• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin veriler tablo 1’de yer almaktadır.

Tablo 1. Tanımlayıcı Özelliklere Göre Dağılım

Özellikler Sayı (N) Yüzde (%)

Cinsiyet (N=307)

Okuryazar Değil 71 23,8

Sadece Okuryazar 30 9,8

İlkokul Mezunu 103 33,6

İlköğretim Mezunu 43 14,0

Lise 38 12,4

Sürekli Bir İşte Çalışıyorum 126 41,2 Evde Parça Başı İş

Yapıyorum 11 3,6

İş Buldukça Çalışıyorum 6 1,9

İşssiz 163 53,3

Gelir Durumu Algısı (N=305)

İyi 47 15,4

Orta 133 43,6

Kötü 125 41,0

Yaşadıkları Yerleşim Alanı (N=307)

Kent Merkezi 260 84,7

Kasaba/ Köy 47 15,3

*Gelir belirtmeyenler genellikle çocuklarıyla oturan ileri yaştaki kişilerdir.

Katılımcıların büyük çoğunluğu (% 62,8) kadınlardan oluşmaktadır.

Kartal ve arkadaşlarının yaptığı “Tip II Diyabetli Hastaların Bakım ve Tedaviye Yönelik Tutumları ve Tutumu Etkileyen Faktörler” adlı çalışmanın popülasyonunun %58,2’si kadın, %41,8’i erkek katılımcılardan oluşmaktadır (Kartal ve diğerleri 2008). Özcan’ın (1999) diyabetli hastalarda hastalığa uyumu etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi konulu tez çalışmasında araştırma grubu %40,3’ünü erkekler, %59,7’sini kadın katılımcılardan oluşmuştur (Özcan, 1999). Gelişmekte olan toplumlarda diyabet hastalığı, kadınlarda daha fazla görüldüğü halde, gelişmiş toplumların çoğunda önemli cinsiyet farkı bildirilmemiştir. Sağlık Bakanlığınca yapılan 2003 Hane Halkı Araştırması sonuçlarına göre 18 yaş ve üzeri kişilerde beyana dayalı olarak diyabet sıklığı %4,75 (kadınlarda %5,75; erkeklerde %3,42) olarak bulunmuştur. “Ulusal Hastalık Yükü Çalışması” kapsamında yapılan analizlerde Türkiye için diyabet yıllık insidansı yüz binde 3820 (erkeklerde yüz binde 3210,2 ve kadınlarda yüz binde 4280,1) bulunmuştur. Diyabet prevelansı ise toplumda yaklaşık yüzde altı, erkeklerde yüzde beş ve kadınlarda yüzde altıdır (SB, 2004). TEKHARF Calışmasının 1997/98 taramasından 2004/05 yıllarına kadar izlenen kohortuna dair 2009’da yayınlanan verilerine gore, cinsiyetler arasında anlamlı bir prevelans farkı olmadığı görülmüştür. Sağlık Bakanlığı 2010 yılı verilerine göre diyabet sıklığı erkeklerde kadınlarda hafifçe daha düşük bulunmuş olup kadın ve erkekler arasında çok anlamlı bir fark görülmemiştir (SB, 2011, 16). Görüşülenlerin, cinsiyetlerine göre dağılımlarının ilgili literatürde belirlenen prevelanstan aykırı ölçüde farklı olmadığı görülmektedir.

Katılımcıların % 81,4’ü ise 44 ve üzeri yaş grubunda yer almaktadır.

TEKHARF çalışmasının 1997/98 taramasından 2004/05 yıllarına kadar izlenen araştırma grubuna dair 2009’da yayınlanan verilerinde Türkiye’de 35 yaş üstü nüfusta diyabet prevelansı %11,3 olarak tahmin edilmiş ve bunun 3,3 milyon kişiye karşılık geldiği hesaplanmıştır. Acemoğlu ve arkadaşlarının yaptığı “Tip II Diyabetes Mellituslu Hastaların Sağlık Hizmetlerinden Yararlanma Düzeyleri” adlı çalışmada araştırma grubundaki katılımcıların

%92’si 40 yaş ve üzerindedir. (Acemoğlu ve diğerleri 2006). Batkın ve Çetinkaya’nın yaptığı “diabetes mellitus hastalarının ayak bakımı ve diabetik

ayak hakkındaki bilgi, tutum ve davranışları” adlı çalışmada katılımcıların

%96,6’sının 40 ve üzeri yaş grubundadır. (Batkın ve Çetinkaya, 2005 ) Bu çalışmada büyük çoğunluğu 40 yaş üstü katılımcı olup literatür bilgileri ile benzerlik göstermektedir.

