• Sonuç bulunamadı

Dış Politikada İdeolojinin Rolü ve Turgut Özal Dönemi Türk Dış

2.4. TURGUT ÖZAL’IN DÜNYA GÖRÜŞÜ VE İDEOLOJİK DÜŞÜNCESİNİN

2.4.1. Dış Politikada İdeolojinin Rolü ve Turgut Özal Dönemi Türk Dış

Dünyaya bakış açımız olarak tanımlanabilen ideoloji, dünyamızı anlamamıza yarayan inanç ve düşünce kalıplarıdır. İdeoloji sadece dünyayı algılamamızla yetinmeyip onu değiştirmemize ve yaşamımızı düzene sokmamıza da yardımcı olmaktadır.

Modern çağ ve Aydınlanma düşüncesinin bir ürünü olan ideoloji, bireyi ve onun haklarını, aklı, yöneten-yönetilen ilişkisini ön plana çıkararak yeni bir bakış açısı sunmaktadır. Bu bağlamda politikanın prenslerin, asillerin, rahiplerin değil de insanların, kitlelerin işi olduğunu vurgulamaktadır. İdeolojiyi dinden, mitten ve felsefeden ayıran nokta ise hareketli, karmaşık, politik yapısıdır. İdeolojiler bazen mevcut düzeni korumaya, bazen ise değiştirmeye yönelik olabilmektedirler. İdeolojiler bir değer yargısını ya da ilkeyi politik bir eylem planına dönüştürmektedirler. İdeoloji; rasyonalize etme, meşrulaştırma, evrenselleştirme ve doğallaştırma gibi işlevlere de sahiptir (Erol, Ozan, 2012:350-353).

İdeoloji uluslararası ilişkilerde sürekliliğini devam ettiren, farklı görünüm ve içeriklerle etkide bulunan bir kavramdır. Ulus devletin ortaya çıkması, Fransız Devrimi sonrası yaşanan gelişmeler ideolojinin disipline girişini temsil etmektedir.

İdeoloji hususunda uluslararası ilişkiler teorileri farklı bakış açıları getirmiştir. Realizm, uluslararası güç mücadelesinde, ideolojiyi, politikacının bir aracı olarak görürken, neorealizm iç faktörleri ve ideolojiyi göz ardı etmiştir. Çoğulcu ve neoliberal kuram ise, ideolojinin araçsal değil kendi başına bir önem taşıdığını vurgulamıştır. İdeolojinin dış politikadaki rolüne en zihin açıcı temasta bulunan sosyal konstrüktivizm yaklaşımıdır. Yaklaşıma göre düşünce, inanç, bilişsel süreç ve kimlik merkezi konumdadır. Wendt, uluslararası ilişkilerin öznelerini, bilişsel

65

yapıların inşa ettiğini belirtmiştir. Bu bağlamda devletlerin davranışlarını belirleyen bilişsel yapılarıdır, yani kim oldukları ve sahip oldukları ideolojileridir. Bu nedenle kimlik çıkardan önce gelir ve kimliğe göre çıkarlar şekillenmektedir (Erol, Ozan, 2012: 354-355). Soğuk Savaş’ın ve iki kutuplu sistemin sona ermesi ile küresel rekabet farklı bir boyuta dönüşmüş ve yerini devletlerin iç politik alanlarında yaşadıkları ideolojik farklılaşmalara, iç politik yapıların dış politikalar üzerinde daha fazla etkili olmasına bırakmıştır. Kimlik, etnik temelli çatışmalar, dini farklılıklar günümüzün ideolojik çatışma faktörleri halini almıştır.

