• Sonuç bulunamadı

1990’lı yıllar Ar-Ge yoğunluğunun azaldığı, 2000’li yılların başı ise Ar-Ge yoğun- luğunun eski düzeyini yakalamaya çalıştığı yıllar olmuştur. 1990 yılında 30 OECD ül- kesinin ortalama Ar-Ge yoğunluğu yüzde 2.28 iken, sonraki yıllarda önce azalan, sonra artan bir trend yaşamış, ancak 2002 yılında bile yüzde 2.26 oranıyla 1990 yılının geri- sinde kalmıştır163. AB-15 için de benzer bir trend geçerlidir. AB-15’in 1990 yılı ortala- ma Ar-Ge yoğunluğu OECD ortalamasının (yüzde 2.28) biraz gerisinde yüzde 1.94 iken, 1997 yılına kadar düşerek yüzde 1.802e kadar gerilemiş, sonra toparlanmakla bir- likte 2002 itibariyle ancak yüzde 1.95’e, yani 1990 değerine ulaşabilmiştir. 1990-2002 dönemindeki en büyük sıçramayı Türkiye gerçekleştirmiştir. Dönem başında binde 32 olan Ar-Ge yoğunluğunu dönem sonunda ikiye katlayarak binde 66’ya çıkarabilmiştir. Ancak Türkiye’nin Ar-Ge yoğunluğu hala AB ortalamasının üçte biri , OECD ortalama- sının ise dörtte biri düzeyinde bulunmaktadır. Bu durum aşağıdaki tabloda daha iyi bir biçimde görülebilmektedir.

Tablo 16:-Gayri Safi Ar-Ge Harcamalarının GSYİH İçindeki Payı (%)

Yıllar 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 AB-15 1.94 1.90 1.87 1.86 1.82 1.80 1.80 1.80 1.81 1.86 1.89 1.92 1.95 AB-25 1.72 1.72 1.72 1.73 1.77 1.80 1.83 1.86 OECD-30 2.28 2.21 2.17 2.12 2.07 2.09 2.11 2.13 2.16 2.19 2.23 2.28 2.26 TÜRKİYE 0.32 0.53 0.49 0.44 0.36 0.38 0.45 0.49 0.50 0.63 0.64 0.72 0.66 Kaynak: OECD Science, Technology and Industry: Outlook 2004.

Gerek tablodaki veriler ve daha önceki araştırma sonuçları dikkate alındığında bu çerçevede bazı değerlendirmeler yapılabilir.

3.6.1.Ar-Ge’de Kamunun Payı ve Özel Sektörün Payındaki Gelişmeler

OECD hükümetlerinin çoğu, kamu Ar-Ge yatırımlarını harcamalarda yapılan ke- sintilerden uzak tutmayı hedeflemiş ve bazı durumlarda mütevazi bir artış bile gerçek- leştirmiştir. 1990’ların başlarındaki seviyelerin çok altında kalmakla birlikte, OECD çapında Ar-Ge alanındaki devlet harcamalarının GSMH içindeki oranı 2000-2002 ara- sında %0,63’ten %0,68’e çıkarak bütçe tahsisatları en kayda değer bir şekilde ABD’de ve ardından Japonya ve AB’de artmıştır. Devletlerin Ar-Ge bütçelerinde özellikle Bili-

163 Some Key Issues in Europe’s Competitiveness – Towards an Integrated Approach, Commission of the European Communities, Brüksel, 21.11.2003 COM(2003) 704 final., s.1.

şim ve İletişim Teknolojileri (BİT), biyo-teknoloji ve nano-teknoloji alanlarında artış gözlemlenmektedir. Ulusal güvenlik kaygılarındaki artışın bir yansıması olarak ABD’deki artışın büyük bölümü savunma ile ilgili Ar-Ge alanında olmakla birlikte, sağlık ile ilgili Ar-Ge harcamaları da artmıştır. OECD düzeyinde Ar-Ge yoğunluğunda görülen azalmanın temel nedeni, ABD’de özel sektörün Ar-Ge harcamalarının gerile- mesidir. ABD’de 2000-2003 arasında GSMH içinde sanayi tarafından finanse edilen Ar-Ge oranı %1,88’den %1,65’e düşerken, GSMH içinde özel sektör tarafından gerçek- leştirilen Ar-Ge oranı %2,04’ten %1,81’e düşmüştür. Japonya’ da ise özel sektör tara- fından gerçekleştirilen Ar-Ge harcamalarında büyük bir artış olmuştur. 2000-2002 ara- sında GSMH içindeki Ar-GE oranı %2,12’den %2,32’ye çıkmıştır. AB’de de dikkate değer yükselişler olmuştur

3.6.2.Ar-Ge Faaliyetlerinde Kamu ve Özel Sektör İşbirliğindeki Gelişmeler

Kamu ve özel sektör ortaklıkları, araştırma alanındaki kamu yatırımlarından daha iyi getiri sağlanmasında önem taşımakta, yeni ve yaratıcı buluşların teşvik edilmesinde önemli bir araç haline gelmektedir. Gerek kamu gerekse özel sektörün mali katkılarıyla kurulan işbirlikleri, kamunun sınırlı Ar-Ge finansmanından daha iyi sonuçlar alınmasını ve sanayi sektörünün ArGe faaliyetlerine güçlü katılımını sağlamaktadır. Kamu ve özel sektörün yönetime ve karar süreçlerine aktif katılımını ve ortak hedefler üzerinde bu- luşmasını kolaylaştıran işbirlikleri’lar, özel sektörün kamusal ihtiyaçlara olan katkısının kalitesini artırmakta, kamu Ar-Ge sonuçlarının ticari olarak değerlendirilmesini ve te- mel bilgi altyapılarının geliştirilmesini sağlamaktadır.

