• Sonuç bulunamadı

Diğer Faktörlerin Dikkate Alınmasına İlişkin Prensipler

3. Deniz Hukuku ve Alanları

3.3. Sınırlandırma Hukuku

3.3.4. Diğer Faktörlerin Dikkate Alınmasına İlişkin Prensipler

Sınırlandırmada hakça çözüme ulaşılması için, sadece coğrafi unsurların değil diğer bütün ilgili unsurların da dikkate alınmasının gerektiği sınırlandırma hukukunun öngördüğü bir gerekliliktir. Bu nedenle uluslararası mahkemeler de, sınırlandırmanın bir sonraki aşamasında coğrafya dışı ilgili unsurları dikkate alıp, coğrafi unsurlar temelinde ulaşılan çözümün hakça olup olmadığını değerlendirmektedirler.100

U.A.D. 1969 yılındaki Kuzey Denizi Davaları kararında, dikkate alınacak unsurlara hukuksal bir sınır olmadığını belirtmiş101 ancak, takip eden bütün yargı kararlarında, dikkate alınacak unsurların sadece kıta sahanlığı ve/veya münhasır ekonomik bölge kavramları ile “ilgili” olması gerektiği kabul edilmiştir.102

97 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. İngiltere - Fransa Davası Kararı”. 98 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. İngiltere - Fransa Davası Kararı”. 99 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Katar - Bahreyn Davası Kararı”.

100 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Tunus - Libya Davası Kararı”, “U.A.D. Gine - Gine Bissau Davası Kararı”.

101 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Kuzey Denizi Davası Kararı”. 102 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Libya - Malta Davası Kararı”.

Yargı kararlarına göre, ilgili unsurlardan başta geleni, sınırlandırılacak alanlardaki doğal kaynaklardır. Kıta sahanlığı ve M.E.B. kavramlarının asıl varlık sebebinin doğal kaynaklar üzerinde kıyı devletine münhasır haklar sağlamak olduğu hatırlanırsa sonuç şaşırtıcı olmamalıdır.

Doğal kaynaklar faktörü, canlı türler olabileceği gibi madenler ve diğer mineral kaynaklar da olabilmektedir. M.E.B. sınırlandırması söz konusu olduğu zaman akıntılar ve rüzgar enerjisi gibi diğer doğal kaynaklar da bu faktörler arasında yer almaktadır. Bölgedeki varlığı bilinen doğal kaynakları orantısız paylaştıran bir sınırlandırma çizgisi hakkaniyete uygun bir sınır olarak kabul edilemeyecektir.103

Bölgedeki mevcut veya muhtemel sınırlar da, iki devlet arasındaki sınırlandırmayı etkileyen faktörlerdendir. Bölgede üçüncü devletlerle belirlenecek sınırlar veya taraflarca daha önceden petrol arama alanları gibi nedenlerle belirledikleri sınırlar da dikkate alınmaktadır.104

Sınır üzerinde etkili olabilecek bir başka faktör deniz tabanın jeolojik ve jeomorfolojik özellikleridir. Her ne kadar Kuzey Denizi Davaları kararında U.A.D., “doğal uzantı” kavramına sınırlandırmada büyük bir önem vermişse de,105 sonraki yargı ya da hakemlik kararlarında doğal uzantı faktörünün etkisinin mutlak değil nispi olacağı kabul edilmiştir.106 Özellikle kıta sahanlığı ve M.E.B. alanlarının birlikte sınırlandırıldığı durumlarda, sadece kıta sahanlığı açısından önem taşıyan ama M.E.B. kavramı ile bir ilgisi olmayan jeolojik öğeler sınırlandırma esnasında neredeyse tamamen etkisini yitirmektedirler.107

Deniz savunma ve güvenlik unsurlarının, kıta sahanlığı ve M.E.B. kavramları ile ilgilerinin azlığı nedeni ile sınırlandırmada, sınır çizgisini önemli

103 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Danimarka - Norveç Davası Kararı” , “U.A.D. Eritire - Yemen Davası Kararı” , “U.A.D. Fransa - Kanada Davası Kararı”.

104 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Tunus - Libya Davası Kararı”. 105 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Kuzey Denizi Davası Kararı”.

106 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Tunus - Libya Davası Kararı” , “U.A.D. Fransa - Kanada Davası Kararı” , “U.A.D. Libya - Malta Davası Kararı”.

