• Sonuç bulunamadı

Dünyanın Aldığı yeni Siyasi Şekil

2.2. SAVAŞ SONRASI DÜNYADA SİYASAL DENGE

2.2.2. Dünyanın Aldığı yeni Siyasi Şekil

İkinci Dünya Savaşı’nda; Alman, İtalyan ve Japon faşizmine karşı savaşa giren devletler arasındaki sistem, görüş ve menfaat farklılaşmaları kendisini daha savaş sona ermeden göstermeye başladı. Bu farklılaşma savaş sonrasında dünyanın alacağı yeni şekilde önemli bir rol sahibi oldu.

1943 yılından itibaren savaşın gidişatı Müttefikler lehine dönmeye başladı. Savaşı bir an önce bitirmek ve savaş sonucunda dünyaya yeni düzenini vermek isteyen Müttefikler arasında görüşmeler hızlandı. Bir dizi konferanslar gerçekleştirilmeye başlandı. Bu süreç esnasında, ABD ve İngiltere ile SSCB arasındaki tutum ve davranışlar birbirlerine karşı gittikçe sertleşmeye başladı.

4-11 Şubat 1945’te yapılan Yalta Konferansı’nda Churchill, ABD Başkanı Truman’a kıyasla SSCB’ye karşı çok daha sert bir tutumu izledi. Ancak ABD Başkanı Truman, Nazi Almanya’sının totaliter tehditleri ile SSCB’den gelebilecek totaliter tehditleri eşit biçimde değerlendirmiyor, SSCB ile savaş sonrası dünyasında barışçıl bir yapılanma sağlanabilmesi için işbirliği yapılabileceğini ümit ediyordu. Fakat Konferanslar süreci içerisinde SSCB’nin gerçek niyetini anlayan Truman, 12 Mart

84 Soğuk Savaş Kavramı: İkinci Dünya Savaşı sonrası temelde ABD ve SSCB arasında gelişen düşmanca ilişkileri ve ideolojik çatışmayı tanımlamak üzere kullanılmaktadır.Bu çatışma kendisini açık askeri eylemlerle değil ekonomik baskı, propaganda ve silahlanma yarışı şeklinde kendini göstermiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Oran vd., (2004), a.g.e., s.536.

85 Hasan Köni, Soğuk Savaş Döneminde Uluslararası ilişkiler ve Sonuçları, 21 nci Yüzyılın İlk Çeyreğinde

Türkiye’nin Genel Vizyonu Politikası ve Stratejisi 07-08 Aralık 1999, Bildiriler,Soru-Cevaplar Katkılar ve Konuşma Metinleri, Harp Akademileri Komutanlığı Yayınları, İstanbul, 2000, s.7-8

1947’de bu tarihe kadar sürdürdüğü politikayı değiştirerek Batı ülkelerini SSCB yayılmasına karşı korumak, iktisadi, siyasi ve askeri açıdan SSCB nüfuz alanına girmelerine engel olmak için kendi adıyla anılan doktrini ortaya koydu.

Truman Doktrini, uluslararası sistemin liberal (kapitalist) ve sosyalist (komünist) olmak üzere iki bloğa ayrıldığını, SSCB ve ABD mücadelesinin başladığını bir bakıma ilan etti. Böylece İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan Soğuk Savaş’ın da bir bakıma ilk temelleri atılmış oldu.

ABD, ilk olarak kendisine iktisadi ve siyasi bakımdan yakın olan Avrupa ülkelerinin hükümetlerini güçlendirmeye çalıştı. 5 Haziran 1947’de ABD Dışişleri Bakanı General George Marshall, Batı Avrupa’nın doğrudan yapılan ABD yardımları ile değil, Avrupa ülkelerinin kendi aralarında ekonomik bir işbirliği kurarak birinin eksiğini diğerinin kapatması, buna rağmen ihtiyaç devam ederse ABD tarafından ihtiyacın karşılanması şeklindeki planını ortaya koydu.87 Marshall planına şeklen de olsa davet edilen SSCB, bu plana büyük tepki göstererek planın amacının Avrupa’yı iktisadi olarak ABD kontrolü altına almayı hedeflediğini ileri sürdü.

