• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet’in Kuruluşundan İkinci Dünya Savaşı Yıllarına

B. Bölge Planlaması

1. Cumhuriyet’in Kuruluşundan İkinci Dünya Savaşı Yıllarına

İdarecilerden bazıları Bakanlık anketine verdikleri yanıtlarını İdare Dergisi’nde yayınlatmışlardır. Bu yazılar topluca değerlendirildiğinde, illerin ölçeğinin belirlenmesi konusunda pek çok ölçütün bulunduğu ancak bunlardan en önemlilerinin yüzölçümü ve nüfus göstergeleri olduğu saptanmıştır. Bölgelere ayırarak büyük iller oluşturulması konusunda da genelde bunun sakıncaları üzerinde fikirbirliğine varılmıştır.237

Büyük il tartışmasının Türkiye’deki başlangıcı olarak sayılabilecek bu anket ve ona verilen yanıtlar, konunun yönetsel açıdan farklı boyutları üzerinde yükseldiği için Türkiye’deki bölge meselesine ilişkin zengin bir tartışma zemini sunmaktadır.

Bundan sonraki bölümde topluca incelenecek olan 1960’ların bölge planlaması deneyimi içindeki birkaç yönetsel örgütlenme önerileri dışında bölge yönetimine ilişkin adımlar atılmamıştır.

özellikle sanayi ve dış ticareti destekleyerek ve yapılan Sanayi Planları ile yönetsel-ekonomik alana ilişkin projeksiyonlar yaparak kurgulamıştır. Cumhuriyet’in ideolojik ve siyasal arka planındaki diğer politikalar da ekonomik ve yönetsel coğrafyanın yeniden kurgulanmasına eşlik etmiştir. 239

Cumhuriyet’in devraldığı ekonomik miras ve kalkınma hamleleri özellikle bölgesel eşitsizlik sorununa odaklandığını bize göstermektedir. 1930’lu ve 1940’lı yıllar devletin bu konuya ilişkin politika geliştirdiği dönemlerdir. Bu dönemde, bütünsel kalkınmanın parçası olarak görülen bu sorun, 1934 tarihli Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda özellikle fabrikaların yerleşme düzeni ve bölgesel öncelikler bağlamında belirlenmiştir. Bu politika, 1935 tarihli CHP Parti Programı’nın 15.

maddesinde de yerini almış, buna göre sanayi işletmelerinin yurt düzeyinde dengeli biçimde dağıtılması politikası ortaya atılmıştır. Bunun yanında 1936 İkinci Sanayi Planı’nda maden ve sanayi işletmelerinin Doğu Anadolu Bölgesi’nde ağırlıklı olarak yer alması gerektiği bildirilmiştir. 1935-1936 yıllarında Celal Bayar’ın Doğu Anadolu Bölgesi için bir kalkınma programı hazırlama girişimi olduğu da bilinmektedir. Aynı dönemde, Etibank, Zonguldak için bir bölge planı hazırlatılmıştır.240 Bu dönemin planlarında bölgesel ölçeğe önem verilmeye başlandığını belirlemek yerinde olur.

Coğrafi olarak Türkiye’de bölge oluşturma çalışmalarının tarihi ise Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine rastlar. Osmanlı’nın 15 iklime bölündüğü Hüseyin Paşa’nın Ziraat Coğrafyası ile Faik Sabri Duran’ın 1915 tarihinde 5 iktisadi bölgeyi tanımladığı İktisat Coğrafyası bu bağlamda önemli çalışmalardır. Yiğit’in saptamasına göre bu dönemde, 1858’de Carl Ritter, 1890’da Vital Cuinet, 1915’de Ewald Banse ve Ulrich Frey adlı yabancı uzmanların çalışmaları olduğu da bilinmektedir. 241

239 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğunda Mekân Organizasyonunun Evrimi ve Türkiye Cumhuriyetinin Bölgesel Politikasının Kökenleri”, Bölge Planlama Üzerine, İTÜ Mimarlık Fakültesi, İstanbul, 1972, s.113-114.

240 İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğunda Mekân Organizasyonunun Evrimi ve Türkiye Cumhuriyetinin Bölgesel Politikasının Kökenleri”, Bölge Planlama Üzerine, İTÜ Mimarlık Fakültesi, İstanbul, 1972, s.127; Stéphane Yerasimos, “La Planification de l’Espace en Turquie”, s.109-123.

241 Ali Yiğit, “Türkiye’de Daha Kullanışlı Coğrafi Bölgeler Oluşturma Gerekçeleri ve Öneriler”, 9.

Ulusal Bölge Bilimi Bildirileri, Trabzon, 5-6 Ekim 2000, s.517.

Bu dönemde, bölge planlama konusunda Martin Wagner ve Hermann Jansen gibi kent plancılarının da çalışmaları vardır. Bu iki ismin ortak özelliği kentsel ve bölgesel planlamanın bir arada yapılması gereken bir bütün olduğuna işaret etmeleridir.

Berlin’in imarını yürütmüş uzmanlardan Martin Wagner, 1935 yılında, İstanbul Belediyesi’nin davetiyle İmar Müdürlüğü’ne danışman olarak Türkiye’ye gelmiştir.

