• Sonuç bulunamadı

İŞ VE MESLEK DANIŞMANLARI AÇISINDAN DEZAVANTAJLI GRUPLARIN İSTİHDAMI VE SOSYAL İÇERME Sevda Demirbilek1,Nergis Melis Uluğtekin2

Belgede BİLDİRİ KİTABI (sayfa 47-51)

OTURUM BAŞKANI:

İŞ VE MESLEK DANIŞMANLARI AÇISINDAN DEZAVANTAJLI GRUPLARIN İSTİHDAMI VE SOSYAL İÇERME Sevda Demirbilek1,Nergis Melis Uluğtekin2

1 Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, 35390 İZMİR, e-posta : s.demirbilek@deu.edu.tr

2Öğr. Gör., Dokuz Eylül Üniversitesi, Bergama Meslek Yüksekokulu, İş Sağlığı ve Güvenliği Programı, 35700 İZMİR, e-posta : melis.ulugtekin@deu.edu.tr

(Sunum yapacak ve iletişim kurulacak yazar)

ÖZET

İş ve meslek danışmanlığı, bireyin kendisini tanıması, işler, meslekler ve iş dünyası hakkında bilgi sahibi olması; kendisi ile işler, meslekler ve örgütleri karşılaştırması ve bir istihdam ve gelişim planı oluşturması için bireye yapılan profesyonel ve sistematik yardım etme ve destek sürecidir. İş ve meslek danışmanlığının amacı; bireylerin kendilerini ve iş dünyasını tanımalarını sağlayarak; iş yaşamının değişik evrelerinde bireylerin karşı karşıya kaldıkları iş ve meslekte tatmin olma ve kendilerini geliştirme gibi konularda bireysel ve grup olarak yardımcı olmak ve profesyonel destek vermektir.

Nüfusun önemli bir kısmını oluşturan engelli, yaşlı, kadın gibi dezavantajlı gruplar, yasalar önünde diğer gruplarla eşit olmalarına rağmen, işgücü piyasasında daha çok kayıt dışı ve düşük ücretli işlerde istihdam edilmekte, işsizlik riskine daha fazla maruz kalmaktadır. İşgücü piyasasına katıl(a)mamak ya da olumsuz koşullarda istihdam edilmek, bu gruplarda yer alan bireylerin yoksulluk riskini artırmakta, ekonomik ve toplumsal yaşamın sınırında ya da dışında bulunmalarına neden olmaktadır.

Sosyal içerme sosyal dışlanmanın karşıtı olarak dezavantajlı grupları sosyal yaşama dâhil etmeyi, toplumla bütünleştirmeyi ve kaynaştırmayı ifade eder. Sosyal içerme ile istihdam arasında sıkı bir bağ vardır. Bu esastan hareketle, bildiride, dezavantajlı grupların çalışma yaşamından dışlanmalarına neden olan faktörler incelenecek, sosyal içerme ve istihdam yoluyla dezavantajlı grupların toplumla nasıl bütünleştirilebileceği tartışılacak ve iş ve meslek danışmanlarının rolü üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: 1. İş ve Meslek Danışmanlığı, 2. Dezavantajlı Gruplar, 3. Sosyal İçerme, 4. İstihdam GİRİŞ

Toplumun yapı taşı olan bireylerin yeteneklerine en uygun mesleği seçmeleri, seçtikleri mesleğin gerektirdiği eğitimi almaları ve işlerine uygun işe girmeleri önemli bir süreçtir. Çünkü her birey farklı yetenek, ilgi ve kişilik özelliklerine sahiptir. Dolayısıyla, bireyler kendi yönelimlerine uygun meslek ve iş seçimiyle hem kendilerine hem ülkelerine en yüksek düzeyde katkı sağlamaktadır. Bu noktada, danışmanlık hizmetlerinin önemi ortaya çıkmaktadır.

Meslek danışmanlığıyla bireylerin kendi özelliklerini tanımalarına ve kendileri için en uygun mesleği seçmelerine ve seçilen mesleğin gerektirdiği eğitimin alınmasından sonra da, iş danışmanlığıyla bireylerin mesleklerini icra edebilecekleri en uygun işe yerleşmelerine yardımcı olunmaktadır. Doğru işe doğru kişinin yerleştirilmesi ve böylece insan kaynağının en etkin şekilde değerlendirilmesi, bir yandan ülke kalkınmasında diğer yandan da işsizlikle mücadelede büyük önem taşımaktadır.

