• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet Döneminde Yüksekö retim Kurumlar ve Üniversiteler

Türkiye’de modern üniversitelerin tarihi 19. yüzy l ortalar na uzanmakla birlikte bir üniversite politikas biçimlendirme giri imleri, Cumhuriyet’in ilk on y na denk dü mektedir. smail Hakk Baltac lu’nun 1919 y nda Osmanl yüksekö renim sistemine ele tirilerine bakt zda asl nda aradan 100 y l geçmi olmas na ra men hala ayn yak sorunlar n geçerlili ini korudu unu görmek çok ac r. Baltac lu o dönem (Demirer ve Özbudun, 1999:150) Osmanl yüksekö retimini u ekilde ele tirmi tir:

“Bilimin konusu hakikattir. Hakikat bütün d kavramlar gibi tarafs zd r. Bilim müstakildir ve istiklal ile ya ayabilir. Dü üncenin ba ms zl kabul etmeyen, içtihat n me ruiyetini onaylamayan bir memlekette bilime sayg yoktur. Onun için Darülfunun sorunu, her eyden önce bilimin ve bilim adamlar n ba ms zl sorunudur. Biz Türkler, henüz tümüyle ça da bir toplum bünyesine ula amad zdan dinimiz, ahlak z, zevkimiz; hükümetin denetimi, polisin nezareti alt ndad r. Bilimimiz de tabiyete memurdur. Bu ulusun vicdan nda dü ünce özgürlü ü ve tart ma özgürlü ü henüz yer tutamam r. Darülfunun’un imdiye dek ba ms z olamamas bundand r. Bilimin esaretindeki neden, salt bir toplum ve dayanabilme sorunu de il, ayn zamanda bir örgüt sorunudur. Biz de Darülfunun hocalar n büyük bir k sm memurdur. Memur da olmasalar atanmalar ve görevden al nmalar hükümete ait olan hocalard r. Yönetim taraf ndan böylesine kolay bir biçimde etkilenebilen kimselerde dü ünce ba ms zl , meslek mefrükesi güç ya ayabilir. Bunun için Darülfunun sorunu bilimsel özerklik sorunu demektir. Darülfunun heyeti ba ms z, hükümetten ve siyasetten etkilenmeyen bir bilim ve kültür s biçimine dönü medikçe, Darülfunun do al bir ya ama ula amayacakt r”.

Cumhuriyet’in kurulmas yla birlikte smail Hakk Baltac lu kurucu kadrolarca Darülfunun Emini olarak atanm ve 1 Nisan 1925 tarihli yasa ile Darülfunun’a tüzel ki ilik ve katma bütçe ile yönetme hakk verilerek biçimsel olarak Milli E itim Bakanl ’ndan ayr lmas nda katk olmu tur. Bu geli me üniversite çevrelerince “Türkiye’de ilk üniversite özerkli i” olarak kabul edilmektedir. Ancak bu özerklik deneyimi fazla sürmemi tir. Darülfunun yönetim ve ilkelere ayak uyduramad belirtilerek, 1933’de 2252 say yasayla kapat lm ve yerine Milli E itim Bakanl ’na ba stanbul Üniversitesi kurulmu tur (Tanilli, 1991:379).

Reform öncesi Darülfünun’a yöneltilen ele tirilerin mahiyeti hakk nda fikir vermesi bak ndan reformu gerçekle tirenlerden dönemin Maarif Vekili Dr. Re it Galip Bey’in Cumhuriyet’in 10. y nda Meclis kürsüsünde yapt konu ma dikkat çekicidir. Bu konu mada Re it Galip Bey Darülfünun’u u sözlerle suçlamaktad r. "Memlekette siyasi, içtimai büyük ink laplar oldu. Darülfünun bunlara kar bitaraf bir mü ahit kald . ktisadi sahada esasl hareketler oldu. Darülfünun bunlarda habersiz göründü, Hukukta radikal de iklikler oldu. Darülfünun yaln z yeni kanunlar tedrisat program na almakla iktifa etti. Harf nk lab oldu, Darülfünun hiç t nmad ” (Akt.,Hatipo lu, 1998:100).