Katılımcıların % 23,1’i okuryazar değildir, sadece okuryazarların oranı

% 9,8’i ve görüşülenlerin büyük çoğunluğunu (% 33,6) ilkokul mezunları oluşturmaktadır. Batkın ve Çetinkaya’nın Tokat’taki iki devlet hastanesinde yatmakta olan diabet hastaları üzerinde yaptığı aynı çalışmada katılımcıların

% 58,4’ünün okuma yazma bilmediği belirlenmiştir. Ünsal ve Kızılcı’nın 2009 yılında İzmir ili iki üniversite hastanesinin endokrinoloji polikliniğinde yaptığı

“Diyabetli Bireylerin Bilgi Düzeyi Özbakım Gücü ve A1c Düzeyi Arasındaki İlişki” çalışmasında katılımcıların %9,4’ü okuryazar olmayıp, % 9,6’sı okuryazardır. Ertürk’ün İstanbul’da bir eğitim araştırma hastanesinde yaptığı

“Diyabetik Hasta Ve Bakıcısının Öğrenim Düzeylerinin, Diyabetik Ayak Yarası Üzerine Etkisi” adlı tez çalışmasında katılımcıların %25,4’ü okuryazar olmayıp, üniversite mezunu olanların ise %7’lik oranı oluşturduğu ve büyük çoğunluğunun (%49,3) ilkokul mezunlarından oluştuğu görülmektedir. Bu çalışmada katılımcıların eğitim durumlarına ilişkin veriler Ertürk’ün çalışması ile benzerlik göstermektedir.

Katılımcıların %82,4’ü evlidir. Çıtıl’ın “Kayseri il merkezindeki birinci basamak sağlık kuruluşlarına başvuran diyabetik hastalarda tıbbi ve sosyal faktörlerin yasam kalitesine etkisini incelediği tez çalışmasında katılımcıların

% 83’ü ve Coşansu’nun (2009) “Tip II Diyabetlilerde Özbakım Aktiviteleri ve Diyabete İlişkin Bilişsel Faktörler” adlı doktora tez çalışmasında da araştırma grubunun %82,8’i evli olup bu çalışma ile benzerlik göstermektedir.

Katılımcıların %53,3’ü işsiz olup bu grupta ev hanımları da yer almaktadır. Katılımcıların %62,2’sinin kadın olduğu düşünüldüğünde işsizlerin büyük çoğunluğunu ev hanımları oluşturmaktadır. Sürekli bir işte çalışan ve düzenli gelire sahip olanların oranı %41’2 olarak bulunmuş olup bu grupta emekliler de yer almaktadır. Coşansu’nun çalışmasındaki katılımcıların

%40,7’si emekli ve %44,7’si çalışmıyor olduğu görülmektedir.

Katılımcıların %97,7’sinin sosyal güvencesi bulunmaktadır. Çıtıl’ın, çalışmasında katılımcıların % 96,3’ünün ve Coşansu’nun da aynı çalışmasında katılımcıların %95’1’inin sosyal güvenceye sahip oldukları görülmektedir. Bu çalışmanın diyabetli hastaların sosyal güvenceye sahip olma durumuna ilişkin sonuçları literatürde yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir. Hastaların prim yatırarak sahip olunan ya da yeşil kart gibi ücretsiz verilen bir sosyal güvence kapsamında olma durumlarının yaygınlığı diyabetin yaşam boyu devam eden kronik bir hastalık olmasında dolayı sürekli ilaç kullanmayı gerektirdiğinden hastaların bir sosyal güvende altında olma ihtiyacı ile açıklanabilir.

Gelir durumlarına bakıldığında yaklaşık %52’sinin 900 TL ve altında gelire sahip olduğu ve gelir durumlarını %41’i kötü, diğer katılımcıların ise orta ve iyi olarak tanımladığı görülmektedir. Çıtıl’ın çalışmasında katılımcıların %7,1’inin ekonomik durumu kötü, %51,7’si orta, %41,2’si iyi, olarak ifade etmiştir (Çıtıl, 2009). Coşansu’nun çalışmasında katılımcıların

%40,3’ü ancak geçiniyorum, %47’si orta ve % 12,7’si iyi olarak ekonomik durumlarını belirtmişlerdir (Coşansu, 2009). Çalışma grubundaki katılımcıların gelir durumu literatürle benzerlik göstermektedir.

Bu çalışmadaki katılımcıların demografik özellikleri büyük ölçüde Türkiye’de yapılan çalışmalar ile benzer özellik göstermektedir. Bu anlamda diyabet hasta profili literatürde de tanımlandığı gibi kadın grupta biraz fazla olmakla birlikte cinsiyetler arası dikkate değer bir farklılık göstermeyip, orta ve ileri yaşlarda daha fazla görülmektedir.