• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1 Bilişsel Yetenekler

2.3. Dil Gelişim

2.3.4. Alıcı ve İfade Edici Dil Beceriler

Okul öncesi dönemde dil becerilerinin gelişimi, sözlü dili anlama, kendini sözcüklerle ifade etme ve sözlü ya da yazılı olmayan sosyal iletişim ve pratiklerini anlama becerilerini içermektedir. Bu açıdan dil, anlama ve anlatma becerilerinin altında kazanılış sırasına göre “dinleme, konuşma, okuma ve yazma ”dan meydana gelmektedir. Dinleme ve okuma, anlamaya yönelik dil becerilerini (receptive language skills); konuşma ve yazma ise anlatmaya yönelik dil becerilerini (expressive language skills) oluşturmaktadır (Gordon ve Browne, 2011: 429; Heffelfinger ve Mrakotsky, 2006: 51;Kandır ve diğerleri, 2012: 21).

Çocuklar duygu ve düşüncelerini konuşma ve yazma becerilerini kullanarak ifade etmektedir. Okuma ve dinleme becerileri ise konuşma ve yazma becerisi ile iç içe geçmiş ve birbirini, destekleyen beceri alanları olarak ortaya çıkmaktadır. Okul öncesi dönemde etkin bir şekilde dinleme ve konuşma becerisine sahip olan çocuklar okuma ve yazma becerilerini kullanmada da başarılı olmaktadırlar. Bu durum çocuğun sosyal becerilerinin gelişmesine katkıda bulunmakla birlikte aynı zamanda akademik becerilerinin de gelişmesini sağlamaktadır (Eliason ve Jenkins, 2003: 249-252).

2.3.4.1. Alıcı Dil Becerileri

Alıcı dil becerileri, dilin ortaya koyduğu seslerin, soyut ve somut sözcüklerin anlaşılması ve yorumlanabilmesini ve dil bilgisi kurallarını anlama, algıladıklarını uygulama, eşleştirme ve sentezleme yeteneklerini kapsamaktadır. Dil gelişiminin temelini oluşturan dinleme ve okuma becerileri alıcı dil becerisinin kapsamı içerisinde yer almaktadır (Ezell ve Justice, 2005: 64).

Dinleme becerisi: Çocukların kazandığı ilk becerilerden biri olan dinleme

becerisi, doğum öncesi dönemde işitme organlarının gelişmesiyle başlamakta ve okul öncesi dönemde dinleme eğitimi ile geliştirilerek, yaşam boyu devam etmektedir. Yeni doğan bebeğin doğumdan itibaren anne-babasının seslerini tanıyabilmesi, bebeklerin dil anladıklarını değil, sadece ses algısını ve sosyal farkındalıklarını göstermektedir. Dil gelişiminde; sözcükleri anlama yetisinin sözcükleri kullanma yetisinden önce geliştiği görülmesine rağmen, anlama yetisinin artması sözcükleri kullanma yetisi ile birlikte gelişim göstermektedir. Çocukların tek sözcükleri anlaması yaklaşık 8-10. aylarda başlamakta ve 6-12. aylarda belleklerindeki sözcük bilgisinin artması ile artış göstermektedir. İki üç sözcüklü tümceleri söylemelerinden ve arkasından uzun cümle kurmalarından önce çocuklar bunların anlamlarını kavrayabilmektedirler. Dilbilgisi ve sözdiziminin idrak edilmesi ise üç yıldan dört yıla uzanan bir zaman diliminde gerçekleşmektedir. Sosyal dil yeteneklerinin gelişimi yalnızca temel dil yeteneklerinin değil, aynı zamanda sosyal ve bilişsel yeteneklerin de gelişimini gerektirmektedir (Heffelfinger ve Mrakotsky, 2006: 52).