Maarif Vekilinin aç klamas ndan da anla ld gibi suçlamalar n oda , Darülfünunun devrimler kar nda bir taraf kalmas ve (ink lap ve yap lan hareketleri)

nmamas bulunmaktad r. Yap lmas dü ünülen de iklikler için sviçre hükümetinden Darülfünun hakk nda inceleme yapmak üzere “üniversite mütehass ” istenmi , Cenevre Üniversitesi Pedegoji Profesörü, Albert Malche 1932 Ocak ortalar nda Ankara’ya gelmi , Ba bakan ve Milli E itim Bakan taraf ndan kabul edilmi tir. Daha sonra 24 Ocak 1932’de stanbul’da Darülfünun’da kendisine ayr lan odada 4.5 ayda raporunu bitirmi ve 1 Haziran 1932’de haz rlad raporu MEB’na vermi tir. Raporu verdikten bir hafta sonra Türkiye’den ayr lan Malche, bir y l sonra yine gelmi ve “Darülfünunun Islahat Komitesi”nde dan man olarak çal ve stanbul Üniversitesi’nin kurulu süresinde (2 May s 1933-4 Nisan 1934) Türkiye’de kalm r (http://atam.gov.tr/?p=349).

Profesör Malche’ n raporu incelendi inde öne sürdü ü, “Alakadarlar (profesörler) fena hakimlerdir. Onlar n görü leri al nmal , fakat karar ba ka makamlarca verilmelidir” görü ü, Özbudun ve Demirer (1999:153)’e göre, üniversiteyi “zapt-ü rapt” alt na almak isteyenlerin çok i ine yaram r. Malche bu görü ünü üniversite profesörlerinin atanmas ba lam nda ortaya koymu sa da hem 1933 reformu hem de ileriki y llarda gerçekle tirilecek olan 1981 darbesinde bu görü üniversite yönetiminin organizasyonunda temel bir ilke olarak i letilmi ve reformlara k lavuzluk etmi tir. Bu ilke üniversite özgürlük ve özerkli ini kald rma, üniversite üzerinde egemenlik kuran uygulamalar me rula lma ve üniversite ö retim üyelerini karar verme mekanizmalar nda etkisizle tirme arac olarak kullan lm r (Özbudun ve Demirer, 1999:153).

1933 y nda yap lan yeni e itim yasas uyar nca; özerklik kald lm ve Darülfunun hocalar aras nda geni çapl bir tasfiye yap lm r. 151 hocadan ancak 59’u görevlerinde kalabilmi tir. Di er yandan üniversite, fakülte, rektör, dekan vb. kavramlar ilk kez kullan ma girmi ve ders programlar ayr nt biçimde yeniden düzenlenerek, bir denetim alt na al nm r. Eski Darülfunun Emini Baltac lu “Me rutiyetin verdi ini Cumhuriyet alamaz” diyerek uygulamaya kar ç km sa da 1933 sonras kendisi de devre d b rak lm ve üniversiteler yollar na “yeni rejimin partizanlar yla” devam etmek durumunda kalm r (Demirer ve Özbudun, 1999:154). Üniversitelerde

meydana gelen kadro bo lu u, 1933 Almanya’s nda Hitler’in bask ndan kaçarak Türkiye’ye gelen bilim adamlar yla (Velidedeo lu, 1990:13) kar lanm r.

