• Sonuç bulunamadı

Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Kavramları

1. DÜRÜSTLÜK KURALI (ĠLKESĠ)

1.2. Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Kavramları

Türk Medeni Kanunu‟nun 2‟nci maddesinde yalnızca dürüst davranma yükümlülüğü ve hakkın kötüye kullanılması yasağından bahsedilmiĢ olup, bu

476 AKYOL, s. 7, Yazara göre, bazı haklar “genel hak” niteliğinde olduğu halde, diğer bazı haklar

“görünürde hak” kıymet ve kuvvetindedirler. Bu ilke gereğince hâkim, “görünürde hak”

niteliğinde olan hakları reddetmeli ve “gerçek hak” kavramının yerine getirilmesi için uğraĢmalıdır. Hakkın kötüye kullanılması halinde, aslında görünürde bir hak mevcuttur. Ancak bu hak kötüye kullanıldığı için hukuk düzeni tarafından korunmamalıdır.

477 AKYOL, s. 7 vd., Yazara göre, hem dürüstlük kuralı hem de hakkın kötüye kullanılması yasağı davada ve usulde hukuki bir mesele teĢkil eder. Bu durumda hâkimin karĢısında bir hukuk kuralı vardır. Hukuk kuralının aranması, bulunması, aydınlatılması ve uygulanması da hâkimin görevidir. Bu görev, “iura novit curia” sözleri ile ifade edilmektedir. Bu nedenle hâkim, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını resen dikkate almalıdır.

kavramların anlamlarına yer verilmemiĢtir. Bir diğer deyiĢle, her iki kavram da TMK. m.2‟de tanımlanmamıĢtır.

Dürüstlük kuralı, bir kimsenin toplumdaki ahlaki değerlere, örf ve adetlere göre erdemli, dürüst, makul bir insan olarak davranması gerektiğini ifade eder. Aslında bu kuralın genel bir tanımının ortaya konulmasından ziyade, kiĢiler arasındaki hukuki iliĢkilerin amacı göz önünde bulundurularak hangi hususların dürüstlük kuralına

aykırı olup olmayacağının tespit edilmesi daha uygundur478

.

Hakkın kötüye kullanılması ise bir hakkın kullanılmasının hak sahibine hiçbir fayda sağlamadığı veya sınırlı bir fayda sağladığı, bu hakkın öngörülmesindeki amaca aykırı bir Ģekilde kullanıldığı halleri ifade eder. Amacına aykırı kullanılan bir hak, TMK. m.2 ile bağdaĢmaz ve kötüye kullanılmıĢ olur. Ancak bir hakkın kullanımı üçüncü kiĢilerin menfaatlerini zedeliyorsa, bu durumda her zaman o hak kötüye kullanılmıĢ sayılmaz. Hakkın kötüye kullanımından bahsedilebilmesi için bu hakkın kullanımının amaca aykırı olması; objektif, makul ve kabul edilebilir

olmaması ve hak sahibine herhangi bir fayda sağlamaması gerekir479

.

Hakkın kötüye kullanımı, tüm haklar bakımından geçerli olabilecek bir durumdur. Ancak hakkın kötüye kullanımı ile herhangi bir hakka dayanmayan davranıĢların birbirleri ile karıĢtırılmaması gerekir. Aslında her iki davranıĢ da hukuka aykırılık teĢkil etmektedir. Ancak hakkın kötüye kullanılması halinde, ortada bir hak mevcut olmasına rağmen bu hak, sahibi tarafından amaca aykırı bir Ģekilde kullanılmaktadır. Oysaki diğer halde, ortada bir hak mevcut değildir. DavranıĢta

bulunan kiĢi, herhangi bir hakka dayanmamıĢtır480

.

Hakkın kötüye kullanıldığı halleri baĢtan kesin sınırlarla belirlemek mümkün değildir. Hâkim, her somut olayın özelliklerini kendi içerisinde değerlendirmeli ve buna göre hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını tespit etmelidir. Belli bir davranıĢın, baĢtan hakkın kötüye kullanımı olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Ancak bazı unsurlar hakkın kötüye kullanıldığına dair karine teĢkil edebilir. Örneğin,

