• Sonuç bulunamadı

1.2. TEK KUTUPLU DÜNYADAN ÇOK KUTUPLU DÜNYAYA DÖNÜŞÜM

1.2.2.3. Çin Halk Cumhuriyeti ( ÇİN)

Theodore Roosevelt, gelecek çağın pasifikte olacağını söylemişti. "Atlantik Çağa önce Avrupa sonra Amerika önderlik etmişti. Pasifik Çağ'a ise sadece Çin önderlik edecek."(Khanna, 2011: 349). Japonya, Hindistan ve bir bütün olarak Güneydoğu Asya havzasında Çin'in hegemonik gücüne set çekecek bir yapı yoktur. "Napolyon'un büyük olasılıkla ona atfedilmiş ünlü bir sözüdür: 'Çin uyusun, zira uyandığında dünyayı sallayacaktır.'"(Zakaria, 2013: 107). Tarihsel öngörüler, Roosevelt ile Napolyon'un bahsettiği korkuları gerçekleşmektedir.

Tarihteki her büyük güç bir yükselme trendinin sonunda zirveye çıkmıştır. Ama: "Çin, tarihteki bütün ülkelerden, Amerika Birleşik Devletleri'nden bile büyük ve hızlı bir şekilde dünya gücü olmaya doğru ilerlemektedir."(Zakaria, 2013: 247). "ABD, Avrupa Birliği gibi Çin de meydan okunmayacak bir imparatorluk haline geldi."(Khanna, 2011: 350). Her yönüyle adeta uyuyan bir dev olan Çin, tüm enerjisi ile durmadan koşan bir ekonomik performansla hızla tüm dünyayı kasıp kavurmaktadır. "Diplomatik dengelerin Amerika ve Çin arasında gidip geldiği çoğu ülke, Çin'in Amerika'yı gölgede bırakmasına hazırlanıyor."(Khanna, 2011: 353). Çünkü "Dünyanın Amerika sonrası istikrar ve huzuru, büyük ölçüde bu bütünleşme ve paralanma güçleri arasında Çin'in sağlayacağı dengeye bağlı olacaktır."(Zakaria, 2013: 108). Hong Kong 1997'de İngiltere tarafından Çin'e devredildi ve bu yumuşak geçiş Çin için ciddi bir prestij ve imkân yarattı.

Bu bölgede sık sık Çin ile Japonya arasında gerginlik ve güç mücadelesinin oluşacağı bir beklenti olarak durmaktadır. "Çin ve Japonya iki dış rakip gibi görünse de, aslında ikisi birlikte Doğu Asya ekonomisinin kontrolünü elinde tutuyor."(Khanna, 2011: 357). Güneydoğu Asya Devletler Birliği (ASEAN) Çin'in arka bahçesi gibi hem pazar hem hammadde hem güvenlik açısından birer gerçek partner gibi işlev görüyor. Çin'in "Amerikaya olan ihracatı 10 yılda %260 büyümüştür. Sanayi devriminin zirvesindeyken İngiltere 'dünyanın atölyesi' olarak isimlendirilmiştir. Bu ünvan bugün Çin'e aittir."(Zakaria, 2013: 110). Çin ile ilgili

her istatistik takip eden yıl artık bayatlamış olmaktadır. Çünkü neredeyse her yıl yeni rekorlar kırmaktadır. Mesela "[...] dünyanın en hızlı büyüyen yirmi şehrinin hepsi de Çin'dedir."(Zakaria, 2013: 109). Ve yine "Çin neredeyse otuz yıldır her yıl %9'un üzerinde büyümektedir ki bu da yazılı tarihte, bu büyüklükte bir ekonomi için görülmemiş bir orandır."(Zakaria, 2013: 109).

Çin Halk Cumhuriyeti coğrafik ve stratejik açıdan diğer kutupsal güç merkezlerine olan uzaklığı, sahip olduğu nüfus ve bunun getirdiği hızlı ve ucuz üretim imkânlarını teknoloji ile birleştirerek yepyeni bir güç merkezi olarak ortaya çıkmaktadır. Çevresindeki irili ufaklı ülkelerle geliştirdiği stratejik anlaşmalar, hinderlantındaki alanlarda bulunan yoğun nüfusun sağladığı tüketim olanağı, beraberinde Basra, Afrika ve Güney Amerikada ciddi anlaşmalar yapmasına imkânlar sağlamaktadır. Açıktan olmasa bile ABD ile problemli tüm devletlerle bir şekilde ekonomik ilişkiler geliştirmektedir. Kuzey Kore, İran ve Küba gibi. Güneydoğu Asya'nın temel sürükleyici gücü olarak periferileri ile bir bütünlük arzetmektedir. "Çin şimdi, Güneydoğu Asya ülkeleri tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır."(Zakaria, 2013: 136). Uzakdoğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında Amerikan popülerliği hızla azalmaktadır. Çünkü Çin "Amerika Birleşik Devletleri tarafından sağlananları fazlası ile geride bırakan, daha dengeli bir siyasi çizgi izlemiş; cömert yardım paketleri sağlamış ve ASEAN'la serbest ticaret anlaşması konusunda hızlı hareket etmiştir."(Zakaria, 2013: 136). Orta Asya petrolleri üzerinde ciddi imtiyazlar elde etmiş, Afrika'ya ve hatta Güney Amerika ülkeleri ile ciddi ilişkiler geliştirmiştir.

