• Sonuç bulunamadı

1.4. Neoliberalizmin Teorik Temelleri

1.4.1. Devlet Müdahalesi, Mülkiyet ve Liberteryenizm

Liberalizmin en saf ve katı biçimi olarak liberteryanizm Avrupa’da aşırı bireyciliği anlatan bir toplumsal felsefe ile bağlantılı olarak tartışılırken Amerika’da sosyal ve iktisadi bireyciliği tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır52. Liberteryan gelenekte hayat, özgürlük

50 Kerry Rittich, Recharacterizing Restructuring: Law, Distribution, and Gender in Market Reform,

The Hague: Kluwer Law International, 2002, s. 99–100

51 H. J. Chang, ‘‘Breaking the Mould: An Institutionalist Political Economy Alternative to the Neo-liberal

Theory of the Market and State’’, Cambridge Journal of Economics, no:26, 2003, s.542

ve mülkiyet hakları tartışmasız ve dokunulmaz olarak kabul edilmekte ve özgürlüğün en büyük ihlal edicisi olarak görülen devlete karşı bu hakların korunması savunulmaktadır. Anarşizme kadar uzanabilecek bu düşünceyi anarşizmden ayıran nokta en küçük ölçeğe indirgenmiş düzeyde bir devlet yani minimal devletin kabul ediliyor olmasıdır. Bu düşünce ise iktisadi alanda “anarko-kapitalizm” olarak kendini göstermektedir53. Başta F. von Hayek, W. Roepke, Ludvig von Mises gibi Avusturya okulu mensupları, M. Friedman, J. Buchanan, M. Polanyi, Ayn Rand, Murray N. Rothbard, Robert Nozick gibi farklı iktisadi okullar içinde anılan ve savaş sonrası dönemde iktisadi paradigmanın ve yöntemsel yaklaşımların gelişmesinde etkili birçok düşünce adamı liberteryen olarak nitelenmektedir. Bu yazarların önemli bir bölümü II. Dünya Savaşı sonrasında (1947), liberteryen ve “laissez faire” fikrinin öncüleri arasında bir tartışma ortamı yaratmak üzere kurulan Mont Pelerin Topluluğu’nun (The Mont Pelerin Society) da kurucuları arasındadır. Gerek bu Topluluğun çalışmaları gerekse genel olarak liberteryan anlayış aynı zamanda neoliberal düşüncenin de ahlaki ve teorik temellerini önemli ölçüde şekillendirmiştir.

Liberteryen akımın öncülerinden ve neoliberal düşüncenin esin kaynaklarından olarak nitelenebilecek Hayek’e göre iktisadi ve siyasal özgürlükler ayrılmaz bir biçimde birbiri ile bağlantılıdır. Nasıl ki sosyalizm totaliterizm anlamına geliyorsa, piyasa da özgürlüklerin iktisadi garantörü olarak işlev görecektir54.

Hayek’e göre liberalizm ve demokrasi birbiri ile aynı şeyler değildir. Liberalizm devletin amacı, kapsamı ve siyasal iktidarın sınırlandırılması ile ilgili bir teori iken demokrasi iktidarın kimin elinde bulunması ile ilgilidir. Ayrıca, korunması gereken temel değer demokrasiden ziyade liberalizm ve özgürlüktür. Hayek liberalizmi de iyi ya da kötü olarak ayırmaktadır. İyi versiyonunda liberalizm piyasanın kendiliğinden bir düzen olarak var olmasıdır. Kötü liberalizm ise aksine yaratıcı ve müdahale edici araçlar geliştirmektir55.

Hayek piyasanın devlete önceliğini iki neden bağlamaktadır. İlk olarak piyasanın “doğal” düzeni, mal, hizmet ve ödüllerin dağılımı bakımından, rasyonalitesi en güçlü sistemdir. İkinci olarak, merkezi bir gücün piyasayı yönetmesini mümkün hale getirecek derecede bütün bilgiye sahip olması imkânsızdır56. Buna göre piyasanın kendiliğinden işleyen mekanizması içinde bireyler, piyasanın verdiği sinyalleri devamlı olarak takip

53 Mustafa Erdoğan, A.g.k., s. 30

54 W. Roepke, The Social Crisis of Our Time, Glasgow: William Hodge, 1950, s. 90 55 Rittich,A.g.k., s. 102

ederek sonuçta ahenkli, dengeli bir dağılım ortaya çıkacağı gibi bu kadar bilgiyi elinde bulunduracak bir planlamacının bulunması da mümkün değildir.

