• Sonuç bulunamadı

3.3. Lübnan ve Dürzîler

3.3.6. Lübnan İç Savaşı ve Dürzîler

3.3.6.3.1. Dağ Savaşı

1860 yılı ile Dağ Savaşı’nın başladığı 1983 birbirine benzerlik göstermektedir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Lübnan üzerindeki Marunî-Dürzî çekişmesinin en yoğun yaşandığı ve iki toplum arasında ciddi bir husumet ortaya çıkaran 1860 çatışması, söz konusu yıllarda Fransa’nın müdahalesinin neticesinde ortaya çıkmıştır. Tekrar Lübnan’da tek hâkim olmak isteyen Marunîlere, bu kez Fransa’nın yerine İsrail tarafından doğrudan sağlanan

destekle birlikte benzer bir şekilde iki toplum arasında çatışma yaşanmıştır.343

Son iki asır boyunca Dürzîlerin Lübnan’da stratejik olarak sahip oldukları en önemli avantaj, bulundukları coğrafya olarak değerlendirilebilir. Zira Dürzîler ne nüfus bakımından diğer topluluklar kadar fazla sayıda olmuşlar, ne de Marunîler gibi devlet yönetiminde başat rol oynamışlardır. 1860 yılında Dürzîler ve Marunîler arasında gerçekleşen savaş iki toplum arasında da onarılması güç bir husumet doğurmuştur. Lübnan’da birbirleri ile en yoğun rekabet yaşayan bu iki toplumun arasında çatışma çıkması için fazla bir gerekçeye de ihtiyaç bulunmamıştır. Lübnan İç Savaşı’nın seyri boyunca ayrı kamplarda bulunan bu iki grubun doğrudan karşı karşıya geldiği en şiddetli çatışma ise Dağ Savaşı esnasında olmuştur.

Yukarıda bahsettiğimiz üzere savaşın seyri boyunca Batılı ittifak tarafında kendisine yer bulamayan ve bu durumunu özellikle Marunîlerin ittifakına göre ayarlamak zorunda kalan

342 Bell, 2005: 252.

Dürzîler Lübnan siyasetinde istedikleri etkiyi elde edememişlerdir. Marunîler, İsrail’in doğrudan müdahalesi ve uluslararası güç adı altında ABD ve Fransız müttefiklerinden de cesaret alarak, aslında iki asırlık isteklerini gerçekleştirebilmek için fırsat ele geçirdiklerini düşünmüşlerdir. Bu bağlamda Marunîlerin de azınlık olarak yaşadığı, stratejik bakımdan önemli olan Şuf bölgesine müdahalede bulunup askeri olarak kontrol altına almak istemişlerdir. İsrail’in Lübnan işgali sırasında kendilerine yol açtığı ve belli yerleri boş bırakıp Marunîlerin yerleşmesini istediği bilinmektedir. İsrail’in müdahalede fazlaca bulunmadığı ve asker konuşlandırmadığı bölgelerden birisi de Şuf bölgesi olmuştur. Bu bağlamda İsrail’in nihai hedeflerinden olan, bölge ülkelerinin keskin toplumsal bölünmeler yaşayıp fiili olarak bölünmek üzere birbirleriyle çatıştırılma stratejisi Levant bölgesinde de uygulanmıştır diyebiliriz. Ayrıca İsrail her zaman olduğu gibi Dürzîlerle karşı karşıya gelmek

istememiştir.344

Sabra ve Şatilla katliamının sorumlularından Elie Hobeyka’nın karşı çıkmasına rağmen Lübnan Ordusu ve Marunîlerin fiili olarak idare ettiği meclis, Şuf Dağına operasyon yapmak için onay vermiştir. Marunîlerin buradaki temel amacı hem Marunîlerin yaşadığı bölgeyi doğrudan kontrol etmek, hem de geleneksel rakipleri Dürzîlerin çoğunlukta yaşadığı yeri kontrol altına alıp stratejik önemi olan bölgeyi ele geçirmek olarak açıklanabilir. Böylece Marunîler askeri operasyonu başarı ile tamamlaması halinde Dürzîleri de etkisizleştirmiş olacaklardı. Bu bağlamda Marunî karşıtı ittifaktan bir grubun tasfiyesi de mümkün