Bir aktif istihdam politikası aracı olarak iş ve meslek danışmanlığı, dezavantajlı grupların istihdama katılmasında da önemli bir rol oynamaktadır. Dezavantajlı grupların toplumsal yaşama tam olarak katılmalarına yönelik iyileştirmelerin yapılması, düzenlemelerin getirilmesi, onların çalışan, kazanan ve kendilerine yeten bireyler olmaları için desteklenmeleri toplumsal yaşamın bir gereğidir. İşgücüne katılım söz konusu gruba gelir sağlamakta, aile kurmalarına yardımcı olmakta ve sosyal dışlanmayı önleyerek toplumsal barışın sağlanmasına katkıda bulunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında dezavantajlı grupların istihdama katılmaları ve çalışma yaşamlarının sürekliliği için iş ve meslek danışmanlığının doğru politikalarla kurgulanması gerekmektedir.

1. AKTİF İSTİHDAM POLİTİKASI OLARAK İŞ VE MESLEK DANIŞMANLIĞI

İş, meslek ve kariyer, günlük yaşamda birbiri yerine çok sık kullanılan ve karıştırılan kavramlar olarak dikkat çekmektedir. Bu nedenle, öncelikle bu kavramlara açıklık getirilmesi yararlı olacaktır. Değişik tanımları olan “iş” kavramı; genel olarak belli bir işyerinde sürdürülen benzer etkinlikler grubu olarak tanımlanmakta (Erdoğmuş, 2011:7); mesleki bilgi ve becerilerin uygulamaya konulmasını ifade etmektedir.

Toplumsal bir bağ olarak değerlendirilen iş kavramı, aynı zamanda topluma kabul edilmeyi ve kabul görmeyi de sağlayan en temel unsurlardan biri olarak görülmekte; bireylerin statüsünü ve rollerini belirleyerek, istekleri doğrultusunda kişisel ve kişisel olmayan toplumsal bağları da güçlendirmektedir (Emirgil, Aca, Işığıçok, 2014: 142).

Meslek kavramı ise, bireylerin belirli bir eğitimle edindikleri ve yaşamlarını kazanmak için sürdürdükleri düzenli ve kurallı faaliyetler bütünü olarak görülmekte, bireylere yararlı mal ya da hizmet üretmek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, belirli bir eğitimle kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, kuralları toplumca belirlenmiş sistemli etkinlikler bütünü olarak da tanımlanabilmektedir (Erdoğmuş, 2011: 8-9).

Kariyer kavramının kökeni, Latince at arabası anlamına gelen “carrus” ve yol anlamına gelen “Carrera” kelimelerinden türetilmiş olup, Fransızca yarış yolu anlamında kullanılan “carrierre” ve İngilizce meslek anlamında kullanılan “career” kavramlarından gelmektedir. Kariyer, bireylerin çalışma yaşamları boyunca üstlendikleri işlerin bir bütünü olarak tanımlandığında da, çok geniş bir anlam ve öneme sahip olduğu dikkat çekmektedir. Nitekim bu bakış açısıyla kariyer, bireylerin sadece sahip oldukları işler değil, işyerlerinde kendilerine verilen iş rolüne ilişkin beklentiler, amaçlar, duygular ve arzularını gerçekleştirebilmeleri için eğitilmeleri ve böylece sahip oldukları bilgi, beceri, yetenek ve çalışma arzusu ile çalıştıkları işletmelerde ilerleyebilmeleri anlamına gelmektedir (Aytaç, 2005: 5-6).

