• Sonuç bulunamadı

Çocuğa Kazandırılması Gereken Değerler ve Çizgi Film

BÖLÜM 1: KURAMSAL ÇERÇEVE

1.7. Çocuğa Kazandırılması Gereken Değerler ve Çizgi Film

“Çocuğun doğuĢtan getirdiği en iyi tarafı ortaya çıkarmak; kiĢiliğinin her yönüyle geliĢmesini sağlamak; insani mükemmelliğe ulaĢmasına yardımcı olmak; bireyi ve toplumu kötü ahlaktan korumak ve kurtarmak, bunun yanında iyi ahlakla donatmak

ve devamını sağlamak” (Aydın ve Gürler, 2012: 16) Ģeklinde ifade

edilmektedir.

Çocuğa hangi değerlerin nasıl kazandırılacağı noktasında tartıĢmalar mevcuttur. Ancak yaĢadığımız dünyada kültür farkı gözetmeksiniz her milletin ortaklaĢa benimsedikleri temel insani değerlerin var olduğu belirtilmektedir. Sponsorluğunu UNICEF‟in yaptığı ve UNESCO tarafından desteklenen YaĢayan Değerler Eğitim Programı (LVEP), 3-7 yaĢ çocuklarına uygulanacak değerler eğitimi için 12 adet değer önermektedir. Bunlar; “barıĢ, saygı, sevgi, sorumluluk, mutluluk, hoĢgörü, iĢ birliği, dürüstlük, tevazu, samimiyet ve dayanıĢma” değerleridir (LVEP, 2000: 5). Bunlara ek olarak tüm kültürlerin üzerinde fikir birliği sağladığı ifade edilen “merhamet, cesaret, nezaket, adâlet, kibarlık, sadakat, azim ve sorumluluk” değerleri de zikredilmektedir (Gibs ve Earley, 1994: 9). Ayrıca ülkemizde uygulanan Okul Öncesi Eğitim Programında “Okul Öncesi Eğitimin Temel Ġlkeleri” baĢlığı altında çocuğa kazandırılması gereken değerler

39

“sevgi, saygı, iĢ birliği, sorumluluk, hoĢgörü, yardımlaĢma, dayanıĢma ve paylaĢma” Ģeklinde sıralanmaktadır (OÖEP, 2013:11).

Değerlerin çocuklara direkt olarak öğretilmesinden ziyade zaman içerisinde görerek ve yaparak benimsemeleri, arzu edilen bir yoldur. Bundan dolayı değerlerin teorik olarak iĢlevlerinin öğrenilmesinden ziyade bu değerlerin birey tarafından benimsenerek davranıĢ kalıpları haline getirilmesi esastır. Amerikan eğitim sisteminde değerler eğitiminin rolünü tartıĢtığı makalesinde Bruening (1980), değerlerin eğitiminin örgün eğitim ortamı olan okullarda yapılıp yapılamayacağını da tartıĢma konusu yapar. Psikolog ve filozofların iddialarını ortaya koyarak meseleye çözüm arayan yazar, değerlerin bireye öğretilemeyeceği, bunların dolaylı olarak kazanılabileceğini söyler. Sonuç olarak hiçbir program ya da eğitim modelinin değer eğitiminde belirleyici olmadığı, öğrencilerin değerleri en iyi Ģekilde ahlaklı bireyleri gözlemleyerek öğrenebileceğini ifade eder.

Sutrop da (2015: 192) aynı Ģekilde okulda değerlerin eğitiminin imkânını sorguladığı çalıĢmasında öğretmenin dersi sunumundan, giyim kuĢamından, konuĢmasından, öğrencilerle iliĢkilerindeki mesafesine kadar birçok konuda örnekliği vasıtasıyla değer eğitiminin gerçekleĢebileceğini belirtir. Buradan anlaĢıldığı kadarıyla değerlerin eğitimi bütüncül bir çabayı gerektiriyor. Yalnızca bir dersle kayıtlı olmayıp eğitim-öğretim süreçlerinin tamamını kapsamaktadır. Bununla birlikte, bireyin yaĢadığı aile ortamı, çevresi ve günümüzde belirginleĢen rolleriyle medya da bu süreçlere dâhil edilmektedir. Moskaleva ve Postylnaya (2013: 114) da yaptıkları çalıĢmada insanoğlunun ahlaki davranıĢlarının model davranıĢlar yoluyla ve bireyin ahlaki farkındalığı yoluyla Ģekillendiğine vurgu yaparlar. Yazarlar, bu teorinin modern animasyon teknolojilerinin bireyin duygu, düĢünce ve nihayetinde davranıĢlar üzerindeki etkisi bağlamında daha da önem kazandığını belirtmektedirler.

