• Sonuç bulunamadı

2.5. Türk Kamu Yönetiminde Performans Değerlendirme

2.5.2. Türk Kamu Yönetiminde Bireysel Performans Değerlendirme

2.5.2.2. Türk Kamu Yönetiminde Bireysel Performans Değerlendirmenin

2.5.2.2.1. Devlet Memurları Kanunu Öncesi Performans Değerlendirme

performans değerlendirme amacıyla pek çok usul uygulanmıştır. “Türk tarihinde

personel yönetimi ile ilgili ilk yazılı düzenleme Fatih Sultan Mehmet zamanında hazırlanan “Kanunname-i Ali Osman”dır. Modern personel değerlendirmesini konu

alan ilk nizamname ise 17 Recep 1271 (1855) tarihli “Tevcihat-ı Menasib-i Kaza Nizamnamesi” dir. Devlet memurlarının sicillerinin genel olarak ilk defa 10 Rebiüllevvel 1296 (1879) tarihinde çıkarılan “ Ahval-i Memurin-i Sicil Komisyonu Talimatı”nda yer aldığı görülmektedir. Cumhuriyet öncesi dönemde, 15 Mayıs 1330 (1914) tarihli Sicili Ahvali Memurin Nizamnamesinde ise memurların hal tercümeleri hakkında yapılacak işlemler belirtilmekte ve gizli tezkiye varakaları hakkında bazı hükümler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra nizamnamenin 21. maddesinde her memur için üstler ve müfettişler tarafından her altı ayda bir özel matbu belgelerde görüşlerin belirtilip değerlendirme yapılacağı belirtilmiştir. Nizamnamedeki sicil formlarında daha önceki dönemlerde olduğu gibi çoğunlukla kimlik bilgilerine yer verildiği görülmektedir” (Kılıç, 2007: 32-34).

Cumhuriyet’in ilanından 1986 yılına kadarki süreçte ise,1926 yılında kabul edilen 788 sayılı Memurin Kanunu liyakat sisteminin temel ilkelerini personel rejimimize kazandıran ilk genel statü olmuştur. 1923’te yaşanılan savaşlar nedeniyle vasıflı işgücü sayısında önemli oranda bir azalma yaşandığı için devlet kadrolarında da bilgili, tecrübeli memur sayısı yeterli değildi. Bu süreçte hem halk hizmet bekliyor hem de devlet bilgili, vasıflı memur arıyordu. Bu da ihtiyaçlara uygun yeni bir personel rejimini gerekli kılmıştır. Bu zaruret nedeniyle Memurin Kanunu, Maaş Kanunu, Emeklilik Kanunu gibi kanunlarla çeşitli yönetmelik ve tüzükler kabul edilmiştir (Dicle, 1982: 131).

1986 yılında Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği yürürlüğe konuluncaya kadar kamu kesiminde sicil sistemini düzenleyen ve uygulanan tüzükler “Memurların Yeterliklerinin Takdiri Hakkında Tüzük” ve “T.C. Emekli Sandığı ile İlgili Memur ve Hizmetlilerin Sicilleri Üzerine Emekliye Sevkleri Hakkında Tüzük”tür (Canman, 1993: 81). Bu tüzükler aşağıda kısaca özetlenmiştir:

a) Memurların Yeterliklerinin Takdiri Hakkında Tüzük: Bu tüzük, 1947 tarihli

olup memurların yeterliklerinin nasıl takdir olunacağını konu edinmiştir. Tüzük 17 maddeden oluşmaktadır ve 3656 sayılı “Devlet Memurları Aylıklarının Tevhit ve Teadülü Hakkındaki Kanun”un 4598 sayılı kanunun 3. maddesi ile değiştirilen 7 maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. Bu maddede “yukarı dereceye yükselmek için

en az üç sene bir derecede bulunmuş ve bu kadar süre o derece aylığını fiilen almış ve üst dereceye yükselmeye ehliyet(yeterlik) kazanmış olmak şarttır. Ehliyet; memurun mesleki bilgisi, başarısı, sicili, amir ve müfettişlerce yapılan tezkiyeler göz önünde tutularak takdir olunur” denilmektedir (Tortop, 1999: 140). Bu maddeye dayanılarak çıkarılan tüzük görüldüğü üzere yeterliğin nasıl belirleneceğini de açıklamıştır. Buna göre memurun yeterliği (Canman, 1993: 82);

1. Mesleki bilgisi: Memurun gördüğü öğrenimin durumu, nitelik ve derecesi ve memurluğu sırasında görevine yönelik bilgi bakımından gösterdiği gelişmeler,

2. Başarılılığı: Memurun görevinde gösterdiği kavrama yeteneği,

çalışmalarında gerçekleştirdiği düzenlilik ve verim,

3. Sicili: 1926 tarihli ve 788 sayılı Memurin Kanunu’na göre tutulması gereken açık sicil kayıtları,

4. Amir ve müfettişlerce yapılan tezkiyeler: Yetkili amir ve müfettişlerce doldurulan ve gizli olan sicil formları göz önüne alınarak belirlenir.