“İş ve meslek danışmanlığı” genel olarak, bireylerin özellikleri ile mesleklerin ve işyerlerinin gerektirdiği nitelik ve şartları karşılaştırarak, bireylerin istek ve durumuna en uygun iş ve meslekleri seçmeleri, seçtikleri meslekler ile eğitim olanaklarından yararlanmaları, işe yerleştirilme, işe uyum ile ilgili sorunların çözümüne yönelik sistemli bir yardım edilme süreci olarak tanımlanmaktadır (Emirgil, Aca, Işığıçok, 2014: 142). Bireylerin kendilerini tanıması, işler, meslekler ve iş dünyası hakkında bilgi sahibi olmaları, kendileri ile işler, meslekler ve örgütlerin karşılaştırılması ve bir istihdam ve gelişim planı oluşturması için bireylere yapılan profesyonel ve sistematik yardım ve destek sürecidir (Erdoğmuş, 2011: 8).

Türkiye İş Kurumu’na (İŞKUR) göre iş ve meslek danışmanlığı, işin ve mesleğin gerektirdiği özellikler ile işin gerektirdiği nitelik ve şartların karşılaştırılarak bireylerin istek ve durumuna en uygun işlere ve mesleklere yönlendirilmeleri, gerektiğinde bireylerin mesleki niteliğinin arttırılması için ilgili eğitim olanaklarından yararlandırılmaları, işe yerleştirilmeleri, işe uyumlarının sağlanması, işverenlerin beklentilerine uygun eşleştirilmelerinin yapılmasıdır (Erdoğmuş, 2011: 7).

İş ve meslek danışmanlığının amacı bireylerin kendilerini ve iş dünyasını tanımalarını sağlayarak çalışma yaşamının çeşitli evrelerinde bireylerin karşı karşıya kaldıkları iş ve meslek seçimi, iş ve meslekte ilerleme, iş ve meslek değiştirme, iş ve meslekte tatmin olma ve kendilerini geliştirme gibi konularda bireysel ve grup olarak yardımcı olma ve profesyonel destek vermektir (Erdoğmuş, 2011: 8).

İş ve meslek danışmanlığının hedef kitlesi ise; genel olarak, meslek seçimi aşamasında olan gençler, işsizler ve çalışma yaşamında kariyerlerinin değişik aşamalarında bulunan her düzeydeki bireylerdir(Erdoğmuş, 2011: 8). Bununla birlikte İŞKUR iş ve

39

meslek danışmanlığının hedef kitlesini tanımlarken, “iş danışmanlığı” ve “meslek danışmanlığı” hizmetlerinden yararlanacak bireylerden hareketle iş ve meslek danışmanlığı hedef kitlesini iki temel gruba/sınıfa ayırma yoluna gitmiştir. Bu bağlamda, İŞKUR’a göre iş danışmanlığı hizmetlerinden yararlananlar arasında ilk defa emek piyasasına giren ve henüz mesleği olmayan gençler ve yetişkinler, uzun süre işsiz kalanlar, işverene dört veya dörtten fazla gönderildiği halde işe giremeyenler, özelleştirme, işyeri kapanması veya ekonomik durgunluk nedeniyle işini kaybetmiş olan ve bu nedenle işsizlik ödeneği alan, becerilerini geliştirmek isteyen, yeni bir iş bulmada ya da mesleğini değiştirme ve uyum sağlamada zorluğu olanlar, mevcut mesleki eğitim olanakları hakkında bilgi isteyenler, güncelliğini yitirmeye başlayan mesleklerde istihdam edilen ve istihdam edilebilirliğini arttırmak için ek bir mesleki eğitime ihtiyacı olabilecek bireyler, herhangi bir mesleği olmayıp işgücü yetiştirme kursuna katılmak isteyenler, çalışabilecekleri potansiyel işlerin nasıl bulunacağı hakkında bilgi isteyenler, iş aramada yönlendirmeye ihtiyaç duyan ve bu nedenle iş arama becerileri eğitiminden yararlanabilecek kişiler ve kendi işini kurmak isteyenler yer almaktadır (Erdoğmuş, 2011: 8-9).

