• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1 Bilişsel Yetenekler

2.3. Dil Gelişim

2.3.2. Dili Oluşturan Sistemler

Doğumla birlikte başlayan dil gelişimi özellikle okul öncesi dönemde hızlı ve düzenli bir gelişim göstererek çocukların okula başladıkları ilk yıllarda dili oldukça iyi bir şekilde kullanabildikleri bir seviyeye ulaşmaktadır. Çocukların dil gelişimi üzerine yapılan araştırmalarda, çocuğun kendine ait bir dil sisteminin olduğu tespit edilmiştir. Dili oluşturan bu sistemler; dilin anlam bilgisi (semantik), ses bilgisi (fonoloji), biçim bilgisi (morfoloji) söz dizim / dizin bilgisi (sentaks) ve edim bilgisi / kullanım bilgisi (pragmatik) ana katmanları olarak kurallı sistemler ve alt alanlar halinde tanımlamaktadır. Her bileşen, dilbiliminde kendi alt disiplinini doğurmaktadır. Bu

bileşenler birbirinden ayrı betimlenmiş olsa da birbiriyle çok bağlantılı, girişik tek bir sistem olarak algılanmaktadır (Capone, 2010: 4; Kandır, Can Yaşar, İnal, Yazıcı, Ceylan, Çalışandemir, Özbey ve Uyanık, 2012: 6; Krogh ve Slentz, 2008: 50-51; Topbaş, 2005b: 21; Yılmaz, 2009: 65).

Ses Bilgisi (Fonoloji / Phonology): Ses bilgisi, bir dildeki konuşma seslerinin (fonemlerin) bir araya gelerek anlamlı parçalar oluşturmasını ve bu oluşum süreci ile ilgili dizisel ve dizimsel ilişkileri ve kuralları incelemektedir (Bee ve Boyd, 2009: 468; Capone, 2010: 3).

Çocuklar, çevreyle iletişim kurmak, ihtiyaçlarını ve duyguları ifade etmek için konuşma seslerini çıkarmaya çabalamaktadır. Bu çabalama sonucunda çocuklarda ses bilgisi aşamalı olarak gelişmektedir. Çocuklar sesleri çıkarmayı yavaş yavaş öğrenmekte ve her bir sesin çıkarılması vücudun konuşma ile sorumlu organlarının karmaşık manipülasyonu sonucu gerçekleşmektedir. Çocukların konuşmaya başlaması için sadece sesleri çıkarması yeterli değildir. Sesleri sıra ile bağlama ve birleştirme ile ilgili bir dizi karmaşık kuralı öğrenmesi sonucunda sözcükleri söyleme ve kendini ifade etme becerilerini göstermektedir (Öztürk, 2013: 269)

Chomsky’e göre dil gelişimi ve öğrenimine donanımlı olarak dünyaya gelen çocuklar doğdukları andan itibaren çevrelerindeki sesleri algılamaya, sesler çıkarmaya ve içinde yaşadıkları toplumda konuşulan dilin temel yapısını kazanmaya başlamaktadır (Akt. Maviş, 2005: 35).

Bu süreçte ses bilgisi gelişimi, konuşma dilinin gelişimin dört ana evresinin içinde incelenmektedir. (Kandır ve diğerleri, 2012: 6; Topbaş, 2005c: 73). Bunlar;

Söz öncesi iletişim evresi (0-12 ay), Sözcük öğrenme evresi (12-24 ay), Kural öğrenme evresi (24 ay- 5 yaş),

Söz öncesi iletişim evresi: Söz öncesi iletişim evresi doğumdan bir yaşına kadar

olan süreci kapsamaktadır ve bu dönem kendi içerisinde, sesleme (ağlama), gığıldama, genişletme (ses oyunları), mırıldanma, çeşitlendirilmiş mırıldanma olmak üzere beş ayrı evreden oluşmaktadır (Kandır ve diğerleri, 2012: 6).

