• Sonuç bulunamadı

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Tezimizin buraya kadar ki çözümlemeleri ve elde edilen bulgular sonucu genel bir değerlendirme yapmak artık mümkün hale gelmiş bulunuyor. İkinci Dünya Savaşı sonucunda şekillenen iki kutuplu temel dünya düzeni 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile sona erdi. Bu sona erişin nasıl bir dünya sistemi doğuracağı kısa süreliğine bir bocalamaya yol açtı. İlk zamanlarında; ABD ve müttefikleri tarafından tüm dünyada serbest piyasanın yaygınlaşması, evrensel insan haklarının tüm dünyada yayılması, devletler arasında savaşın sona ermesi ve demokrasinin küresel ölçekte yayılmasını anlatmak üzere dillendirilen yeni dünya düzeni 2000’li yıllarda belki de ABD’nin tahmin ettiğinin ötesinde bir eksene doğru kaymaktadır.

Yeni dünya düzeni, küreselleşmenin bir ileri evresi ve onun dinamikleri üzerinden gelişen bir süreçtir çünkü, onun araçlarından nemalanmış, yararlanmıştır. Sanıldığının aksine yeni dünya düzeni artık ABD’nin kontrolünden çıkmış tüm dünyayı ilgilendirir hale gelmiştir. Bu yeni süreç bir sürü düzensizlik ve başıboşluğu bünyesinde barındırıyor olsa da “yönetişim” denilen bir yeni siyasal yorumla bu düzensizlikler de kendi başına bir düzen teşkil etmektedir. Yeni dünya düzeni ekonomik, siyasal ve sosyokültürel olarak tüm dünyayı etkileyecek çok kutuplu bir dünya sistemi doğurmuştur. Bu temel kutuplar hinderlantlarıyla birlikte ABD, Çin, Rusya ve AB’dir.

21. yüzyıl dünyası artık ekonomik savaşlara sahne olmaktadır. Devlet dışı çok- uluslu şirketler de temel ekonomik birimlerden oldular. Öte yandan klasik devlet teorisi bu yeni durumu yorumlamada yetersiz kalmaktadır. Çünkü bu yeni düzen daha önce test edilmemiş bir bakir pist görünümündedir. Sanal ekonomi hızla yayılmakta, bölgeselleşmeler ile uluslararası ekonomik aktörler devletlerin ekonomik egemenliklerini son derece sınırlandırmıştır. Bu baskılar sonucu devlet bir anlamda geri çekilmek ve minimal düzenleyici ve eşgüdümü sağlayıcı bir alana sıkışmak zorunda kalmıştır.

Siyasal olarak da devletin egemenlik sahası son derece zayıflamıştır. Siyasal yeni dünya düzeninin muhtevasında politik ve askeri bağlantılar, ulus devlet yapısının yeni anlamlar edinmesi/kaybetmesi, askeri ve siyasi ittifaklar, küresel güç olma mücadeleleri, uluslararası örgütlenmeler ve bölgeselleşmeler yer almaktadır.

Siyaset devlet sınırlarının ötesine taşınmıştır. İçişleri kavramının bir anlamı kalmamıştır. Bu yeni süreçte ulus-devlet yapısı güç kaybetmiştir. Güvenlik, barış, demokrasi, İnsan hakları vb. sorunlar bir içişleri meselesi olmaktan çıkmıştır ve dış müdahalelere bile zemin türemiştir. Irak, Libya vb. ülkelere yapılan dış müdahaleler buna örnektir. Bu da demokratik tartışmaları da beraberinde getirdi. Bunun iki ana sebebi vardır.

-Küresel düzen, ülkelerarası birlikler ve bölgesel paktlar ve ulusüstü örgütlenmelerle yukarıdan aşağıya ulus devleti zoraki de olsa dönüştürmektedir.

-Çağın ruhuna uygun olarak bilinç artışı mikro fırkalaşmalar başlatmış, ademi merkezi siyasi ve kültürel yapıları popülerleştirmiştir. Dipten gelen yeni kimlik ihdasları ulusal formu dönüşüme zorlamaktadır.

Bütün bunların sonucu olarak devlet yapısı sadece çoğul bileşenlerden biri durumuna gelmiştir. Çünkü klasik devlet yapısı günümüz yaşam sorunları için son derece güdük kalmaktadır. Bundan dolayı uluslararası kurumlar neredeyse bir devlete ait tüm fonksiyonları icra eden kurumsallaşmalar gerçekleştirmektedir. BM, NATO, AİHM, IMF ve DTÖ gibi örgütler bu bağlamda sayılabilir.