Danışman, yardıma gereksinimi olan iş arayanlara, kendi özelliklerini tanıyıp değer- lendirmelerine, bu özelliklere uygun meslek ya da iş seçeneklerini ya da yeni bir meslek edinmek için mevcut eğitim olanaklarını ta- nımaları için yol gösterir. İş danışmanlığı hizmetlerinden sadece var olan işsizlerin değil, işinden memnun olmayanların, meslek seçiminde kararsız bireylerin ve mesleğini değiştirmek isteyen yetişkinlerin faydalanabilmeleri imkanı verilmektedir. İş danışmanlığı hizmetleri, genelde kamu istihdam bürolarının sorumluluğunda olmakla birlikte, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede bu amaçla özel istihdam büroları da kullanılmaktadır (Koçak ve Akman, 2011:138-139).

Tüm bu açıklamalar ışığında, iş ve meslek danışmanlığı sadece kariyer sorunları yaşayan birey ya da gruplara değil, aynı zamanda çalışma yaşamının tüm evrelerindeki birey ve gruplara, kendilerine uygun, isteyerek yaptıkları, verimli ve üretken olarak çalışabilecekleri bir iş ve meslek sahibi olmalarına destek vermeyi ve bu desteğin sürekliliğini sağlamayı amaçlamaktadır (Erdoğmuş, 2011: 10). Buradan da anlaşılacağı gibi iş ve meslek danışmanlığı sosyal bütünleşme açısından çok büyük önem arzetmektedir.

Pek çok kurum ve kuruluş mesleki rehberlik ve danışmanlık hizmetleri alanında çalışmalar gerçekleştirmekle beraber, iş danışmanlığı alanında -bir kamu hizmeti olarak, tüm toplum kesimlerini kapsayacak şekilde- en büyük sorumluluk İŞKUR’a düşmektedir. Ancak “iş ve meslek danışmanlığı” adı altında verilen hizmetlerin meslek danışmanlığı boyutu öne çıkmakta, iş danışmanlığına yönelik etkin bir hizmette bulunulamamaktadır. Bir istihdam kurumunun mesleki danışmanlık hizmeti vererek insan kaynağını istihdama hazırlaması olağan bir süreçtir. Bununla birlikte, işsizliğin yoğun olarak hissedildiği bir ülkede işsiz durumda olan bireylere yönelik verilen iş danışmanlığı hizmetinin etkinleştirilmesi de son derece önemlidir. İş danışmanlığı, bir kamu istihdam kurumu olan İŞKUR’un, istihdam edilebilirliği ve istihdamın devamlılığını sağlamaya yönelik olarak verdiği tüm hizmetlerin etkin olarak gerçekleştirilmesine olanak sağlayan önemli bir faaliyettir. İş danışmanlığı sadece istihdam alanında değil, diğer pek çok yaşam alanında da etkili olabilecek argümanları içinde barındırır. İnsan kaynağının yönelimlerini değerlendirerek, bu kaynağa yönelik doğru yatırımlar yapılmasını ve böylece ülkenin yatırım kaynaklarını etkin olarak kullanmasını sağlar. Dolayısıyla böylesine önem taşıyan bir faaliyetin geliştirilmesi ve işlerliğinin arttırılması büyük önem taşımaktadır (Karagülle, 2007:3).

2. SOSYAL İÇERME YAKLAŞIMI

Sosyal içerme kavramı sosyal dışlanmanın karşıtı olarak bu dezavantajlı grupları (engelli, yaşlı, kadın vb.) sosyal hayata dâhil eden, toplumla bütünleştiren ve kaynaştıran bir kavramdır. Sosyal dışlanma, bireyin toplumla bütünleşme ve fırsatlara erişimden engellenme, temel ihtiyaçlardan yoksun kalma, toplumla olan bağlarından kopma, sivil, siyasal, ekonomik ve sosyal yurttaşlık haklarından yoksun olma/bırakılma durum ve sürecidir. Sosyal dışlanma fiziksel, ruhsal ve toplumsal bir engellilik durumudur. Sosyal dışlanmış birey veya gruplar, eşitsizliğe uğramış, her türlü riske karşı; korunmasız, savunmasız ve zayıf kişilerdir. Bir başka açıdan sosyal dışlanma; birey veya grupların işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, engellilik, yaşlılık gibi nedenlerden dolayı eğitim, sağlık ve kültürel imkânlardan yararlanamaması, üretim etkinlikleri içinde yer alamaması ve karar alma süreçlerine katılamaması şeklinde tanımlanabilecek kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır (Genç, Çat, 2013: 369).

