• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet’in Tariflediği Yeni Yaşam İmajı ve Konut İmgesi

2.2 Türkiye’de Modern Konut Kültürü ve Dönüşümü

2.2.1 Cumhuriyet’in Tariflediği Yeni Yaşam İmajı ve Konut İmgesi

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, hayatın her alanında büyük dönüşümlerin öngörüldüğü yeni bir yapılanmanın gerekli olduğunu düşünen bir ideolojiye sahiptir. Bu noktada, Cumhuriyet ideolojisi; geniş aile yerine çekirdek aileyi ön plana çıkarmış, bu da evlilik ve çocuk yetiştirme anlayışları gibi mekana direk yansıyan, toplumsal yaşam tarzlarında batıya dönük bir değişimi zorunlu kılmıştır.Dolayısı ile bu dönemin konut yapıları, yeni geliştirilmekte olan çekirdek ailenin barınabileceği mekanlar olarak sunulmuştur. Kurgulanan yeni toplumsal yaşam tarzı, doğal olarak Osmanlı döneminin geleneksel yaşam kültürünün sürdüğü geleneksel evleri ve bu

evlerin aynı işlevi barındıran odaları ve geniş sofaları yerine giriş holü ya da koridorlar çevresine dizili, belirli işlevlere göre farklılaşmış ve bu doğrultuda kurgulanmış odalar içeren batılı tarzdaki yaşam kültürüne bırakmaya başlamıştır. Oluşturulmaya çalışılan bu yeni yaşam kültürünün yeni mekansal düzenlemesi ve plan kurguları ise “modern”, “asri” gibi yeniliği, ilericiliği ve çağdaşlığı simgeleyecek söylemlerle ifade edilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda gerçekleşen söylem ve uygulamalar ile 1930’lar, modern yaşam imajının ön plana çıkarıldığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Modern imaj kavramının yeni yaratılan ulus bilinci ile örtüştürülmesi bağlamında, Türkiye gerçekten modern bir görünüme kavuşabilmesi, zamanın gerisinde kalmaması için mekansal bir dönüşüme gereksinim duymuştur. Bu dönüşümün başlangıç noktasını ise kullanıcı profilinde meydana gelen köklü değişimin doğal yansıması olarak konut mekanları oluşturmuştur. Artık Osmanlı canlandırmacılığının veya Avrupa’nın neo-klasik üslubu ile yapılan konutlarından ziyade, üretilmesi gereken yeni konut biçimlenmesini modernizm temsil etmeye başlamıştır. Özellikle Cumhuriyet devrimi ile gerçekleştirilen ekonomik ve toplumsal alanlardaki gelişmeler de konutun geleneksel kullanımından farklılaşmasına önayak olmuş, mekansal değişimleri tetiklemiştir.

Cumhuriyet ideolojisi, tüm bu gelişmeler doğrultusunda, yeniden kurgulanması gereken konuta, modernist bir çizgide düzenlenmesi yönünde bir müdahalede bulunmayı öngörmüştür. (Tekeli, 1998) 1930’lu yıllarda çıkarılan “Belediye, Yapı ve Yollar ile Mühendislik ve Mimarlık yasaları”, artık konuta, yeni çizilmiş bir planlama çerçevesi içerisinden profesyonel bilgiye öncelik verilerek modernist bir anlayışla düzenleme mantığı güdülmüştür.

Mimarlığın sosyal bir meslek olarak görülmeye başladığı bu dönem içerisinde, Türk mimarların görevi, Türk sosyal yaşantısına uygun ev yapmak olarak tarif edilmiştir. Aslında kurgulanmaya çalışılan, salt var olan sosyal yaşamı barındıran bir mimari yaratmaktan çok, Cumhuriyet devriminin biçimlendirmeye çalıştığı sosyal yaşamın, mimarlar tarafından tasarlanmasıdır. Yaşam tarzı değişen yeni