SSCB, Marshall Planı’nın Truman Doktrini’nden sonra ortaya çıkmasını bu doktrinin bir uygulaması olarak değerlendirdi. Programa kendisi katılmadığı gibi Doğu Avrupa ülkelerinin de katılmaması için baskı yaptı.88

Marshall Planı Avrupa’da memnuniyetle karşılandı. Türkiye’de dahil on altı Batı Avrupa devletinin89 katılımıyla 1947 yılının Haziran-Eylül ayları arasında Avrupa devletlerinin kalkınmasıyla ilgili olarak bir konferans toplandı. Toplantı sonucunda dört yıl süreli “Avrupa Ekonomik Kalkınma Programı” hazırlandı ve ABD’ye verildi. Bunun üzerine ABD, 2 Nisan 1948’de, “Ekonomik İşbirliği Kanunu”nu çıkardı ve Avrupa’ya yardıma başladı. Bundan sonra, 18 Avrupa ülkesi “Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü”nü (OEEC) kurdu.90 Bu örgütün amacı, üyelerin ekonomik işbirliği yoluyla

87 Gürkaynak, a.g.e. s.15-42. 88 Sander, a.g.e., s.260

89 Bu devletler, İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan, Türkiye, Hollanda, Lüksemburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç’tir. Gürkaynak, a.g.e., s.43-44. 90 Örgütün kurucu üyeleri, 16 Nisan 1948’de Paris’te 16 ülke tarafından imza edilen antlaşmaya Ekim 1948’de Federal Almanya,Temmuz 1959’da da İspanya’nın katılımı ile 18 ülkeye çıkmıştır. Bkz. İsmail

sağlıklı bir Avrupa ekonomisine ulaşmasıydı. Böylece, Batı Avrupa devletleri, kendi aralarında örgütlendikleri gibi ABD ile de sıkı bir işbirliği içerisine girmiş oldular.

Bu arada, 11 Haziran 1948’de ABD kongresinde Senatör Vandenberg’in sunduğu teklif kabul edildi. Böylece, ABD kıtası dışında da olsa milli güvenliğini ilgilendiren bölgesel ve diğer ortak anlaşmalara katılmak için ABD hükümetine yetki verdi. Böylece ABD, 1823’den beri izlemiş olduğu infirat politikasını terk etti. Bu karar artık askeri bir ittifakın haberini veriyordu. 91

Mart 1947’de Moskova’da Almanya ve Avusturya ile yapılacak antlaşmayı görüşmek üzere galip devletler toplandı. Ancak 45 gün süren toplantıdan bir netice alınamadı. Fransa’nın muhalefetine karşın, İngiltere ve ABD’nin liderliğiyle, Batılı ülkelere ait Alman işgal bölgeleri birleştirildi ve ekonomik birleştirme ve bütünleşmeyi sağlamak maksadıyla bir para reformu açıklandı. İngiltere, ABD ve Fransa’nın işgal bölgelerini birleştirmesinden ve para reformundan rahatsız olan SSCB misilleme olarak Batı Berlin’i ablukaya aldı. SSCB’nin bu davranışına ABD ve İngiltere’nin cevabı Berlin ile kontrolleri altındaki bölge arasında bir hava köprüsü kurmak oldu. Sonuç olarak Almanya’nın birleştirilmesinden ümit kesildi.92

Batılılar, Almanya’nın ister istemez bölünmesini kabullendiler ve Batı Almanya’nın birliğe kavuşmasına karar verdiler.1948 Eylül’ünde Bonn’da toplanan bir kurucu meclis anayasa çalışmalarına başladı ve 23 Mayıs 1948’de Federal Almanya Anayasası ilan edildi. Batı Almanya bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktı. Bu duruma karşılık olarak SSCB kendi kontrolleri altındaki işgal bölgesinde 1949 Ekim’inde Demokratik Almanya Cumhuriyetini kurdular.93 Berlin Buhranı ve Almanya gerçeği Batılılara artık SSCB’ye dur demenin zamanının geldiği gerçeğini göstermiş oldu.

Soysal, Türkiye’nin Uluslararası Siyasal Bağıtları, Cilt II (1945-1990), 2.Baskı, Cilt II, TTK Basımevi, Ankara, 2000, s.281.

91 Uçarol, a.g.e., s.668. 92 Yılmaz, s.248

Batının bu bloklaşması karşısında, SSCB ve güdümündeki diğer sosyalist sistemi benimseyen ülkeler de bloklaşarak savaş sonrası dünyanın bir diğer kampını meydana getirdiler. 94

24 Ocak 1949’da ekonomik ilişkileri hızlandırmak, eşgüdümü sağlamak maksadıyla SSCB ile SSCB güdümündeki Doğu Avrupa devletleri95 arasında “İktisadi Yardım Konseyi” (COMECON) kuruldu. SSCB ve müttefikleri Batının faaliyetlerini kendilerine karşı yapılmış bir hareket olarak değerlendirdiler. Batının oluşturduğu bloğa karşı böylece bir doğu bloğu oluşmuş oldu. Bu bloklaşma sadece Avrupa kıtasında da kalmadı. Çin’in uzun süren bir iç savaş sonunda yönetimini komünistlere bırakmasıyla Doğu Bloğuna Çin de katıldı.