• Sonuç bulunamadı

Diğer Nedenler Dolayısıyla Sona Erme

2.2 Acentenin Hakları

2.2.8 Sözleşmenin Sona Ermesi Halinde Acentenin Hakları

2.2.8.4 Diğer Nedenler Dolayısıyla Sona Erme

Acentelik sözleşmesini sona erdiren diğer halleri Yeni TTK madde 121 hükme bağlamıştır. Buna göre; “müvekkilin veya acentenin iflası, ölümü veya kısıtlanması halinde’’, Yeni Borçlar Kanunu’ nun madde 513 hükmü uygulanır. Taraflardan biri tüzel kişiyse, bu, tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.

Acentelik sözleşmesi vekalet sözleşmesi gibi, tarafların karşılıklı güvenlerine dayanan bir hukuki ilişki ortaya çıkarmaktadır. Bu güven ilişkisinde acente, kendisine verilen işleri bizzat yapmak zorunda olup yerine bir başkasına yaptıramaz. Müvekkil öldüğü

317 Seliçi, Özer, Borçlar Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan Sürekli Borç İlişkilerinin Sona ermesi,İstanbul

Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1977, s. 167.

318

takdirde, müvekkilin irade ve çıkarı sona erecektir. Acente öldüğü takdirde de acentelik sözleşmesinin şahsen ifası imkanı ortadan kalkacaktır. Bundan dolayıdır ki kural olarak taraflardan birinin ölümü ihtimalinde acentelik sözleşmesinin kendiliğinden sona ermesi haklı gözükmektedir. Taraflardan birinin gaipliğine hükmedilmesi halinde de (TMK madde 32) ölümle aynı sonuçlar doğacağı için acentelik ilişkisi kendiliğinden sona erecektir.

Acentelik sözleşmesi, kurulduktan sonra, gerek acentenin gerekse de müvekkilin temyiz kudretini kaybetmesi ve tam ehliyetsiz hale gelmesi durumunda sona erer. Bu durumun uygulanabilmesi için her iki tarafın da gerçek kişi olması gerektiğini belirtmekteyiz. Gerçek kişi acente veya müvekkil sınırlı ehliyetli olduğu takdirde acenteliğin devamı (TMK madde 429’ da belirlenen işlemlere ilişkin) yasal danışmanın muvafakatine bağlıdır. Sınırlı ehliyetsizlik halinde de acenteliğin devamı yasal temsilcinin rızasına bağlı olarak devam edebilir319.

Acentelik sözleşmesi gerek acentenin gerekse de müvekkilin iflası ile kendiliğinden sonra erer. İflas ile iflas eden taraf malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kaybeder. Bu nedenle acentelik sözleşmesinde iflastan sonra da devam edeceği kararlaştırılamaz.

Kayıhan, iflas kalktıktan sonra da, iflasın açılmasıyla sona eren acentelik sözleşmesinin

canlanmayacağı görüşündedir320. Biz ise bu görüşe katılmamaktayız. Zira iflasın kaldırılması

ve kapanması farklı iki durumdur. İflasın kaldırılmasıyla iflas kararının hukuki sonuçları ortadan kalkmaktayken; iflasın kapanması halindeyse mevcut ve geçerli bir iflas kararı vardır ve iflas hâlâ hüküm ve sonuçlarını doğurur.

Diğer nedenlerle sona erme başlığı altında düzenlenen haller emredici nitelikte değildir. Yeni BK madde 513 hükmü “sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi

anlaşılmadıkça” demek suretiyle bunu açıkça ifade etmektedir. Acentelik sözleşmesine

taraflardan birinin ölümü, kısıtlanması veya iflası ile sona ermediğine ilişkin bir hüküm konulursa bu da hukuken geçerlidir.

Ölüm halinde diğer taraf sözleşmeyi devam ettirme imkanına sahiptir. İflas halinde de iflas edenin yerine geçen iflas masası veya kanuni temsilci, yerine geçtiği kişinin haklarını kullanarak haklı nedenle acentelik ilişkisini sona erdirebilme imkanına sahiptir.