Kültürel olarak yeni dünya düzeni hem yeni bir harmoniyle kendine has bir kültür türetmekte hem yerel kültürlerin küresel ölçekte kendini ifade olanakları sağlayarak onları küreselleştirmektedir. Dolayısıyla hem bir kültürel benzeşme hem farklılaşma akışı söz konusudur. Bu bağlamda olmak üzere yeni düzende birey ile toplum ve devlet ilişkisi bir yozlaşma sürecine girmiş bireylerin devlet ve topluma ilişkin duyarlılık ve aidiyetleri erozyona uğramıştır. Bir tür çok kimlikli ve çok aidiyetli gençlik yetişmekte olup böylece küresel bireycilik ön plana çıkmaktadır.

Demokrasi tarihi Atina’da başlamıştı. Belli bir şehir ölçeğinde doğmuş ve tarihsel olarak üç kırılma noktası yaşamıştır. Doğuşundan 1215 tarihli Magna Charta’ya kadar şehir ölçekli ve kısıtlı erkek vatandaşın katıldığı doğrudan demokrasi süreci ilk kırılmadır. İkinci aşama ise ulusal egemenlik teorilerinin geliştiği demokrasi kuramının kökleştiği içinde sanayi devrimi ile anayasacılık hareketlerini de barındıran ve ikinci dünya savaşına kadar süren dönemdir. Bu dönemde Locke’un doğal haklar ve eşitlik teorisi, Montesquieu’nun kuvvetler ayrılığı ve J.S. Mill’in temsil kuramı çağ açıcı olmuştur. Son olarak İkinci Dünya

Savaşından sonra başlayan ve 21. Yüzyılda hızlanarak devam eden geç modern çoğulcu demokrasi anlayışı ve bunun küresel ölçekte gündeme gelmesini anlatan “kozmopolit” veya bazılarının “sanal demokrasi” dedikleri süreçtir.

Bu son sürecin en başat demokratik ayrıcalığı sivil toplumun küreselleşerek bir erdem halini almasıdır. Modern demokratik devletlerin uygarlık seviyeleri sivil toplumsal kurumlara duyulan müsamaha ile ölçülür oldu. Bu süreçte sivil toplumsal kurumlar da tüm diğer alanlar gibi ulusal sınırların ötesine taşınarak küresel bir yapılar ağı haline geldi. Öyle ki devletin dahi uzanamadığı bazı hususlarda STK’lar önemli fonksiyon icra etmekte yer yer devlete yol gösterici rolünü oynamakta ve sorunlara ya çözüm üretmekte ya da çözüm yolları göstermektedirler.

Günümüz dünyasında demokrasi, her coğrafyada farklı biçimde algılanmaktadır. "Batıda demokrasi en geniş boyutta ilerleme kaydetti ve öyle doğal hale geldi ki, demokrasinin devamının koşullarını sormaya kalkmak tuhaf karşılanır oldu."(Kühnhardt, 2005: 182). Ama bazı bölgelerde ise hala demokrasi bir hayal olarak durmaktadır. Soğuk Savaş sonrası dönemde dünyada demokrasinin dört ayrı gelişimi söz konusudur;

- Demokratik ülkelerin sayısı artmaktadır.

- Demokrasi kültürü tüm toplumlarda artmaktadır.

-Zaten demokrasi ile yönetilen ülkelerde de demokratik kurumlar artmakta ve derinleşme sağlanmaktadır. Örneğin bazı bölgelerin rahat rahat bağımsızlıklarını oylayabilmeleri bunun ispatıdır. Çünkü referandum sonucu bağımsızlık kazanıp ayrılsalar da aynı kültürde kalmaya, makro bir birliğin parçası olmaya devam edeceklerine olan inanç tamdır.

- Demokrasi bir meşruiyet kriteri haline gelmektedir. Öyle ki darbe yoluyla yönetime gelen iktidarlar bile kendilerini demokrasi havarisi gibi dünyaya lanse etmek zorunda kalmaktadır.

Tüm bu demokratik gelişimin/artışın iki ana sebebi var: Özgür ortamın artışıyla toplumsal istencin baskısı ve serbest piyasa şartlarının ülkeleri dönüşüme zorlaması.