OECD ülkelerinde işbirlikleri’lar kamu Ar-Ge yatırımlarında giderek artan bir pa- ya sahip olmaktadır. Örneğin Fransa’da işbirlikleri’lar 2002’de rekabete açık tüm araş- tırma fonlarının %78’sini oluşturmuştur, oysa 1998’de bu oran %37 dir. Hollanda hü- kümeti 2003 ile 2010 yılları arasında stratejik alanlardaki işbirlikleri’lar için 805 milyon euro ayırmıştır. Avustralya, Avusturya ve Isveç’teki mevcut işbirlikleri programları da ek fonlarla güçlendirilmiştir. Çek Cumhuriyeti, Irlanda, Macaristan ve Isviçre’de ise yeni işbirlikleri oluşturulmuştur164. Rekabetçi ve aşağıdan yukarı bir yaklaşım tarzının işbirlikleri yetenekli firmaları çekmesi ve yerleşmiş yeteneklerden yararlanabilmesinde etkili olduğu görülmektedir

Kamu ve özel sektör amaçları arasında denge sağlanması, ülke çapında yeni buluş- ları teşvik sistemleri ile uyum, finansman düzenlemelerinin en uygun noktaya getirilme- si, uygun uluslar arası bağlantıların kurulması, Kobi’lerin daha fazla katılımını teşvik etmek için sanayi odalarının katılımına izin verilmesi, innovasyon piyasasına giriş en- gellerinin aşağı çekilmesi, Kobi’lerin önemli rol oynadığı alanlarda ortaklıklar oluştu- rulmasının teşvik edilmesi işbirlikleri’lerın başarısı için hayati önem taşımaktadır.

3.6.3.Ar-Ge Faaliyetleri ve Hizmet Sektörü İlişkisindeki Gelişmeler

Toplam özel sektör Ar-Ge çalışmaları içinde hizmet sektörünün payı 1991 yılında %15 iken 2000 yılında %23’e çıkmıştır. Buna karşın, yeni buluşlar konusunda hizmet sektörü genel olarak imalat sektörünün gerisinde kalmaktadır. Hizmet sektöründe yeni ve yaratıcı buluşların teşvik edilmesi, gelecekteki ekonomik performansın arttırılması açısından belirleyici bir öneme sahiptir. 2000 yılında OECD’deki toplam katma değerin %70’ini hizmet sektörü oluşturmuştur. OECD ekonomilerindeki 1990-2001 arasındaki katma değer artışının üçte ikisi, tıpkı istihdam artışının büyük bölümü gibi hizmet sektö- ründen kaynaklanmıştır. ABD, İngiltere ve Almanya dahil birçok OECD ülkesindeki emek verimliliği artışının büyük bölümünü de hizmet sektörü oluşturmuştur. Ekonomi- ler daha bilgi-yoğun hale geldikçe ve firmalar imalatlarını dünyanın daha düşük mali- yetli bölgelerine kaydırdıkça OECD çapında hizmet sektörünün önemi daha da artacak- tır. Hizmet sektörünün yavaş değişim gösterdiği yolundaki yerleşik düşüncenin aksine, finansal aracılık ve ticari hizmet firmalarındaki yaratıcılık ve yenibuluşları teşvik oran- ları (sırasıyla %50 ve %60 dolaylarında) imalat sektörünün ortalamasını aşmaktadır. Hizmet sektöründeki Ar-Ge artış oranları imalat sektörünü önemli miktarda geçmekte- dir165.

Ancak hizmet sektöründeki yaratıcılık, imalat sektörü ile aynı modelleri izleme- mektedir. Hizmet sektöründe formel Ar-Ge daha az rol oynarken, eğitim ve öğretim görece daha fazla önem taşımaktadır. Hizmet sektöründe yüksek öğrenim görmüş çalı- şanların oranı, imalat sektöründen çok daha fazla (birçok OECD ülkesinde iki katı) olup, en çok finansal hizmetler sektöründe yoğunlaşmaktadır.

Ar-Ge düzeylerinin daha düşük olması sonucunda hizmet sektörü firmalarının bil- ginin dış kaynaklardan teminine olan bağımlılığı daha fazla olmaktadır. Dolayısıyla da

hizmet sektörünün yaratıcılık eğilimi genel olarak ekonomideki yaratıcılık düzeyine bağlı kalmaktadır166.

3.6.4.Ar-Ge Faaliyetlerine Yönelik Çabalarda Küresel Ölçekte Gelişmeler

Çin, İsrail ve Rusya’nın toplam Ar-Ge harcamaları, 2001 yılında OECD ülkeleri- nin %15’ine eşit olup 1995’teki %6,4 oranını çok gerilerde bırakmıştır. Birçok OECD ülkesinde çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) Ar-Ge çalışmalarının payı da artmıştır. OECD dışındaki ülkelerin bilimsel-teknik kapasiteleri arttıkça, çok uluslu şirketler de küresel çapta daha fazla yaygınlaşmaktadır. Diğer ülkeler arasında Çin, Israil ve Rusya son bir- kaç yıl içerisinde Ar-Ge yoğunluğunda oldukça büyük artışlar gerçekleştirmiştir. Çin’in Ar-Ge yoğunluğu, 1996-2002 arasında iki katına (%0,6’dan %1,2’ye) çıkmış, toplam Ar-Ge yatırımları ise mutlak rakamlarla ABD ve Japonya’nın ardından üçüncü sıraya yükselmiştir167.

3.7.OECD ve AB Ülkelerinde Ar-Ge Sistemlerine Yönelik Hükümet Destekle-