Darülfunun’un kapat lmas n ard ndan stanbul Üniversite 9 ayl k bir bo luktan sonra 1934’de ç kar lan stanbul Üniversitesi talimatnamesinde belirlenen yeni esaslara göre düzenlenmi tir. Rektör, Millî E itim Bakan ’n n önerisi üzerine Cumhurba kan ’n n onay ile Dekanlar da Rektörün önerisi üzerine Milli E itim Bakan nca atanmaya ba lam r. Böylece üniversite yönetiminde kararlar n ba ka makamlarca verilmesi ilkesi i lemeye ba lam r. 1933 reformunun ba ca nitelikleri

öyle s ralanabilir. “Bu reformla birlikte üniversiteden esas itibariyle rejimi desteklemesi beklenmi tir”. Bu durum Metin Heper taraf ndan öyle dile getirilmektedir. “Cumhuriyet döneminde ilk on y llarda biraz da zaruret icab , devlet için üniversite bilgi üretmesi gereken de il fakat rejimi desteklemesi gereken bir kurumdur”. Reformun ikinci niteli i ise, “üniversitenin siyasi iradeye tabi k nmas ” olmu tur. Böylece Üniversitelerin siyasi iradeye ba ml rejimi desteklemesi talebiyle birle ince, üniversitede ideolojikle me ve siyasalla man n tohumu bizatihi devlet eliyle ekilmi , bundan sonra üniversitenin içerden siyasalla mas kaç lmaz hale gelmi tir (Günay ve Aydemir, 1997:111). Üniversite siyasi irade taraf ndan ku at nca her siyasi sars nt üniversitede de etkisini göstermi ve 1933’ü izleyen y llarda her siyasi lma noktas üniversitede düzenleme izlemi tir. 1946 (18.6.1946 tarih ve 4936 say kanun), 1961 (61 anayasas madde 120 ve 115 say kanun) 1973 (7.7.1973 tarih ve 1750 say kanun), 1981 (6.11.1981 tarih ve 2547 say kanun) de olmak üzere 5 defa düzenlenme yap lm r.

Böylece üniversitelerde siyasi iktidarlar taraf ndan yap lan düzenlemeler devletçi denetim mekanizmalar kurmu ve üniversitelerin özerk bir biçimde örgütlenmelerinin önü t kanm r. Türkiye’de 1933 üniversite reformunu izleyen ilk yasal düzenlemeler 1946’da ç kar lan üniversiteler için reform yasas yla üniversitelerin özerkli i konusu tekrar gündeme gelmi ve üniversitelerin akademik ve yönetsel özgürlü ü ve yöneticilerini kendi seçmeleri gerekti i konusu vurgulanm r (Y ld m, 2010:39). 1945-1950 tarihleri aras , ülke tarihi aç ndan çok partili ya ama geçi in ya and bir dönemdir. Bu dönemde MEB, S dd k Sami Onar’ n da içinde bulundu u ö retim üyelerinden olu turulan bir karma komisyona kanun tasla haz rlatm , ancak “üniversitelerin i lev ve görevlerinin tan mlanmam ” oldu u ifade edilen tasar

bakanl k be enmemi , bunun üzerine Talim ve Terbiye Dairesi’ne haz rlatt tasar 1946 y nda yasala r ( nan, 1989:27).

Üniversitelere ili kin ikinci köklü de iklik olan 1946 tarihli 4936 say Üniversiteler Kanunu’nda üniversiteler “Yüksek ara rma ve ö retim birlikleri” olarak tan mlanm r. Bu yasa ile üniversitelerin bilimsel ve yönetsel anlamda özerkli i yeniden getirilmi , tüzel ki ili i tan nm r. Ancak tam bir yönetsel özerklik söz konusu olmam r. Örne in, 1947 y nda komünist temayülü oldu u ileri sürülen bir ö renci derne i kurulmu tur. Bu derne in üyelerinin bilhassa Ankara DTCF’den baz ö retim üyelerinden te vik gördü ü iddia edilmi tir. 1948 y nda bu kabil hareketlerin geli mesi üzerine Ankara Üniversitesi ö rencileri büyük bir protesto mitingi düzenlemi tir. Bu hareketin sonunda Rektör istifaya mecbur edilmi ve baz ö retim üyelerinin görevlerine son verilmi tir. Böylece 1946 yasas yla birlikte, yasan n 46/d maddesine dayand larak Prof.Dr. Naili Boratav, Doç.Dr. Niyazi Berkes ve Doç.Dr. Behice Boran Dil, Tarih ve Co rafya Fakültesi’nden ihraç edilmi tir. Ankara Üniversitesi Senato üyesi Prof.Dr. Nüzhet akir Dirisu, Prof.Hirsch’in “bu ki iler dinlendi mi” sorusuna “Buna hacet yok. Hepimiz onlar n komünist oldu unu biliyoruz” diyerek yan t vermi tir (Demirer ve Özbudun, 1999:155). 1946 müdahalesi sonradan sosyal psikolojinin kurucular aras ndaki yerini alan Muzaffer erif Ba lu, ayr ca Niyazi Berkes, Ekrem Karpat gibi de erIerin, Amerika’n n ünlü Ya1e ve Harward Üniversiteleri’ne, Pertev Naili Boratav’ n da Fransa’ya kapt lmas na neden olmaktan ba ka bir i e yaramam r (San, 1992:152).

