• Sonuç bulunamadı

2.2. Fatımi Devleti

2.2.1. Hâkim Biemrillah

Dürzîliğin nasıl meydana geldiği konusunda genel bir bilinmezlik söz konusu olduğundan dolayı Erken Şia’dan itibaren tarihsel süreç değerlendirilmiştir. Dürzîliğin kurucusu ve dinin ortaya çıkmasının temel aktörü olan Hâkim’in hem yaşamını, hem de dönemindeki siyasi olayları irdelemek, günümüz Dürzîliğini anlamaya yardımcı olacaktır.

Hâkim Biemrillah Kahire’de 985 yılında doğan ilk Fatımi halifesidir. Babası Aziz Billâh

tarafından halife olarak tayin edilmesi, kendisinden daha büyük olan kardeşinin erken ölümü üzerine gerçekleşmiştir. Babası Aziz, Bizan üzerine bir sefer gerçekleştirmek üzere iken 996 yılında vefat etmiştir. Babası vefat ettiğinde Hâkim henüz 11 yaşındayken Fatımi halifesi olarak tahta geçmiştir. Dürzîler Hâkim’i 6. Halife olarak değil, Fatımilerin 5. Halifesi olarak görmektedirler. Bunun nedeni ilk halife olan Ubeydullah’ı silsileden kendilerine göre çıkarmalarından kaynaklanmıştır. Fakat Dürzîler haricindeki diğer kaynakların hepsinde 6.

Halife olduğu konusunda bir mutabakat bulunmaktadır.191

Hâkim zamanında Fatımilerin artık duraklama döneminde olduğu söylenilebilir. Zira Hâkim döneminde Fatımiler iç karışıklıklarla uğraşmış, çok sayıda isyanla karşılaşmışlardır. Bunun yanında haçlı saldırılarının arifesi olarak da tarihe geçen bir dönemdir. Hâkim henüz 11 yaşında tahta çıktığından dolayı devletin fiili yönetimini ele geçirmek isteyen vezirlerin güç mücadeleleri ortaya çıkmıştır. Söz konusu güç mücadelelerinin ise ordunun ikiye bölünmesinden kaynaklanan sorunlardan ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Fatımiler başkentlerini doğuya, Kahire’ye aldıktan sonra daha önce bahsettiğimiz üzere Kutame Berberilerinin elinde bulundurdukları ordu ve askeri yapılanmasını çeşitlendirmek istemişlerdir. Muiz döneminde başlayan bu yapısal değişiklik doğu topraklarını genişletmek ve söz konusu coğrafyada hâkimiyetini artırmak için yapılan bir gelişme olarak görülebilir. Bunun yanında bir imparatorluk yönetmenin gereği olarak çok kültürlü ve çok etnikli yapının ortaya çıkması doğal bir süreç olarak ön plana çıkmaktadır. Fakat bu süreci Fatımiler kolay atlatamamıştır. Sürecin kolay olmamasının nedeni Kutame Berberilerinin (Batıcılar) askeri yapılanmadaki üstünlüklerini kaybetmek istememesinden kaynaklanmaktadır. Muiz döneminden itibaren askeri kadrolara Türkler ve Çerkezler (Doğucular) getirilmeye

Hâkim Biemrillah’ın gerçek ve uzun ismi: Ebu Ali Mansur El-Hâkim Bi-Emrillah bin el-Aziz Billâh Nizar bin el-Muiz li-Dinillah Ebi Temim Maadd bin el-Mansur bi-Nasrillah Ebi Tahir İsmail bin el-Kaim bi-Emrillah Ebil Kasım Muhammed bin el-Mehdi Ubeydullah. Kendisi babasının isteği üzrine El-Hâkim Biemrillah ismini almıştır. Bk. Şenzeybek, A. (2012). Ana Kaynaklarına Göre Dürzîlik. Emin Yayınları, Bursa, s.54.