Tüzüğün 11. maddesinde “memurların sicil, tezkiye kağıtları tamam olmadıkça ve yeterlik fişleri alınmadıkça yeterlikleri belirtilemez” denilmektedir (Tortop, 1999: 141). Yeterlilik fişleri olarak adlandırılan fişler, memur hakkında gizli tezkiye kağıdını doldurma yetkisine sahip amirlere verilmekte, amirler fişin özel hanesine memur hakkındaki özel kanılarını yazdıktan sonra da yetkili makama göndermektedirler. Yetkili makam da memurun sicilini, tezkiye kağıtlarını ve müfettiş raporlarını da göz önünde bulundurarak yeterli görürse personelin yeterliğini onaylamaktadır. Eğer tezkiyeler arasında bir aykırılık bulunursa yeterliğin takdiri hakkında verilecek kararın açık ve kesin nedenlere dayandırılması gerektiği de tüzüğün 9. maddesinde belirtilmiştir (Canman, 1993: 82).

b) T.C. Emekli Sandığı ile İlgili Memur ve Hizmetlilerin Sicilleri Üzerine Emekliye Sevkleri Hakkında Tüzük: Bu tüzük 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı

Kanunu’nun 39. maddesinin F fıkrası gereğince düzenlenmiştir. Adı geçen fıkrada ahlak ve yetersizlik sebebiyle sicilleri üzerine emekliye sevk edilecekler konu edilmiştir. Bakanlar Kurulu tarafından 21.07.1951 tarihinde kabul edilen ve 4 bölüm

ile 20 maddeden oluşan tüzükte, ahlak ve yetersizliğin tezkiye varakaları ile saptanacağı belirtilmiş ve bununla ilgili hükümlere yer verilmiştir (Tortop, 1999: 141). Tüzüğün getirdiği usul ve esasları şu şekilde sıralayabiliriz (Tortop, 1999: 142; Canman, 1993: 83):

 Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’ın başkanları, daire başkanları ile üyeleri ve seçimle gelen belediye başkanları ve yargıçlar adı geçen tüzüğün kapsamı dışında tutulmuştur.

 Başbakan, Bakanlar, Müsteşarlar, Yetkili Genel Sekreterler, Genel Müdürler tüm memur ve hizmetlilerin tezkiye varakalarını görebilirler.

 Tezkiye varakaları gizli olup 1. ve 2. tezkiye amirlerince yıllık olarak, her yılın Ocak ayında bağlı örneğe göre doldurulur.

 Tezkiye varakalarını ilgili memur göremez. Bu formlar memur ve hizmetlilerin gizli dosyalarında tutulur. Bu varakalardaki bilgileri açıklayanlar ve kasten gerçeğe aykırı sicil veren amirler hakkında yasal kovuşturma yapılır.

 Kurumlar tezkiye amirlerini çıkaracakları yönetmeliklerle belirlerler. Tarafsızlığı ve olanak olduğu kadar ölçü birliğini sağlamak amacıyla tezkiye amirleri artırılmıştır.

 Memurlarla ilgili kanunda belirtilen makamlar dışında tezkiye amirleri de yalnızca kendi sorumluluğundaki gizli tezkiye varakalarını görebilirler.  Değerlendirme bakımından müfettişlere de “kısa ve açık birer gizli rapor

düzenleme yetkisi” verilmiştir.

 Tezkiyeler maiyetlerinde en az 6 ay çalışmış olan amirler tarafından doldurulur.

 Ölen veya yaş haddinden emekliye ayrılan memur ve hizmetlilerin gizli tezkiye varakaları ve raporları imha olunur.

Bahsedilen tüzüğe dayalı olarak hemen hemen bütün tezkiye varakalarının arkasında bulunan 14. madde hükmü önem taşımaktadır. Bu maddeye göre, tezkiye varakalarında yer alan ahlakla ilgili olan sorularda hakkında olumsuz kanaat belirtilmiş olan memur ya da hizmetliye yetkili amir tarafından gizli bir şekilde

tebligat yapılması, daha sonraki tezkiye varakasında da aynı şekilde olumsuz bir kanaat belirtilmesi durumunda ise ilgili memur ya da hizmetlilerin ahlak nedeniyle emekliye çıkarılması gerekmektedir (Canman, 1993: 83).

Bu açık hükümlere rağmen uygulamada tezkiye kağıtlarının doldurulması konusuna gerekli önem verilmemiş ve hemen hemen bütün memur ve hizmetliler için “iyidir” şeklinde olumlu tezkiyeler doldurulduğu görülmüştür (Tortop, 1999: 142).