toplumun, yeni bir kent ve yeni bir konuta gereksinim duyduğu kabulü, dönemin yayınlarında birçok mimar tarafından paylaşılmış bir olgudur. Yeni toplumsal yapı, mali koşullar gibi belirleyici etkenler, konutların kullanıcı profilini de yeniden tariflemek zorunda kalmıştır. Artık eskisi gibi büyük aile konakları, köşkler, yalılar gibi kullanıcı sayısının fazla olduğu konut tipleri, yerlerini çekirdek ailenin yaşadığı daha küçük ve ekonomik yapılara terk etmiştir. Hizmetçiler azalmış, ev işlerini aileler kendileri yapmak zorunda kalmış, dolayısıyla kullanışlı küçük konutların üretimi zorunlu hale gelmiştir. Değişimin öngördüğü pratikler sadece ekonomiden değil, sanayinin gelişmesine paralel olarak gelişen inşa sistemlerinden de beslenmektedir. 1931 yılında Celal Esat bu durumu“Mimar artık yeni fen usullerine göre yeni bir plan düşünmek zorunda kaldı. Mesela yeni evlerde ışığın her taraftan girebilmesi, havasının daima değişmesi, hizmetin kolay olması, ısı ve rutubete geçirimsiz olması, birbirine eş bir tarzda aydınlatılması, ucuz olması her odasının güneş alacak tarasaları bulunması pencerelerin hariçle irtibatı ve bu şeylerin hiç birinden fedakarlık yapılmaksınız gerek dahil ve gerek hariçte azami ve en basit bir güzellik temini gibi bir çok sorunun halli icap etti. Bu ise eski geleneklerin terk edilerek yeni bir yoldan gidilmesini ve bugünkü inkılâbın vücuda gelmesine neden oldu.”cümleleri ile açıklamaktadır. (Celal Esat, 2007, s. 149) Değişen aile yapısına ve yaşantısına yapılan vurgu, Cumhuriyet devriminin istediği modern aile imajı ve modern yaşama kavuşmak olarak ifadesini bulmaktadır. Artık mimar ailenin tanımını yapmaya başlamış; bu aile çekirdek aile, barındığı konut ise tek ev ya da apartman olmuştur. Bu biçimleniş, dönemin mimarları tarafından “…apartman hayatı bu asrın hayatıdır. Gelinler, güveyler, babalar ve analarla bir arada yaşanılan konak ve köşk devri ölmüştür.” (Aptullah Ziya, 1931a, s. 14) “…makina asrımızın görüş ve telakki tarzlarının ve yaşama şartlarının eskisine göre değişmiş ve farklı olmasıyladır ki, bizim geniş sofaları olan zengin ve büyük ahşap evleri kullanmak artık ağır gelmektedir. Yuvarlak çıkıntılı köşe pencereli yeni şekil yuvaya, apartmana taşınmanın zarureti işte budur.” (Ünsal, 1939, s. 60) cümleleri ile özetlenmiştir.

Değişen yaşam tarzının oluşturduğu yeni imaj sadece yapıların biçimsel değişimini zorunlu kılmamış, yapının iç mekan kullanımlarında da kendisini

hissettirmeye başlamıştır. Mimar artık çağa uygun bu yaşantıya misafiri ve bu tanımın gerektirdiği mekansal gereksinimi de düşünmek zorunda kalmıştır. “Bugünkü içtimai hayatımızda misafir, bizimle birkaç dakika görüşüp gidecek bir şahıstır. Misafir odası lüzumsuz ve lüks bir yerdir.” (Aptullah Ziya, 1931a, s. 15) Yeni yemek alışkanlığı ve mutfağın da mimarlar tarafından tanımlanması gerekmiştir. “Günün evinde mutfak olabildiği kadar küçüktür. Oturma odasında bir köşe veya dolap, bir yükümü görebiliyor. Misafirlerimize, lokantalarda yemek veriyoruz. Lokantadan evimize yemek geliyor.” (Ünsal, 1935a, s. 183) “Burası da mutfak, yalnız burası bir mubah değil bir laboratuar gibi” “eh bu mutfak rastgele bir hizmetçiye teslim edilmez doğrusu. Hanım yemeğini bizzat kendisi yapmaya karar vermiştir.” (Ünsal, 1939, s. 60-61) Modern konutu gelenekselden ayıran en önemli mekansal gereksinimlerden birisi de çatı kullanımıdır. Bu kullanım da mimarlar tarafından sık sık dile getirilmiştir. “Akşam yemeği ne istekle yenir. Şu pistte de danseylemek… açık havada dansetmek… yaz akşamları misafirleri burada kabul eylemek çok neşeli olacaktır.” (Ünsal, 1939, s. 61)