191

başlanmıştır. Hâkim döneminde ise Türkler ve Çerkezlerin Fatımilerin askeri yapılanmasındaki rolü Kutame Berberileri kadar ileri gitmiştir. Bu durumdan muzdarip olan Kutameliler Hâkim’in iktidar olmasıyla birlikte kendi kumandanları olan Ammar’ın vezir

olarak atanmasını istemişler ve istediklerini çeşitli baskılar neticesinde elde etmişlerdir.192

Bu bağlamda Fatımi ordusundaki Batıcılar tekrar üstün konuma gelmişler, Doğucular ise söz konusu durumdan rahatsız olmuşlardır. Zira ordudaki tüm kritik görevler ve yüksek rütbeler tekrar Batıcıların, bir başka deyişle Kutame Berberilerinin eline geçmeye başlamıştır. Ancak bu durum karşısında tekrar Doğucuların iktidarı ele geçirmesi için çalışan hırslı bir bürokrat olan Bercevan, çeşitli stratejik hamleler peşine düşmüştür. Bercevan öncelikle Kutame Berberilerinin halka karşı çeşitli taşkınlıklar ve zulümlerini kendi lehine kullanmaya çalışıp isyan hareketleri için uygun zemin kollamıştır. Bu durumdan yararlanmak için Türk asıllı Şam valisi ile anlaşma yapıp Kahire’ye harekât düzenlemek üzere yola çıkmıştır. Fakat Ammar komutasındaki ordular kendisini mağlup etmiştir. Bunun üzerine Ammar, Şam’a vali olarak atadığı kişinin Kutameliler tarafından saygı duyulan kişileri azletmesiyle ciddi siyasal hatalar yapmıştır. Bunun neticesinde Bercevan doğru hamlelerle Ammar’a azalan Berberi desteğini kendi lehine çevirmeyi başarmıştır. Bercevan uygun zamanı yakalamış ve Kahire’de

büyük halk isyanlarını tetikleyerek Ammar’ı iktidardan indirmiştir.193

Bercevan Hâkim’in iktidarının ilk yıllarına damga vuran bir vezir olarak 997 yılında ortaya çıkmıştır. Kendisi Fatımileri yaklaşık dört yıl fiili olarak yöneten lider olmuştur. Fatımilerin duraklama döneminde Bercevan çeşitli reformlar yapmak için öncelikle ordudaki Doğucular ile Batıcılar arasındaki husumeti gidermek üzere çeşitli adımlar atmıştır. 998 senesinde duraklama devrinde çeşitli noktalarda önemli isyanlar vuku bulmuştur. Bunların başında Filistin bölgesinde meydana gelen isyan bulunmaktadır. Ardından günümüzde Lübnan’ın güneyinde Akdeniz kıyısında bulunan Sur şehrinde önemli bir isyan meydana gelmiştir. Söz konusu isyana Bizans destek vererek deniz kuvvetlerinin bir kısmını buraya sevk etmiştir. Bu bağlamda Fatımilerin donanmasıyla karşılaşan Bizans mağlup edilmiştir. Ardından Bizans ile Fatımiler arasında Bercevan’ın marifetiyle diplomatik temaslar kurulmuş ve 10 yıllık saldırmazlık antlaşması imzalanmıştır. Filistin’le başlayıp Lübnan bölgesiyle devam eden iç karışıklıklara Bercevan yerinde ve başarılı müdahalelerde bulunmuş ve Fatımilerin doğu sınırında başarılar elde etmiştir. Fakat doğu sınırlarındaki başarılı politikalarına rağmen Bercevan devletin batı topraklarında aynı başarıyı gösterememiştir. Her ne kadar iktidara ilk geldiğinde ordudaki Batıcılar ve Doğucular kavgasını yatıştırmış olsa da, Batıcıların desteklediği Ammar’ı alt edip başa geldiğinden ötürü, devletin Batı sınırlarında

192 Daftary, 1990: 184-191.

yaşayan Mağrip Berberi kabilelerinin desteğini tam olarak elde edememiştir. Dolayısıyla