Liberal sosyal düzen kuvvetli bir kamu-özel ayrımına ve sınırlandırılmış devlet ilkesine dayandırılmaktadır. Özgür toplumda kanunlar ise hukuk kurallarının kaynağını oluşturan doğal hukuktan alınır ve sosyal örgütlenme amacına yönelik olarak idareciler tarafından oluşturulan idare ve kamu hukukundan keskin bir şekilde ayrılır57. Özel mülkiyet kavramı ise hem ahlaki hem faydacı değerlerden beslenmektedir. Faydacılık açısından özel mülkiyet serbest piyasada koordinasyonu ve etkinliği mümkün kılan değişmenin ve uyumun motoru olarak görülür. Özel mülkiyetin geçerli olduğu bir toplumda her ferdin toplumsal üretime katkısı maksimum düzeyde olacaktır. Ahlaki açıdan ise özel mülkiyet insanın zekâ ve emeğinin ürününe sahip olma konusunda doğal bir hak olarak değerlendirilir58.

Devletin rolü ilgili liberteryen görüşler de neoliberal düşüncenin temellerine oluşturmaktadır. Hayek’e göre keynesyen dönemde devleti tanımlamakta kullanılan refah ve kamu malı kavramları ortak amaç ve hedeflerle kabul edilir hale getirilemez. Özgür bir toplumda ekonomik politikanın amacı da belirli insanlara belirli sonuçları sağlamak değildir. Bu yüzden bir devlet faaliyetinin adil ya da haksız olduğundan söz edilemez. Maddi eşitlik hukukla bağdaşmayan ve insanlar arasındaki fiili farklılıklardan izlenebilecek bir kavramdır. Bu görüşleri ile dağıtıcı adalet fikri ile özgürlük arasında açık bir ayrım da yapmaktadır. Bu şekilde iktisadın temel kavramı haline gelmeye başlayan “etkinlik” ile özgürlük argümanları arasında bağlantıları da kurmaktadır. İktisadi konularda devlet müdahalesine karşıtlık özgürlük ve hukuk kurallarına ilişkin inançla açıklanmakta idi. Bunları haklı gerekçeler olarak kabul etmekle birlikte Hayek devlet müdahalesine karşıtlıkta devlet faaliyetlerinin etkinsizliğini de ortaya koymaktadır59. Hayek’e göre laissez faire ve müdahale arasındaki dikotomi belirli devlet faaliyetlerinin kabul edilebilirliği üzerine yeterli bir kriter sağlamamaktadır. Esas mesele ekonominin kendiliğinden düzen sağlayan güçlerine yardım eden devlet faaliyetlerini belirlemektir. Özgürlüklerle bağdaşabilir, kolektif faaliyetlere konu olan kamu mallarının sunumu gibi

57 F. A. Hayek, The Constitution of Liberty, Routledge, London, 1960, s. 148 58 Meltem Caniklioğlu, Liberalizm, BDS Yayınları, İstanbul, 1996, s. 33 59 Rittich, A.g.k., s. 105

bir dizi devlet faaliyeti kabul edilebilir60. Bu faaliyetler daha sonra Nozick ve diğerleri için minimal devlet olarak tanımlanacaktır61.

Devlet faaliyetleri ile ilgili bir diğer önemli nokta devletin cebri faaliyetleridir. Bu tip faaliyetler bireylerin belirli bir güven derecesi ile plan yapmalarına izin verecek ve mümkün oldukça belirsizlikleri azaltacak şekilde daimi bir yasal sistemle kesin bir şekilde belirlenmeli ve sınırlanmalıdır62.

Hayek, Roepke, Friedman ve diğer liberteryenler girişimi ve mülkiyeti en önemli değer olarak kabul etmektedirler. Bu husus piyasa ekonomisinin kahramanları, kurtarıcıları ya da motoru olarak girişime, mülkiyete hasredilen değer ve önemle neoliberal ekonomi sahnesinde yeniden merkez rolle ortaya çıkmaktadır. Hayek ve diğer liberteryenler iktisadi eşitsizliklerin varlığını ve kendi çıkarlarını takip ederek kişilerin mülkiyetlerini ve servetlerini artırmalarını açıkça tasvip etmektedir. Hızlı ekonomik gelişmenin eşitsizlikler olmadan başarılmasının imkânsız olduğu kabul edilmektedir. Devlet tarafından yürütülen yeniden dağılım ya da gelir dağılımı çabaları herkes için faydalı olacak ilerlemeleri engelleyecektir. Burada biryandan paternalistik devlete ilişkin şüpheler, diğer yandan “genel fedakârlık” (altruism) gibi bir anlayışın var olacağına ilişkin itirazlar söz konusudur63. Diğer yandan, bu anlayış iktisat teorisinde adalet ve etkinlik arasındaki değişim oranlarının da temellerini oluşturmaktadır. Adaleti artırmak yönlü girişimler iktisadi kaynakların en iyi şekilde kullanılması anlamında etkinlikten fedakârlığı gerektirecektir.