Sosyal içerme, bazı kişi, grup ya da toplulukların koşullarının başkalarının koşullarıyla karşılaştırılarak yargıya varılan nispi bir kavramdır. Bununla birlikte, bireylerin içinde yaşadıkları topluma katılma hakkına vurgu yapan normatif bir kavramdır. Sosyal dışlama ise, bireylerin, grupların ya da toplulukların toplumun dışına itildikleri, topluluk ağlarıyla ve faaliyetleriyle bağlarının koparıldığı, yoksullukları, sağlıksızlıkları, eğitimsizlikleri ve diğer dezavantajları dikkate alındığında, toplumsal yaşama tam katılımdan yoksun kaldıkları bir süreçtir (Genç, Çat, 2013: 370).

Lizbon Zirvesi'nde, sosyal içermenin artırılması için, daha fazla büyüme ve istihdam meydana getirecek ekonomik iyileşmenin sağlanması ile toplumla bütünleşmeyi artırıcı yeni faaliyetlerin geliştirilmesi hususları öngörülmüştür. Türkiye’de sosyal içermeye yönelik politikalara, ilk kez Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanan “Orta Vadeli Program”da (OVP) yer verilmiştir. Bu Program tamamen dezavantajlı sosyal gruplara yönelik olarak hazırlanan sosyal içerme programlarından oluşmaktadır. AB, nüfusun hızla yaşlanması, değişen sosyal yapı(tek ebeveynli aile sayısında artış), değişen ve farklılaşan sosyal gereksinimler, uzun dönemli işsizlik oranları gibi sosyal sorunlara karşı sosyal koruma sistemlerinin yeniden biçimlenmesi zorunluluğuna vurgu yapmaktadır. Bu noktada sosyal içerme yalnızca, yoksulluk ve sosyal dışlanmaya bir yanıt değil aynı zamanda özellikle işgücü arzını arttırma bağlamında insanların işe erişim kapasitesini arttırmada kilit bir rol üstlenmektedir. Bu söylemden hareketle, değişen ekonomik ve sosyal gereksinimler karşısında sosyal içermede, aktif işgücü politikaları, bu kapsamda da sıkça dile getirilen yaşam boyu eğitim sloganı ile istihdam edilebilirliği artırmak her derde deva bir reçete olarak görülmektedir. AB, yoksulluk ve sosyal dışlanma riski yüksek olan grupları; işsizler (özellikle uzun dönemli işsizler), tek ebeveynli aileler, yaşlılar(özellikle yalnız yaşayan ve kadın olanlar), çok sayıda çocuk ve yaşlı olarak bağımlısı olan aileler, yoksulluk içinde büyüyen çocuklar( ilerideki dönemlerde yoksunluğun kendini sürekli olarak üreteceği bir grup olarak kilit önemde değerlendirilmektedir), göçmenler, etnik gruplar ve özellikle çingeneler, özürlüler, evsizler, insan ticaretine konu olanlar, bakım kurumlarında yaşayanlar, geçimlik tarım yapan aileler ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalan kadınlar olarak kabul etmektedir. Bu grupların sosyal dışlanma yaşadıkları temel olgular ise, istihdamdan dışlanmışlık (kilit öneme sahiptir), eğitimden dışlanmışlık, konuttan dışlanmışlık(hem nicelik hem nitelik anlamında), ulaşım ve sağlık özellikle de uzun dönemli sağlık bakım hizmetlerinden dışlanmışlık olarak sıralanmaktadır (Gökbayrak, 2005).

Üye devletler ve aday ülkeler bu zirveden sonra Ortak İçerme Belgesi hazırlamaya başlamışlardır. Ortak İçerme Belgesi, Türkiye’nin katılım öncesi yardımlardan yararlanması için önceliklerin, yoksulluk ve sosyal dışlanmayla mücadelede temel politikaların belirlenmesinde önemli belgelerden birini oluşturmaktadır. Hazırlanma süreci Türkiye’de sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin dağınık yapısını, insan haklarını korumadaki yetersizliklerini ortaya çıkarmıştır (Altuntaş, 2017:7).

