• Sonuç bulunamadı

Covid- 19’un Finansal Piyasalara Etkisi

2.2. Covid-19 ’un Dünya Ekonomisine Etkileri

2.2.1. Covid- 19’un Finansal Piyasalara Etkisi

Koronavirüs salgını DSÖ tarafından 11 Mart’ta “pandemi” olarak ilan edilmeden önce, finansal piyasalarda paniği yaşanmaya başlamıştır. Salgın sürecinde borsalardaki en sert kayıplar ilk olarak 9 Mart’ta görülmüştür. Salgının ekonomide ağır bir tahribat yaratacağından kaygılanan yatırımcılar, hisse senedi gibi riskli piyasalardan çıkarak tahvil piyasasına sığınmış, bunun sonucunda da hisse senedi piyasalarında sert kayıplar görülmüştür. 9 Mart 2020’de borsalarda satış dalgası Asya borsalarıyla başladı. Japonya’da Nikkei Endeksi %5,07, Topix Endeksi %5,61 değer kaybetti. Hong Kong Seng endeksindeki düşüş ise %4,32 olurken, Çin’de Şanghay borsasında kayıplar %3,42’yi buldu. Avrupa borsalarında da gün içi kayıplar %7’leri buldu. ABD’de ise Dow Jones, S&P 500 ve Nasdaq endeksleri yaklaşık %7 kayıpla açılmasının ardından işlemler 15 dakikalığına askıya alınmıştır. Salgının seyrine ilişkin belirsizlik finansal piyasalar üzerinde de belirsizlik oluşturmuş bu da riskleri artırmıştır. Ülkelerin açıkladığı destek paketleri ve aşı haberleri ara ara piyasalara moral olsa da salgına dair belirsizlikler piyasaları baskılamaya devam etmiştir. Salgının dünya genelinde yayılmasıyla ekonomik aktivitenin azalacağına yönelik beklenti güçlenmiştir. Bu da petrol ihtiyacını düşüreceğine yönelik beklentiyle brent petrol kademeli olarak düşüşe geçmiştir. Brent tipi petrolün varil fiyatı 2020 yılına 70 dolardan başlamış, salgının hızlanmasıyla şubat ayında 55 dolara kadar gerilemiş, mart ayında düşüş hızlanmış ve 21 Nisan 2020’de 17 dolar ile dip seviyeyi görmüştür. Sonrasında dalgalı seyir izleyen petrol

fiyatları normalleşme adımları ve ara ara gelen aşı haberleriyle destek bulmuştur.

Finansal piyasalar açısından salgın boyunca en dikkat çekici gelişme altın fiyatlarında yaşanmıştır. Finansal piyasalarda alışılmış hareket, risk iştahının azaldığı durumlarda hisse senedi piyasasından çıkış, güvenli liman olarak görülen altına ise giriş olurdu. Ancak insanların salgın nedeniyle nakitte durma isteği ve ihtiyacı altın fiyatlarında da düşüş getirmiştir. Nakde dönme ihtiyacının en yoğun yaşandığı dönem mart ayının ortalarıdır. 9 Mart’ta 1.674 dolar seviyesinde olan ons, 16 Mart’ta 1.461 dolara gerilemiştir. Ancak yatırımcılarda bu algı çok uzun sürmemiştir, nisan ayının başlarında yeniden yükselişe geçmiştir. Nisan ayında 1600 doların üzerine tırmanmıştır. 7 Ağustos’ta ise 2.075 dolar ile rekor kırmıştır. Sonrasında ise ABD seçimleri, ara ara gelen aşı haberleri ve ABD’nin destek paketleri piyasalar üzerinde etkisini sürdürmüştür.

2.2.2. Covid-19’un Dünyada Makroekonomik Etkileri

Covid-19 salgını tüm dünyanın makroekonomik dengelerini alt üst etmiştir. Tarihte nadir görülen arz ve talep şokunun aynı anda gerçekleştiği “ikiz şok” yaşanmıştır. Arz şoku; “bir ürün veya emtia arzında beklenmedik değişiklik” olarak ifade edilirken, talep şoku da “belirli bir ürün veya mülk için talep seviyesindeki ani değişiklikler” şeklinde tanımlanmaktadır. Salgın tüketicilerde harcama iştahını azaltmış, bu da talep daralmasına neden olmuştur, öte yandan ülkelerin salgının yayılmasını önlemek için aldığı kısıtlama tedbirleri de üretimde aksamalara neden olmuş, bu da arz şokuna neden olmuştur.

