• Sonuç bulunamadı

Dâ’î’nin Dini Yönü

C. Eserleri

2.2. HABERİN NAKLİNİ GEREKTİREN ETKENLER (DÂ’Î/DEVÂÎ)

2.2.2. Dâ’î’nin Dini Yönü

Kâdî’ya göre haberin naklini gerektiren dâ’îlerin başında haberin dinî bir niteliğe sahip olması gelmektedir. Çünkü bu dâ’îler, haberin nakline yönelik en kuvvetli olanlarıdır. Kâdî’ya göre haberi nakleden kişinin, nakledeceği şeyi din olarak kabul edip onun naklini dini bir zarûrîk olarak benimsemesi, bu dâ’înin gücüne güç katmaktadır. Özellikle bu husus, eğer teklif779 ile ilgiliyse, mükellif de hikmet sahibi Allâh ise, O’nun irad ettiği teklifin tamamlanması için bunun nakline yönelik çağrıların daha da kuvvet kazanması gerekir. Kâdî, bu şekilde farklı niteliklere sahip

776 Kâdî, el-Muğnî, c. 15, s. 401. 777 Kâdî, el-Muğnî, c. 16, s. 60.

778 Ebu’l-Hüseyin el-Basrî, el-Mu’temed, c. 2, s. 547.

779 Beraberinde zorlama derecesine ulaşmayan bir meşakkat bulundurmakla birlikte, bir faydanın

sağlanması veya zararın bertaraf edilmesine yönelik, bir kimseye bir şeyi yapıp yapmaması gerektiğini haber vermek. Kâdî, el-Muğnî, c. 11, s. 270.

167

pek çok dâ’înin bulunduğunu söylemektedir.780 Dolayısıyla bu tür dâ’îlere sahip bir haber, nakil açısından diğerlerinden farklıdır.

Haberin dini bir konuyla alakalı olması, aktarılması açısından önemli olmakla birlikte, bütün dini haberlerin nakil durumu da aynı düzeyde olmamıştır. Zarûrî bilgi/ilim ifade eden haber veya nazarî bilgi/ilim ifade eden haberin nakil durumuyla; amel gerektiren haberin nakil durumu aynı seviyede değildir. Kâdî da haberin nakil durumunu, haberin epistemolojisiyle bağlantılı bir şekilde ele aldığından, dini niteliğe sahip dâ’îleri de buna göre sınıflandırmıştır. Dolayısıyla haberin nakil durumu üzerinde dururken, bu farkın gözetilmesi gerekmektedir. Örneğin sürekli tekrar, dini konular dışındaki haberlerin nakline yönelik çağrıların kuvvetine etki eden unsurlardandır. Aynı zamanda bu tür haberlerin nakline yönelik ihtiyaçlar da değişebilmektedir. Bir dönemde kuvvetli iken; bir süre sonra zayıflayabilmekte veya yok olabilmektedir.781

Kâdî’ya göre dini konularla ilgili dâ’îler, teklif devam ettiği müddetçe var olmaya devam eder ve değişmez. İslam dini en son ilahi din olduğuna göre, teklifin devamlılığı için, buna dair bilginin sonraki nesillere aktarılması gerekmektedir. Nakline yönelik etkenlerin kuvvet kazandığı olay, büyük bir çoğunluğun huzurunda cereyan eder, onlar da bunu naklederlerse, bu durum asırlar boyunca süreklilik arz eder. Çünkü bilme hususunda kendilerine haber verilen kişiler, nakledenler (haberi aktaranlar/kaynak) konumuna gelmişlerdir. Ancak olay az kişi huzurunda cereyan ettiğinde bilgi konusunda kendilerine haber verilenler, o bilginin nakledenleri konumuna geçmediklerinden bu hüküm geçerli değildir. Bu durumda naklin zayıflaması engellenemez. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in mucizelerinin bilinmesi ve şeriatının sonsuza dek nakledileceğinin bilinmesi, bu dinden soyutlanması mümkün olmayan tekliften kaynaklanmaktadır.782

780 Kâdî, el-Muğnî, c. 15, s. 400. 781 Kâdî, el-Muğnî, c. 16, s. 53.

782 Kâdî, el-Muğnî, c. 16, 54, diğer peygamberlerin mucizelerini ortaya çıkarılmaya yönelik çağrılar var

ise nakledilmeleri zarûrî olur. Ancak nakillerine yönelik güçlenen çağrılar yoksa, onları bilmenin tek yolu sem’ı kalır. Bazen de delil veya şüpheye 16/54 (Kâdı, buna örnek olarak Hristiyanların tevâtürünü zikretmiştir.) dayandığına bakmaksızın, dinlerin nakline yönelik dâ’îlerin güçlenmesi mümkündür. Yani naklin kuvvet kazandığı ikinci bir durum ise, diğer dinler ile alakalıdır. Kâdî, el-