478 OĞUZMAN, s. 166.

479 OĞUZMAN, s. 167, 168; AKYOL, s. 21 vd. 480 OĞUZMAN, s. 168.

bir hakkın kullanımının hak sahibine meĢru bir menfaat sağlamaması, salt üçüncü kiĢileri zarara uğratmak amacıyla kullanılması gibi hallerde hakkın kötüye

kullanımından bahsedilebilir481

. Yine hakkın kullanımının, hak sahibine sağlayacağı yarar ile üçüncü kiĢiye vereceği zarar arasında aĢırı bir orantısızlığın bulunduğu hallerde de hakkın kötüye kullanımı gündeme gelebilir. Bu husus özellikle iĢ sözleĢmelerinin feshi açısından önem arz etmektedir. Nitekim fesih gündeme geldiğinde, her iki tarafın da birtakım menfaatleri zedelenebilir. Fesih hakkının sınırlandırılması, iĢverenin menfaatlerini zedelerken; iĢverene geniĢ bir fesih imkânı tanınması da iĢçi aleyhine sonuçlar doğurabilir. Bu sebeple yapılacak feshin, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olmaması gerekir. Bu husus, son çare ilkesinin çıkıĢ noktasıdır. ĠĢveren, fesihle ulaĢmak istediği amaca daha hafif tedbirlerle de ulaĢabiliyorsa, fesih hakkı amacına aykırı kullanıldığı için kötüye kullanılmıĢ olacak ve fesih son çare ilkesine de aykırı sayılacaktır.

Bir kimsenin, kendi (yanıltıcı, hukuka ve ahlaka aykırı) davranıĢından faydalanarak hak elde etmesi halinde de hakkın kötüye kullanılması gündeme gelecektir. Bunun en tipik örneği, Ģekle tabi bir sözleĢmenin kasten Ģekle aykırı olarak yapılmasına sebebiyet veren tarafın, daha sonra bu aykırılığı ileri sürerek

sözleĢmenin geçersizliğini iddia etmesidir482

. Yine kiĢinin, kendi muvazaasına

dayanarak hak iddia etmesi halinde de aynı durum geçerlidir483

.

481 Y. 14. HD., 15.01.2019, 2018/3645, 2019/339, “Davalı tarafından satın alınan ve davaya konu taĢınmazın niteliği mahkemece yapılan keĢif sonucu aldırılan bilirkiĢi raporunda tespit edilmemiĢ ise de 5403 sayılı Kanun‟un 8. maddesinde belirtilen asgari tarımsal arazi büyüklük miktarı ile hedeflenen miktarın çok üzerinde olduğu hatta Kanun‟un 8/A maddesinde belirtilen yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğünün de çok üzerinde olduğu anlaĢıldığından, bu taĢınmaz hakkında önalım hakkının kullanılması için haklı bir sebep bulunmamaktadır. 4721 sayılı Kanun‟un 2. maddesinde belirtildiği gibi; herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”, www.sinerjimevzuat.com.tr, ET.: 06.05.2019.

482

Y. 13. HD., 04.02.1991, 1990/9206, 1991/1006, “Davacıya üç dükkanın satıĢına iliĢkin sözleĢme, yasaların öngördüğü biçimde yapılmadığından Ģekil yönünden geçersizdir. Dava konusu dükkanlar daha sonra arsa paylı tapuları verilmek suretiyle davacıya intikal etmiĢ ve önceki harici satıĢ sözleĢmesine geçerlilik tanınmıĢtır. Davalının harici sözleĢmenin geçersizliğini öne sürerek koĢullarını yerine getirmekten kaçınması dürüstlük kurallarına aykırıdır. Davalı geçersiz sözleĢmeyi kabullenip tapusunu da davacıya aktardığına göre sözleĢme hükümlerinin icrasından imtina edemez.”, www.sinerjimevzuat.com.tr, ET.: 06.05.2019.

483 Y. HGK., 16.10.2002, 4-796/832, “Miras bırakanın oğlu ile anlaĢarak taĢınmazı devrettiğini bilen ve buna göz yuman davacıların, murisin ölümünden sonra ona teb‟an açtıkları davada muvazaa

Hakkın kötüye kullanılmasının bir diğer hali ise çeliĢkili davranıĢta bulunulmasıdır. Süregelen bir Ģekilde belli bir davranıĢta bulunarak karĢı tarafta güven oluĢturan kiĢi, daha sonra bu davranıĢıyla çeliĢen baĢka bir davranıĢta

bulunursa, hakkını kötüye kullanmıĢ olacaktır484. Örneğin, iĢçinin bazı davranıĢlarına

göz yumarak bu davranıĢların geçerli fesih sebebi teĢkil etmeyeceği konusunda iĢçide haklı bir güven oluĢturan iĢveren, daha sonra aynı davranıĢtan ötürü iĢ sözleĢmesini feshederse, TMK. m.2‟ye aykırı bir fesih gündeme gelebilir.

Hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı TMK. m.2/2‟de düzenlenmiĢtir. Bu hükme göre, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bu hükmün uygulanabilmesi için kiĢinin zarar görmesi veya zarar tehlikesinin meydana gelmesi gerekmez. Hâkim, somut olayda hakkın kötüye kullanıldığını tespit ederse, bu hakla ilgili iddia ve savunmaları dikkate almamalıdır. Hâkimin, bu hususu resen

gözetmesi gerekir485

.