• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KURAMSAL ÇERÇEVE

1.1. Değerlerin Tanımı

BÖLÜM 1: KURAMSAL ÇERÇEVE

DüĢünen varlık olarak insanoğlunun hayatı anlamlandırma yolunda bilmek ve anlamak istediği en önemli varlık öncelikle kendi varlığıdır. Sosyoloji, psikoloji, antropoloji vb. bilim dalları bu çabanın bilim dünyasına yansımasının sonuçlarından yalnızca birkaçıdır.

Ġnsanın kendisine, diğer insanlara, nesnelere ve aĢkın varlıklara olan yaklaĢımının temelini oluĢturan esas unsur, bu varlıklarla ilgili olarak sahip olduğu değerlendirmelerdir. Aynı Ģekilde insanın hayatına verdiği yön de bu varlıklarla ilgili değerlendirmelerinde saklıdır. Dolayısıyla insanı tanımaya baĢlamak onun değerlerini anlamadan geçmektedir. Ġnsanın çevresiyle, yapıp ettikleriyle, geçmiĢi ve geleceği ile olan iliĢkilerinde, duygu, düĢünce, tutum ve davranıĢlarının arka planında, bütüncül bir bakıĢ açısıyla var olmasının temelinde değer anlayıĢı yatmaktadır (Kuçuradi, 2013: 5). Değerler, toplumları, grup ve fertleri tanımlamak, kiĢilerin tutum ve davranıĢlarının altında yatan saikleri belirlemek ve tarihi süreçte yaĢanan değiĢimlere ıĢık tutmak konusunda önem kazanmaktadır (Schwartz, 2012: 3). Değerlerin söz konusu süreç ve bağlamda yerini tayin edebilmek için öncelikle sosyal-bilimsel platformdaki yerinin tespit edilmesi ve tanımlarının yapılması önemlidir.

1.1.Değerlerin Tanımı

Klasik mantıkçılar genellikle tanımı ikiye ayırırlar. Bunlar “had” ve “resm” kavramlarıyla ifade edilir. Had kavramı Ġngilizce “definition” kavramına karĢılık gelirken, resm kavramı da yine Ġngilizce “description” kavramına karĢılık gelmektedir. Ġslam mantıkçılarının “had” Ģeklinde adlandırdıkları tanıma özsel tanım, “resm” Ģeklinde adlandırdıkları tanıma ise ilintisel tanım denir. Özsel tanım, tanımlanacak Ģeyi yakın cinslerine benzetmek ve yakın ayrımını göstermek suretiyle yapılmaktadır. Örneğin, insanı “konuĢan hayvan” Ģeklinde tanımlamak onu yakın cinsi olan hayvana benzetmek ve diğer türlerden ayıran konuĢma özelliğini ortaya koymak suretiyle yapılmıĢtır (Mert, 2003: 82).

Ġlintisel tanım ise bir Ģeyi aynı Ģekilde yakın cinslerine benzetmek ve aralarındaki ilintisel bağı ifade etmek suretiyle yapılır. Örneğin insanı “beslenen hayvan” Ģeklinde tanımlamak onu yakın cinsi olan hayvana benzetme ve diğer türlerle ortak özelliğini

18

ortaya koymaktır. Neticede öze ait olan tanımlar daha doğru tanımlar olurken ilintisel tanımlar eksiktir. Mantıkçılar, tecrübeye ait sevgi, nefret, aĢk vb. duyguları bilmek ve anlamak için doğrudan idrak etmek gerektiğini belirtirler (Öner, 1986: 36-42).

Sözlükte değer, “Bir Ģeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir Ģeyin değdiği karĢılık, kıymet, üstün nitelik, meziyet; bir ulusun sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi öğelerin bütünü” (http://www.tdk.gov.tr, 2015) Ģeklinde ifade edilmektedir.

Ülken (2001), değerlerin ancak sezgi ile kavranabileceğini, tanımlarının yapılamayacağını belirtmiĢtir. Ona göre değer, bir duyum ya da bir duygu olarak sezgiseldir. Değerler duyu ile kavrandıktan sonra kavramlarla ve önermelerle ifade edilir. Dolayısıyla, değerlerin tanımlarındaki amaç, onların ne olduğunu ortaya koymak değil çoğunlukla kiĢi ve toplum için ne iĢe yaradıklarını belirtmektir (Güngör, 2000a, 27; Kaymakcan ve Meydan, 2014: 24).

Değer ve değerler terimleri günlük dilde çok geniĢ bir bağlamda ve birçok farklı anlamda kullanılmaktadır. Değer, standartlar, inançlar, prensipler, ahlaki yargılar ve sosyal normlar anlamında; ayrıca arzu, istek, ihtiyaç ya da ilgi anlamında kullanılabilmektedir. Bunlara ek olarak değer, bir Ģeyin ya da bir ilgi objesinin fiyatı, önemi ya da kıymeti anlamlarına da gelebilmektedir. Değer ve değerler terimlerinin söz konusu bu geniĢ kullanımı yalnızca sıradan bir konuĢmada değil, aynı Ģekilde bilimsel alanlarında da geçerlidir (Pauls, 1990: 4).

Değerleri soyut alanla ve dinle iliĢkili olarak tanımlama yoluna giden Aydın (2011: 40), değeri “Yalın biçimiyle soyut olan, bir inanca dayanan ve aĢkınlıklar taĢıyan; dolayısıyla da din ile içten bağlantıları bulunan önemli beĢeri bir olgu” olarak ifade etmiĢtir.

