek için gittiler. Bir köşeye saklandılar ama hiçbirinin diğerinden haberi yoktu.275 Bunlar, geceyi Hz.

Peygamberin okuduğu Kur’an’ı dinleyerek geçirdiler. Tan yeri ağarırken evlerine giderken birbirlerine rastladılar. Hepsi de olanı biteni anlamıştı. Bir daha yapmamak üzere birbirlerine söz vererek ayrıldılar. Ayrılırken de “Bir daha buraya gelmeyelim! Eğer bizi hafif akıllılarımızdan herhangi birisi görürse, muhakkak onun kalbine

270 Şamî, a.g.e, C. II, s. 552-553; Hamidullah, a.g.m, s. 213.

271 ez-Zehebî, Târîhu’l-İslâm, C.II, s. 179; Hamidullah, a.g.e, C. I, s. 50 272 Kapar, a.g.m, C. X, s. 119.

273 Buhl, a.g.m, C.IV, s.15.

274 Kapar, a.g.m, C. X, s. 117; Buhl, a.g.m, C. IV, s. 15.

73

şüphe düşürmüş oluruz!” dediler. Bu hal üç gece devam etti. Bir daha buraya gelmeyeceklerine dair birbirleriyle yeminleştiler.

Ahnes b. Şerik, sabaha çıkınca, sopasını eline aldı. Ebû Süfyan’ın evine kadar gidip, içeri daldı: “Ey Eba’l-Hanzale! Muhammed’den dinlediğin şey hakkında ne dersin?” dedi. Ebû Süfyan: “Ey Eba’l-Sa’lebe! Vallahi, ben ondan mânâsını bildiğim ve anlatılmak istenileni anladığım şeyler de işittim; mânâsını bilmediğim ve anlatılmak istenileni anlayamadığım şeyler de işittim!” dedi. Ahnes b. Şerik: “Ben de öyle!” dedi. Ebû Süfyan’ın yanından ayrılıp Ebû Cehil’in evine vardı. Ona: “Ey Ebâ’l-Hakem! Muhammed’den dinlediğin şey hakkında ne dersin?” diye sordu. Ebû Cehil: “Ondan ne işitmişim olabilirim ki?” dedi. Ebû Cehil aslında ne düşündüğünü değil nasıl düşünmesi gerektiğini planlıyordu ve şöyle diyordu: “Biz ve Abdimenafoğulları, şan ve şeref hususunda şimdiye kadar hep çekiştik durduk: Onlar halka yemek yedirdiler, biz de yemek yedirdik. Onlar arabuluculuk ederek diyet yüklendiler, biz de arabuluculuk ederek diyet yüklendik. Onlar halka bağışta bulundular, biz de bağışta bulunduk. Onlarla, kulak kulağa giden iki yarış atı durumuna gelince, onlar: “İşte, bizden, kendisine gökten vahiy gelen bir peygamber de var!” dediler. Biz bunun dengini nereden bulup onlara ulaşacağız? Vallahi, biz hiçbir zaman ona inanmayız ve onu tasdik etmeyiz!” dedi. Bunun üzerine Ahnes ayağa kalktı ve Ebû Cehil’i kendi haline bıraktı.276

Ahnes b. Şerik de Ebû Cehil’in iflah olmayacak bir düşman olduğunu anlamıştı. Çünkü Ebû Cehil bu ifadeleriyle aklıyla, gönlüyle değil kabile asabiyetiyle hareket ettiğini açığa vuruyordu. Ebû Cehil bu tavrı sayesinde başka birşeyi de hedefliyordu. Eğer gerçek düşüncesini söylemiş olsa Ahnes b. Şerik’i de kaybetme ihtimali de vardı. Ahnes’e beklediği cevabı değil de hiç beklemediği bir cevap vererek onun aklını bulandırıyordu.

2. EBÛ CEHİL VE MÜŞRİKLERİN VELİD B. MUGÎRE’YE