Çocuklar dinleme becerisini kazandıklarında ve dinlediklerini anlamaya başladıklarında alıcı dil becerileri gelişmeye başlamaktadır. Bu beceri sayesinde çocuklar, yönergeleri anlamakta, sorulara yanıt vermekte, bir olayın aşamalarını takip edebilmekte ve ilişkilerde kendisinin ve başkalarının davranışlarının sonuçlarını öngörebilmektedirler (Levey, 2011: 4).

Okul öncesi dönemde ailede ve eğitim kurumunda çocukların daha iyi dinlemeye yöneltecek becerilerin geliştirilmesine dayalı olan dinleme eğitiminin çocuklara verilmesi ve çocukların aktif dinleme yapan anne-baba ve öğretmene sahip olması onların dinleme becerilerinin gelişmesini sağlamaktadır. Alıcı dil becerisinin

gelişmesi; çocukların sesleri, sözcükleri, vurguları ve tonlamaları anlamalarını ve yanıt verme konusunda uzmanlaşmaya başlamasını, dinlediklerine odaklanarak bütünü algılamaları ve anlamalarını desteklemektedir (Eliason ve Jenkins, 2003: 249; Wortham, 2006: 220).

Okuma becerisi: Okuma becerisi, “motor ve bilişsel becerilerin arasında aktif ve

etkili iletişim kurarak görsel sembolleri sözlü veya sözsüz olarak ses dizelerine çevirme ve yazıdan anlam çıkarma süreci” olarak tanımlanmaktadır (Caplovitz, 2005: 3).

Okuma becerisi, dil becerileri arasında çocuk tarafından dinleme ve konuşma becerilerinin ardından üçüncü sırada kazanılan beceridir. Okuma becerisinin temelleri okul öncesi dönemde atılmaya başlanmaktadır. Çocukların okumaya başlamadan önce, görsel ve işitsel algıya dayalı sayısız deneyime sahip olmaları ve okumayla ilgili olarak ne ve neden okuduğunu öğrenmeleri gerekmektedir (Eliason ve Jenkins, 2003: 252).

Okul öncesi dönemde çocuklara kazandırılmaya çalışılan okuma becerisine ve çocukların ilkokula başlamasıyla birlikte başlayan okuma öğretimine önem verilmesi okuma davranışının kalıcı olması, okuduğunu anlama ve yorumlayabilme becerisinin geliştirilebilmesi için gereklidir. Çocukların okumayı öğrenmeleri ile farklı alanlara ait yazıları okuması sözcük dağarcığının gelişmesini sağlamaktadır. Buna bağlı olarak çocuklar okuduğunu daha iyi anlamakta, konuşurken farklı sözcükler kullanabilmekte ve daha karmaşık cümleler oluşturabilmektedir. Bast ve Reitsma (1998), alıcı sözcük bilgisi ölçeğini genel dil becerisinin göstergesi kabul ederek yaptıkları uzunlamasına araştırmalarında, okuduğunu anlama becerisinde sözcük bilgisinin önemli olduğunu belirtmişlerdir (Akt. Protopapas, 2007: 170). Ayrıca, okuma becerisinin erken dönemde kazanılması, çocukların ortaöğretim ve yükseköğretim yıllarında akademik, sosyal ve kişisel yönden başarılı olmalarını da etkilemektedir (Akyol, 2005: 4; Güneyli, 2007: 20).

Okul öncesi eğitim kurumlarında ve ev ortamında; çocuklara dili daha sık kullanacakları ortamların sağlanması, çocukların zevk ve memnuniyet duyacakları diyalogların oluşturulması, yeni zengin ses kaynaklarını duyabilecekleri fırsatların sağlanması, farklı özellikte yazılı materyallerin sunulması, parmak oyunları oynama, şiir, tekerleme söyleme, öykü anlatma, okuma, dinleme, tamamlama ve oluşturma

çalışmalarının yapılması, çocukların sözcük dağarcıklarını geliştirecek dil oyunlarının oynanması, farklı yerlere gezilerin düzenlenmesi ve bu ortamlardaki farklı seslere çocukların dikkatlerinin çekilmesi, çocukların bu etkinliklere aktif katılımının sağlanması ve önceki bilgileri ile bu deneyimlerinin ilişkilendirilmesinin sağlanması çocukların dinleme ve okuma becerilerini destekleyerek alıcı dil becerilerinin gelişmesini sağlamaktadır (Eliason ve Jenkins, 2003: 250-251; Ezell ve Justice, 2005: 54; Wortham, 2006: 220).