Bütün bunların yanında yeni demokratikleşme dalgasının bazı temel sorunları da vardır. Bunları şöyle tespit etmek mümkündür:

- Demokrasi sadece bir yönetim biçimi değil bir yaşam biçimidir ve sosyo- kültürel temelleri vardır. Dolayısıyla hiçbir yere demokrasi ışık hızıyla gelmez.

-Ulusötesi yapılanmalarla Habermas’ın tabiri ile ‘demokrasi açığı’ ortaya çıkmaktadır. Küresel bürokrasi ile küresel yapılanmalar demokrasinin demokratlaşmasını gerektirmektedir.

-Hegemonik güçler kendi menfaatleri uğruna antidemokratik rejimleri destekleyebilmektedir.

-Küresel terör olaylarının artışı kimi antidemokratik düzenlemelere zemin hazırlamaktadır.

-Küresel ölçekli demokrasi denemeleri daha önce test edilmemiş bir alan olarak ortaya çıkmaktadır.

Gerek batıda gerekse dünyanın diğer yerlerinde demokrasinin geleceği tartışmaları halen devam etmektedir. "George F. Kennan bugünün sorunlarını hayali olarak şöyle tasvir etmişti: 'Dünyanın istikrarı için en tehlikeli alanlardan biri, eğer günün birinde Rus Hakimiyeti yıkılmaya başlarsa gelecektir'."(Hacke, 2005: 336). O gün geldi mi? "Bizim şimdi dünya tarihinin uzun süre devam eden bir krizli devresinin başlangıcında bulunmamız muhtemeldir."(Hacke, 2005: 337). Bu krizli dönemde yapacağımız her tedavinin bir sonraki adımda bizim için başka sorunlara yol açmaması için çok dikkatli davranmalıyız. Nitekim Lpson'un şu sözü her zaman hatırda tutulmalıdır: "Bir kuşağın uygulamaya koyduğu tedaviden daha sonraki kuşağın gidermeye çalıştığı hastalık doğar."(Yılmaz, 2004: 315).

Yeni dünya düzeni için gelecek öngörülerinin temel ortak varsayımı karşılıklı bağımlılığın tarihin hiç bir evresinde görülmemiş biçimde artacağıdır. Bu karşılıklı bağımlılık beklentisi ulus devletlerarası bağımlılığı aşarak topluluklar, kültürler arası bağımlılığa dönüşme potansiyelini fazlası ile içermektedir. Bu bağımlılık potansiyeli yüksek teknoloji ve ekonomik olarak gelişmiş bir yapı ve aynı şekilde siyasi sistem olarak demokrasiye sahip olmakla gerçekleşmektedir. Çünkü demokrasi, "[...] hiyerarşileri yıkmakta, bireyleri güçlendirmekte ve toplumları politikaların ötesinde değiştirmektedir. İçinde yaşadığımız dünyanın karakteri demokratik düşüncenin bir sonucudur."(Zakaria, 2014: 15). Özetle:

-Bu düzen globalleşmenin ileri bir aşaması olarak ele alınmalıdır. -Devletlerin klasik mentalitesi tüm boyutlarıyla ve hızla değişmektedir.

-Bu yeni süreçte birey, toplum ve devletlerin demokrasiye yönelişi artmaktadır.

-Bu yönelişin nihai durağının, sivil toplumsal unsurların da etkin olduğu kozmopolitik bir demokrasi olması genel gidişat açısından kaçınılmazdır.

KAYNAKÇA

Arıboğan, D. Ülke. (1996). Globalleşme Senaryosunun Aktörleri (1. Baskı). İstanbul: Der Yayınları.

Aslanoğlu, Rana A. (1998). Kent, Kimlik ve Küreselleşme (1. Baskı). Bursa: Asa Kitabevi Yayınları.

Bahçeli, Devlet. (1998). 21. Yüzyılın Güçlü Türkiye’si İçin Lider Ülke Stratejisi: Önem ve Anahatları Yeni Türkiye Dergisi (Sayı: 19. Ocak-Şubat/1998). 284-285. Bauman, Zygmunt. (1999). Küreselleşme Toplumsal Sonuçları (1. Baskı). (Çeviren:

Abdullah Yılmaz). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Boratav, Korkut. (2004). Yeni Dünya Düzeni Nereye? (2. Baskı). Ankara: İmge Kitabevi Yayınevi.