168

Kâdî’nın bu ifadelerinden anlaşıldığı gibi, haberin dini niteliğe sahip teklifle alakalı olması, naklinin gerekliliği için yeterli değildir. Bunun yanında haberin aktarılmasını sağlayacak derecede kişilerin bunda bir rol üstlenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla az kişinin tanıklık ettiği haberin, zarûrî bilgi ifade edecek bir çoğunluk tarafından aktarılması zorunlu değildir. Yani; olay veya haberin az kişinin huzurunda meydana gelmesi durumunda, ilim ifade etmesi zarûrî değildir. Bu düşünceden yola çıkan Kâdî’ya göre ayın yarılması, ağacın Hz. Peygamber’in yanına gelmesi vb. konularla ilgili haberlerin geçersiz olduğu iddiası temelsizdir. Çünkü buna tanıklık edenlerin sayısı az olabilmektedir.783

Kâdî’ya göre teklifle alakalı olan dini hükümler aynı zamanda “hüccet”tir. Dolayısıyla haberin hüccet olmasıyla nakli arasında bir bağlantı vardır. Buna göre; zarûrî bilgi ifade eden haber kategorisinde yer almayan (nazarî bilgi ifade eden) haberin hüccet olabilmesi için, beraberinde onun naklini gerektiren; mucize, olağanüstü bir duruma sahip olma veya hüccet olması gibi dâ’îlerin bulunması gereklidir. Bununla birlikte arada geçen uzun sürede muhbirlerin durumlarının bilinmesine yönelik kuvvetli çağrıların bulunduğunun bilinmesi de gereklidir. Ancak bu şekilde, nakil açısından haberin her tabakada eşit seviyede olduğu bilinebilir.784 Kâdî, bu şartı zarûrî bilgi ifade eden mütevâtir haber için ileri sürmüştür.785 Câhız da aslı sahih olan ve yayılmasına yönelik bir dâ’î bulunan haberin delâletini duyular gibi kabul etmektedir.786

Kâdî, haberin naklini gerektiren dini dâ’îlere örnek olarak Kur’ân-ı Kerim ve diğer dini hükümleri zikretmiştir. Ona göre Kur’ân-ı Kerim, her ne kadar nakledilmek suretiyle aktarılmış olsa da sürekli kendisiyle istidlâlde bulunulduğu için sürekli yenilenen bir olay gibi canlılığını korumaktadır. Nakil açısından diğer mucizeler ile

783 Kâdî, el-Muğnî, c. 16, s. 62; Bu durum, bir yönüyle de Sosyal Epistemolojiyle alakalıdır, bilginin

sosyal yönlerini araştıran bir disiplindir. Bu anlayışa göre bilginin elde edilmesinde bireyler arası etkileşimin önemli bir rolü vardır. Sosyal epistemolojide zihnin işlevine, diğer branşlardakilere nazaran daha az vurgu yapılır; bilginin sınırları konusunda daha esnek tutum alınır. Bilginin kaynakları konusunda ise sosyal epistemoloji, tanıklığa ve insanlar arası etkileşime, diğer bilgi kuramlarından daha fazla yer verir. Hasan Yücel Başdemir, “Sosyal Bilimlerin Epistemolojik Temelleri”, Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, Aralık 2016, sayı 32, s. 257-274, s. 259.

784 Kâdî, el-Muğnî, c. 16, s. 127. 785 Bkz. Bu çalışma s. 75. 786 Câhız, er-Resâil, c. 3, s. 71

169

Kur’ân mucizesinin durumu birbirinden farklıdır. Diğer mucizeler, sadece belirli vakitlerde gündemde olduklarından onların naklinde zayıflama meydana gelebilir. Kur’ân’ın durumu böyle değildir. Tevhide, helal-harama nakli ve akli delillere sürekli dikkatleri çektiğinden; okunması sevap olduğundan ve kendisiyle ibadetler icra edildiğinden, ezberlenmesine yönelik çağrılar sürekli kuvvetlenmektedir. Bunun yanında bütün ilimlerin ona olan ihtiyacı ve dünya-ahiret açısından düşünüldüğünde bir düstur olarak kabul edilmesi vs. gibi durumlar, nakline yönelik çağrıları daha da kuvvetlendirmektedir.787