Demirer ve Özbudun’a göre; 1950 seçimleriyle birlikte DP iktidara gelir gelmez muhalefetteyken soyundu u “özerklik savunuculu u”ndan büyük bir h zla “özerklik dü manl ”na yönelmi tir (Demirer ve Özbudun,1999:156). 1953 tarihli 6185 say yasayla “siyasi yay nlarda ve beyanlarda bulunmak” ö retim mesle inden ç karma gerektiren suç say lm , bir y l sonra 1954’te ç kar lan Milli E itim Bakan ’na ö retim üyelerinin re’sen Bakanl k emrine al nmas ve görevinden uzakla lmas yetkisi veren 6435 say yasa ç kart lm r. 1957’den sonra, ho a gitmeyen ö retim üyelerinin Bakanl k emrine al nmas ise moda olmu tur. Örne in, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan Fevzio lu aç töreninde yapt konu ma üzerine Bakanl k emrine al nmas

renciler derslere girmeme karar yla, birçok üniversite hocas da istifa ederek protesto etmi tir. 27 May s 1960 darbesinden sonra ç kart lan 115 say kanunla Milli E itim

Bakanl ’n n yetkileri Üniversiteleraras kurula devredilmi , ö renci ve asistan temsilcilerinin Yönetim Kurulu’nda görü lerinin al nmas olana getirilmi , “Kürsü Kurullar ” ad alt nda bir kürsüye ba tüm ö retim elemanlar n kat ld dan ma organlar olu turulmu tur. Üniversite özerkli i ilk kez anayasaya girmi tir (Demirer ve Özbudun,1999:156). Üniversite özerkli i anayasa ile güvence alt na al nm , üniversite özerkli i konusunda büyük ad mlar at lm olsa da 114 say kanunla Cumhuriyet tarihinin bir ba ka tasfiye hareketi, üniversite d ndan bir müdahaleyle bu sefer askerler taraf ndan gerçekle tirilmi tir. Üniversitenin aç k deste i ile yap lan 27 May s 1960 darbesinin ilk hedef ald kitlelerden birini olu turan, aralar nda bu ülkenin yeti tirdi i yetkin bilim adamlar n da bulundu u 147 ö retim üyesi ve yard mc kap önüne konuvermi tir.

1971 darbesiyle birlikte Üniversitelerin bask alt na al nma süreci yeniden h z kazanm r. Üniversitelere ili kin olarak anayasan n 120. maddesine “özerklik üniversite binalar nda ve eklerinde suçlar n ve suçlular n kovu turulmas na engel olamaz” hükmünün yan s ra üniversitenin i levleri konusunda “devletin denetimi ve gözetimi alt nda….” (Demirer ve Özbudun, 1999:157) hükmü getirilerek akademisyenlerin siyasete girmesi yasaklanm , devletin denetimci mekanizmalar daha güçlü bir ekilde olu turulmu tur (Y ld m, 2010:40).