Bu bağlamda 2006 yılında 46 Afrika ülkesinin katılımı ile Pekin'de bir toplantı yapılmıştır. Bu kadar Afrika ülkesi ilk kez Afrika dışında bir araya gelmiştir. "Toplantıda, Etopya Başbakanı Meles Zenawi 'Çin hepimiz için bir ilham kaynağıdır' şeklinde konuşmuştur."(Zakaria, 2013: 133). Bu toplantıda Çin'in Afrikaya yapacağı yatırımlar, vereceği krediler ve hibeler konusunda Afrika'yı cezbedecek teklifler ele alınmıştır. Çin, aynı şekilde Şangay İşbirliği Örgütü'nün sürükleyici ve finansör gücüdür. ABD karşısında Rusya ile ciddi anlamda ekonomik ve askeri işbirliği yapmaktadır. Her iki ülke de aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi

daimi ve veto hakkına sahip üyesi olduklarından bir çok konuda ortak ve paralel kararlara imza atmaktadır.

Stratejik olarak modern Çin klasik İngiliz ve Rus siyasetinin tarihsel hatalarından ders almış görünüyor. Girmek istediği bölgelere yatırım ve ekonomik yollarla giriyor ve yıpratıcı ve itici bir işgal tarzını takip etmiyor. ABD hala kaba ve Ortaçağı andıran askeri gücü ile farklı bölgelerde askeri gövde gösterileri sergilerken Çin ortalığı yatıştırmanın ortalığı karıştırmaktan daha verimli olduğunun farkında. ABD’nin burnunun dibindeki Panama Kanalının işletme hakkının bir Çin firmasına ait olması, bu kanalın Çin tarafından genişletilmesi Çin'in ABD'nin hinderlantına bile sokulduğunun göstergesidir. Çin'in yükselişini mutlaka silah ve sanayi teknolojisi olarak ölçümlememek lazımdır. "Çin büyük ihtimalle 'asimetrik süper güç' olarak kalacaktır."(Zakaria, 2013: 144). Çünkü Çin her şeyin devasa düşünülmesi gereken bir kavramın adıdır artık. Ekonomik olarak kültürel olarak siyasi olarak ve hatta teknolojik olarak bu böyle algılanmalıdır. "Amerika'nın Çin'in yükselmesine engel olması için güvendiği müttefikler aslında bu yükselişi en çok körükleyenler[dir]"(Khanna, 2011: 367).

Dünya, ekonomi ağırlıklı stratejinin önplana çıktığı bir evrede olduğundan eskiden ABD'nin güvenlik şemsiyesine olan ihtiyaçlarından mütemadiyen ABD saflarında yer alan ülkeler artık eskisi gibi gözü kapalı saflarını netleştirmiyor. "Çin'in meydan okuması diğer ülkelerden çok Amerika için sıkıntı yaratabilir."(Zakaria, 2013: 139). Bu durum gerçek anlamda bir dünya krizine de yol açabilir. Zakaria'ya göre muhtemel bir Çin-ABD çekişmesi tehlikeli sonuçlar doğurur ve eğer böyle bir şey olursa: bizim bugün endişelendiğimiz tüm problemler-terörizm, İran, Kuzey Kore- onun yanında silik kalacaktır.(Zakaria, 2013: 143). Görünürde Çin ile Amerika karşılıklı anlayışa dayalı bir ilişki içinde gibi görünüyor. Ama dip dalgası Çin'in kendi başına bir dünya gücü olmak istemesine yönelik emarelerle doludur. Bunun yanında "Çin'in genç elitleri gitgide daha iyi biliyor ki ülkelerinin birçok açıdan kendini Washington'a rakip olarak düşünmeye ihtiyacı var."(Zakaria, 2013: 139). Bunun finansal açıdan Çin'nin elindeki Amerikan bonolarıyla da desteklendiği düşünülürse gelecek açısından önemli öngörülerde bulunma şansı vardır. "Çin şimdi, Sam Amca'nın imzasını taşıyan, dünyanın en büyük borç senedi

koçanını elinde tutuyor."(Zakaria, 2013: 141). Çünkü Çin'in elinde 2,5 triyon dolara yakın ABD doları rezervi vardır. Bunun bir anda piyasaya sürüldüğü düşünülürse tek başına ABD ekonomisinin buhrana girmemesi mümkün değildir. Bunun yanında, "Çin, tahsil edilmemiş tüm hazine bonolarının %10'unun elinde olması ile, muhtemelen Amerika'nın en büyük alacaklısı [...]"(Zakaria, 2013:140).