Sesleme evresi (0-2 ay): Çocuğun dünyaya gelir gelmez çıkardığı ilk sesli eğlem

ağlamadır. Bu evrede çıkarılan sesler ağlama, hapşırma, öksürme gibi refleksif, yani istem dışıdır. İlk üç haftadan sonra çıkarılan seslerin perdesi, uzunluğu, aradaki duraklamaların sayısı değişmeye başlamakta ve bebek acıkma, susama gibi fiziksel ve korkma gibi duygusal durumunu farklı ağlama sesi çıkararak ifade etmeye çalışmaktadır. Bebeklerin bu iletişim sistemine karşılık olarak yetişkinler de dokunma, konuşma, gülümseme gibi yüz ifadeleri ile onlara dönüt vermektedirler (Bee ve Boyd, 2009: 434; Hoff, 2005: 97; Jackman, 2012: 82).

Gığıldama evresi (3-4 ay): Bebekler bu evrede rahatlarının yerinde olduğu ve

mutlu oldukları anlarda gülümsemeye ve “o,a,u,ı” gibi artdamaksal ve “g, k” gibi ağzın gerisinden çıkarılan yumuşak damak ve gırtlak seslerini ve ünlü ünsüz sıralamalarını andıran sesler çıkartmaktadırlar (Bee ve Boyd, 2009: 434; Herschensohn, 2007: 33; Jackman, 2012: 82; Tümkaya, 2010: 32).

Genişletme (ses oyunları) evresi (4-6 aylar): Bebekler bu evrede “b, p, m”

dudaksıl seslerini çıkarmaktadır. Bu seslerle yüksek perdeli sıralamalar, tiz veya bas seslemeler yapmaktadırlar. Bu evrenin sonuna doğru (ba), (da) gibi ünsüz-ünlü mırıldanmalarının başladığı görülmektedir (Hoff, 2005: 98).

Mırıldanma evresi (6-9 aylar): Altıncı – yedinci aylarda bebekler “ba ba”, “da

da”, ma ma” gibi ünlü ve ünsüz harflerin birleştirmelerinden oluşan heceli yapıları üreterek mırıldanmaya başlamaktadırlar. “Baba, mamama, gugu” gibi. Bebeklerde “b, m, p, t” seslerini çıkartmaktan oluşan mırıldanmalar, evrensel bir özellik taşımaktadır. Bu süreçte mırıldanmalar ailenin ana dilinden etkilenmeye başlayarak, yetişkin konuşmasına benzeyen durak, vurgu ve akustik özellikler içermeye başlamaktadır (Bee ve Boyd, 2009: 434; Jackman, 2012: 83).

Çeşitlendirilmiş mırıldanma evresi (9-12 aylar): Bu evrede bebekler “ba ba ba,

ma ma ma” gibi heceleri, ünsüz ve ünlü ses dizinlerini zenginleştirmektedir. Farlı ezgi ve vurgu taşıyan uzun hece dizinleri üretebilmektedir. Yetişkinleri andıran hece uzunlukları, sesletim süreleri ve ünlü ünsüz geçişlerini kullanmaya başlamaktadırlar (Bee ve Boyd, 2009: 435; Jackman, 2012: 83).

Sözcük öğrenme evresi (12-24 ay): Bu evrede bebekler ilk anlamlı sözcüklerini

söylemeye başlamaktadırlar. Konuşmalarında araba, kamyon, traktör gibi araçların tümüne “araba” demesi gibi aşırı genelleme ya da top sözcüğünü sadece topu yukarı atma anlamında kullanarak aşırı kısıtlama yapabilmektedir. Bu dönemde onaltıncı ay civarında yaklaşık olarak 50 sözcüklü bir dağarcığa, yirmidördüncü ay civarında ise 320 sözcüklü bir dağarcığa ulaşmaktadırlar. Bu dönemde çocukların yakın çevreleri ile olan etkileşimleri sözcük öğrenmelerinde etkili olmaktadır. Sesbilgisi açısından ünsüzler, heceler ve vurgu ediniminin temelleri bu dönemde atılmakta ve çocuklar konuşabildiklerinden çok daha fazlasını anlamaktadırlar (Bee ve Boyd, 2009: 437; Herschensohn, 2007: 34-35; Jackman, 2012: 83).