kılınacaktı.345

Dağ Savaşı’na giden süreçte en önemli gelişme ABD tarafından hazırlanan, 17 Mayıs Antlaşması olarak bilinen tek taraflı imzalanan metindir. Marunîler ve müttefikleri ABD, Fransa ve İsrail tarafından hazırlanan ve mutabık kalınan antlaşmaya göre Suriye Lübnan’dan 30.000 kadar askerini çıkaracak, devlet ve yönetim yapısı Marunîler lehine korunacaktır. Bunun yanında Lübnan’ı yenik bir devletmiş gibi gösteren antlaşma İsrail’e karşı çeşitli imtiyazlar da tanımıştır. Marunîleri zaten otorite olarak görmeyen ve kendi aralarında imzayı atan müttefik gruba karşı diğer grubun tavrı sert olmuştur. Dürzîler, Şiiler, Sünniler ve Suriye antlaşmayı kabul etmemişlerdir. Suriye ile yakınlaşmak zorunda kalan Dürzîlerin de içinde bulunduğu ittifak grubu antlaşma üzerine bulundukları cephelerden de geri çekilmemişlerdir.

Toplumsal bölünme daha da keskinleşmiştir.346

Marunîlerin Lübnan ordusu resmiyetiyle Şuf bölgesinde başlıca Hıristiyan çoğunluğu olan köylerde konuşlanmasıyla birlikte Dürzîlerle gerilim tırmanmaya başlamıştır. İlk

344

O'Ballance, 1998: 129-138.

345 Fisk, 2001: 160-167. 346 Ménargues, 2004: 498

çatışmalar 1982 yılının Temmuz ayında yaşanmıştır. Söz konusu çatışmalar aynı zamanda ittifakların birlikte hareket etmeye başlamasına da yol açmıştır. Dürzî gerillalar Şuf bölgesinde devriyede olan Marunî birliklerine saldırı başlatmış ve 14 Lübnan ordusu askerini öldürmüşlerdir. Dağ Savaşı hemen diğer müttefikleri de birlikte hareket etmeye sevk ederek, savaş başkent Beyrut’a da sıçramıştır. Beyrut’ta Şii Emel hareketi ABD askerlerine saldırmıştır. Ardından Dürzî gerillalar Beyrut’ta iki Amerikan askerini öldürmüşlerdir. Bunun üzerine ABD doğrudan Şuf dağındaki Dürzî mevzilerini bombalayarak doğrudan Marunî

safında savaşa katılmıştır.347

Savaşın taraflarının belirginleştiği bu ilk safhada Şii Emel partisi milis güçleri ise Beyrut’un batı mahallelerinde kontrolü sağlamak için Lübnan ordusu ve ABD askerleri ile çatışmaya başlamıştır. 1 Eylül 1982’de Dürzî lider Velid Canbolat tarafından, “Dürzîler Doğu Beyrut merkezli Hıristiyan Marunîlerle savaşa girdi” açıklaması yapılmıştır. Fakat bu açıklamadan bir ay kadar evvel ittifak kuramları açısından da ilginç bir gelişme yaşanmıştır. İsrail resmen Şuf dağından güneye doğru çekilmiştir. Avali nehrinin güneyine çekilen İsrail, müttefikleri olan Marunîler ve ABD’lilerden sahada ayrılmış ve kendisini Dağ Savaşı’nın merkezinin dışına atmıştır. Bu stratejik hamle ile İsrail’in Dürzîler ve Marunîlerin

ayrışmasının ve çatışmasının hızlandırılmasını sağlamaya çalıştığını söyleyebiliriz.348

