• Sonuç bulunamadı

2.5. ANAVATAN PARTİSİ’NİN (ANAP) KİMLİĞİ

2.5.4. ANAP Muhafazakârlığı

ANAP muhafazakârlığı, uluslararası konjonktürde etkili olan Yeni Sağ siyasetten etkilenmiştir. Yeni Sağ anlayış; kültürü, kadın haklarını, çocuk eğitimini, aileyi, dini, konuları ön planda tutmaktadırlar. Özgür teşebbüse, serbest piyasa ekonomisine, bireyin gelişimine, devletin minimalliğine inanmaktadır. Bu akım Avrupa’daki sosyal demokrasiye ve komünizme olan eleştiriyi ön plana çıkarıp, ekonomide liberalizmi savunan, kültürel olarak ise din temelli düzeni ele alan bir yaklaşımdır. Bu durum ANAP’ın dört eğiliminden biri olan muhafazakârlıkla eşdeğerlik göstermektedir. Hatta bu eğilim diğerlerine göre bir adım daha önde denilebilmektedir. Bunda Özal’ın dindar kimliği etkili olduğu kadar dünya konjonktüründe yaşanan gelişmeler de etkili olmuştur. Zira Yeni Sağ anlayışının bir direği de muhafazakârlıktır.

ANAP, bir tepkinin siyasal yansıması olarak oluşturulmuş, merkezin askerlerce oluşturulmasına karşı duran bir görünümün yansıması olmuştur ANAP’a oy veren

120

kesimin büyük bir kısmının da muhafazakâr kitlenin de çekirdeğini oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde ortaya çıkıp popüler hal alan orta direk anlayışı ile sessiz muhafazakâr kitlenin kendilerini bu tanımlama içinde görmelerinin sağlanmasıyla birlikte ihtiyaç duyulan toplumsal destek sorunu da ortadan kalkmıştır (Türköz, 2016: 110).

Göle’ye göre; ANAP’ın kavgacı değil uzlaşıcı üslubu, teorikten ziyade icraata yer vermesi, ideolojik değerlerdense pragmatik değerleri ön planda tutması, piyasa değerleriyle İslamcı muhafazakârlık değerleri arasında oluşturmaya çalıştığı sentez, partinin kimliğini meydana getirmektedir. ANAP’lılar modern muhafazakârlar olarak kültürel anlamda aile ve bireyi, toplumsal ilişkiler bağlamında bir yandan İslam kaynaklı muhafazakâr değerleri, diğer yandan mühendislik formasyonuna uygun olarak akılcı-rasyonalist değerleri kucaklamaktadırlar. Bu bağlamda hem muhafazakâr yerel kültürü hem de modern Batı kültürünün akılcılığını birleştirdiklerine inanmaktadırlar (Göle, 2002: 45-46).

Yeni oluşan yenilikçi-muhafazakâr kimliğin önemi, hem dindar hem de evrensel değerleri göz önünde bulundurabilen, modern inşaların oluşturulabilmesidir.

ANAP muhafazakârlığı; siyasal sağ ile tarihi bir bağ sayesinde desteklenirken, diğer yandan ele aldığı gelişmeci- modernist sağın radikal sağ hareketler ve dinci radikalizmden farklı olarak ortaya çıkmasını sağlayan felsefi-siyasal düşüncesinin reformist hareketine vurgu yapması ile de farklılık arz etmektedir (İrem, 1997: 52).

ANAP Parti programında da muhafazakârlığına vurgu yapılmıştır. Programın ön sözünde şu ifadelere yer verilmiştir: “Milliyetçi, muhafazakâr, sosyal adaletçi ve

rekabete dayalı serbest pazar ekonomisini esas alan bir partiyiz… Milletimize en iyi şekilde hizmet edebileceğimize inanıyor, yüce Allah’ın gayretlerimizde bize yardımcı olmasını diliyoruz” (ANAP Parti Programı, 1983: 1). Dua ile bitirilen bu cümle güzel

bir örnek teşkil etmektedir.

Muhafazakârlığın önemli bir yapı taşı olan aile yönü de parti programında vurgulanmıştır. “Toplum hayatının ahenkli ve sağlam bir şekilde devam

121

ettirilmesinde, gençlerimizin yetiştirilmesinde, ahlakın, milli ve manevi değerlerin korunmasında; örf ve ananelerimiz ile perçinlenmiş bulunan, sevgi, saygı, feragat ve fedakârlığın rolü her şeyin üzerindedir”(ANAP Parti Programı, 1983: 22).