Dünyanın temel kutuplaşma merkezlerinden biri haline gelen, gelecekle ilgili öngörülerde kesinlikle ihmal edilemeyen Çin'in dış yatırım konusunda da çok sayıda olanağı elinde bulundurmaktadır. Mesela maliyet hesaplamalarından dolayı Japonya'nın Çin'e yatırımları son derece yüksektir. Güney Kore de yüksek orandaki hızlı büyümesi ile Çin'in en büyük partnerlerinden biri olmuş durumda. Uluslararası para akışı konusunda Dolar ve Avronun yanında bir de Çin Yuan'ı hızlıca yükselmektedir. İMF ve Dünya Bankasının gelişmekte olan ülkelere belli kriterlerle verdiği hibe ve krediler Çin tarafından daha esnek koşullarda temin edilmektedir. "Çin, gelişmekte olan ülkelerin acil gereksinimlerini çok daha iyi anlamakta, daha önemlisi ders vermeye kalkışmadığı için onları paternalist bir bakış açısıyla küçümsememektedir."(Serdaroğlu, 2011: 235). Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi konumuna yükselen Çin, kendi başına bir kutup olma yolunda hızla ilerliyor.

Çin tarihsel kültür birikimi ile de devasa bir havza durumuna gelmiştir. Dünyanın her tarafına öğrenciler göndererek hem onların kültürlerini öğrenmeye hem de gittikleri yerlere kültür ihraç etmelerine yol açıyor. Bunun yanında "Çin sineması, sanatı ve geleneksel ilaçlarının hepsi küreselleşti."(Khanna, 2011: 407). Esasen global yeni dünya düzeninin yarattığı en büyük olanak da budur. Her an her şey olabiliyor. "Günümüzde Çin, kendini küresel sularda dolaşan büyük bir ticaret gemisi gibi görüyor."(Khanna, 2011: 407). "Siyasetinin geleceği ne olursa olsun, Çin'in dünya sahnesine çıkışının artık geri dönüşü olmayacaktır."(Zakaria, 2013: 121). Çünkü Çin'in bir dünya gücü olmak zorundalığı var ve bu zorunluluk tarihsel kültürünün kodlarında vardır. "Çin başarıya açtır ve bu da sürekli yükselmesinin anahtarıdır."(Zakaria, 2013: 121).

Günümüz dünya sisteminde pragmatizmi ekonomiye en başarılı şekilde yürüten güçlerin başında Çin gelmektedir. "Etkileyici büyümeleri kapalı-devlet modeliyle gerçekleşen Japonya ve Kore'nin aksine, Çin'in muhteşem yükselişi yurtiçi

ve yurtdışını ayırma sahteciliğinden vazgeçmesi sayesinde oldu."(Khanna, 2011: 412). Pragmatik ve kendine özgü bir kapitalist sistem üretmiş durumdadır. "Pekin, görünüşte komünist olan bir rejim için sermaye kabulünde şaşılacak derecede içten ve açıktır."(Zakaria, 2013: 112). Çin'in uyguladığı ekonomi politiğinin felsefesi "pragmatizm" dışında bir şekilde nasıl vasıflandırılabilir ki. "Yüksek tasarruf oranları ile Çin, seri üretim ve seri tüketime dayanan mega bir ekonomi kuruyor."(Khanna, 2011: 413). Bu kurgulamayı da kesinlikle batılı kuramlara göre değil kendi şartlarına göre şekillendiriyor. "Küreselleşme, Çin'in şartlarında göre gerçekleşiyor."(Khanna, 2011: 414). "Bu Çin'e özgü bir kapitalizmdir."(Zakaria, 2013: 113). Nerdeyse her konuda son derece maharetli taklitler ve korsan üretim geçekleştiriyor ve bu işin içinde yüksek teknolojik ekipmanlar ve hatta arabalar bile var. Sonuç olarak Çin çok kısa süre içinde kendi başına dünyanın önemli ve yeni bir kutubu haline gelmiştir. "Çin, Batı'nın iki yüzyıllık sanayileşmesini otuz yıla sıkıştırmıştır."(Zakaria, 2013: 116).