Aile, kadın, çocuk, yaşlı, engelli, göçmen, evsiz, madde bağımlısı, eşçinsel, azınlık ve pek çok dezavantajlı grubun istihdamdan, yaşam kalitesinin artırılması, eğitim ve sağlık hizmetlerine değin pek çok alanda sorunları bulunmaktadır (Altuntaş, 2017:4-8).Dezavantajlıların çalışma hayatından dışlanmalarına yol açan faktörleri; sosyal, kişisel, kamusal, kurumsal ve piyasa faktörleri olarak beş grupta toplamak mümkündür. İyileştirme yapabilmek için bu faktörlerin tamamını devreye sokmak gerekir. Mesela; sosyal faktörler, sosyal yaşama katılımın önünde engel teşkil edecek şekilde politika oluşturanların ve işverenlerin anlayış ve davranışlarını etkileyebilir. Eski hükümlüler, madde bağımlıları, engelliler ve yaşlılar gibi dezavantajlı gruplara karşı toplumsal tutum ve davranışlar ayrımcılıkla sonuçlanabilir. Bu ayrımcılık sosyal dışlanmayı körüklemektedir. (Genç, Çat, 2013: 370-371).Bonner (2006) sosyal dışlanmayı 7 boyutta incelemiştir (Tablo 1).

40

Sosyal Dışlanma Boyutları Sosyal Dışlanma Unsurları

Bireysel Ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklar, beklentileri karşılayamayan eğitim İktisadî Uzun vadeli işsizlik, işsiz hane halkı, gelir yoksulluğu

Sosyal Evsizlik, suç, asi gençlik, sapma davranışı,

Politik Yetkisizlik, siyasal hakların yetersizliği, politik süreçlere olan güvensizlik veya bu süreçlere yabancılaşma Çevre/Komşuluk İskân yapılarının yetersizliği, çevre felâketleri

Uzamsal Savunmasız grupların marjinalleşmesi

Grup Engelli, yaşlı, etnik azınlık grupların özellikleri üzerine odaklanma

Sosyal dışlanmaya maruz kalan grupların en önemli özellikleri; topluma katılamama, yetersiz donanıma sahip olma ve kendilerini yetersiz hissetmeleridir. Sosyal dışlanmışlık bu anlamda iki taraflı cereyan eden bir olgudur. Dezavantajlı gruplar topluma entegreolmada güçlük çekerken toplumda, sosyal dışlanma riski altında bulunan grupları içine almakta tereddüt etmektedir. Sosyal dışlanma etkenleri acısından en riskli olan, her iki kesimin sosyal bütünleşme becerisini gösterememesidir (Genç, Çat. 2013: 371).

Sosyal dışlanma riski yaşayan dezanvantajlı gruplar bu psikolojik baskı ile kendilerini daha da zora sokmaktadırlar. Toplumda sosyal dışlanma riski taşıyan grupların durumlarını ölçen ortak bir ölçüm olmamakla birlikte Alman Professör Thomas Scharf’ın beş ana kriterle açıklamaya çalıştığı ölçüm, dezavantajlıların hangi alanlardan dışlandıklarının anlaşılmasına ışık tutmaktadır(Tablo 2).

Tablo 2: Her Ölçüm İçin Dışlanma Örneği

Boyutlar Dışlandığı Varsayılan Kişiler İçin Örnekler

Sosyal ilişkilerden Dışlanma Eşiyle yakın ilişki, çocuklarıyla yalnız telefonda konuşmak fakat dışarıda irtibat sağlamamak Kültürel Faaliyetlerden Dışlanma Tiyatro, konser, opera vb. yerlere, bir sanat galerisine veya müzeye hiç gidememek, sinemaya daha fazla gitmek isteyip yılda bir iki kez gitmek Toplumsal Faaliyetlerden Dışlanma Herhangi bir sivil toplum organizasyonuna üye olmamak, gönüllü bir eyleme katılmamak, seçimlerde oy kullanmamak Temel Hizmetlere Erişimden dışlanma Banka işlemlerim zor yapabilmek, postaneyi güç kullanabilmek

Yakın Çevreden Dışlanma "Bu muhitte kimseye güvenilmez" veya"yardıma ihtiyacın olduğunda burada kimse yardım etmez" gibi cümleleri savunmak