Fatımilerin Batı topraklarındaki denetimi Bercevan döneminde zayıflamıştır.194

Hâkim, erken gençlik dönemine geldiğinde Bercevan’ın iktidarı fiili olarak elinde bulundurmasından dolayı ve kendisine olan yaklaşımından ciddi biçimde rahatsızlık duyduğu için Bercevan’ı 1000 yılında öldürtmüştür. Bercevan’ın ölümünden sonra Hâkim, genç yaşına rağmen devlet yönetiminde tek söz sahibi olarak ön plana çıkmıştır. Bununla birlikte Fatımilere karşı süren isyan hareketleri devam etmiştir. Hâkimin fiili hâkimiyeti zamanında karşılaştığı ilk isyan yine Filistin tarafında, Berka şehrinde gerçekleşmiştir. Suriye tarafından desteklediği ordusuyla birlikte bu isyanı da bastıran Hâkim, ikinci isyanla yine Filistin bölgesindeki Caferilerden kaynaklanan sorunlarla meşgul olmuştur. İkinci isyanı da 1010

yılında bastıran Hâkim bölgede Fatımi hâkimiyetini tesis etmeyi başarabilmiştir.195

Hâkim aynı Bercevan gibi ülkenin batı topraklarında etkili olamamıştır. Kendi döneminde kayda değer bir toprak kaybı yaşamamasına rağmen, hem mezhebin etkisi bakımından hem de devlet otoritesi anlamında batı topraklarında etkisi azalmıştır. Fatımilerin ilk kuruldukları yer olmasına rağmen devletin resmi mezhebi konumundaki İsmaililik, İfrikiyye’de hiçbir zaman baskın mezhep durumuna gelememiştir. Bu bağlamda İsmaili mezhebine bağlı olanlar, Sünnilerin baskısına maruz kalmışlardır. Bölgede yalnızca devletin kurulmasında ciddi katkıları olan Kutame Berberileri ve birkaç farklı Berberi grup dışında İsmaililik tutunamamıştır. Hâkim döneminde ve sonraki yıllarda, Sünniliğin Maliki kolu ciddi biçimde yöreye hâkim olmuştur. Günümüzde de hala bu şekilde bir demografik yapı bölgeye

hâkimdir.196

Hâkim döneminde batı topraklarının aksine, devletin doğu topraklarında ciddi başarılar elde edilmiştir. Yukarıda bahsettiğimiz isyanları bastırmanın yanı sıra Fatımilerin çeşitli coğrafyalarda toprak kazanımları olmuştur. Bu kazanımlardan en önemlisi ise Dürzîliğin de coğrafyasını ve kaderini belirleyecek olan Suriye bölgesi olarak öne çıkmaktadır. Hâkim’in babası Aziz döneminde Suriye bir türlü ele geçirilemeyen Hamdanilerin hâkimiyeti altındaki bir bölge olarak kalmıştır. Fakat Hamdanilerin iktidarlarının değişmesiyle birlikte kendileri Fatımilerin iktidarını kabul edip Hâkim adına hutbe okutmaya başlamışlar ve Şam’dan Halep bölgesine kadar Suriye Fatımilerin denetimi altına girmiştir. Suriye bölgesi o dönemde Bizans, Fatımiler, Abbasiler ve Selçukluların ileri sınırı konumunda olduğu için bölge sürekli büyük devletlerin arasında el değiştiren bir

194

Şenzeybek, 2012: 58-59.

195 Şenzeybek, 2012: 59. 196 Hodgson, 1974: 24-29.

coğrafya olmuştur. Bu bağlamda jeostratejik bakımdan da önemli bir yer olarak

değerlendirilebilir.197

İsmaili dailerin Irak’taki faaliyetlerinden de netice alan Hâkim, 1011 yılında Abbasilerin başkenti Bağdat yakınlarındaki şehirlerde dahi kendi adına hutbe okutmayı başarmıştır. Kısa dönemlik de olsa bu başarısı kayda değerdir zira sınırlarını rakip Abbasi

topraklarının iç kısımlarına kadar taşımayı başarmıştır.198

2.2.1.1. Hâkim Biemrillah’ın Dini Anlayışı ve Dürzîliğe Giden Süreç

Dürzîliğe giden süreci doğrudan ilgilendirdiği için Hâkim Biemrillah’ın iktidarının değerlendirilmesi uygun olacaktır. Zira Hâkim, iktidarının ilk dönemleriyle sonraki dönemleri arasında ciddi farklılıklar sergilemiş ve sonunda kendisinin de engel olamayacağı yeni bir dinin doğuşuna vesile olmuştur.

