• Sonuç bulunamadı

2.7. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’NİN MAKUL SÜREDE

2.7.1. Davanın Karmaşıklığı

Davanın hem hukuki hem de maddi açıdan tüm yönleri, yargılamanın karmaşıklığı değerlendirilirken dikkate alınmaktadır. Davanın karmaşıklığı başlığı altında dava konusunun karmaşıklığı, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, delillerin toplanmasında karşılaşılan engel ve karmaşıklık, hastalık yahut tutukluluk gibi kişinin özel durumuna ilişkin unsurlar, maddi olayların karmaşıklığı, sanıkların ya da davanın taraflarının veya isnat edilen suçların yahut tanıkların sayısı, davanın uluslararası unsurları, bilirkişi deliline ihtiyaç ve yazılı delillerin hacmi gibi pek çok husus değerlendirmeye alınmaktadır322.

Davanın uluslararası unsurları olmasına karşın devletin ilgili birimleri arasındaki iletişimsizlik sebebiyle bir gecikme kaynaklanmışsa davanın karmaşık olduğu söylenemez. Örneğin, “Mansur/Türkiye”323 kararında, uyuşturucu kaçakçılığı suçundan yargılanan başvurucuya dair Yunanistan’dan istenilen belgeler devletin ilgili birimleri arasındaki iletişimsizlik, yeminli tercüman bulunamaması ve belgelerin Türkçeye çevrilememesi sebepleriyle zamanında kullanılamamıştır324.

Davanın karmaşıklığı ölçütü, adaletin yerine getirilmesi ilkesinin ışığı altında ele alınmaktadır. Adaletin doğru bir şekilde gerçekleşmesi amacıyla yargılamanın uzun sürmesi haklı görülebilir. Nitekim AİHM, “Boddaert/Belçika”325 davasında, davanın zor bir cinayet tahkikatına ve iki davanın paralel ilerlemesine ilişkin olmasını nazara alarak altı yıl üç aya yakın bir süreyi makul bulmuştur326. Bir medeni hak

322 Özdek, Avrupa İnsan Hakları Hukuku ve Türkiye, s. 208; İnceoğlu, Adil Yargılanma Hakkı Anayasa

Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi-4, s. 270; Gözübüyük / Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, s. 286; AİHM, Eckle/Almanya, 15.07.1982, 8130/78, p. 81, Erişim tarihi: 15/01/2019, (Çevrimiçi) http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57476; AİHM, Wemhoff/Almanya, 27.06.1968, 2122/64, p. 8, 62, Erişim tarihi: 15/01/2019, (Çevrimiçi) http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57595; AİHM, Buchholz/Almanya, 06.05.1981, 7759/77, p. 52, Erişim tarihi: 15/01/2019, (Çevrimiçi) http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57451; AİHM, Francesco Lombardo/İtalya, 26.11.1992, 11519/85, p. 22, Erişim tarihi: 15/01/2019, (Çevrimiçi) http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57782.

323 AİHM, Mansur/Türkiye, 08.06.1995, 16026/90, p. 64, Erişim tarihi: 15/01/2019, (Çevrimiçi)

http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-125296.

324 İnceoğlu, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, s. 381-382. 325 AİHM, Boddaert/Belçika, 12.10.1992, 12919/87, p. 35, 39, 40, Erişim tarihi: 16/01/2019,

(Çevrimiçi) http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57768.

326 İnceoğlu, Adil Yargılanma Hakkı Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi-4, s.

61

yargılamasına ilişkin olan “Katte Klitsche/İtalya”327 davasında ise, başvurucuya ait ormanlık bir park alanını da kapsayan bir planlama sebebiyle, arazisini kullanma hakları sınırlandığı için fiilen kamulaştırma yapıldığı iddiasıyla tazminat talep eden başvurucunun davası sekiz yıldan fazla bir sürede bitirilmiştir. AİHM, davanın özelliklerini ve olaylar ile hukuki meseleler konusundaki karmaşıklığı belirterek, sekiz yılı geçen süreyi ihlal olarak değerlendirmemiştir. Bu davada, AİHM normal olmayan üç gecikme periyodu belirlemesine karşın, ulusal mahkemelerin verdiği kararların çevrenin korunması ve şehir planlaması gibi hassas bir konuya yönelik olduğunu ve bu kararların bir hak ile bir meşru menfaat arasındaki ayrım konusunda İtalyan içtihat hukuku üzerinde önemli etkileri olacağını göz önüne alarak ilgili süreyi aşırı görmemiştir328.

