• Sonuç bulunamadı

C. H.P: Cumhuriyet Halk Partis

3. BULGULAR VE YORUMLAR

3.10. Atatürk Sevgisi, Atatürk İlkeleri ve Yeni Düzende Yenilikler 1.Atatürk’ü Kutsallaştırma

3.10.3. Savaş Dönemi Sonrası Yapılan Yenilikler

Temsillerin başlıca amaçlarından biri olan Cumhuriyet dönemi yeniliklerini halka tanıtma ve benimsetme ile ilgili olarak yer alan önemli noktalar bu bölümde incelenecektir.

“Mete” piyesinde Mete karakteri kullanılarak Atatürk’ün yeni bir devlet kurma sürecinde yaptığı çalışmalar anlatılıyor. Savaştan daha önemli olanın savaş sonrasında toplumu düzenleme işi olduğu ifade ediliyor. Osmanlı dönemi ise “uyuşuk seneler” olarak bu bölümde yer almış.

“Büyücü:

Bambaşka işleri var Mete hanın şimdi de, Bakın nasıl memleket düzeliyor gitgide, Savaş, yalnız savaşla her iş biter mi sanki? Böyle cenkle, kavgayla geçen eski zaman ki Uyuşuk senelerin yıkamak kirlerini,

Hakan buraya verdi bütün fikirlerini. Bir yenilik buluyor vatanda her yeni ay, Her sene sonbaharda toplanıyor kurultay, Çok şanlı bir tarihin doğması için yeniden Fikrini anlatıyor toplantıya her giden. Unutulmuş yasalar yeniden yazılıyor, Mermer abidelere zaferler kazılıyor. Bu, bütün san’atların filizlenme çağıdır, Bu inkılap denilen derenin kaynağıdır. Saadeti söyleyor şimdi kaval bestesi. Yurdun bu uyanışı yeni bahara eştir,

Çünkü Mete baharı getiren bir güneştir.”(Nayır,1932:32)

Devem eden bölümde lider tanımlaması yapılıyor. Bir liderin nasıl olması gerektiği ile Atatürk’ün devrimlerinin amacı anlatılarak, Osmanlı dönemine eleştirel bir yaklaşım sergileniyor.

“Mete:

….maceralar peşinde bir adam koşar lakin bir millet koşturulmaz ve bir millet tutmaz kin. Tarih hezimetlerle baştan başa doludur,

En doğru yol zafere medeniyet yoludur.

Milli mücadele döneminde geçen oyunlardan biri olan “Mavi Yıldırım” da savaş dönemi sonrası kurulacak yeni devletin özellikleri anlatılıyor. İnkılapçıların amacı, yani “yeni vatandaş”ın oluşturulma sürecinin nasıl olacağına yer veriliyor. Toplumun Osmanlı geleneklerinden tamamen arındırılıp yeni dönemde kalkınmaya hız verecek olan vatandaşlar istendiği kararlı bir şekilde ifade ediliyor.

“Yalçın:

Toprak istiklali, hudut istiklali, siyasi istiklal, iktisadi istiklal, kafa, kalp istiklali…Yani top yekün büyük inkılap.

Nuri:

Yani bu vatan içinde, bu kafalar içinde, bu kalpler içinde ne pürüz varsa, ne hendek varsa, ne kötülük, ne karanlık ve gerilik varsa.

Yalçın:

Evet hepsini ustura ile tıraş eder gibi tıraş edeceğiz. Tuncer:

Usturayı bırak! Ustura ile tıraş daha azgın sürgünler fışkırtır, orakla biçilen kıraç dikenliklerinde olduğu gibi kökünden sökeceğiz.

Yalçın:

Evet doğru vatan dümdüz olacak onun üstüne yeni bir vatan kuracağız. Kafa taslarımızın içindeki karanlık ananeleri boşaltacağız, temizleyeceğiz ve içine yalnız yirminci asrı değil, fakat yirmi birinci asrın icaplarını dolduracağız.

Türköz :

Türbenin, tekkenin üstüne fabrika, kağnının üstüne motor ebcedin üstüne milli dil, tarihin üstüne yeni tarih kuracağız.”

….

“Hasan:

….Hükümet milletin kendi içinden doğmalı.”(Gündüz,1934:21,36)

Temsilin devam eden bölümünde milliciler tarafından idama mahkum edilen Osmanlıcı Firuz Bey affedilip milli mücadeleyi Osmanlı Hükümeti’ne anlatması için görevlendirilince yapılan konuşmada yeni düzende cumhuriyetçi devrimci ve çalışkan bir milletin doğmaya başladığı belirtiliyor.