İlk olarak Hâkim’in iktidarının ilk yıllarında, yeni bir dinin doğuşuna vesile olmak bir yana, kendisi her hangi bir konuda devlet idaresinde söz sahibi olmamıştır. Zira kendisi söz konusu tarihlerde çocuk yaşta olduğu için etkin olması da beklenilebilecek bir husus değildir.

İktidarı elde etmeye başladığı dönem olarak Bercevan’ı öldürttüğü 1000 yılından sonraki uygulamaları ise önem arz etmektedir. Bu dönemde Hâkim tutarsız davranışlar sergilemiş, aynı unsurlara karşı farklı uygulamalara imza atmıştır. Hâkim Bercevan’ı öldürttükten sonra Batıcıların gözde kumandanı Ammar’ı da öldürtmüştür. Bunun yanında Bercevan’ın devlet kademelerine getirdiği Hıristiyan bürokratlardan birçoğunu da öldürtmüştür. Hâkim’in devlet otoritesini ele geçirdiği bu dönemde eğitime çok önem verdiğinin bir göstergesi olarak, o dönemde dünyanın bilinen en büyük kütüphanesini yaptırmıştır. Darül Hikme adı verilen bu kütüphanede kaynaklara göre 1 milyon 600 bin’den fazla eser bulunmuştur. Darül Hikme’de dönemin en ünlü imamları ve Hâkim’in bizzat kendisi, dini ve diğer ilmi toplantılara katılmışlardır. Hâkim ilme verdiği önemle birlikte toplumsal yapıya da doğrudan müdahalelerde bulunup geliştirilmesine katkıda bulunmak istemiştir. Bu bağlamda Mısır’da gece yaşantısına çok önem vermiş ve şehrin canlılığı için tüm esnafın dükkânlarını açmasını emretmiştir. Fakat belli bir süre sonra gece yaşantısında asayiş problemleri baş göstermiş ve Hâkim bu uygulamalarına son vermiştir. İçkiyi yasaklamış, camilerdeki hutbelerde Sünni cemaat için çok değerli olan Ashabı Kirama küfür ettirmiştir. Bunun yanında birçok kiliseyi yıktırıp yerine camii yaptırmıştır. Netice itibariyle,

197 Hodgson, 1974: 24-29.

198

bu dönemde tarih kayıtlarında Hâkim’den, İsmaili mezhebe gayet bağlı birisi olarak

bahsedilmektedir.199

Sünnilere karşı baskıcı politikası çeşitli isyanlara neden olan Hâkim 1006 ile 1011 yılları arasında bu uygulamalarından vazgeçmiştir. Ashabı Kirama küfrü yasaklamış, daha önce yasakladığı teravih namazının kılınmasına izin vermiştir. Söz konusu tarihler arasında Hâkim, Bizans imparatorluğu ve Avrupa kıtasındaki Hıristiyanları kışkırtacak uygulamalarda bulunmuştur. Bu uygulamalardan en önemlisi ise Kudüs’te bulunan ve Hıristiyan dünya için çok önemli olan Kıyamet Kilise’sini yıktırmıştır. Tarihçilerin çoğunluğu Hâkim’in o dönemde yaptığı bu ve buna benzer uygulamaların Avrupa Hıristiyan dünyasını kışkırttığı ve Haçlı

Seferlerine bu uygulamalardan sonra hazırlanmaya başladığını söylemektedir.200 Dolayısıyla

Hâkim’in uygulamalarıyla Hıristiyan dünyası ile İslam dünyası arasında uzun yıllar sürecek gerginliklerin temelini attığı söylenebilir.

Hâkim’in Hıristiyanlara karşı baskıcı politikalarını artırdığı dönemden sonra, Dürzîlere göre gaybetinin, diğer tarihçilere göre ise öldürülmesinin öncesindeki son dönemde tutarsızlıklarının ciddi biçimde fazlalaştığı gözlemlenmektedir. Söz konusu bu son dönemde Hâkim öncelikle Hıristiyan ve Yahudilere karşı olan baskıcı tutumunu daha da artırmıştır. Gayrimüslim kim varsa fişlemiş, buna razı olmayanların ülkeden gitmesini emretmiştir. Söz konusu uygulamalar, Fatımilerin dış politikasını Hıristiyan devletlerle iyiden iyiye zora sokmuştur. Bu zor durumdan dolayı kendisine tavsiyelerde bulunmaya kalkanları da genelde