Aynı zamanda İsrail’in Dürzîlerle doğrudan karşı karşıya gelmek istemediği yönünde bir değerlendirme de yapılabilir. Zira İsrail kuruluşundan beri resmi politikası olan azınlıklarla kurulabilecek ittifaklardan yana olmuştur. Marunîler İsrail açısından en kullanışlı müttefik olmuştur. Fakat Dürzîler, Marunîler gibi yalnızca Lübnan merkezli bir azınlık olmadıkları için İsrail açısından doğrudan karşılarına alınıp savaşmanın mantıklı olmadığı bir azınlık grubunu teşkil etmektedirler. Zira Dürzîler hem kendi ülkelerinde bulunmakta, hem de Suriye’de bulunmaktadır, bu nedenle İsrail kendilerini hem doğrudan karşılarına almamış, hem de politikalarına uygun bir şekilde bölgesel ayrışmayı tetikleyen bir şekilde Marunî-Dürzî

savaşının önünü açmıştır.349

Dağ savaşına katılan grupların toplam asker sayılarına bakıldığında Dürzî ittifakı gözle görülür bir şekilde üstün pozisyonda olmuştur. Dürzî ittifakının tek dezavantajlı olduğu durum ise ABD önderliğindeki çok uluslu gücün hava saldırıları ve top atışlarına maruz kalmaları olarak değerlendirilebilir.

347

Fisk, 2001: 110.

348 Katz ve Russel, 2005: 5-12. 349 Hirst, 1999: 5-18.

Tablo 3.9 Dağ Savaşı ve Dürzî İttifakı

Dürzî İttifakı Asker Sayısı

Velid Canbolat (PSP) (Dürzi) 17000 Arslan Ailesi Yazbaki Aşireti (Dürzi) 300 Suriye Sosyal Nasyonalist Parti 2000 El-Murabitun (Sünni Müslüman) 3000 Lübnan Komünist Partisi

Emel Partisi (Şii)

5000 10000

Filistin Kurtuluş Örgütü Lojistik Destek

Suriye Lojistik Destek

Toplam 37300

Kaynak: Alain Ménargues, Les Secrets de la guerre du Liban: Du coup d'état de Béchir Gémayel aux massacres des camps palestiniens, Albin Michel, 2004, s.472.

Tablo 3.10 Dağ Savaşı ve Marunî İttifakı

Marunî İttifakı Asker Sayısı

Lübnan Ordusu Mekanize Birlikleri (Marunî Ağırlıklı) 10000 Şuf Dağı Hıristiyan Milisler (Marunî) 2500 Lübnan Ordusu Beyrut Gücü (Marunî Ağırlıklı) 2000

Çokuluslu Lübnan Gücü (ABD+Fransa) Lojistik destek+Hava Saldırısı +Karadan Karaya Bombardıman Desteği

Toplam 14500

Kaynak: Alain Ménargues, Les Secrets de la guerre du Liban: Du coup d'état de Béchir Gémayel aux massacres des camps palestiniens, Albin Michel, 2004, s.472.

5 Eylül günü İsrail güçleri bölgeyi tamamen boşalttıktan sonra Velid Canbolat önderliğindeki Dürzî güçleri Şuf bölgesindeki Hıristiyan yerleşkelerine operasyon başlatmıştır. Burada konuşlu bulunan Lübnan Ordusunun kontrolündeki bölgelere yoğun saldırı başlatan Dürzî milisleri hızlı bir ilerleme kaydetmiştir. Bu ilerlemenin ardından Marunî güçler bölgeyi birkaç günün ardından boşaltmaya başlamışlardır. Lübnan Ordusu Marunîlere Deir El-Kamar şehrine çekilmelerini söylemiştir. Söz konusu şehir Marunîler açısından tarihi öneme de sahip bir şehir olarak öne çıkmaktadır. Zira Deir El-Kamar şehri 1860 Dürzî-

Marunî savaşında Hıristiyanların katledildiği şehirdir.350

Dürzî milisler birkaç gün içerisinde Deir El-Kamar şehrini de ele geçirmişler ve burada yaklaşık 1500 Hıristiyan sivil hayatını kaybetmiştir. Bunun yanında şehirde yaşayan yaklaşık 50000 Hıristiyan Beyrut şehrine doğru Dürzîler tarafından göçe zorlanmışlardır. Tarihi 1860 savaşının adeta tekerrür ettiği Dağ Savaşı’nda Marunîler yeni destek noktası olarak Suk El-Garb şehrine çekilmişlerdir. Beyrut şehir merkezinin çok yakın noktasında bulunan bu bölgeye Marunîleri sıkıştıran Dürzîler, Şuf bölgesinin tamamına yakınını kısa sürede ele geçirmişlerdir. Dağ Savaşı’nın bu ilk aşamasında Marunîlerin askeri techizatları ve