Kural öğrenme evresi (24 ay-5 yaş): İki – beş yaş arası, çocuklarda sesbilgisel

gelişimin en hızlı olduğu dönemdir. Konuşmanın anlaşılması, ünlü ve ünsüz seslerin doğru telaffuz edilmesi, hecelerin sözcük içerisinde doğru vurgulanması gibi temel becerilerin geliştirildiği ve konuşma becerisinin en üst düzeye çıktığı evredir. Çocukların bu evrenin sonunda yetişkin konuşmasına benzer, kurallı yapılar oluşturarak konuştukları ve sözcük bilgilerinin de oldukça artmış olduğu görülmektedir (Bee ve Boyd, 2009: 450; Jackman, 2012: 84). Topbaş (2004) iki-sekiz yaş arası çocuk grubu üzerinde sesletim ve sesbilgisi bozukluklarının ayırıcı tanısını değerlendirmek üzere uzunlamasına ve kesitsel yöntemle, norma dayalı bir test geliştirmiş ve bu testin geçerlik güvenirlik çalışması ile elde ettiği verilere göre sesbilgisel gelişimin niceliksel ve niteliksel özelliklerini ortaya koymuştur. Buna göre çocukların, beş altı yaşlarına geldiklerinde kompleks sesletim hareketlerini kontrol etme yeteneklerine sahip olduklarını tespit etmiştir (Akt. Topbaş, 2005c: 80).

Ses bilgisel farkındalık ve okur-yazarlık evresi (5 yaş-ergenlik): Bu dönem,

vurgu örüntüleri, dilbilgisi kuralları gibi temel becerileri kazandığı evredir. Dönemin sonunda çocuklar gelişim ve eğitimle birlikte dilbilgisi kurallarına uygun farklı cümleler üretme ve yazmada uzmanlaşmış olmaktadır (Kandır ve diğerleri, 2012:7; Topbaş, 2005c: 77).

Bebeklik döneminde ağlama, öksürme gibi refleksif ve doğal seslerle başlayan sesbilgisi, derece derece gelişmeye devam ederek ve eğitimle desteklenerek, yetişkin konuşma, okuma ve yazma düzeyine ulaşmakta ve birey profesyonel bir biçimde dili kullanma aşamasına ulaşmaktadır.

Biçim Bilgisi (Morfoloji / Morphology): Dildeki kökler, ekler ve bunların

birleşme yolları incelenerek, dilin türeme, çekim özellikleri ve biçim ile ilgili konular üzerinde yapılan çalışmaları incelemektedir (Herschensohn, 2007: 58; Topbaş, 2005c: 77).

Çocuğun ana dilinin özelliklerine göre dilin biçim bilgisini kazandığı yaş dönemi değişim göstermektedir. Aksu Koç ve Slobin (1985), tarafından yapılan araştırmaya göre; Türk çocukları isim ve fillerin kullanımını yirmidört ay civarında kazanmaktadırlar. Onbeş – onsekizinci aylarda çekim eklerini fark ederek tek sözcüklerle birlikte kullanmaya başlamaktadırlar. Zaman eklerinden “-yor” onaltıncı aylarda, gelecek zaman “-ecek, -acak” ve geçmiş zaman “-di” eklerinin kullanımı yirmibirinci aylarda ortaya çıkmaktadır. Çocuklar “-me, -ma” olumsuzluk eklerini ise yirmidört ay civarında kullanmaya başlamaktadırlar. Çocuklar yaklaşık iki buçuk yaşlarında zamirleri anlamaya başlamakta ve üç yaşlarında konuşmalarında kişi zamirlerini kullandıkları görülmektedir. Baykoç Dönmez ve Arı (1992), tarafından yapılan araştırmada ise onbeş – onyedinci aylarda “Ne?” onsekiz – yirminci aylarda “Nerede?” yirmi – yirmiüçüncü aylarda “Kim?” , “Hangi?”, yirmibeş – otuzuncu aylarda “Ne zaman?” soru zarflarını kullanmaya başladıkları görülmektedir (Akt. Yazıcı ve Can Yaşar, 2006: 132-135).

