• Sonuç bulunamadı

Bölgeselleşen Dünya Düzeni

1.1. GLOBALLEŞME KAVRAMI VE YENİ DÜNYA DÜZENİ

1.1.3.2. Bölgeselleşen Dünya Düzeni

Anthony Payne bölgeselleşmeyi şöyle tanımlamaktadır: "Bölgeselciliği 'devletin veya devletlerin öncülüğünde ekonomik ve politik çizgilerle tanımlanmış belirli bir bölgesel mekânı yeniden örgütlemek için tasarlanmış bir proje' olarak tanımlıyoruz."(Payne, 2014: 257). Soğuk Savaşın karşılıklı restleşme ve tehditlere dayalı dünya düzeninde bir çok ülke istemeyerek de olsa yanıbaşındaki ülkelerle kutuplaşma ruhuna uygun olarak, ilişkilere girmekten imtina ederdi. Ancak 90'lı yıllarla birlikte yavaş yavaş da olsa bir çok ülke bu çekingenlikleri üzerinden atmaya başladı.

Görece serbest dış ticaret ilişkileri gerçek bir serbestiyete doğru yol almaya başladı. Tüm ülkeler soğuk savaş sonrası muğlaklık sürecinde kendilerine konumlanacak alanlar aramaya başlamıştır. Yeni bölgeselleşmeler, yeni ortaklıklar, yeni uluslararası ilişkiler teorileri geliştirilmektedir. Yeni şekillenmeye başlanan çok kutuplu dünya sistemi ismi konulmamış bir örtük kamplaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bölgeselleşme denilen olay da ülkelerin bu yeni şartlara uyum sağlamaya dönük girişimlerinin bir türevidir. "Küreselleşme ile birlikte aynı anda dünya ticaretinde bölgeselleşme de meydana gelmektedir."(May, 2005: 239). AB, NAFTA, APEC gibi bölgesel örgütlenmeler dünya ticaretinin temel gruplaşmalarını da beraberinde getirmektedir. Bu gruplaşmaları ve bölgesel kurumları yine kurumsallaşmasını bitiren ülkeler tarafından organize edilmektedir.(Bahçeli, 1998: 284).

Avrupa Birliği kendi başına bir serbest ekonomik bölge statüsündedir. "Son yıllarda değişik ülkelerden çok sayıda düşünür AB'yi devlet ve devlet alt, kamusal ve özel, ulus-ötesi ve ulus-üstü bütün oyuncuların birbirleriyle karmaşık şebekeler içinde değişen yatay ve dikey yoğunluklarda ilişkiye girdiği çok düzeyli bir yapı olarak kavramsallaştırmaya başladılar."(Payne, 2014: 262). Gümrük Birliği anlaşmaları ile kendi üyeleri arasında ekonomik rekabet gücünü artıran AB projesi üyelerine avantajlar da sunmaktadır. Karar alma mekanizmaları devlet tekelinde olmadığından aynı zamanda bir toplumsal bütünleşme modelidir de.

Öte yandan 1994 yılında ABD Meksika ve Kanada tarafından oluşturulan NAFTA serbest ticaret anlaşması da bir bölgeselleşme örneğidir. "Ticaret

bakanlarının, çevre bakanlarının ve benzerlerinin düzenli görüşmeleri dışında narin arabuluculuk mekanizmaları ve çevresel eşgüdümün farklı yönlerini ele alacak, anlamı ve etkinliği üzerinde henüz yargıya varılması için erken olan iki komisyondan başka bir şey yok."(Payne, 2014: 263). Bununla birlikte AB derinlemesine kaynaştıkça ABD'nin kendi etrafındaki ülkelerle bir birlik teşkil etmek hatta bunu bir ittifak kanalına sokması da uzak bir ihtimal değil. Burada dikkat edilmesi gereken şey ABD'nin bizatihi kendisinin bile ileri düzeyli bir birliktelik teşkil etmiş "bölge" olduğu gerçeğidir. Çünkü her eyaletin ayrı bir düzeni ayrı bir ekonomisi ayrı bir hukuku var ve bir tür devlet-altı teşekkül durumundadırlar.

