• Sonuç bulunamadı

VII. Bellek Teorileri

VII.4. Negatif Bellek

1.2. Dengbêjliğe Başlama

Dengbêjlik kimliği kazanmak için belirlenen bazı aşamalardan geçmek gerekmektedir. Hem modern anlamda sanat eğitimleri hem de geleneksel sanat eğitimi yapılan yerlerde zamanla belli kurallar gelişmiş ve zamanla geleneklere dönüşmüştür. Günay, modern sanat eğitiminde aday seçilirken biyolojik yapısına (büyümesi, gelişmesi), fizyolojik özelliklerine (iç organlarının çalışmaları), psikolojik özelliklerine (zekâ, algı, kişilik, yetenek...), aile ortamı, arkadaşları, gezip gördüğü yerler, bilgi ve görgülere kadar psiko-sosyal gelişimine dikkat edildiğini belirtmektedir (Günay, 2011: 87). Geleneksel eğitimde de adayın sorumluluk taşıyacak kadar büyük olması (yaş bakımından), sesin güzelliğini engelleyecek bir sağlık sorununun olmaması, saygın bir kişilik, her olayı depolayacak kadar iyi bir hafızaya, geleneğin gerektirdiği yetenekler gibi psikolojik özellikler, sözlü gelenek ustalarının tümünde olan gezip görme, gelenek- görenekleri iyi bilme gibi özellikler aranır. Yukarıda sayılan özellikler hemen hemen ortaktır sadece farklı isimlendirmeler olmaktadır.

Connerton, “bir alışkanlığın geliştirilmesinde anlayan bedenimizdir” (Connerton, 1999: 148) diyerek “alışkanlığın” beden dilinde taşınan bir bilgi olduğunu

belirtmektedir. Dengbêjlikte de türlerin icra şekline göre beden dilinden faydalanıldığı bilinmektedir. Özellikle ellerin kullağa götürülerek söylenmesi çok yaygın bir davranıştır. Kimi dengbêj kendi sesini daha iyi duymak amacıyla, kimi dengbêj dış etkileri azaltmak kimi ise odaklanmasını kolaylaştırmak amacıyla yaptığını belirtmektedir (k-4; k-7).

Dengbêjlikte ruh, el, söz ve gözün bir uyumu vardır. Özellikle elin kulağa götürülerek strana başlanması dengbêji etraftaki gürültüden uzaklaşmasını ve kilama odaklanmasını kolaylaştırıp ses titreşimini, düzeyini daha nitelikli ve istenen özellikte olmasını sağlar. Dengbêj duyularını söz ve seslerin aracılığıyla el ve yüz jestleri desteğiyle kilamı daha etkili kılar. El ve yüz hareketleri stranın içeriğiyle uyumlu olduğundan teatral bir hava oluşmaktadır. Dengbêj sadece sözünü değil vücut dilini de konuşturur.

İyi bir dengbêj olmak için geleneğin kurallarını, ezgilerini ve usta malı ürünlerini iyi bilmek gerekmektedir (Uzun, 2010: 45). Bu gelenek içinde usta bir dengbêj olarak kalabilmek için yeni ezgiler yaratmalı, olayları iyi gözlemleyip söze dökebilmelidir.

Dengbêjler sanatlarını icra ederken kuru bir anlatımla yetinmezler. Anlatı sırasında vücut dillerini de konuştururlar. Bu konuda O. Celil, “Dımdım Kalesi” üzerine yaptığı çalışmada şu gözlemlerde bulunmuştur. “Destan icrası, basit bir anlatı değildi, onun icrası özel bir ustalık gerektirirdi. Aktarıcı icra sırasında, yalnızca olayların nakledilmesi ile yetinmez, aynı zamanda dinleyicilere olayların tüm akışını belli ölçüde teatral olarak da canlandırmaya çalışırdı” (Celil, 2001: 39).

Görkem, folklor anlatıcıları hakkında şu özellikleri sıralamıştır:

-Anlatıcı bir yaratıcıdır, hikâye anlatır ve anlatma yeteneği olan bir sanatkârdır. -Folklor anlatıcısı, ortaklaşa yaratılmış olan bir “sözlü gelenek”i sunar.

-Anlatıcı, bağımsız bir şekilde yeniden üretici değildir; onun görevi, hikâyeyi muhafaza etmek ve başkalarına aktarmaktır.

-Anlatıcılar anlatımları sırasında bütünü (=ana çatıyı) değiştirmezler (Görkem 2000: 16).

Yukarıda belirtilen “folklor anlatıcıları” özelliklerinin dengbêjlere birebir uyduğunu görmekteyiz. Sözlü gelenekte yaşayan sözlü ürünü anlatır, geliştirir, ana gövdeyi değiştirmeden kendinden yeni şeyler katar, başkalarına ustaca ve sanatçı kimliği ile aktarırlar.