Dış politika da ideolojiden etkilenmektedir. Zira bir ülke kim olduğuna karar verdikten sonra, bu kimliğe dair kararlar alacak ve bunları dış politikada uygulayacaktır. Ülkenin kim olduğu ise sahip olduğu ideoloji ile ortaya çıkmaktadır. İdeoloji, dış politikada karar verici için bu bağlamda bir yol gösterici olabilmektedir. Ancak belirtilmesi gereken önemli bir hususta, karar vericinin her zaman ideolojik davranmadığıdır. Devletlerin dış politikası belirlenirken ideolojinin yanı sıra pragmatik tercihler de önem taşımaktadır. Dış politikada, karar alıcının algılama biçimi de uluslararası politikada etkilidir. Zira ideolojileri benzeşen ülkeler daha yakın olabilirken, farklılığın artması bu ülkelerin birbirine uzak kalmasına sebebiyet verebilmektedir. Devletin sahip olduğu ulusal kimliği, tecrübeleri, tarihi, değerleri ve kültürel özellikleri ile yoğrulmakta ve bir ideoloji belirlemesine etki etmektedir. İdeoloji, karar vericilerin yanı sıra devletin kurumsal yapısını da etkilemektedir. Bunun sonucunda ortaya çıkan kural ve normlar dış politika karakterini belirlemeye yardımcı olmaktadır. İdeoloji, devletlerin uzun vadeli amaçlarını belirlerken barındırdığı esneklik ile kısa vadeli amaçları için pragmatizmden de yararlanmalarına engel olmamaktadır. İdeoloji ve pragmatizm arasında bir denge bulunduğunu söylenebilir.

Sonuç olarak ideoloji, karar vericiyi etkileyip dış politikanın genel çerçevesini çizerken bir yandan uzun vadeli amaçlara yönelik bir düzen, yol haritası çizer ve söylem bazında da meşruiyet sağlar. Ancak bunları pragmatist bir bakış açısı ile birlikte götürmektedir.

66

Turgut Özal dönemi dış politikasına yön veren ideoloji, liberalizm etkisi altında serbest piyasa ekonomisi, bireysel özgürlükler, demokrasi, insan hakları vb. ile şekillenirken, pragmatizm ve sosyal konstrüktivizmin etkisi ile de değerler, inançlar, normlar, kimlik odaklı bir bakış açısı ön plana çıkmıştır. İdeoloji ile pragmatizm arasındaki denge bu dönemde etkisini göstermektedir. Özal, hem Batı eksenli bir dış politika yürütmüş hem de Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu ile bağlantılar kurup çok yönlü bir politika izlemiştir.

Turgut Özal’ın kurucusu olduğu Anavatan Partisi (ANAP)’nin ideolojisi de çok yönlü olarak belirlenmiştir. Milliyetçi, muhafazakâr, liberal ve sosyal-demokrat kanatları bir araya getirip melez bir ideoloji oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu dört eğilim çalışma içerisinde ilerleyen bölümlerde ayrıntılı olarak hem Özal hem ANAP’ın kimliği bağlamında analiz edilmiştir.

Özal dönemi dış politikayı ve ideolojiyi etkileyen etmenlerden biri de Özal’ın kişisel özellikleridir. Zira Özal, farklı kişiliği ile dış politikasında etkide bulunmuştur. Karar alma yaklaşımı ve sosyal konstrüktivizm başlığında bu hususa değinilmiştir.

Batılılaşma düşüncesi, Cumhuriyetin kurulmasından bu yana Türk dış politikası ve kimliği üzerinde etkili olmuştur. Özal, kökten batılılaşmanın ülkenin kimliğine, ekonomik ve siyasi yapısına zarar vereceği düşüncesinden hareketle Türkiye’nin Doğu ve Batı arasında köprü vazifesi görmesini, Batı’nın ulaştığı uygarlık düzeyine de kendi değerleri, kültürü ile ulaşması gerektiğini vurgulamıştır. Özal’ın ideolojisi; teknolojik Batılılaşma ile Türk İslam Sentezi olarak bilinen Türkçülük ve İslamcılık olmuştur (Ataman, 2003(b): 127). Buna göre Türkiye Osmanlı ile İslam değerlerini harmanlamalıdır. Özal hem Batı ile hem de Doğu ile sentezlenmiş pragmatist, fırsatçı bir iç ve dış politika izlemiştir. Özal, önceki iktidarlar kadar Batılı olmadığını “Türkiye Atatürk’ten beri kendisini Batılı bir ülke

olarak tanıtmıştır… Aslında geçmişte Türkiye Batılılaşmak için daha fazla gayret göstermiş, bugün bu yöneliş daha zayıftır.” cümleleri ile ifade etmiştir (Ataman,

67

2.4.2.Turgut Özal’ın Kimliği: Devlet Adamı, Bürokrat, Politikacı Olarak