• Sonuç bulunamadı

Eğitim Hukuku Bağlamında Çocuk Hakları Eğitimi

Eğitim hukuku çerçevesinde ele alınabilecek konu alanlarından bir tanesi, eğitim süreçlerinde yer alan kişilerin hakları, özgürlük alanları ve sorumlulukları konusunda bilinçlendirilmelerine yönelik yürütülecek eğitim faaliyetleri ve bu faaliyetlerin ulusal ve uluslararası hukuka uygunluğu konusudur. Bu noktada, Kelsen tarafından ortaya konan ‘‘normlar hiyerarşisi’’ incelendiğinde, bir ülke tarafından uluslararası hukuk alanında taraf olunan andlaşma ve sözleşmelerinin, ulusal hukuk içerisinde bulunan yasalardan bir üst derecede bağlayıcı olabildikleri görülmekledir. Bu noktada, BM Genel Kurulu’nda 1989 tarihinde kabul edilen ve ülkemizin de taraf olduğu3

Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesi’nin çocuk refahı, çocuk hakları ve çocuk haklarının gelişimi konularında en üst derecede bağlayıcılığa sahip evrensel sözleşmelerden bir tanesi olduğu görülmektedir. Çiçek Sağlam (2009) tarafından BM Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesi, uluslararası hukukta çocuk haklarının tanınması ve korunmasına ilişkin en kapsamlı düzenlemeyi içeren metin olarak tarif edilmiştir. Ballar (1998), Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, pek çok kesim tarafından çocukların ‘‘Magna Carta4’sı’’ ya da ‘‘İnsan Hakları Bildirgesi’’ olarak

nitelendirildiğini belirterek, on sekiz yaşından küçük herhangi bir kişinin bireysel haklarını ayrıntıları ile işleyen elli dört maddelik bir sözleşme olduğunu ifade etmiştir. Bu noktada, ülkemiz içerisinde de çocuklar ve çocuk hakları ile ilişkili ortaya konabilecek bütün eylemlerde, koruma faaliyetlerinde, eğitim sistemi içerisinde yer alan tüm faaliyetlerde ve politika çalışmalarında, hukukî bağlayıcılığı ile birlikte temel yol haritasının Çocuk

3

Türkiye Cumhuriyeti, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 17., 29. ve 30. maddeleri hükümlerini T.C. Anayasası ve Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama hakkını saklı tutmuş ve bu maddelere çekince koymuş bulunmaktadır.

40

Haklarına Dair Sözleşme’nin ortaya koyduğu çizgi üzerine olacağı/olması gerektiği ifade edilebilir.

Çocuk hakları ve çocuk haklarının gelişimi konusunda dünyada en kapsamlı içeriğe ve bağlayıcılığa sahip olan ve uluslararası alanda kabulü ve geçerliği en üst düzeyde olan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, eğitim sistemlerine de çocuk hakları ve bu hakların gelişimi doğrultusunda yön veren 42. maddesinde5, sözleşmeyi imzalayan taraf devletlerin,

Sözleşmede yer alan ilkelerin ve hükümlerin etkili yöntemler ile ve uygun bir şekilde yetişkinlere ve çocuklara yaygın bir şekilde öğretilmesi sorumluluğunun yerine getirmeyi taahhüt ettikleri ifadesine yer verildiği görülmektedir.

İlgili maddeden anlaşılmaktadır ki Sözleşme ’ye taraf olan devletler, çocuk haklarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacı doğrultusunda, Sözleşme içeriğini ve Sözleşmede yer alan çocuk haklarına dair bütün konuları yetişkin insanlara ve on sekiz yaşından küçük olarak çocuklara uygun yöntemlerle ve etkili araçlarla öğretme yükümlülüğünü kabul etmiş bulunmaktadırlar. Ayrıca Çallı (2009) tarafından, Sözleşme’nin 29. maddesi ile devletlerin, çocuğun kişiliğinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesini, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı duyarak anlayış, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla yetiştirilmesini ve özgür bir toplumda etkin bir yaşantıya sorumluluk üstlenecek biçimde hazırlanması gerektiğini kabul ettikleri belirtilmiştir. Bu noktada insan haklarına ve temel özgürlüklere saygılı bir anlayışın bireylere kazandırılabilmesinin ancak, Sözleşme gereğince çocuklara ve yetişkinlere çocuk haklarına yönelik eğitimlerin erken yaşlardan itibaren ve etkili araçlarla sunulması ile mümkün olabileceği söylenebilir. Hareket (2015) Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesi’nin, evrensel standartlara sahip, dünya çocuklarının haklarını gözeten, Sözleşmeyi imzalayan devletlere de ciddi sorumluluklar getiren iradeli ve geniş bir çerçeveye sahip olduğunu ifade etmiştir. Merey (2016) ise, Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesi’nin, uluslararası anlamda üzerinde mutabakatın sağlandığı ve ortaya koyduğu standartlar ve yükümlülükler açısından pazarlığa müsaade etmeyen bir yapıya sahip bir sözleşme olduğunu belirtmiştir. Bu noktada Topsakal (2016), eğitim sisteminde devletin, kamu ve özel kurum ve kuruluşların, ailelerin, bireylerin uyması ve uygulaması gereken kuralların bütünü şeklinde eğitim hukukuna ilişkin ortaya koyduğu açıklama, aynı zamanda çocuk hakları eğitiminin, devlet çatısı altında, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar

5

42. Madde: Taraf devletler, Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler kadar çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt ederler.