Biçim bilgisinin çocuklardaki gelişim süreci incelendiğinde, çocukların okul öncesi dönemde dili iyi kullanan yetişkinlerle birlikte iletişim içerisinde olması ve dille

ilgili yanlışlarının düzeltilerek konuşmalarının sağlanması, onların dille ilgili deneyimlerinin artmasını ve dilin biçim bilgisini kazanmalarını destekleyecektir.

Söz Dizimi (Dizin Bilgisi / Sentaks / Syntax): Söz dizimi, sözcüklerin

işlevlerine (ad, bağlaç, edat, yüklem) göre anlamlı bir cümle oluşturacak biçimde nasıl sıralandığı ve bunlarla ilgili kuralları incelenmektedir Sözcüklerin cümle içinde örgütlenmeleri, sözcükler arası bağlantılar, cümle türleri, sözcük gruplarının ya da öbeklerinin cümle türlerine göre sıralanmaları gibi kurallar söz dizimi alanının kapsamı içine girmektedir (Eliason ve Jenkins, 2003: 237).

Gelişim ve çocuğun dille ilgili deneyimlerinin artması ile birlikte, bebeklik dönemindeki kısa ve telgrafik konuşmanın yerini daha uzun ve bütün cümleler almaya başlamakta ve çocuklar cümlelerinde bütün öğeleri kullanmaktadır. Sözcük bilgilerinin de artmasıyla birlikte; sıfatlar, zamirler ve edatları cümlelerine eklemeye ve olumsuz, soru ve edilgen yapıları doğru bir şekilde kullanmaya başlamaktadırlar (Öztürk, 2013: 275). Ege, Acarlar ve Güleryüz (1998), tarafından Türkçe kazanımında yaş ve ortalama sözce uzunluğu ilişkisini, 17-59 ay arası 95 çocukla çalışarak inceledikleri araştırmalarında, çocuklarda yaş arttıkça sözce uzunluğunun arttığı sonucuna varmışlardır.

Dildeki söz dizimi kurallarını öğrenen çocuk daha önce karşılaşmadığı cümleleri üreterek diğer bireylerle iletişimini kuvvetlendirmekte, duygu, düşünce ve isteklerini daha rahat ifade etmeye başlamaktadır. Aynı zamanda bu gelişme çocuğun erken okuma yazma becerilerinin gelişimini de etkilemektedir (Ege, 2005: 91).

Anlam Bilgisi (Semantik): Cümle içerisinde kullanılan sözcüklerin içerik

açısından doğru ve uygun kullanımı ile ilgili kuralları ve sözcükler arasındaki anlam ilişkilerini incelemektedir (Krogh ve Slentz, 2008:51). Cümle içerisinde kullanılan sözcüklerin içerik açısından doğru ve uygun kullanımı ile ilgili kurallar ile dilin özel durumlarda en uygun şekilde nasıl kullanıldığı anlam bilimin alanı içerisine girmektedir. Kısaca dili anlam yönünden ele almaktadır (Lust, 2006: 219).

Çocukların dili anlama yeteneği konuşma yeteneğinden çok daha önce gelişmektedir. Çocukların, doğumdan sonraki ağlama, bağırma, hıçkırma gibi refleksif

sesler çıkardıkları söz öncesi dönemde başkalarının seslerine tepki vermeleri, sesbirimleri kazanırken aynı zamanda dilin sözcüklerini öğrenmeye başladıklarının da bir göstergesidir. Çocuklar, altıncı-dokuzuncu ayda ses ile işitmeyi birleştirerek duydukları seslere ritmik vücut hareketleri ile karşılık vermeye başlamaktadırlar. Dokuz-onikinci aylarda ise çocukların sözcük dağarcığında depoladığı ilk 50 sözcük, sözcükler arası anlamsal ve işlevsel kombinasyonların oluşmasında dönüm noktasıdır. Çocuğun sözcük bilgisi arttıkça anlamsal ilişkiler oluşmaya ve gelişmeye başlamaktadır. Çocuklar, sözcük bilgisi, kavram ve kavramların özellikleri ile ilgili bilgileri arttıkça ve çevresel deneyimlerinin artması ile dilin anlam bilgisini edinmektedirler. Çocuklarda anlam bilgisinin gelişimi alıcı ve ifade edici dil becerilerin gelişimini de olumlu yönde etkilemektedir. Bu nedenle anlamsal gelişim yaşam boyu devam etmektedir (Capone, Haynes ve Grohne-Riley, 2010: 197; Herschensohn, 2007: 46; Kandır ve diğerleri, 2012: 9-12; Öztürk, 2013: 271).