Kısıtlamaların ekonomik etkileri en fazla 2020 yılının 2. Çeyreğinde kendini göstermiştir. Ekonomilerde daha sonra uygulanan normalleşme sürecinin etkisiyle hızlı talepte yaşanan canlanmayla ekonomilerde 3. Ve 4. Çeyrekte hızlı toparlanmalar görülmüştür. Bu çerçevede pandeminin makroekonomik etkileri en temel 2 veri olan büyüme, istihdam ve ticaret verileri üzerinden incelenecektir.

a) Covid-19’un Dünyada Büyüme Oranlarına Etkisi

Covid-19 salgını, dünya genelinde yayılma hızı 202o şubat ayında hızlanmıştır. Virüsün hızla yayılması ülkelerin ekonomilerini kapatmalarına neden olmuştur. Ülkeler salgınla mücadelede 3 farklı yol izlemiştir. Çin gibi kimi ülkeler tam kapanma yolunu tercih etmiştir. Bu ülkelerde tüm işletmeler kapanmış, sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Ancak halk bazı temel ihtiyaçların temininde sıkıntılar yaşamıştır. Türkiye gibi bazı ülkeler ise sınırlı karantinayı tercih etmiştir. Bazı gün ve saatlerde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, hizmetler sektöründeki işletmelerin kimisi tamamen kapanmış kimisine de saat ve satış yöntemi sınırlamaları getirilmiştir. Bu yöntem sayesinde üretim devam etmiş, ürün tedarikinde sıkıntı yaşanmamış, sadece hizmetler sektörü kapanmıştır. Bazı ülkeler ise hiçbir kısıtlamaya gitmemiş sürü bağışıklığı yöntemiyle salgınla mücadele etmiştir, ama faturası bu ülkelerde ağır olmuştur. Ancak hiçbir ülke salgının ekonomik etkilerinden uzak kalamamıştır.

BM Genel Sekreteri Antonio Guteres Covid-19 Salgını’nın 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana insanlığın karşı karşıya kaldığı en ciddi kriz olduğunu söylemiştir. Dünyanın pek çok noktasından salgının

ekonomik etkileriyle ilgili yükselen açıklamaların büyük bir benzerlik taşımaktadır. Tüm ülkeler salgının yol açacağı ekonomik etkinin 2. Dünya savaşı sonrası yaşanabilecek en büyük ekonomik daralma olacağı yönünde olmuştur. Tüm dünyada salgın nedeniyle işlerin durdurulması ekonomilerin kapatılması 2020 yılının 2. Çeyrek GSYH büyüme rakamlarına yansımıştır. Bazı ülkelerin ekonomilerinde daralma oranları %20’leri aşmıştır.

Ülkeler, 2. çeyrekteki sert daralma sonrasında, 3. ve 4. çeyrekte normalleşme sürecine girmişlerdir. Normalleşme süreciyle birlikte ekonomilerde de hızlı toparlanma yaşanmıştır. Ancak dünya ekonomilerinin büyük bölümü 2020 yılını yine de daralmayla kapatmışlardır. Tablo 1’de de görüldüğü üzere G-20 ekonomileri Çin ve Türkiye dışında tüm ülkeler 2020 yılını daralmayla kapatmıştır. G-20 ekonomilerinde G-20G-20 yılında en sert daralma İspanya ekonomisinde yaşanmıştır. Salgın ilk olarak Çin’de görülmüş sonrasında ise sert önlemlerle Çin salgını dünyaya göre daha kısa bir sürede kontrol altına almıştır. Sonrasında ise Çin ekonomisi yeniden hızlı yükselişe geçmiştir. Bu da Çin’in dünyaya göre 2020 yılını daralmayla değil büyümeyle kapatmasına neden olmuştur. 2020 yılını büyümeyle kapatan G-20’nin diğer bir ülkesi olan Türkiye’nin ise %1,8’lik büyüme oranını yakalamasında etkili olan temel unsur ise teşvik ve desteklerdir. Özellikle de şirketlere ve tüketicilere verilen düşük faizli krediler ekonomik aktiviteyi hızlandırmıştır. Bu da Türkiye’nin 2020 yılını pozitif ayrışarak kapatmasına neden olmuştur. G-20 ülkeleri içerisinde 2020’yi en sert daralmayla kapatan ülkeler Avrupa ülkeleri olmuştur. Avrupa ekonomileri 2. Çeyrekteki sert daralmalarına rağmen 3. ve 4.

Çeyrekte beklenen hızlı toparlanmayı gösterememişlerdir. Bu nedenle de 2020 yılını en sert daralmayla kapatan ülkelerin başında Avrupa ülkeleri gelmiştir. G-20 ülkeleri içerisinde 2020 yılını en sert daralmayla kapatan ülke %11’lik daralma oranıyla İspanya olmuştur.