107 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Gine - Gine Bissau Davası Kararı” , “U.A.D. Fransa - Kanada Davası Kararı”.

oranda değiştirecek bir etkiye sahip olmayacakları ancak destekleyen ya da güçlendiren unsurlar olacakları kabul edilmektedir.108 Öte yandan, ülkelerin birbirlerine göre nispi ekonomik gelişmişlik seviyeleri sınırlandırmada dikkate alınan bir unsur değildir. Yargı ve hakemlik kararlarında bu gibi unsurların zamanla değişken ve oldukça göreceli kavramlar oldukları vurgulanmıştır.109

3.3.5. “Oransallık” ve “Kapatmama” Prensipleri

Şu ana kadar üzerinde durulan prensipler, sınırlandırmanın belirli bir hukuksal çerçeve içerisinde yapıldığını ve bu çerçeveye göre coğrafi unsurların sınırlandırma çizgisini temel olarak belirlediğini, diğer ilgili faktörlerin ise, hakkaniyet sağlanması açısından bu sınır üzerinde kısmi etkiler sağladıklarını ortaya koymuştur. Ayrıca, ‘coğrafya’ kavramından özellikle ‘anakara coğrafyasının anlaşılması gerektiği’ yargı kararlarında açıkça ortaya konmaktadır. Ancak, ortaya çıkan hukuksal çerçeve içerisinde bazı faktörlerin birbirlerine oranla sınırlandırma üzerindeki etkilerinin ne olacağı, ve ayrıca hakkaniyeti bozmadan ne dereceye kadar etki sahibi olacakları açık bir biçimde ortaya konabilmiş değildir.

Yargı ve hakemlik kararlarında ilgili faktörlerin birbirlerine göre etkilerine ilişkin de bazı prensipler ortaya konmuştur.

Bu prensiplerden birincisi “oransallık prensibi” (proportionality) dir. Buna göre, iki devletin kıyı uzunlukları arasındaki oran ile sınırlandırma sonucunda bu ülkelere verilen kıta sahanlıkları ve/veya münhasır ekonomik bölge alanları arasındaki oranın birbirlerine yakın olması gerekir. Bir başka ifade ile oransallık, yukarıdaki çerçeve ile sonuçlanan sınırlandırmanın hakkaniyete uygunluğunu test eden bir nihai kontrol prensibi işlevi görmektedir. Bu prensip doğrultusunda, herhangi bir faktör, kıyı uzunlukları arasındaki oranın sınırlandırmaya yansımasını önemli ölçüde değiştirecek bir

108 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. İngiltere - Fransa Davası Kararı” , “U.A.D. Libya - Malta Davası Kararı” , “U.A.D. Gine - Gine Bissau Davası Kararı” , “U.A.D. Kuzey Denizi Davası Kararı”.

108 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. İngiltere - Fransa Davası Kararı”.

109 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. Danimarka - Norveç Davası Kararı” , “U.A.D. Tunus - Libya Davası Kararı” , “U.A.D. Libya - Malta Davası Kararı”.

etkiye sahip ise sınırlandırmada hakkaniyeti sağlayan bir metot olarak değerlendirilemeyecektir.110

Benzeri nitelikteki bir başka prensip ise “kapatmama”111 prensibidir. Özellikle kıta sahanlığı genişliğinin tespitinde mesafe unsurunun kabul edilmesiyle birlikte, sınırlandırma çizgisinin, her ülkeye, kıyılarına yakın alanları bırakmasını, yani kıyılarının önünü kapatmamasını sağlaması gerektiği kabul edilmiştir. Yani bir ülkenin yakınındaki deniz alanını bir başka ülkeye vermekle sonuçlanan bir sınırlandırma metodunun hakkaniyete aykırı olduğu vurgulanmıştır.112

Fakat, yine de belirtmek gerekir ki, hem oransallık hem de kapatmama prensipleri mutlak bir biçimde uygulanmamaktadır. Zira, sınırlandırma çizgisi, sadece anakara kıyı uzunluklarını tam olarak yansıtan bir çizgi olsaydı, diğer ilgili faktörlere bir rol tanınmamış olacak ve hakkaniyet sağlanamamış olacaktı. Öte yandan, bir anakaranın deniz çıkışını ne pahasına olursa olsun kapatmamaya çalışmak, belki de bölgenin daha önemli bir faktörüne hakkaniyet açısından gereken değerin verilmemesine yol açabilecektir. Bu nedenlerle, bu iki prensibi, adalar da dahil olmak üzere, ilgili faktörlere ne dereceye kadar etki tanınacağını “genel olarak” belirleyen prensipler olarak değerlendirmek gerekir.113

110 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. İngiltere - Fransa Davası Kararı”. Ayrıca devletlerarası uygulamalara örneğin Fransa-İspanya (1974) ve Hollanda (Antilles)- Venezüella (1978) antlaşmalarında da oransallık rol oynamıştır.

111 “Kapatmama” kavramı, yargı kararlarında kullanılan “non-encroachment” kavramının Türkçe karşılığı olarak kullanılmıştır. Her ne kadar kapatmama kavramı non-encroachment kavramının Türkçe sözlük karşılığı değilse de, sınırlandırma hukuku çerçevesinde ifade ettiği anlam açısından kapatmama kavramı uygun bir karşılık olarak kabul edilmelidir.

112 www.icj-cij.org, 23 Haziran 2007, “U.A.D. ABD - Kanada Davası Kararı” , “U.A.D. Fransa - Kanada Davası Kararı”.

113 Yücel ACER, “Doğu Akdeniz’de Deniz Alanlarının Sınırlandırılması ve Türkiye”,