ölüm cezalarıyla cezalandırmıştır.201

Hâkim son döneminde inziva hayatına benzer, dünya zevklerinden arınmış bir hayat tarzı benimsemeye başlamıştır. Bu dönemde kendisinin uygulamalarına rasyonel bir şekilde anlam vermek olası gözükmemektedir. Bu bağlamda Hâkim’in bu durumundan yararlanmaya çalışan iktidar hırsı fazla olan dailer tarafından, daha sonra detaylı olarak bahsedeceğimiz Dürzîliğin temeli de atılmaya başlanmıştır. Tutarsızlıklarına ve garip davranışlarına verilebilecek en önemli örneklerden olarak Hâkim, Hıristiyan ve Yahudilere uyguladığı baskıyı birkaç sene sonra kaldırmış, kendilerinin ülkeye geri dönmesine izin vermiş, dinlerini değiştirip zorla Müslüman yapılanların kendi dinlerine dönebileceğini söylemiştir. Bunun dışında başta İsmaili öğretiye sıkı sıkıya bağlı olan Hâkim, Müslümanlara karşı garip uygulamalara başlamıştır. Namaz kılsın ya da kılmasın her Müslüman’ın kendisini gördüğü zaman secde etmesini emretmiştir. Tarihçi Robert Mantran’ın da belirttiği üzere Hâkim’in çocuk denilecek yaşta devletin başına gelmesi psikolojisinin bozulmasına ve davranışlarındaki

199

Şenzeybek, 2012: 65-69.

200 Hitti, 2002: 199-205. 201 Şenzeybek, 2012: 73-75.

tutarsızlığa yol açmasına sebep olmuş olabilir. Bunun yanında erken yaşlarda gücü elde etmesinin kendisinin merhametsiz ve kaybolmuş bir kişilik içerisinde olmasının temel nedenlerinden sayılabileceği söylenilebilir. Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde ve Hâkim’in etrafında iktidardan pay alma hırsıyla dolu insanlarla çevrili olmasından dolayı Dürzîlik için

uygun bir zemin de oluşmuştur.202

Hâkim miladi 1021 yılında ortadan kaybolmuştur. Kendisinin ortadan kaybolmasını Dürzîler gaybet olarak yorumlamışlardır. Hâkim’in kıyamet gününde Mekke’de tekrar ortaya çıkacağına inanmaktadırlar. Fakat tarihçilerin bize aktardığına göre Hâkim’in öldürüldüğü kuvvetle muhtemeldir. Hâkim, iktidarının son dönemlerinde inziva hayatına benzeyen davranışları içerisinde, günümüzde Kahire kent merkezinin doğusunda kalan Mukattam dağına gidip geceleri orada yalnız kalmayı tercih etmiştir. Yine bir Şubat ayı gecesi kendisi Mukattam’a gitmiş ve geri dönmemiştir. Öncelikle yanına saraydan bir yaver almış ve dağa yaklaşırlarken yaverini saraya geri yollamıştır. Mukattam dağında daha sonra kanlı giysileri bulunmuş fakat cesedine ulaşılamamıştır. Tarihçilerin ise ittifak halinde olunan görüşü katilinin üvey kız kardeşi Sittül Mülk olduğu yönündedir. Bunun nedeni olarak ise Sittül Mülk’ün Hâkim’den sonra devlet yönetiminin fiilen ele geçirmesi gösterilmiştir. Zira Sittül Mülk ile Hâkim hayattayken aralarında iyi bir ilişki olmadığı belirtilmektedir. Sittül Mülk’ün, Hâkim’in uyguladığı politikalardan da rahatsız olan birisi olarak onu ortadan kaldırdığı

düşünülmektedir.203

Hâkim’in iktidarındaki bilhassa son seneleri Dürzîliğin ortaya çıktığı dönemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dürzîliğin yayılış coğrafyası, toplumsal, kültürel ve ekonomik altyapısının nasıl geliştiği hakkında bilgi sahibi olmak, Dürzîlerin siyasetlerinin de nasıl uygulandığı hakkında bizleri fikir sahibi edeceği için, incelenmesi yerinde olacaktır.