ANAP ve Özal ile birlikte Türkiye’de muhafazakâr kimlik değişip ve gelişip Yeni Sağ’ın da etkisi ile yeni bir boyut kazanmıştır. Daha önce muhafazakârlık denilince akla gelen sadece dindarlık perspektifinin yerini, maneviyata önem veren hem de teknoloji, modernleşme ve gelişim ve liberalliğe vurgu yapan bir kimlik almıştır.1

1983’de ANAP Hükümet programında, Özal muhafazakârlık anlayışlarını şöyle dile getirmiştir: “Muhafazakârlık anlayışımız, milli, manevi ve ahlaki

değerlerimize, kültürümüze, tarihimize, örf ve adet, geleneklerimize bağlılığımızın bir ifadesidir… Asla tutucu, mutaassıp, yeniliklere kapalı değiliz. Aksine ilerlemeye açık medeni, müreffeh, büyük ve kudretli bir Türkiye en büyük emelimizdir.” (ANAP

Hükümet Programı, 1983: 153).

Özal ve partisinin muhafazakârlık popülizmi üç önemli farklılık taşımaktadır: İlki, popülist felsefenin de özelliği olan hem retorik düzeyde halka bağlılığı ve halkı yek vücut, bütünlük içinde algılarken bir yandan da halkın nabzına göre şerbet vermeyi uygun gören söylem kullanmak ikincisi, statüko ve seçkincilik yerilmekte fakat aynı zamanda halk için siyaset yapıldığı vurgulanmakta, son olarak da, geleneksel siyaset anlayışını eski, kendi siyaset anlayışlarını yeni olarak görmeleridir (Duman, 2010: 227).

ANAP bir yandan toplum içi muhafazakâr değerleri temsil ederken bir yandan da modern ve akılcı eğilimleri birleştirmiştir. ANAP’ın muhafazakâr yapısının uygulamadaki yansıması Ortadoğu ve İslam ülkeleri ile olan ilişkilerde de ön plana çıkmaktadır. Ayrıca bu dönemde üye olunan İslam bağlantılı uluslararası örgütler de yine partinin muhafazakâr kimliğini ortaya çıkarmaktadır. İKÖ’ye olan aktif üyelik bu bağlamda öne çıkan bir örnektir.

1

122

SSCB’nin dağılma sürecinde, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 20 Ocak 1990 tarihinde gerçekleştirdiği katliamda Özal’ın “sınır olarak Azerbaycanlılar

Anadolu’daki Türk halkından çok İran Azerilerine yakındırlar ve mezhep olarak da onlar Şii, biz Sünni’yiz” şeklindeki açıklaması ile mezhep farklılığına olan tavrı

büyük tepkilere yol açmıştır. ANAP’lılar durumu yaptıkları açıklamalarla yumuşatmak istemiştir (Babiş, 2014). Bu talihsiz açıklama, ANAP’ın Özal ile anılmasının, bütünleşmesinin olumsuz yanını teşkil etmiştir.

Özal 25 Aralık 1987’de 46. Cumhuriyet Hükümetinin (II. Özal Hükümeti) Programını Sunuş Konuşması’nda laiklik hakkında şunları ifade etmiştir: “Laikliği,

manevi değerlerin korunmasında, vicdan, dini inanç ve ibadet hürriyetinin uygulanmasında ve dini kültürün geliştirilmesinde kısıtlayıcı bir unsur olarak anlamıyoruz” (Neziroğlu, Yılmaz, 2014: 402).

Yine Özal 25 Aralık 1987’de 46. Cumhuriyet Hükümetinin (II. Özal Hükümeti) Programını Sunuş Konuşması’nda muhafazakârlık anlayışını 1983 Programıyla benzer şekilde şöyle ifade etmiştir: “Muhafazakârlık anlayışımız, milli,

manevi ve ahlaki değerlerimize, kültürümüze, tarihimize, örf, adet ve geleneklerimize bağlılığımızın ifadesidir. İlerlemeye açık, modern, müreffeh, büyük ve kudretli bir Türkiye en büyük emelimizdir” (Neziroğlu, Yılmaz, 2014: 402-403).