“Ayşe:

Haydi artık. Gider gitmez efendilerine söyle. Sakarya zaferini şimdiden haber ver. Türkiye Cumhuriyeti’nin atılan temellerini nasıl gördüğünü anlat. Büyük inkılap nasıl doğuyor. Kimler yapıyor. Bir tek mübalağa etmeden söyle. Ve de ki Türk köylüsü, Türk doktoru, Türk kadını, Türk askeri, Türk vatandaşı bütün bu mevcudiyeti ile bütün Türkiye’de bir gülle gibi, bir Mavi Yıldırım şiddeti ile istikbale atılmıştır.”

…….

Yalçın:

“Zafer Yıldızları” temsilinde öğretmen saltanatın kaldırılıp Cumhuriyet’in ilanını anlatıyor.

“Öğretmen: O sene ilan ettik Milli hakimiyeti. İdare edecekti Millet, yine milleti!.

Padişahı fırlattık, Vatanımızdan attık.

Bir yıl sonra Cumhurluk Bir güneş gibi doğdu. Memleketin içinden

Karanlıkları kovdu”.(Gürtunca,1948 :13)

“İnkılaplarımız” temsilinin içinde oynanan temsilde arkadaşları yurt dışından dönen Çiçek’e yenilikleri anlatırken, bu devrimlerin Avrupa’yı taklit etme amaçlı olmadığı mesajını veriyorlar. Osmanlı döneminin kılık kıyafeti, eğitim sistemi ve ölçü birimleri eleştirilirken “laiklik” ilkesi doğrultusunda yapılan yeniliklere değiniliyor. Eğitimde okuma yazma oranının arttığı savunularak karma eğitime geçildiği anlatılıyor.

“Aysel:

Fakat bizi Avrupalılardan hala ayıran, fes denilen acayip bir serpuş vardı. Tepesinde ibiği ve püskülü ile pek tuhaf olan bir serpuş..Evet bu serpuş da Büyük Önderin arkası gelmeyen yenilikleri ile kalktı. Şapka milli serpuşumuz oldu. Kadın erkek, çocuk, genç, ihtiyar, şapkayı giymekteyiz”. ….

“Aysel: Fakat şapkadan sonra da şeyhlikler, dervişlikler, tekkeler, zaviyeler, türbeler, cübbe ve sarıklar hepsi eski zamanlara karıştı, inkılap durmadı, inkılap yürüdü.”

“Ece:

….Gün tarihlerinde arsıulusal takvimi kabul ettik. Bu gün 23 Nisan 1943 değil mi? Eski takvimle olsaydı 10 Nisan 1359 olacaktı. Dünyanın kabul ettiği bir takvimden ne kadar aykırılık…İnkılap hızı bütün dünyanın kabul ettiği rakamları kabul etmişti. Eski rakamlar teker meker yuvarlandılar. ….

“Aysel:

Kültürde inkılap durmadı, kız ve erkek çocuklar bir mektepte okumaya başladılar. Cumhuriyetin en kıymetli eserlerinden biri de harf inkılabı oldu..”

(şarkı)

Elif, be, te, se Uğurlar olsun Cım dallı köse Haydi kümese ….

“Aysel:

…Halk mektepleri açıldı, gençler, ihtiyarlar, kadın erkek yeni Türk harfleri ile iki ay içinde okuma, yazmayı öğrendiler. Bir buçuk milyon okuma yazma bilmeyen Türk okur yazar oldu. Yeni Türk harflerinin en hayırlı semeresi dil inkılabında idi. Artık Arapça ve acemce kelimeler de dilimizden kovulmuştu.”

(Gürtunca, 1936 :28-31)

Yeni dönem yaşamının öğretisi üzerine kurulmuş “Cumhuriyet Çocukları” oyununda, oğul Doğan’ın kullandığı dili anlamayan Osmanlı dönemi alışkanlıklarını taşıyan baba Şükrü bunu ifade edince, Doğan dil ve kıyafet devrimine değinerek tüm halkın devrimlere ayak uydurması gerektiğine işaret ediyor, dönemin yazılı basını da eleştirilerek maddi çıkar için devrimlere uygun davranılmadığı söyleniyor.