1973 y nda ç kar lan 1750 say Üniversiteler Kanunu ile üniversite tan nda rl k ö retime, ö retimin hedefi de “milli” de erlere yönelmeye ba lam r. Yasan n denetim i levini ise radikal bir yenilik olan Yüksek Ö retim Kurulu (YÖK) ile ilgili hükümler olu turmu tur (Timur, 2000:291). 1750 say Yasa’n n önemli bir özelli i, yeni üniversite ve fakültelerin kurulmas na ili kin düzenleme yap lm olmas r. Yasan n üzerinde denetimi sa lamak üzere ayr ca Üniversite Denetleme Kurulu (ÜDK), kurulmu tur. Üniversitelerin özerkli inin zedelendi i (Tanilli, 1991:380) bu düzenleme Anayasa Mahkemesinden dönmü tür.

Ülkemizde yakla k her on y lda bir düzenlenen Üniversiteler Kanunu, 1973 sonras bir müdahaleyi de 12 Eylül 1980 darbesiyle Yüksek Ö retim Kurulu’nun kurulmas yla birlikte ya am ve üniversitelerin özerkli ine son verilmi tir. 1981’de kar lan kanunla, ülkenin içinde bulundu u toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylar n birinci sorumlusu üniversiteler görülmü , yüksekö retimin yeniden ekillendiren,

özerklik ve özgürlü ünü ellerinden alan 2547 say Yüksek Ö retim Kanunu ile ülkemizdeki tüm üniversitelerin özerklikleri kald larak, Yüksekö retim Kurulu “YÖK” ad alt nda toplanm r.

12 Eylül anayasas n yüksekö retimle ilgili 130. maddesine bakt zda “Üniversiteler ile ö retim üyeleri ve yard mc lar serbestçe her türlü bilimsel ara rma ve yay nda bulunabilirler. Ancak bu yetki, Devletin varl ve ba ms zl ve milletin ve ülkenin bütünlü ü ve bölünmezli i aleyhinde faaliyette bulunma serbesti vermez. Üniversiteler ve bunlara ba birimler, devletin gözetimi ve denetimi alt nda olup, güvenlik hizmetleri devletçe sa lan r” hükmünün yan s ra 131. maddesinde “Yüksekö retim kurumlar n ö retimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yüksekö retim kurumlar ndaki e itim, ö retim ve bilimsel ara rma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumlar n kanunda belirtilen amaç ve ilkeleri do rultusunda kurulmas sa lamak ve yüksekö retim elemanlar n yeti tirilmesi için planlama yapmak maksad yla Yüksekö retim Kurulu (YÖK) kurulur. Yüksekö retim Kurulu, Üniversiteler, Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay Ba kanl ’nca seçilen ve say lar , nitelikleri ve seçilme usulleri kanunla belirlenen adaylar aras ndan rektörlük ve

retim üyeli inde ba ar hizmet yapm profesörlere öncelik vermek suretiyle Cumhurba kan ’nca do rudan do ruya seçilen üyelerden kurulur” hükmüyle (Demirer ve Özbudun, 1999:159-160) üniversitelerin özerkli ini tümden kald rm r.

YÖK yasas n yürürlü e girdi i 6 Kas m 1982 gününden itibaren darbe yönetiminin hedefinde yine üniversite hocalar yer alm r. K mdan nasibini alan üniversitelerden, 1402 uygulamalar yla uzakla lan ö retim üyeleri inan lmaz boyutlara ula , 1500 üniversite ö retim görevlisi uzakla lm , istifa ya da emeklili e zorlanm r. 1981 darbesinin üniversitelerde yaratt ac tabloya örnek olarak, 1982’de Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) ö retim kadrosu 1983 nda yüzde 47’lik bir kan kayb na u ram r. Bu yüzde 47 rakam içinde yaln zca iki ki i ya haddinden emekli olmu , gerisi ya YÖK ve 1402 taraf ndan at lm , ya da “art k böyle bir üniversitede hocal k yap lamayaca ” gerekçesiyle istifa etmi tir. 1980-81

retim y nda SBF’de 147 ö retim üyesi ve yard mc ve 2245 ö renci varken, YÖK ve 1402 uygulamalar yla at lan ve istifa zorunda b rak lanlar nedeniyle, 1983-84

retim y nda ö retim üyesi say 78’e dü mü , yani yüzde 46,9 oran nda azalm r. Bununla birlikte ö renci say ise ayn dönemde 3171’e ç km r. Yani yüzde 41,2’lik

bir art göstermi , bu durumda ö retim üyesi ba na dü en ö renci say 15’ten 40’a yükselmi tir (Oran,1990:374).