Değerlerin davranıĢa olan etkisi bağlamında yapılan bir tanımda; “Değerler, genel olarak davranıĢlara rehberlik eden ilkeler ve temel inançlar, eylemlerin „iyi‟ ya da „arzu edilen‟ Ģeklinde yargılandığı standartlardır” (Halstead ve Taylor, 2000:169) denilmiĢtir. BaĢka bir ifade ile değer, bireyin hangi yönde hareket edeceğini belirleyen standartlardır. Ancak insan zaman zaman arzu etmediği ve değer vermediği davranıĢları yapmaya da zorlanabilir. Bu durumda baĢkalarının değer verdiği bir konu çerçevesinde hareket etmiĢ olur.

19

Benzer Ģekilde Hökelekli (2013: 285) de değerleri; “DavranıĢlarımıza yol gösteren, rehberlik eden inançlar ve kurallar” ve “DavranıĢlarımızın yerindeliğini, etkililiğini, güzelliğini, ahlakiliğini belirlemeye hizmet eden ilke ve standartlardır” Ģeklinde tanımlamaktadır.

Ġnanç ve davranıĢ etkileĢiminde inançlardan davranıĢa kadar çizilecek olan yelpazenin en somut kısmına davranıĢları, en soyut kısmına da inançları yerleĢtiren Esmer (2004: 215), somuttan soyuta doğru gidildiğinde davranıĢtan sonra tutum, daha sonra da değeri konumlandırmıĢtır. Esmer‟e göre değer; belli tutum ve davranıĢları açıklayan bir Ģemsiyedir. Yazarın diğer bir tanımına göre ise değer; “Bireyi belli bir Ģekilde hissetmeye ve davranmaya yönlendiren doğru-yanlıĢ rehberidir.”

Aynı Ģekilde Güngör de değerin tanımında inanca vurgu yaparak (2000a: 27), değeri bir Ģeyin arzu edilir ya da edilemez oluĢu noktasındaki yargılardan hareketle ortaya koymaya çalıĢır. Örneğin doğruluğun ne kadar iyi bir davranıĢ olduğuna hükmettiğimizde onun arzu edilen ve “yapılması gereken” bir davranıĢ olduğunu ifade ederken doğruluk konusundaki inancımızı ortaya koymuĢ oluruz. Buradan hareketle Güngör değeri; “Bir Ģeyin arzu edilebilir veya edilemez olduğu hakkındaki inançtır” Ģeklinde tanımlamaktadır.

Değerin inanç yönüne vurgu yapan baĢka bir tanım da Ģöyledir: “Değerler etki gücü yüksek inançlar olarak bireyin arzu ettiği hedeflerini yansıtırlar. Olayları, insanları, politikaları ve eylemleri seçme yahut değerlendirmede rehberlik ederler (Schwartz, 2007: I; Schwartz, 2003: 297).”

Büyükdüvenci (2002: 252), değeri; “Bir nesne ile ona ilgi duyan özne arasındaki iliĢki” ve “Ġlgilerin yöneldiği verili bir duruma eklenen Ģey” olarak tanımlamaktadır. Yazar, bu ilginin kaynağının akıl olduğunu ve aklın bazı Ģeylere yaklaĢma, bazı Ģeylere de karĢı olma gibi bir özelliği olduğunu belirtmiĢtir. Aklın bu özelliği için “ilgi” tabirini kullanan Büyükdüvenci, değerin kaynağının da söz konusu bu ilgi olduğunu ifade etmiĢtir. Buna göre herhangi bir nesne ilgi konusu olduğunda değer kazanır ve değer yüklenir.

Ġnsanın her bir tavrının değerlere dayandığını belirten MengüĢoğlu (2014: 241) “Her türlü amaç ve hedefler, her türlü ilgi ve çıkarlar; tutkular, her türlü idealler, her türlü güç ve iktidar etkenleri, her türlü ün ve Ģan hırsı; yerme, övme, saygı ve saygısızlık, inanma

20

ve inanmama, sözünde durma ya da durmama, dürüstlük, sevgi nefret…” gibi davranıĢların temelinde değerlerin yer aldığını belirtmiĢtir. Poyraz da (2011: 63) değer-eylem iliĢkisine dikkati çekerek değerleri “Nasıl yaĢayacağımıza iĢaret eden anlam haritalarımız; eylemlerimiz için ufuk noktasıdır.” Ģeklinde tanımlamıĢtır. Her eylemin değerle ve insan değerleriyle ilgili olduğunu söyleyen Tepe (2008: 7) ise her eylemin değer koruyarak, değer çiğneyerek ya da her ikisini birden yaparak değerlerle iliĢkili bir Ģekilde gerçekleĢtiğini söylemiĢtir. Bu durumda kiĢi belirli nesneler arasından bazılarını seçip eylemde bulunurken diğerlerini seçmeyerek onları değersizleĢtirmiĢ olmaktadır. Değerler konusundaki tanımların çokluğu, alanda görüĢ birliğinin bulunmadığını ortaya koysa da, dikkatle incelendiğinde, yapılan tanımların birbirinden farklı Ģeyleri anlatmadığı anlaĢılacaktır. Temel problem, felsefenin uzunca bir müddet üzerinde durduğu meselenin sabit bir konumunun bulunmamasıdır. Ġnsanoğlunun yöneldiği, rağbet ettiği her konuda bir değer ve kıymet düĢüncesinin var oluĢudur.