Pasifik bölgesi ülkelerinin kendi aralarında Singapur merkezli 1989 yılında kurdukları APEC'de uzun vadeli bir serbest ticaret bölgesi teşkil etme gayretindedir. Dünya konjonktürünün bu bölgede gelecekte nasıl bir kurumsallaşmaya yol açacağı henüz net olmamakla beraber Japonya'nın uluslararası politikada aktif olmaya karar vermesi halinde bu bölgenin de Çin ile işbirliği halinde bir ekonomik ve siyasal bölgesel güç olması ihtimal dahilindedir. "APEC’in nihai hedefi, APEC coğrafyasında bir serbest ticaret alanı oluşturulmasına yönelik faaliyetlere katkıda bulunmaktır."(Mfa, 2015b).

1991'de kurulan Güney Afrika Kalkınma Topluluğu da Afrika açısından yakın tarihin önemli bir organizasyonu olup üyeleri arasında ticari ilişkilerin gelişmesi ve karşılıklı güven ile ortak projelere katılım konusunda aktiftir. Peki ekonomik bölgeselleşme esasında sanıldığı gibi ulus ekonomilere zarar vermekte midir? "Tam tersine bölgeselcilik ulus ekonomilerin küresel piyasalarla stratejik olarak ilişkiye geçebilecekleri mekanizmaları yaratmıştır."(Held ve McGrew, 2014a: 36).Ekonomik bölgeselleşme ekonomik küreselleşmeye adrenalin takviye etmiştir.

Güneydoğu Asya Devletleri Topluluğu (ASEAN) Amerikan Devletleri Organizasyonu, Afrika Birliği hatta Rusya’nın eski SSCB ülkeleri arasında teşkil ettiği Bağımsız Devletler Topluluğu gibi bölgesel örgütler bu kapsamda zikredilmesi gereken bölgeselleşmelerdir. Bu konuda hiç şüphesiz ki en büyük bölgeselleşme örgütü AB'dir. Çünkü her ne kadar bugün ekonominin yanına siyasal bir birlik hedefi doğrultusunda hızla yapılansa da AB'nin esas çıkış noktası ekonomiktir. Bu

kapsamda halen yürürlüğü devam eden Gümrük Birliği uygulaması AB açısından hayatiyetini sürdürmektedir.

Küreselleşmenin eninde sonunda bölgesel ittifaklaşmalara yol açması da tek başına bir globalleşme tezidir. "Bu senaryo, küreselleşme ile tek ve bütünleşmiş bir dünya oluşması yerine, ABD, Avrupa Birliği ve Güneydoğu Asya bölgesi başta olmak üzere bazı ekonomik ve sosyal bütünleşme alanları oluşacağını ve geleceğin bu bölgeler arası rekabetle şekilleneceğini beklemektedir."(Yılmaz, 2004: 268).

Karşılıklı bağımlılığın kaçınılmaz olduğu yeni dünya düzeninde bölgesel ittifaklar belki tek başlarına demokratikleşme ve üye ülkelerde toplumsal dönüşümlere yol açma konusunda yetersiz kalabilir ancak bununla birlikte üye olmayan ülkelerin ve ittifakların üyelere bakışının değişmesine, istikrar ve güvenin teşkiline muhakkak bir katkı sunar. Olası sorunların en azından askeri boyutlara varmadan müzakere yolu ile üye ülkeler arasında çözüm bulması konusunda uygun zemin yaratmada tartışılmaz katkılar sunar. "Dolayısıyla geleceğin dünyası ulus devletler yerine bölgesel bütünleşmelerin başat olduğu bir dünya olacak gibi gözükmektedir."(Yılmaz, 2004: 269).