Wagner, İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde de şehircilik dersleri vermiş ve

“İstanbul Havalisinin Planı” başlıklı raporu 1937 yılında Arkitekt dergisinde yayınlanmıştır. Mimar Cana Bilsel’e göre, “Wagner’in İstanbul’un planlamasına, kentin art bölgesinden yaklaşan ve ekonomik kalkınma boyutunu ön plana alan yaklaşımı bu dönemde Bayındırlık Bakanlığı yetkililerince -belki de dönemin anlayışına aykırı olduğu için- “yeterli” bulunmamış. 1960’larda gündeme gelecek olan kenti bölge ilişkileri ile birlikte planlama yaklaşımının ilk örneğini Wagner’in raporunda görmek olanaklıdır.” 242

1928’de kurulan Ankara İmar Müdürlüğü’nde 1938 yılına kadar danışman olarak kalan ve Ankara’nın mimarı olarak da bilinen Jansen’in243 1936 yılında Belediyeler Dergisi’nde Türkiye’de Planlama İşinin Islahı yayınladığı çalışması konumuz açısından çok önemlidir. Jansen çalışmasında, kent ve bölge planlaması için ülkenin 8 bölgeye ayrılmasını, her bölgenin bir başkenti olması gerektiğini belirtmiştir.

Jansen’in bölümlemesine göre bunlar: Trakya (Edirne), Marmara (İzmit), Karadeniz Kıyısı (Samsun), Ege Kıyısı (İzmir); Kuzey Anadolu; Orta Anadolu (Konya), Akdeniz Kıyısı (Adana), Doğu Bölgesi (Diyarbakır).244 Burada dikkat çekici ve açıklanması gereken nokta Ankara’nın mimarı olan Jansen’in, Ankara ve İstanbul’u neden bölge başkenti olarak seçmediğidir. Araştırdığımız kadarıyla bu sorunun yanıtını bulamadık.

Faik Sabri Duran’ın 1915 tarihli çalışmasının ardından 1938 tarihli Türkiye Coğrafyası adlı eseri, Paşaeli ve Marmara Bölgesi, Karadeniz Bölgesi, Adalar Denizi

242 Cânâ Bilsel, “Cumhuriyet Dönemi İstanbul Planlama Raporları 1934-1995”, Mimarlık, N.338, http://old.mo.org.tr/mimarlikdergisi/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=288&RecID=1662 (2.3.2008).

243 Fehmi Yavuz, Ruşen Keleş, Cevat Geray, Şehircilik: Sorunlar-Uygulama ve Politika, AÜSBF, Ankara, 1978, s.541.

244 Stéphane Yerasimos, “La Planification de l’Espace en Turquie”, s.117.

Bölgesi, Merkez Yaylası, Şark Yaylası olmak üzere 5 coğrafi bölge tanımlamaktadır.

Jansen’in çalışmasının ardından Türkiye’yi coğrafi olarak bölgelere ayırma düşüncesi, Hamit Sadi Selen’in çalışmalarında yer alır. Selen’in İktisadi Türkiye adlı eserinde beş ziraat bölgesine ayırmıştır. Bunlar: Kuzey Anadolu Ziraat Bölgesi, Orta Anadolu Ziraat Bölgesi, Doğu Anadolu Ziraat Bölgesi, Akdeniz Ziraat Bölgesi, Marmara Havzası’dır.245

Tüm bu çalışmalar ve var olan tartışma birikimi üzerine, 6-21 Ekim 1941’de Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde düzenlenen Birinci Türk Coğrafya Kongresi’nde de ele alınmıştır. Hamit Sadi Selen ve yabancı coğrafya uzmanı Herbert Louis, Kongrenin çalışmalarına önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Hamit Sadi Selen’in Türkiye’nin Coğrafi Bölgelere Taksimine Dair Bir Muhtıra246 ve Herbert Louis’nin Türkiye Coğrafyasının Bazı Esasları247 adlı raporlar Kongreye yön vermiştir.248

Kongre’de “ilk ve ortaokullarda liselerin, öğretmen okullarının, ticaret ve sanat okullarının coğrafya müfredat programları; ilkokullarda, ortaokullarda ve liselerde okutulan coğrafya kitapları; ilk ve orta öğretim coğrafya terimleri; coğrafi isimlerin imlası; Türkiye’nin coğrafi bölgelere ayrılması; Türkiye’de muhtelif coğrafi bölgelere, yerlere ve arızalara verilen isimlerin birleştirilmesi” ve Kongre üyelerinin önerileri ele alınmıştır.249

Kongre’nin çalışma ilkesi, genel bir açılıştan sonra komisyonlara ayrılma şeklinde gerçekleşmiştir. Bazı konular, önce yan komitelerde görüşülmüş alınan kararlar heyetin dikkatine sunulmuştur. Umumi heyetin incelemeleri komisyonların hazırladığı raporlar ve esas tetkik mevzuları dışındaki meseleler hakkında verdikleri takrirler üzerinde gerçekleşmiştir. Kongre esas olarak, 3 komisyona ayrılmıştır.