“Doğan:

Ama artık anlamak zorunda olduğunuzu bilin baba.. Nasıl başınızdan fesi çıkarıp (Duvarda asılı kasketi göstererek) şapkayı giydinizse yavaş yavaş kullandığınız o Osmanlıca sözleri de bırakıp bu Türkçe sözleri anlamaya çalışmalısınız..Bu bizim dil devrimimizin mutlu bir gereğidir..Siz çok kere öyle sözler söylüyorsunuz ki onları da ben anlamıyorum. Bir ulusun iki dili olur mu?..Siz böyle direndikçe, gazeteler de sürüm azalmasın diye sizi destekledikçe korkarım ki biz bu devrimi güç başaracağız..”(Kalafatoğlu, 1948:24)

Ayrıca temsilde Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri karşılaştırması yapılırken, Osmanlı dönemi gelenekleriyle yaşayan evin babası Şükrü Bey de Cumhuriyet döneminde kullanılması istenen dil özelliklerini benimsemeye başlamaktadır.

“Doğan:

Doğru söze ne denir?..Kabul ediyorum..Muvafık.. Şükrü:

Ne dedin?, ne dedin?..Muvafık ha?..Aman ne hata, ne büyük lisan hatası..Sakın bu hatayı bir daha yapayım deme..Devrimin bir kenarında devrilir kalırsın ha..karışmam..

Belkis:

Pekey, ne desin baba?.. Şükrü:

Onay..diyecek..Onay..Hep o bizi tenkit edecek değil ya..biraz da biz onu tenkit edelim..

Doğan:

Haydi öyleyse..Onay, diyelim.. Pekey siz ne başı olmak istersiniz?..” (Kalafatoğlu,1948:29)

“O Bir Devirdi” isimli oyunda Cumhuriyet’in kurulmasıyla beraber öncelikle hangi sorunların üzerine gidilmesi gerektiği ve hangi değerlerin ön plana çıkarılacağı konusunda temsil karakteri başöğretmen Mehmet Yurdun ağzından öğütler verilmektedir.

“Mehmet Yurdun:

….“o üç kara düşman nedir? Kimdir?

Bir: kara taassup . İki: kara cahillik. Üç: kara fitne.

Bir beyaz nedir? Bir beyaz şudur: Atatürk inkılabı. Bir kelimeyle: Cumhuriyet.” (Gündüz,1938:6)

“10 İnkılap” piyesinde Fidan isimli öğrenci kendisine göre en önemli yeniliği anlatmaktadır. Özellikle kıyafet devriminden sonra Avrupalıların Türkiye’ye bakış açılarının değiştiğini vurgulamaktadır.

“Fidan:

…öğrendim ki biz eskiden şapka değil fes, sarık, külah, kavuk ve daha bilmem neler giyermişiz…Kafamızın içini ne kadar işlersek işleyelim, ona medeni bir kıyafet vermeden kendimizi tanıtamaz ve sözümüzü dinletemeyiz. Avrupalılar bizi öyle mısır koçanı gibi uzun püsküllü, kıpkırmızı bir fesle, üç etek cübbelerle, yedi arşın mermer sahi sarıkla görünce pek haklı olarak ehemmiyet vermez ve bundan yüz, üç yüz sene evvelki adamlar zannederlermiş…”(Kocatürk,1933:8)

“Yanlış Yol” temsilinde Cumhuriyet dönemi ile beraber hukuksal alandaki yenilikler gereği vatandaşa düşen görevler adalet yetkilisi tarafından aktarılmaktadır.

“Müddei Umumi:

…Fenalıklar ne kadar çabuk ortaya atılırsa o kadar kolay izale edilir…Suçu saklamak değil ortaya çıkarmak her vatandaş için bir vazifedir…Hiçbir müsamaha, velev insani bir mülahazayla da olsa, suça iştirak cürmünden insanın yakasını kurtaramaz…”(Gözalan,1940:33)

3.11. Ekonomik Yaşam

Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra ekonomik alanda yapılan devrimlere büyük önem verildiği gözlemlenmektedir. Doğan,(2000:24) bu konuda İzmir İktisat Kongresi’nin önemine dikkat çekmekte ve bu kongrede başta gelen iki amaçtan ilkinin, ülke içindeki çalışan kesimin sorunlarını anlamak ikincisinin ise iç ve dış yatırımcılara güven vermek olduğunu belirtmektedir.