Değer eğitiminin 10 yaĢından önce yapılması gerektiğini belirten Tarhan (2015) “Bu yaĢlardan sonra çocuk ergenlik yaĢına girdiği için zaten değerleri sorgular” diyor. Dolayısı ile değerler daha erken yaĢlarda öğrenilmelidir. Değerlerin öğretilmesinde söz dilinin değil hal dilinin önemine değinen yazar, değer eğitiminin tohumlarının ailede atılması gerektiğinin altını çizer. Daha sonra çevre ve okul değer eğitiminde etkindir. Ayrıca öğretmenin rolüne de vurgu yapan yazar, okulda öretilecek değerlerin sadece

40

psikolojik yaĢantılar, örnek olay incelemeleri ve kısa film kullanımı gibi pratiklerle gerçekleĢtirilmesi gerektiğini ifade eder.

Çocukların, karmaĢık görünen davranıĢları uzun süre gözlemleyerek, uzun tekrarlar neticesinde öğrendikleri bilinmektedir. Bundan dolayı örnek alma ve benimseme noktasında çizgi filmlerin iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Çizgi filmlerle ilgili yapılan araĢtırmalar incelendiğinde çizgi film-Ģiddet iliĢkisinin yoğun bir Ģekilde ele alındığı görülmektedir. Çocuk, sosyalleĢme sürecinde üstlendiği rol bakımından “sihirli kutu” olarak isimlendirilen televizyonda gördüğü her Ģeyi bilinçsizce içselleĢtirerek davranıĢ kalıpları haline dönüĢtürmekte ve günlük yaĢam pratiklerine dâhil etmektedir. Özellikle çocukların en sevdiği yayınlar sıralamasında baĢı çeken çizgi filmler, içerdiği Ģiddet bakımından eleĢtirilmektedir (Ker Dincer ve Yılmazkol, 2014: 190).

YetiĢkinlerin televizyonu genelde eğlenmek için çocukların ise eğlendirici buldukları ve içerisinde henüz yeni oldukları dünyayı tanımak için izlediklerini belirten uzmanlar, ekrandaki ses ve canlı renklerin, hareketli figürlerin, hız değiĢimlerinin, efekt ve müziğin çocuğu kendine çektiğini ifade etmektedirler (Ünal ve Durualp, 2012: 94). Çocukluktan ergenliğe doğru adım atan birey, yalnızca biyolojik olarak değil sosyal olarak da geliĢmektedir. Çocuk, televizyon vasıtasıyla yeni hayat tarzları, farklı aileler, farklı millet ve farklı kültürlerle karĢılaĢır. Dolayısıyla kendi dar çerçevesinde karĢılaĢmadığı pek çok sosyal meseleye Ģahit olur. Böylece küçük kesitler halinde de olsa geniĢ yelpazede, içselleĢtirebileceği örnekler elde edebilir.

Çizgi film karakterleri gerçek hayatta yaĢanmıĢ ve yaĢanabilecek olaylar karĢısında nasıl pozisyon alınabileceğine dair hazır, yaĢanmıĢ ve sonuçları belli olan örnekler sergilemektedir. Çocuk, söz konusu olayı ekranda izler ve hangi durumda nelerle karĢılaĢabileceğine dair sonuçlar çıkartır. Örneğin çocuk, çevresinde yaĢayan ancak henüz tecrübe etme imkânına sahip olmadığı komĢuluk, abi-abla ya da öğretmen-öğrenci, usta-çırak iliĢkilerini ve bu çerçevede yaĢanması muhtemel olay örneklerini inceleyebilir (Erdoğan, 2010: 765). Böylece, yaĢanması muhtemel olaylar karĢısında önceden nasıl konumlanacağını kestirebilir. Çocuk, olumsuz durumlar karĢısında da aynı tecrübeleri elde edebilir. Örneğin annesinin sözünü dinlemeyen çizgi film kahramanının ne gibi cezalara maruz kaldığı, aynı durumda kendisinin de bu gibi durumlara düĢebileceği fikrini elde edebilir.

41

Çizgi filmler çocukların tavır ve davranıĢlarını, tercihlerini, düĢüncelerini ve arkadaĢları ile olan iliĢkilerini etkilemektedir. Aynı zamanda dil geliĢimi, yeme-içme ve giyim-kuĢam konusunda da çocuğu yönlendirdiği belirtilmektedir. Çocukların davranıĢları ile ilgili öğretmenleri ile yapılan bir çalıĢma, çocukların sınıf içerisinde TV ile iliĢkili davranıĢlarını sık sık sergilediklerini ortaya koymuĢtur (Hassan ve Danial, 2013: 6-8). Öyle ki Giroux‟un (1999: 84) çizgi film izleyen kendi çocuklarında ve diğer çocuklar üzerinde yaptığı gözlemlere göre, çizgi filmler değerler ve ideallerin öğretiminde en az aile, dinî kurumlar ve devlet okulları kadar kültürel otoriteye sahiptir.