Türkiye’de üniversite yasalar n tarihi, darbeler tarihiyle paralel yürümü tür. Cumhuriyet’in ilan ndan itibaren üniversite yasas be kez de tirilmi tir. Türkiye’de Cumhuriyet dönemi boyunca, yüksekö retim alan ndaki düzenlemeler, tek parti dönemi 1933, 1946’n n yan s ra askeri müdahalelerin ard ndan 1960, 1973 ve 1981 y llar nda gerçekle tirilmi tir. Üniversitede gerçekle en söz konusu düzenlemelerin hiçbirisi, maalesef üniversiteler kendi iç dinamiklerinden kaynaklanarak de il, tek parti dönemi siyasi otoritesi ya da askeri darbeler sonunda d sal otoriteler taraf ndan gerçekle tirilmi tir.1933 y ndan ba layan üniversitelerde otorite kurma arzusu giderek güçlendirilmi , bürokratik- hiyerar ik bir otorite konisi in a edilmi tir (Günay ve Aydemir, 1997:112).

Türkiye’deki sürece genel anlam yla bak ld nda; 1933 e itim yasas yla hayata geçen “Humbolt Modelini “Giri imci Üniversite Modeli” izlemi tir. 1981 y sürecinin devam nda “Giri imci üniversite”nin temel unsurlar ndan olan kitle e itimini sa lamak amac yla üniversite say h zla art lm r. Türkiye’de üniversite sisteminin ABD’dekine benzer biçimde “ irket” gibi çal mas , “modern i letmecilik teknikleri” ile yönetilmesini, yeni liberal anlay benimsenmesini isteyen çevrelerde üniversite reformunun ana e ilimi olarak özel giri imi ön plana alan, kamu müdahalesini kaynak sa lamak, kimi dü ünceleri s rlamak ve gerekti inde tasfiye yapmakla s rlayan Amerikan modelin Türkiye ko ullar na aktar lmas öne ç kar lm r (Timur, 2000:351- 353). Tekeli (2003:132)’ye göre ise, giri imci üniversite kavram yla ara rman n ve

itimin içeri i de mi tir. “Bilim için bilim” de il, pratik sorunlar n çözümü için ara rma ve ö retim yap lmas ön plana ç kart lm r (Tekeli, 2003:132).

1995-2003 y llar aras nda 8 y l boyunca YÖK Ba kanl yapm olan Kemal Gürüz de (2001:312); giri imcilik ve gelir kaynaklar n çe itlendirilmesine dayal “Giri imci Üniversite Modeli”ni u ekilde aç klamaktad r:

“Günümüz üniversiteleri art k faaliyet alanlar sadece kendi mensuplar n de er yarg lar na göre tespit etmekten ziyade, faaliyetlerin türlerini ve alanlar toplumun gereksinim ve beklentileri ile kendilerine tahsis edilen kaynaklara göre belirleyen kurumlard r. Dolay yla, ça da üniversite, toplumun her kesimi ile

bütünle mi , faaliyetleri bak ndan topluma kar olan sorumlulu unu ne ölçüde yerine getirdi i denetlenen ve faaliyetleri toplum taraf ndan yönlendirilen, sahip oldu u her türlü tesis, teçhizat, bilgi birikimi ve insan gücünü giri imci bir zihniyetle de erlendirerek ek mali kaynak yaratan, modern i letmecilik teknikleri ile yönetilen fevkalade karma k yap ya sahip bir kurumdur”

sözleriyle bu modelin her ö retim üyesinin gönlünde yatan model oldu unu belirtmi tir.