Çocukların kitaplardan veya diğer araçlardan elde ettikleri dil ile ilgili deneyimler, çocukların sözcük bilgisi ve anlama bilgisi becerilerini geliştirmektedir. Ayrıca zengin içerikli iyi planlanmış eğitim programları, çocukların anlam bilgisinin buna bağlı olarak okuma-yazma becerilerinin gelişmesine yardımcı olmaktadır (Eliason ve Jenkins, 2003: 236).

Edim Bilgisi (Pragmatics): Dilin hangi ortamda nasıl kullanılacağına, vurgu ve

jestlerin hangi ortamda nasıl kullanıldığına, konuşma sırasında; sıra alma, konuşmayı başlatma ve sürdürmeye dair bilgi kullanımını, kısaca dilin sosyal bağlamda belirli bir amaca yönelik işlevine ve iletişim amacına uygun kullanımına ait bilgileri içermektedir (Capone, 2010: 7; Lust, 2006: 268).

Çocuklar gereksinimlerini, duygularını, isteklerini ifade etmek için dili kullanmayı çok erken yaşlarda öğrenerek ailede, akran grubunda yaşadığı toplumda aktif bir birey haline gelmektedir. Okul öncesi dönemde en belirgin dil gelişimi başkalarını etkilemek için jest, mimik, sözcük ve cümlelerin kullanabilmesidir. Her kültür dilin sosyal kullanımı için belirli kurallara sahiptir ve çocuklar bunların birçoğunu okul öncesi yıllarda kazanmaktadır (Öztürk, 2013: 276). Çocuklar dokuz- onuncu aylarda istek ve taleplerini söyleme, yanıt verme, reddetme gibi edimsel işlevler

için jest ve mimiklerini kullanarak iletişim kurmaktadırlar. İki yaşlarında anne merkezli iletişim kurmaya başlamakta ve daha sonra ise edimsel dil becerilerinde gelişme göstererek dört yaşlarında statü, dinleyici ve cinsiyete göre ustaca dili kullanma becerisini göstermektedirler (Kandır ve diğerleri, 2012: 13).

Çocuklarda edim bilimin geliştirilebilmesi, dili daha iyi kullanan yetişkinler ile çeşitli sosyal bağlamlarda bir araya gelerek dili kullanmalarına bağlıdır. Çocuklar sosyal etkileşim içerisinde dilin edim bilimsel yanını keşfederken, dil kullanımının konuşan kişilerin sosyal geçmişlerine, rollerine ve konuşmanın geçtiği ortama göre değişebildiğini öğrenmektedirler. Bu anlamda çocuk ne zaman konuşacağını veya konuşmayacağını, kiminle, ne zaman, nerede, neyi nasıl konuşacağını öğrenerek konuşmaların sosyal yönü hakkında farkındalıklarını arttırmakta ve konuşmalarını sosyal olarak yönlendirmeye başlamaktadır (Bee ve Boyd, 2009: 454; Krogh ve Slentz, 2008: 51; Topbaş ve Maviş, 2005: 137-138).

Sonuç olarak dili oluşturan sistemler olarak adlandırılan ses bilim, biçim bilim, söz dizimi, anlam bilim ve edim bilim, çocukların dili iyi bir şekilde kullanması ve çevresiyle iletişim kurması için öğrenmeleri gereken en önemli dil bilim unsurlarıdır. Çocukların doğumdan itibaren özellikle okul öncesi dönemde dili iyi kullanan yetişkinlerle bir arada ve iletişim içerisinde olması, dili iyi kullanan eğitimcilerle birlikte dil gelişimi yönünden desteklenmiş eğitim ortamlarında bulunması ve eğitim etkinliklerine katılması onların dili başarılı bir şekilde anlayan ve kullanan bireyler olmalarını sağlayacaktır.