41

tarafından bütün ülke vatandaşlarına sunulması gereken, eğitim hukuku bağlamında da ele alınabilecek bir sorumluluk olduğu biçiminde yorumlanabilir. Benzer şekilde Merey (2016), Evrensel Sözleşme’nin sözleşemeye taraf olan devletlere, çocuklara sahip oldukları hakların öğretilmesi konusunda yükümlülük altına soktuğunu ifade etmiştir. Çağlar (2009), 1989 yılında kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, tüm dünya çocuklarının eğitiminde gözetilmesi gereken amaç ve ilkeleri kapsamlı bir biçimde ortaya koyduğunu belirtmiştir. Karaman Kepenekçi ve Taşkın (2017), MEB’e bağlı eğitim kurumlarında öğrenimlerini sürdüren öğrencilerin, Evrensel Sözleşme çerçevesinde çocuk statüsünde kabul edildiklerini ifade ederek, çocuk olarak bütün öğrencilerin her vatandaş tarafından bilinmesi gereken temel hukuk konularında bilinçlendirilmeleri ve çocuk hakları konusunda eğitim almaları gerektiğine dikkat çekmişlerdir. Aynı doğrultuda Karaman Kepenekçi (2004) okul yöneticilerinin, öğretmenlerin, velilerin ve öğrencilerin sahip oldukları hakları ve yetkileri kullanabilmeleri ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri noktasında, kendileri ile ilgili eğitim mevzuatında yer alan hükümlere ilişkin yeterli bilince sahip olmalarının gerekli olduğu belirtilmiştir. Yine Karaman Kepenekçi ve Taşkın (2016) tarafından gerçekleştirilen araştırmada, lisans veya lisansüstü eğitim süreçlerinin birinde, çocuk hakları kapsamında bir ders almış okul müdürlerinin bu dersi almayan idarecilere göre velayet hakkı ve bu hakkın kullanımı noktasında doğan sorunlara ilişkin daha fazla bilgi sahibi olmalarının ön görüldüğü ifade edilmiştir.

Bununla birlikte, ulusal ve uluslararası yasal dayanaklar ile şekillendirilen eğitim sistemlerinde gerçekleştirilen bütün eğitim faaliyetlerinin içeriği, kalitesi ve başka kriterler açısından istenilen biçimde bireylere sunulmasının her zaman mümkün olamayabileceği veya bunun zaman gerektiren yoğun çalışma süreçlerine işaret edebileceği geçeği hâlihazırda birçok ülkenin eğitim sisteminde gözlenebilen bir durumdur. Çağlar (2009), eğitim hakkı ve bu çerçevede ele alınabilecek eğitim faaliyetlerinin, devletler tarafından uluslararası sözleşmelerdeki kabul görmüş hali ile iç hukuk kurallarına yansıtmalarının ve bu konudaki çalışmalarını yasal zemine oturtmalarının bu hakkın yaşam bulması ve korunması noktasında tam olarak yeterli olamayabileceğine dikkat çekmiştir.

Bu noktada ulusal ve uluslararası hukuktaki bağlayıcılığı göz önüne alındığında Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesi’nin eğitim süreçlerinin ana unsurlarından olan idarecilerin, öğretmenlerin, çocukların ve ebeveynlerin çocuk hakları, çocuk haklarının gelişimi ve bu hakların her ortamda korunması konularında bilinçlendirilmelerinin gerekliliğini, önemini

42

ve yasal sorumluluğunu Sözleşme ’ye taraf devletler açısından net bir biçimde ortaya koyduğu görülmektedir.

Buradan hareketle araştırmada, dördüncü sınıf düzeyinde öğrenim gören çocuklara yönelik olarak çocuk haklarına ilişkin algı ve farkındalık durumlarının geliştirilmesi amacıyla BM Çocuk Hakları Bildirgesi’ne6

uygun olarak tasarlanmış hikâye serisinin öğretim aracı olarak kullanıldığı bir çocuk hakları eğitimi eylem planı gerçekleştirilmiştir. BM Çocuk Hakları Bildirgesi maddeleri incelendiğinde ise, bu bildirgeden önce çocuk haklarının geliştirilmesi ve korunmasına yönelik olarak hazırlanmış uluslararası metinlerin kapsamlı bir modelinin olduğu ve diğer bildirgeler ile kıyaslandığında, çocuk haklarına ilişkin daha geniş bir perspektifi ortaya koymuş olduğu görülmektedir. Bildirgede yer alan on madde, Akyüz (2012) tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:

1. Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasî, sosyal sınıf ayrımı yapılmaksızın yararlanmalıdır. 2. Çocuk özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel,

zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurlu biçimde yetişmesi sağlanmalıdır.

3. Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır. 4. Çocuk sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için

kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve koruma sağlanmalıdır.

5. Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.

6. Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Çocuk anne ve babasının bakım ve sorumluluğu altında her durumda sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.

6 Birleşmiş Milletler Örgütünün kurulması ile birlikte çocukların korunması sorunlarını ele almak üzere kurulan Sosyal Sorunlar Meclisi 1950 yılında gerçekleştirdiği bir toplantıda Cenevre Bildirgesi’nin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi esaslarına göre yeniden düzenlenmesini kararlaştırmış ve 20 Kasım 1959 yılında BM Genel Kurulu hazırlanan bildirge tasarısını kabul etmiştir. (geniş bilgi için bknz). Akyüz, .E. (2012). Çocuk hukuk, çocukların hakları ve korunması. Ankara: Pegem

43

7. Çocuğa genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücünü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğunu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenindir. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.

8. Çocuk her koşulda ilk koruma ve yardım gören olmalıdır.

9. Çocuk her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır.

10. Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunmalıdır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.’’