Acentelik sözleşmesinin taraflardan birinin ölümü, iflası veya ehliyetinin kaybı ile kural olarak hiçbir işleme gerek kalmadan sona erdiren durumların acente tarafından öğrenilmesinden önce yapılan işlemlerin akıbetinin ne olacağı sorunu gündeme gelebilir. Bu durumlarda Yeni TTK madde 102 hükmünün yollamasıyla vekalete ilişkin olan Yeni BK

319 Kayıhan age, s. 226. 320

madde 314 hükmü uygulanmalıdır. Buna göre, acentenin acentelik sözleşmesinin sona erdiğini öğrenmesinden önce yapmış olduğu hukuki işlemlerden müvekkil veya mirasçıları, acentelik ilişkisi sona ermemiş gibi sorumludur. Genel temsile ilişkin hükümler de (Yeni BK m. 45) benzer hükümler sevk etmiştir.

Acentelik sözleşmesinin kendiliğinden sona erme hallerinden biri de sonraki imkansızlık halidir. Sözleşmenin imkansızlaşması acentelik sözleşmesi akdetmekteki amacın ortadan kalkması veya aşırı derecede güçleşmesiyle gerçekleşir. Örneğin, acentelik sözleşmesine konu olan malın ithalatının yasaklanması halinde tarafların edimlerinin ifası sürekli biçimde imkansız olduğu için sözleşme sona erer. İmkansızlığın ortaya çıkmasına taraflardan birinin kusurlu davranışı neden olmuşsa BK madde 96 hükmü uygulanır. Kusurlu davranışıyla sözleşmenin devamını imkansız kılan taraf, diğer tarafın zararını tazmin eder. İmkansızlığın ortaya çıkmasında tarafların kusuru yoksa, BK madde 117 hükmü uygulanır321

.

2.2.8.5 Acentelik Sözleşmesinin Tasfiyesi

Acentelik sözleşmesinin sona ermesiyle acentenin müvekkili namına sözleşme akdetme ya da aracılık etme hakkı ve borcu ortadan kalkar. Sözleşme süresinin bitiminden sonra aracılık edilen veya kurulan sözleşmelere müvekkil, provizyon ödeme borcu altında değildir. Kanaatimizce, acente yaptığı işlemlerin altyapısını acentelik sözleşmesinin sona ermesinden önce hazırlamışsa ve müvekkil de bu işlemleri acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra kurarsa, acenteye hakkaniyete uygun bir tazminat verilmesi gerekir.

Acentelik sözleşmesinin sona ermesiyle, müvekkilin acenteye karşı olan diğer borçları da sona erer. Acentelik ilişkisinden doğan alacak ve borçların tam olarak hesaplanması ve tasfiyesine kadar, tarafların birbirlerini bilgilendirme, hesap verme yükümleri, tahsilden dolayı geri verme talepleri ile masraf ve zararların tazmin edilmesi yükümleri varlığını sürdürür. Acente, sözleşmenin bitmiş olmasına karşın müvekkilinin ticari sırlarını korumakla yükümlü olup ve gerektiği durumlarda rekabet yasağına riayet etme borcu altındadır322

.

Acentelik sözleşmesinin sona ermesi, tarafların birbirine tazminat ödemesini gerektirebilir. Tazminat ödenmesi, sözleşmenin sona ermesinde taraflardan birinin kusurlu eylemi olduğu hallerde vardır. Acente veya müvekkilin kişiliğini ilgilendiren haklı sebepler bir kusurdan kaynaklanmıyorsa (örneğin, taraflardan birinin uzun süren hastalığı, trafik

321 Ayan, s. 38-39. 322

kazası geçirmesi veya deprem gibi mücbir sebeplerden dolayı olmuşsa) sözleşmenin feshi halinde de bir tazminat ödenmesi gerekmez.