Kimi zaman bir ülkede meydana gelen büyük ve esaslı siyasi olaylarda, yargı sistemini etkileyip davaların karmaşık duruma gelmesine sebep olabilir. Nitekim AİHM, “Süssmann/Almanya”329 kararında, uzun yargılama başvurusunu yerinde bulmazken, 1990 yılında yeniden birleşmeye neden olan Birleşme Antlaşmasının ciddi sosyal neticeler doğuracak olan Doğu Almanya’da çalışan işçilerin iş akitlerinin feshini hüküm altına alan maddesinden kaynaklanmasına ve birleşmenin getirmiş olduğu kendine has politik duruma vurgu yapmış ve bu halin Alman Anayasa Mahkemesinde haklı bir iş birikimi oluşturması ve toplu başvurular sebebiyle davanın karmaşık hale gelmesine dikkat çekmiştir330.

Fakat her karmaşık davadaki uzun yargılama süresi her zaman haklı bir gerekçe olarak görülmemektedir. Dolayısıyla dava karmaşık olsa dahi, AİHM davanın süresini sırf bu nedenden ötürü makul kabul etmemekte ve karmaşık olan bir davada dahi diğer değerlendirme kriterlerini de ayrı ayrı inceleyerek davanın makullüğü hususunda bir sonuca varmaktadır. Nitekim AİHM, bir polisin iştirak halinde öldürülmesi ile ilgili olan “Ferrantelli ve Santangelo/İtalya”331 kararında, hükümetin şüphelinin önceden verdiği ifadelerini ve itiraflarını geri alması sebebiyle davanın karmaşık duruma

327 AİHM, Katte Klitsche/İtalya, 27.10.1994, 12539/86, p. 61, 62, Erişim tarihi: 16/01/2019, (Çevrimiçi)

http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57893.

328 İnceoğlu, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, s. 382.

329 AİHM, Süssmann/Almanya, 16.09.1996, 20024/92, p. 60, Erişim tarihi: 16/01/2019, (Çevrimiçi)

http://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-57999.

330 Hendek, Makul Sürede Yargılama Zorunluluğu, s. 82-83

331 AİHM, Ferrantelli ve Santangelo/İtalya, 07.08.1996, 19874/92, p. 40, 42, Erişim tarihi: 17/01/2019,

62

gelmesinin ve yine küçükler tarafından işlenen suçlar üzerinde çocuk mahkemelerinin yargı yetkisini tanıyan Anayasa Mahkemesinin kararının ardından oluşan geçiş döneminin zorluklarının yargılama sürecindeki uzun süreyi mazur göstermesi gerektiğine yönelik savunmasının aksine, suçlamaların niteliğini ve yetişkinlerle birlikte suç işleyen küçüklere ait suçlarda karar vermedeki problemleri göz önüne alarak yadsınamaz bir biçimde karmaşık olduğunu kabul ettiği davada, her bir mahkeme sürecinin tek başına ele alındığında makul bir sürede yürütülmüş olmasına karşın, süreç bütünüyle ele alındığında, bir kişinin küçükken işlediği bir suçtan ötürü 16 yıl geçmiş olmasına karşın kesin olarak mahkûm edilmemiş olmasını makul süre şartı açısından AİHS’ne aykırı görmüştür332. Ayrıca davanın karmaşık olmasına karşın, devletin yargılamanın aşırı derecede uzamasını açıklayamaması halinde de makul süre şartının ihlali söz konusu olacaktır333.