3. DEZAVANTAJLI GRUPLARIN İSTİHDAMINDA SOSYAL İÇERMENİN ROLÜ VE İŞ VE MESLEK DANIŞMANLIĞI HİZMETLERİ

İş ve meslek danışmanlığı hizmeti sunulurken belli ilkelere uygun hareket edilmesi gerekmektedir (Erdoğmuş, 2011: 12-13). Bu ilkeler arasında her bireyin seçme özgürlüğüne sahip olması, iş ve meslek danışmanlığı hizmetinden yararlanılmasının isteğe bağlı olması, danışmanlık hizmetlerinde gizliliğin esas olması, söz konusu hizmetlerin tüm bireylere açık olması, bu hizmetin ilgili tarafların işbirliği ile yürütülmesi ve iş ve meslek danışmanlarının hem bireye hem de topluma karşı sorumlu olmaları yer almaktadır.

Dezavantajlı bireyin sosyal hayata katılımına ve toplumla entegre olması, potansiyellerini kullanabilmelerini sağlamak için sosyal içerme politikalarıyla desteklenmeleri gerekir. Dezavantajlı gruplara dahil olan bireylerin becerilerinin yetersiz kaldığı yerlerde desteklenmeleri başarı düzeylerini artıracak, toplumsal yaşamdan uzak kalmaya iten unsurlardan arındıracak kapsamlı sosyal içerme politikaları geliştirmek ve uygulamak onları hayata bağlayacaktır (Genç, Çat. 2013: 363). Bu noktada meslek danışmanlarına çok görevler düşmektedir. Karşısındaki bireyin isteklerini anlayacak, onları yeteneklerine ve yetkinliklerine göre işlere yerleştirebilecek meslek danışmanlarına ihtiyaç vardır. Sadece dezavantajlı gruplardaki bireylerin farkındalığı sosyal bütünleşme açısından yeterli değildir. Meslek danışmanları karşılarındaki bireyler dezavantajlı grup içinde olmasa dahi, bu gruplar hakkında bilgilendirme yapmalı ve çalışma hayatında dezavantajlı gruplara dahil olan insanlara nasıl yardım edebileceklerini, onları topluma ve çalışma yaşamına kazandırmanın önemini anlatmalıdır. Bu durum, toplumsal farkındalığı arttıracak ve sosyal içerme sürecini hızlandıracaktır.

Sosyal dışlanma riski ile karşı karşıya olan dezavantajlı gruplar; bu sorunu istihdam politikalarıyla çözmek, sosyal hayata katılmak, kendi imkânlarıyla hayata tutunmak, sağlıklı insanlarla aynı ortamları paylaşmak, kendilerini toplumun bir parçası olarak görmek, başkalarına muhtaç olmadan yaşayarak mutlu olmak, işgücü piyasasında söz sahibi olmak ve her turlu haklardan yararlanmak istemektedirler(Genç, Çat. 2013: 389).Çalışma istek ve yeteneğine sahip olup da işsiz kalmak veya çalışma olanağı bulamamak insan yaşamı üzerinde derin ekonomik, sosyal ve psikolojik etkiler yaratmaktadır. İşsizlik yalnızca bu sorunu yaşayan “birey ve ailesi” açısından değil; aynı zamanda “ekonomik ve toplumsal” açıdan da son derece olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Toplumda işsiz bireylerin sayıca çoğalması, ulusal gelirin oluşumuna katkıda bulunamamalarına karşın bölüşümde pay almaları sonucunu doğuracaktır ki, bu durumda gelir dağılımının bozulması, toplumsal refah düzeyinin gerilemesi yanında kayıt dışı istihdamında giderek artması gibi pek çok ciddi soruna yol açacaktır (Emirgil, Aca, Işığıçok, 2014: 140).

Sosyal içerme kavramı ile istihdam arasında sıkı bir bağ vardır. Çünkü istihdam; dezavantajlı grupların dışlanmasını önlemeye, yeterli gelir ve sosyal güvence sağlamaya, maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya ve kendilerine olan güvenlerini

Belgede BİLDİRİ KİTABI (sayfa 47-51)