2.3.4.2. İfade Edici Dil Becerileri

İfade edici dil becerisi; çeşitli sesleri üretme, sesleri bir araya getirerek sözcük ve cümleler oluşturabilme ve doğru gramatik dil örüntülerini kullanarak, istek, duygu veya düşüncelerin dil aracılığıyla diğer bireylere aktarılması olarak tanımlanmaktadır. İfade edici dil becerileri kapsamında konuşma ve yazma becerileri yer almaktadır (Ezell ve Justice, 2005: 54; Levey, 2011: 5).

Konuşma becerisi: Düşüncelerin, duyguların, isteklerin ve bilgilerin seslerden

oluşan dil aracılığıyla diğer bireylere aktarılması olarak tanımlanan konuşma, insanlar arası en önemli iletişim ve etkileşim aracı olarak kabul edilmektedir (Eliason ve Jenkins, 2003: 250). Konuşma becerisinin gelişimi dinleme ve okuma becerisinin gelişimine dayalı olarak gelişen sözcük dağarcığına, dil bilgisi farkındalığına ve dili kullanmaya dayalıdır (Gordon ve Browne, 2011: 430).

Dinleme becerisinin gelişmesi ile birlikte gelişmeye başlayan konuşma becerisi, belirli aşamalar halinde gelişme göstermektedir. Çoğu bebek önce sesleri (sesli harfleri); sonra da tek heceli sesli-sessiz birleşimi olan sesleri (örneğin, “da-de, ba-be”) taklit etmeye başlamaktadır. Çıkarttıkları sesler genel durumlarının bir çeşit ifadesi ya da seslerin keşfidir fakat bireysel ifadeler tek bir anlam içermemektedir. Daha sonradan da sürekli çeşitli sesler çıkarmaya, sesli-sessiz birleşimi olan heceleri tekrarlamaya ve diğer sözcük benzeri sesleri çıkarmaya başlamaktadırlar. Kısa bir süre sonra 11.-13. aylar arasında ilk sözcükler ortaya çıkarmakta ve bu daha önceden çıkardığı sesler gibi sesli- sessiz kombinasyonlu “baba” gibi bir sözcük olmaktadır. Bu kez kullanılan sesler bir çeşit etiketleme (birine veya bir şeye işaret etme) veya iletişim amaçlıdır. Burada, çocuklar genellikle düzenli şekilde kullanılan adların kullanımlarını geliştirir ve bunlar çoğunlukla çok önemli kişilerin (anne,baba, dadı) veya nesnelerin (top, meyve suyu,

biberon) adları olmaktadır. Daha sonra zamanla belleklerindeki sözcük bilgisi dağarcığının genişlemesi ile birlikte isimler ve fiiller içeren iki veya üç sözcüklü cümleler oluşturmaya başlamaktadırlar. Dil bilgisi ile ilgili bilgilerinde 20 ile 36 aylar arasında büyük bir gelişme kaydederek tam ve doğru cümleler kurmaya başlamaktadırlar (Heffelfinger ve Mrakotsky, 2006: 52).