Bunlardan, Program ve Kitap Komisyonu; Terim Komisyonu; Türkiye Coğrafyası

245 Ali Yiğit, a.g.m., s.517.

246 Hamit Sadi Selen, Türkiye'nin Coğrafî Bölgelere Taksimine Dair Bir Muhtıra, Birinci Coğrafya Kongresi, Ankara, 1941, s. 251-255.

247 Herbert Louis, Türkiye Coğrafyasının Bazı Esasları, Birinci Coğrafya Kongresi, Ankara, 1941, s.171-228.

248 Sırrı Erdinç, “Bölge Sınırlandırmasının Esasları”, İkinci İskân ve Şehircilik Haftası Konferansları, 5-7 Haziran 1957, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları: 79/61, İskân ve Şehircilik Enstitüsü Yayınları No.4, Ajans-Türk Matbaası Ankara, 1958, s.70.

249 T.C. Maarif Vekilliği, Birinci Coğrafya Kongresi 6-21 Haziran 1941 Raporlar, Müzakereler, Kararlar, Ankara, 1941, s. viii.

Komisyonu’dur.250 Kongreye katılım genelde coğrafya ve yakın disiplinlerin profesörleri (üniversite ve öğretmenler), bakanlıklardan temsilciler ve askerlerden oluşmaktadır. Kongre genel kurulunu yönetmek üzere Başvekalet İstatistik Umum Müdürü Celal Aybar’ı başkan vekilliğine ve İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Besim Darkot ve öğretmen Kemal Batu katipliğe seçilmiştir.251 Kongre’de coğrafya ders kitapları ve okul kitapları komisyonu, ilk, orta, lise, ticaret, sanat ve öğretmen okullarında coğrafya konusunun önemi tartışılmıştır. Coğrafi terim komisyonunda coğrafi terimlerin Türkçeleştirilmesi sorunu incelenmiş, bu konuda önemli adımlar atılmış ve komisyon raporunun arkasına terimlerin Osmanlıca, Türkçe ve Fransızca karşılıkları eklenmiştir.

Türkiye Coğrafyası Komisyonu çalışmaları sonucunda, coğrafi ölçütlerle 7 ana bölgeye (mıntakalara), bu ana bölgeleri de 26 alt bölgeye ayırmıştır.

1. Karadeniz: Doğu Bölgesi, Orta Bölge, Batı Bölgesi

2. Marmara: Istranca Bölgesi, Ergene Bölgesi, Çatalca-Kocaeli Bölgesi, Cenup Marmara Bölgesi.

3. Ege: İç Batı Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi 4. Akdeniz: Antalya Bölgesi, Adana Bölgesi

5. İç Anadolu: Yukarı Sakarya Bölgesi, Konya Bölgesi, Orta Kızılırmak Bölgesi, Yukarı Kızılırmak Bölgesi

6. Doğu Anadolu: Erzurum-Kars Bölgesi, Yukarı Murat-Van Bölgesi, Yukarı Fırat Bölgesi, Hakkâri Bölgesi

7. Cenupdoğu Anadolu: Dicle Bölgesi, Orta Fırat Bölgesi

Kongreye yön veren coğrafyacılardan Louis, Türkiye’nin coğrafi bölgere ayrılması konusunda çalışmalarına devam etmiştir. Yiğit’in aktardığı kadarıyla, 1985’de yayınladığı Landeskunde der Türkei adlı eserinde Türkiye'nin coğrafi bölgelerini 10’a çıkarmıştır.

Darkot’a göre, Türkiye gibi, doğa ve yaşayış koşulları bakımından farklı bölgelerin değişiklikleri incelemek için coğrafi bölgelere ayırmak çok önemlidir.

Birinci Coğrafya Kongresi öncesinde, ülkenin ne şekilde bölgelere ayrılacağı noktasında bir düşünce birliği olmaması ve bazı kaynaklarda ülkenin dokuz tarım

250 a.k.

251 a.k., s. 11.

bölgesine ayrılan Türkiye, bölgelerden komşu oldukları denizlere göre adlandırılmıştır. Burada istatistiksel açıdan birörneklik sağlansa da, Darkot’un deyimiyle “coğrafyacıların hoş göremeyeceği bazı sakıncalar” vardır. Örneğin, Güney Marmara kıyılarının büyük bir kısmı Marmara Bölgesi yerine Ege Bölgesine verilmiş; yine Amasya ili ile Malatya ve Tunceli illeri aynı yerde yer almaktadır.

Bunun için coğrafyacılar Coğrafya Kongresi’ndeki ayrımı kabul ederler. Coğrafi bölgeler arasında yüzey şekilleri, iklim, doğal bitki örtüsü, nüfus yoğunluğu, insanların yaşayışları ve geçimleri bakımından çeşitlilik görülür. Bölgeler daha küçük kısımlara ayrılır buna bölüm adı verilmektedir.252 Darkot’a göre, bir başka temel sorun ise illerin sınırları ile coğrafi bölgelerin sınırlarının uyuşmamasıdır.253