Ġnan ise (2016: 201) gerek reklamlar gerekse de çizgi filmler olsun televizyondaki programların sürekli olarak değer aktarımı yaptığını, bu yüzden çocuk yayınlarının değer aktarımındaki yerinin ve öneminin yadsınamaz olduğuna vurgu yapmaktadır. IĢıtan ve arkadaĢları tarafından Caillou ve Sünger Bob çizgi filmleri üzerine yapılan bir araĢtırmada sosyal değerler olarak “iletiĢim, empati, yardımlaĢma, kurallara uyma komĢuluk iliĢkileri ve saygı” değerleri tespit edilirken, bireysel değerlerden “kendine güven, kararlılık, baĢarı duygusu, sorumluluk bilinci” vb. değerlerin geniĢ oranda yer tuttuğu tespit edilmiĢtir. Ailevi değer bakımından Sünger Bob‟da hiçbir değer bulunmadığı, Caillou‟da ise “kardeĢ sevgisi, aile ile olumlu iliĢkiler, büyüklere saygı, anne-babaya itaat ve ailede iĢ bölümü” gibi değerlerin yer aldığı belirtilmiĢtir. Her iki çizgi filmde, sınırlı olmakla beraber, kültürel değerlere de yer verildiği belirtilmiĢtir. Bu değerler; “gelenek-görenekler, yöresel yemekler, inanç, bir nisan Ģakası, değiĢik kültürlere ait oyunlar ve diller” Ģeklindedir (2015: 86).

TRT Çocuk kanalında yayınlanan “Canım KardeĢim”, “Jibber Jabber”, “Pepee” ve “Laura‟nın Yıldızı” adlı 4 adet çizgi filmde yer alan değerlerin tespitine yönelik gerçekleĢtirilen çalıĢmada “nezaket, mutluluk, özgüven, cesaret, temizlik, yardımlaĢma, empati, sevgi doğruluk (dürüstlük), arkadaĢlık, paylaĢma, iĢ birliği, sorumluluk ve sabır” değerleri frekans analizi yöntemiyle tespit edilmiĢtir. Söz konusu çizgi filmlerin dördünde geçen değerlerin sayısal ortalaması dikkate alındığında % 28,52 ile en sık karĢılaĢılan değer “nezaket” değeri olurken, % 0,70 ile en az karĢılaĢılan iki değer, “paylaĢma ve sabır” değerleri olmuĢtur (Akıncı ve Güven, 2014: 440).

Yorulmaz‟ın din ve değerler eğitimi açısından Pepee çizgi filminin toplam 40 bölümü üzerinde yaptığı çalıĢmasında (2013b) Ġslam Dinine ait sözlü ifadeler (% 5), batıl inanç

42

içeren görsel ifadeler (% 100), yabancı kültürlere ait unsurlar (% 17,5), Türk kültürüne ait unsurlar (% 20), sorumluluk, adâlet, özgüven ve paylaĢmaya iliĢkin ifadeler (% 15) tespit edilmiĢtir. Aynı Ģekilde “sorumluluk, adâlet, özgüven ve paylaĢmaya” iliĢkin görsel iletiler (% 12,5), fiziksel Ģiddet (% 22), sözel Ģiddet (% 15) ve psikolojik Ģiddet (% 15) unsurlarına rastlanmıĢtır. Ayrıca kiĢisel özellikler bakımından huysuzluk (%8), küsme (% 62,5), yalan söyleme ve israf (% 10), arkadaĢlarıyla çekiĢme (% 15) gibi olumsuz özellikleri tespit edilmiĢtir.

ġüphesiz, çizgi filmin konusu ve içerdiği değerlerin özelliklerini o filmin yapımcısının ideolojik düĢüncesinden ayrı düĢünmek mümkün değildir. Her yapım, onu meydana getiren yapımcının beceri ve dünya görüĢlerini yansıtmaktadır. Yabancı yapım çizgi filmler dünya standartlarına ayak uydurabilmek için her ne kadar ortak bir kültür dili geliĢtirmiĢ olsa da kendi kültüründen izler taĢımaya devam etmektedir. Chambers, dünyaca meĢhur Japon “anime” filmlerinin (2012: 100) Amerikan kültürü kisvesine bürünerek tipik olarak AmerikanlaĢtığını; ancak Japon kültürünün bu filmler içerisinde saklanmaya devam ettiğini belirtmiĢtir. Yorulmaz da ithal çizgi filmlerin Ģiddet ve cinsellikle ilgili bilinçaltı mesajlar taĢıdığını, Türk kültürüne aykırı örf ve âdetler barındırdığını, baĢka dinlere ait dua ve ibadet Ģekillerinin sergilendiğini belirtmektedir (Yorulmaz, 2013b: 439).