Çocukların, nesnelerin isimleri, fiil sözcükleri (yürümek, koşmak, zıplamak gibi) ve duyguların isimleri (mutlu, üzgün, kızgın gibi) gibi çeşitli kavramları kullanarak konuşma yapan ve nesneleri daha fazla detay ile birlikte tanımlayan yetişkinlerle iletişim içerisinde olması onların sözcük dağarcıklarının gelişmesini sağlamaktadır. Temel dilbilgisel yapılar ise çocuklar duyduklarını genelleştirdikçe ve yetişkinler tarafından çocukların cümleleri genişletildikçe öğrenilmekte ve kullanılmaya başlanmaktadır (Gordon ve Browne, 2011: 430). Bu nedenle konuşma becerisinin doğru, kural ve tekniklere uygun olması için çocukların, okul öncesi dönemde ve ileri eğitim kademlerinde zengin dil deneyimleri elde edebilecekleri anadil eğitim programlarına katılmaları önemlidir.

Yazma becerisi: Yazma becerisi, sözlü veya sözsüz konuşma seslerini, karşılıklı

olan görsel motor sembollere çevirme süreci, harfleri tanıma ve ayırma yeteneği, yazılı iletişim için kullanılan sembol sistemi ve duyulanları duyguları, düşünceleri tasarlananları ve yaşananları yazı ile anlatmak olarak tanımlanmaktadır (Sandall ve Schwartz, 2008: 173). Yazma becerisi, dinleme ile başlayan dört temel dil becerisi zincirinin son halkasıdır (Demirel ve Şahinel, 2006: 111).

Yazı becerisinin gelişimi çocukların karalama ve resim yapmaya başlamasıyla ortaya çıkmakta ve okuma becerisinin de kazanılması ile birlikte çocuklar, yazı farkındalığını geliştirerek yazı becerisinin temellerini atmaya başlamaktadır (Levey, 2011: 9). Bruning ve Horn’a (2000) göre, çizgi çalışmaları harflerin ve sözcüklerin doğru yazımında bir ön basamak olarak alınabilmektedir. İlkokul düzeyinde ise yazma becerisinin geliştirilmesi sürecinde en önemli kazanç uygun sözcük seçimi, cümle kurma ve tamamlama, amaca uygun başlık koyma gibi becerilerin kazandırılması olarak görülmektedir. Buna bağlı olarak okul öncesi eğitim döneminde geliştirilmeye başlayan yazma becerisi çocukların ileri akademik, sosyal ve kişisel başarıları için önemli bir yerde tutmaktadır (Niessen, 2003: 14).

Okul öncesi eğitim programında yer alan dil ve okuma-yazmaya hazırlık etkinlikleri yazma becerisi eğitiminin temelleri olarak sayılmaktadır. Çocuklara bu etkinliklerde farklı yazılı materyallerin sunulması, çeşitli materyallerle çizme ve yazma fırsatlarının yaratılması, çocukların çizdikleri ve yazdıkları hakkında konuşulması, çeşitli çizgi çalışmalarının yapılması gibi etkinlikler, çocukların yazmaya ön basamak oluşturacak bilgi ve becerileri kazanmasını sağlamaktadır (Kandır ve diğerleri, 2012: 22).

Çocuklara kendi dilini kullanma fırsatının sunulması, sözcükleri doğru biçimde telaffuz etmeye teşvik edilmesi, sözcük dağarcıklarının arttırılmasının sağlanması, zamir, edat, zarf, zaman, çoğul ve kişi eklerini kullanarak cümlelerini genişletmelerinin desteklenmesi, çocukların dili sosyal, psikolojik ve bilimsel açılardan kullanmaları için fırsatların verilmesi, anne- babaların ve öğretmenlerin “ne, ne zaman, nasıl, nerede, niçin ve kim” sorularına yanıt verecek nitelikte sohbet etmeleri çocukların ifade edici dil becerilerinin gelişimini desteklemektedir (Eliason ve Jenkins, 2003: 258-259; Ezell ve Justice, 2005: 54).

Okul öncesi dönemde çeşitli etkinlikler yoluyla kazandırılan ve geliştirilen alıcı ve ifade edici dil becerileri akademik becerilerin temelini oluşturarak, çocukların akademik becerilerin gelişmesini de desteklemektedir.