Bir dengbêj iyi bir belleğe sahip olmak zorundadır. Geleneksel efsaneleri, masalları, öyküleri ile olayları söyleyip yeni oluşan olayları zamanın ruh hâline uygun olarak anlatmak durumundadır. Çünkü dengbêj bunları görür, duyar, yaşar, belleğe kaydeder ve yeri geldiğinde aktarır (Uzun, 2009: 31). Bu şekilde dengbêjler yüzlerce efsane, öykü, stran, ağıt, olay vb. anlatıyı belleklerinde taşırlar.

20. yüzyılın büyük dengbêjlerinden Karapetê Xaço bir kişinin iyi bir dengbêj olabilmesi için tarihsel olaylar, büyük kavgalar (aşiretler arası, aşiret devlet arası vb.) ve kişilerin yiğitliklerinin anlatıldığı yani “şer”leri bilmesinin şart olduğunu belirtmektedir. Bunların yanısıra 7 gün 7 gece stranlarını söylese dahi daha söyleyecek stranı olan kişinin iyi dengbêj olabileceğini ifade etmektedir (Kevirbirî, 2005: 62).

Ong, belleğin bedenselleştiği kültürler için: “dünyanın dört bucağında ve her devirde geleneksel sözlü sanat el uğraşlarıyla bağlantılıdır. Avustralya ve başka ülkelerin yerlileri, şarkı söylerken iplerle şekiller çizer, başkaları bir dizi boncukla oynar” (Ong, 2010: 83). Dengbêjlere bakıldığında el uğraşısı olarak tespih göze çarpmaktadır. Bazı dengbêjler söylediği her bölüm için bir boncuk ileri alırlar ya da her kilam için bir boncuk ileri alarak ürünlerin sırası için bir sistem oluşturmaktadır.

Diyarbakır Dengbêj Evi dengbêjlerinden Seyîdxanê Boyaxçî [Boyacı Seyithan] bir röportajında güçlü bir dengbêj olmak için sahip olunması gereken özellikleri şu şekilde sıralamıştır:

- Her dengbêjin güçlü ve dayanıklı bir sesi olmalıdır.

- Dengbêj her bölgedeki varyant farklılığına hâkim olmalıdır. Serhat, Dîyarbakir ve Botan yörelerinin farklı söyleniş özelliklerini bilmelidir.

- Kafiye gibi ahenk unsurlarını iyi bilmelidir. - Aktarım gücü iyi olmalıdır.

- Zengin bir kişisel yaşama ve halk kültürü birikimine sahip olmalıdır. - Dilsoz9olmak, bu işe gönül vermek (Çetin, 2008: 38).

Dengbêj Seyîdxanê Boyaxçî’nın saydığı özelliklere bakıldığında geleneği devam ettiren bir dengbêj olabilmek için iyi bir sese, her yöreye ait usta malı anlatılara, ahenk unsurlarına, iyi bir belleğe, iyi derecede halk bilgisine sahip olmak gerekir. Ayrıca karşılıksız olarak bu işi sevmesi ön plana çıkarılabilir. Bu sayılan özelliklerin tüm halkların söz aktarıcıları durumundaki sanatçılarda olduğu görülmektedir.

Dengbêj ve çîrokbêjler toplumda birçok sosyal işlevi yerine getirirler. Bu işlevlerin belli başlıları; tarih anlatmak, toplumu eğlendirmek, kültür-edebi birikimi sağlamak ve geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurma görevini görmektir (Uzun, 2010: 44).

Yukarıdaki açıklamalara bakıldığında toplumun bakış açısı ve dengbêjlerin fikirlerine göre bir kişinin iyi bir dengbêj olarak kabul edebilmesi için asgari bazı noktalara dikkat ettiği anlaşılmaktadır. Bunlar kısaca şu şekilde sıralanabilir:

-Güzel bir ses ve güçlü bir gırtlak yapısı yani “Allah vergisi” bir sese sahip olmak ilk şarttır. Bu ses berrak, anlaşılabilir ve net olmalıdır. Yine sesin önemi ile ilgili İbn-i Sina’nın “Mûsikî” adlı eserinde “Bizim müzikte ilk olarak hoşumuza giden şey, sesin duyulan ve hissedilen nitelikleridir.” diyerek sesin müzikteki önemini vurgulamıştır (Sina, 2004: VII).

-Usta malı ürünlerin yanında doğaçlama yeteneğine sahip olmalıdır. Dengbêj kendi döneminde veya öncesinde yaşanmış bir olay ile ilgili doğaçlama eser oluşturabilmelidir.

-Diğer bir husus gelenek ve görenekleri, toplumsal değerleri çok iyi bilmesi onlara bağlılık ve saygı oluşturmaktadır.

-Çok iyi bir hafızaya sahip olmalı, sözlü ürünün özelliği dolayısıyla söylenen eser hemen öğrenebilmelidir. Bunun için güçlü bir hafıza gerekmektedir.

-Dengbêjlik geleneğini severek yapmalıdır.

Dengbêjlik yapmaya karar veren kişi ağır başlı, bilgili, sabırlı, kişilikli, olayları gözlemleyebilme, giyim kuşamına dikkat etme ve sanatını icra edebilecek her yöreyi tanıma unsurları taşımalıdır.