350 Harik, 1993: 377-398.

destekleri ABD ve İsrail yapımı malzemelerden oluşmuştur. Dürzî ittifakının askeri teçhizatı

ise genelde Sovyet yapımı olmuştur.351

Suk El-Garb savaşı, Dağ Savaşı’nın en önemli safhalarından birisini oluşturmuştur. Lübnan Marunî güçlerinin başında günümüzün Cumhurbaşkanı Michel Aoun bulunmuştur. O dönemde albay rütbesiyle Lübnan ordusunu komuta eden Aoun zor durumlara düşmüştür. Suk El-Garb’da Fransız ve İngilizlerden ciddi hava desteği alan Marunîler, Dürzîlerin ciddi kayıplar yaşamasına neden olsa da gerillaların ilerleyişini durdurmakta başarılı olamamışlardır. Zira Dürzîlerin elinde de ciddi hava savunma sistemleri bulunmaktaydı. Söz konusu hava savunma sistemleriyle iki savaş uçağını düşürmüşlerdir. Suk El-Garb bölgesinde 1982 yılının Eylül ayının üçüncü haftasına kadar yaşanan çatışmaların sonunda Dürzîler ağır kayıplar vermelerine rağmen Beyrut merkezde bulunan Şii militanlarla bağlantı kurmayı başarabilmişlerdir. Bunun üzerine Marunîler ciddi bir yenilgiyle karşı karşıya kalmışlardır. Dağılan Marunî birliklerinden bazıları Avali nehrinin güneyine doğru, İsrail kontrolünde olan bölgelere kaçmıştır. Savaşın bu aşamasında Beyrut’a kadar geri çekilmek zorunda kalan

Marunîler, Şuf dağı bölgesinde ciddi bir mağlubiyet yaşamıştır.352

Suk El-Garb savaşı sonrasında her ne kadar Marunîler mağlup edilmiş olsalar da, Dürzîler yalnızca Emel militanlarıyla bağlantı kurabilmişler ve denize çıkış sağlayamamışlardır. Bu da Dürzîlere savaş esnasında jeopolitik dezavantaj getirmiştir. Lübnan kıyı şeridinde etkinliği devam eden uluslararası güç ve Marunîler olmuştur. Avali nehrinin de güney bölgesinde kalan Sidon şehrinde İsrail kontrolü sağlamıştır. 25 Eylül 1982 günü Cenevre’de Lübnan’ın durumuna dair görüşmeler yapılmış ve sorunun çözülmesine dair varılan kararda, Suriye’nin kesinlikle Lübnan’dan çıkması gerektiği görüşünde mutabık kalınmıştır. Bunun üzerine de ABD’nin 2000 deniz piyadesini Lübnan’da konuşlandırılması kararlaştırılmıştır. Söz konusu strateji İsrail’in istediği üzere gelişmiş, güney Lübnan’dan çıkmamış, kuzey bölgelerde ise Dürzîlerle karşılaşmadan müttefiki ABD aracılığıyla kendi

politikasını devam ettirme fırsatı yakalamıştır.353

Dürzîlerin ve müttefiklerinin kazandığı cephelerden sonra geçici bir ateşkesle duraksayan Dağ Savaşı ABD’nin daha fazla askerle Lübnan’a yerleşmeye başlamasıyla birlikte güç dengelerinde beklenmedik gelişmeler yaşanmış, yukarıda belirttiğimiz üzere ABD’nin 1982 yılında konuşlanan deniz piyadeleri bir yıl sonra Hizbullah saldırısının ardından ülkeyi terk etmişlerdir. Bölgedeki bu karmaşık durum günümüze kadar etki eden farklı bir boyuta ulaşmıştır.

351

O'Ballance, 1998: 129

352 Saidi, 1998: 43-60. 353 Kliot, 1987: 54-74.

3.3.6.3.2. Dağ Savaşı’nın Sonucu, Hizbullah ve Ortadoğu’nun Yeni Güç Dengesi