Tablo 1: G-20 Ülkelerinde Büyüme Oranları (2020)

Kaynak: IMF, TÜİK

Dünya genelinde 2. Çeyrekte %20’lere ulaşan daralma oranlarının ardından 3. ve 4. Çeyrek her ne kadar ekonomik aktivitede toparlanmalar yaşanmış olsa da yılı pek çok ülke daralma ile kapatmıştır. Bunun sonucunda dünya ekonomisi IMF (2021)’e göre %3,3 oranında daralmıştır. IMF (2021)’e göre 2021 yılında %6 büyüme beklenmektedir.

Ülke Adı Büyüme Oranı Ülke Adı Büyüme Oranı

Çin 2,3 Japonya -4,8 Türkiye 1,8 Fransa -8,2 G. Kore -1 Almanya -5 Endonezya -2,1 Singapur -5,4 İsviçre -2,9 Meksika -8,2 ABD -3,5 İtalya -8,9

Hollanda -3,8 Birleşik Krallık -9,9

Grafik 1: Küresel Ekonomi Büyüme Performansı (2000-20020) Kaynak: IMF

b) Covid-19’un İstihdam Piyasasına Etkileri

Covid-19 salgının ekonomilerde daralmaya yol açtığı gibi, istihdam tarafında da kayıplara yol açmıştır. Covid-19’un etkisiyle dünya genelinde işsizlik oranları hızla yükselmiştir. Gelişmiş ve bazı gelişmekte olan ülkeler Türkiye’de de uygulanan kısa çalışma ödeneğine benzer uygulamalar hayata geçirse de istihdam kaybının önüne geçememiştir. Esnek bir istihdam piyasasına sahip olan ABD, bu dönemde işsizlik oranlarının en sert yükseldiği ülke olmuştur. Grafik 2’de de görüldüğü üzere pandemi öncesinde Şubat ayında %3,5’e kadar işsizlik oranını çeken ABD’de Nisan ayında işsizlik oranı %14,7’ye kadar yükselmiştir. Sonrasında ise kademeli olarak düşüş kaydedilmiştir. ABD, 2020 yılını %6,7’lik işsizlik oranıyla tamamlamıştır. AB ülkeleri pandemi dönemi boyunca istihdam kayıplarının önüne geçmek için kısa çalışma ödeneği gibi tedbirler almıştır. Bu nedenle ekonomilerini tamamen kapatmalarına rağmen

-4 -2 0 2 4 6 2 0 0 0 2 0 0 1 2 0 0 2 2 0 0 3 20 0 4 2 0 0 5 2 0 0 6 2 0 0 7 2 0 0 8 2 0 0 9 2 0 1 0 2 0 1 1 2 0 1 2 2 0 1 3 2 0 1 4 2 0 1 5 2 0 1 6 2 0 1 7 20 1 8 2 0 1 9 2 0 2 0 Küresel GSYH

ortalama işsizlik oranlarında çok yüksek bir artış yaşanmamıştır. Ancak ABD’de görülen normalleşme adımlarının desteğiyle işsizlik oranlarındaki düşüş AB’de görülmemiştir. Tersine orada işsizlik oranı yükselmeye devam etmiştir. Ocak ayında %6,6 olan işsizlik oranı, Şubat’ta %6,5’e, Mart’ta %6,5’e, Nisan’da %6,7’ye, Mayıs’ta %6,9’a Haziran’da %7,1’e, Temmuz’da %7,3’e Ağustos’ta %7,4’e, Eylül’de %7,5’e yükselmiştir. Euro Bölgesinde işsizlik oranı 2020 yılının sonunda ise %8,2 olmuştur. OECD ülkelerinde ise ocak ayında %5,2, Mart ayında ise %5,5 olan işsizlik oranı nisan ayında %8,7’ye yükselmiştir. 2020 yılının sonunda ise OECD ülkelerinde işsizlik oranı %5,2’den %6,32’ye yükselmiştir. Türkiye ise OECD ülkeleri içerisinde işsizlik oranıyla negatif ayrışan bir ülke konumunda olmuştur. Türkiye’de işsizlik oranı 2020 yılının başında %12,6 seviyesindeydi. Pandemi döneminde alınan istihdam kaybını önleyici tedbirlere rağmen işsizlik oranı Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında yükselmiştir. Yıl içerisinde %14,3 ile Haziran ayında en yüksek seviyeyi görmüştür. Türkiye 2020 yılını %13,2’lik işsizlik oranıyla tamamlamıştır. ILO (2019)’a göre 2020’nin ikinci çeyreğinde (2019’un dördüncü çeyreğine göre) tahmini toplam çalışma saati kayıpları %17,3 seviyesinde gerçekleşmiştir. (https://ilostat.ilo.org/topics/covid-19/)

Grafik 2: Dünyada İşsizlik Oranları (2020) Kaynak: OECD, ILO, TÜİK