Belirli süreli acentelik sözleşmesinde haklı neden olmadan fesheden taraf, diğer tarafın uğradığı zararın tamamını genel hükümlere göre (BK madde 96) tazmin etmek zorunda kalabilir. Belirsiz süreli acentelik sözleşmelerinde haklı neden yoksa ve üç aylık feshi ihbar süresine uyulmadan sözleşme feshedilmişse, fesheden taraf tazminat ödemek zorunda kalır. Bu tazminatın niteliği, genellikle, başlayıp da sona ermeyen işlem sebebiyle ödenmesi gereken acentelik sözleşmesi ücreti veya müvekkilin sözleşmenin yapılmaması nedeniyle yoksun kaldığı kazanç vb. masraflardır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MÜVEKKİLİN HAKLARI ve BORÇLARI

3.1 Müvekkilin Borçları 3.1.1 Genel Olarak

Daha önce de belirttiğimiz üzere, acente sözleşmesi hem acenteye hem de müvekkile hak ve borç yükleyen, tam iki taraflı sözleşmelerdendir. Bu bağlamda, acentenin borçları, müvekkil bakımından hak teşkil ettiği gibi müvekkilin borçları da acente bakımından hak teşkil etmektedir.

Yeni TTK, acentelik sözleşmesini, acentenin yetkileri ile hak ve borçlarını düzenleyen bir sistematiğe göre yapmıştır. TTK’ da ise acentelik sözleşmesi kapsamında müvekkilin hak ve borçları ayrı olarak belirtilmemişti. Yürürlükteki TTK’ da müvekkilin haklarına ve borçlarına ilişkin bağımsız hükümler konulmamış olup bunlar, çeşitli maddelere dağıtılmış durumdadır. Bu sebeple çalışmamızın bu bölümünde müvekkilin hak ve borçlarına genel olarak değinmekle yetineceğiz. Ancak, acentenin hak ve borçları, müvekkil bakımından da sorumluluk doğurmaktadır. Yeni TTK’ da ise müvekkilin borçları ayrı bir başlık olarak düzenlenmişken (Yeni TTK madde 120), müvekkilin hakları düzenlenmemiştir. Adı geçen hükmün metni şu şekildedir:

(1) Müvekkil, acenteye;

a) Mallarla ilgili belgeleri vermek,

b) Acentelik sözleşmesinin yerine getirilmesi için gerekli olan hususları ve özellikle iş hacminin acentenin normalde bekleyebileceğinden önemli surette düşük olabileceğini bildirmek,

c) Acentenin yaptığı işleri kabul edip etmediğini ya da yerine getirilmediğini uygun bir süre içinde bildirmek,

d) Acentenin istemeye hak kazandığı ücreti ödemek,

e) Ücret, avans ve olağanüstü giderler hakkında 20 nci madde hükümlerine göre faiz ödemek,

zorundadır.

(2) Bu maddeye aykırı şartlar, acentenin aleyhine olduğu ölçüde, geçersizdir.

Madde gerekçesinde bu maddenin yeni olduğu ve acentenin haklarını korumak için öngörüldüğü belirtilmiştir. Özellikle söz konusu maddenin (d) ve (e) bentlerinin Yeni TTK’ nın madde 113 ve 118 hükümlerinde düzenlenen hükümler karşısında tekrardan ibaret

olduğu ve kanun yapma tekniği açısından uygun olmadığı söylenebilir. Ancak bu husus Gerekçe’ de “….Hükmün iki işlevi vardır. Birincisi acenteye isini gereği gibi yapabilmesi

için gerekli bilgi ve belgeleri vermek ve bildirimlerde bulunmak, ikincisi ise borçların niteliğini belirtmek. Son işlev ikinci fıkradan açıkça anlaşılmaktadır. Bu sebeple (d) ve (e) bentleri Yeni TTK’ nın 113 ve 118 inci maddelerinin tekrarı olmayıp, anılan borçların emredici nitelik taşıdığını belirtmektedir.” denmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur.

Acentelik ilişkisi karşılıklı güven gereği zaten müvekkile bu yükümlülükleri yükler niteliktedir.