Liberteryenlerce refah devletine yönelik eleştiriler de oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Hayek, refah devletinin etkin hizmet sunumu dış görünüşü altında eski moda sosyalist eğilimlere yöneldiğini ifade etmekte, sosyal refah devletinin amaçlarının zaman içinde orijinal hedeflerinden uzaklaşarak kökten değiştiğini, devletin cebri ve temelinde adaletsiz bir yeniden dağılım aracı haline geldiğini (sözgelimi zorunlu sosyal güvenlik sigortası gibi hizmetlerle, artan oranlı vergilerle) belirtmektedir.Diğer yandan, devletin hizmet sunumundaki tekelci gücü idari rejimlerdeki karışıklığı ve anlaşılmazlığı da artırmıştır. Hayek’e göre bu, belirli kurumlarda uzmanlaşmış ve kalıcılıkları ile ilgilenen uzmanlar kadrosu (bürokrasi) yaratmıştır. Bunun sonucunda bürokratların rolünde kayma

60 F. A. Hayek, A.g.k., s. 223 61 A.g.k., s.223

62 F. A. Hayek, A.g.k.,s. 222 63 Rittich, A.g.k., s. 106–107

meydana gelmiş, sadece kamu politikaları ile ilgilenmekten ziyade faaliyetlerinde kamuoyuna yönelmeye başlamışlardır64.

Refah devletinin bu şekilde işleyişi liberteryen bakış açısından günümüzde yaşanan enflasyon, düşük büyüme, yok edici vergileme, cebri kurumlar, çeşitli alanlarda devletin baskınlığının artması, sosyal hizmetlerde bürokrasinin keyfiliği gibi birçok temel soruna kaynaklık etmektedir. Bu tespitler, fakirlikle mücadelenin tek çaresi olarak büyüme, iktisat politikalarının temel ilgi alanı olarak enflasyonun kontrol edilmesi, iktisadi faaliyetleri bozucu olarak aşırı vergileme, etkin hizmet sunum mekanizması olarak bürokrasi gibi neoliberalizmin ana temalarına da dayanak teşkil eden görüşlerdir65.

Liberteryenlerin temel ilgileri totaliterizm ve iktisadi kolektivizme karşı liberal iktisadi ve siyasal düzeni savunmak olmuştur. Sosyalizmin fenalıkları üzerine önemle dururlar ve sonuçta piyasa değerlerinin yerleştirilmesinin önemini vurgularla. Neoliberal reformlarda da vurgulanan ideal devlet yani, belirli ve kısıtlı bir alan içinde faaliyet gösteren, tüm özel çıkarlardan yalıtılmış, yönelimi açısından fonksiyonalist ve genişleme konusunda sınırlandırılmış bir devlet fikri bu liberteryen görüşlerden oldukça çok beslenmiştir. Neoliberal olarak nitelenecek reform çabalarında da reformcular çoğunlukla refah devletine eleştirilerle, piyasa sürecinin üreteceği dağılım sonuçlarının etik açıdan kabulünü sağlayacak bir kültür inşa etmeye odaklanırlar. Piyasayı büyümenin engellenmemiş motoru haline getirebilmek için devletin yeniden dağıtıcı fonksiyonlarında radikal bir şekilde kaldırılmalıdır. Bunu sağlayabilmek için de gerek bireylerin gerek hanehalkının kendi güvenlik ve refahlarının sorumluluğunu üstlenmeleri sağlanmalıdır. Bu bakışla piyasa aktörü evrensel sosyal vatandaşlar olarak kutsanırken, piyasanın kendisi bireysel özgürlüğü uygulayabilmenin birincil yörüngesi olarak kabul edilir. Piyasa sonuçları adil ve meşru kabul edildiğinde sözgelimi çalışanlar da girişimci imajı ile düşünülecek, kendilerini otonom piyasa aktörleri olarak görecek ve güvelik ve risk arasında bir tercihte bulundukları varsayılarak piyasa sürecinde şanslarını arayacaklardır. Zira, hem liberteryen bakış açısından hem genel olarak neoliberalizmde piyasa kuralları ve kurumları farklı grup ve aktörlerin çıkarları ve güçleri karşısında tarafsız (nötr) bir araç olarak kabul edilmektedir. Hayek ve diğer liberteryen görüşlerde özgürlük, güvenlik ve dayanışmanın karşıtı olarak görülmekte; etkinlik, eşitlik ve eşitliği temel alan normatif sisteme ikame edilmektedir. Neoliberal reformlar tekrar gözönüne alındığında liberteryen

64 F. A. Hayek,A.g.k., s. 285–292 65 Rittich, A.g.k., s. 108

görüşlerin piyasa reformcularının temel değer ve endişelerini, iktisadi aygıt ve argümanları ne derece etkilediği görülmektedir66.