Bredow, Wilfried Von. (2005). Medeniyetler Arası Tartışma ve Çatışmalar (Editörler: Prof. Dr. Karl Kaiser, Prof. Dr. Hans-Peter Schwarz). Yeni Yüzyılda Yeni Dünya Politikası. (1. Baskı). (Çeviren: Müjdat Kayayerli). Ankara: Sinemis Yayınları, 97-104.

Bulaç, Ali. (1995). Modern Ulus Devlet. İstanbul: İz Yayınları.

Bull, Hedley. (2014). Devletler Sisteminin Ötesinde (Çeviren: Mehmet Celil Çelebi). (Derleyenler: David Held, Anthony McGrew). Küresel Dönüşümler Büyük Küreselleşme Tartışması. (2. Baskı). Ankara: Phoenix Yayınları, 681-686.

Cengizbay, Kadir. (1998). Globalleşme ve Kamusal Alan (Derleyen: E. Fuat Keyman, A. Yaşar Sarıbay) Küreselleşme Sivil Toplum ve İslam. (1. Baskı) Ankara: Vadi Yayınları, 166-200.

Czempiel, Ernst-Otto. (2005). Dış Müdahale(İç İşlerine Müdahale). (Editörler: Prof. Dr. Karl Kaiser, Prof. Dr. Hans-Peter Schwarz). Yeni Yüzyılda Yeni Dünya Politikası. (1. Baskı). (Çeviren: Müjdat Kayayerli). Ankara: Sinemis Yayınları, 427-435.

Çukurçayır, M. Akif. ( 2000) Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi. Ankara: Yargı Yayınevi.

Dağı, D. İhsan. (2000). İnsan Hakları Küresel Siyaset ve Türkiye (1. Baskı). İstanbul: Boyut Kitapları Yayınları.

Dahl, A. Robert. (1993). Demokrasi ve Eleştirileri (Çeviri: Levent Köker). Ankara: Türk Siyasi İlimler Derneği-Türk Demokrasi Vakfı Yayını.

Davutoğlu, Ahmet. (1998). Uluslararası İlişkilerdeki Gerilim Alanları ve 21. Yüzyıl İle İlgili Projeksiyonlar. Yeni Türkiye Dergisi (Sayı: 19. Ocak- Şubat/1998). 306-

307 .

Drucker, Peter F. (1993). Kapitalist Ötesi Toplum (Çeviren: Belkıs Çorakçı). İstanbul: İnkılap Kitabevi Yayınları.

Dursun, Davut. (1998). Küreselleşme Toplumun İnşasında Bilginin Artan Önemi.

Yeni Türkiye Dergisi (Sayı: 19. Ocak- Şubat Sayısı). 154-159.

Ebenstein, William. (1996). Siyasi Felsefenin Büyük Düşünürleri (Çevirem: İsmet Özel). İstanbul: Şule Yayınları.

Erdoğan, Mustafa. (1999). Anayasal Demokrasi (3. Baskı). Ankara: Siyasal Kitabevi Yayınları.

Friedman, Jonathan. (1999). Küresel Sistem, Küreselleşme ve Modernitenin Parametreleri. (Çeviren: Bülent Peker). (Derleyenler: Abdullah Topçuoğlu, Yasin Aktay). Postmodernizm ve İslam, Küreselleşme ve Oryantalizm. (2. Baskı). Ankara: Vadi Yayınları, 82-115.

Fukuyama, Francis. (1999). Tarihin Sonu Mu?. (2. Baskı). (Çeviren: Cemal Aydın). Ankara: Vadi Yayınları.

Giddens, Anthony. (2014). Modernliğin Küreselleşmesi (Çeviren: Mehmet Celil Çelebi). (Derleyenler: David Held, Anthony McGrew). Küresel Dönüşümler Büyük Küreselleşme Tartışması. (2. Baskı). Ankara: Phoenix Yayınları, 81-87. Giddens, Anthony. (1994). Modernliğin Sonuçları. (1. Baskı). (Çeviren: Ersin

Kuşdil). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Grewlich, Klaus W. (2014). İletişim, Danışma ve Mikroelektronik (Çeviren: Mehmet Celil Çelebi). (Derleyenler: David Held, Anthony McGrew). Küresel Dönüşümler Büyük Küreselleşme Tartışması. (2. Baskı). Ankara: Phoenix Yayınları, 273-282.

Habermas, Jürgen. (2002). Küreselleşme ve Milli Devletlerin Akıbeti (Çeviren: Medeni Akbaş). İstanbul: Bakış Yayınları.