• Sonuç bulunamadı

2.2. II DÖNEM SEBİLÜRREŞAD’IN YENİDEN İNKİŞAFINI HAZIRLAYAN

2.2.5. CHP’nin Din Eğitimi Manevrası

Sebilürreşad’ın kapatılmasından yeniden açıldığı ikinci dönemine kadar Türkiye’nin geçirdiği dönüşüm, ülkenin rejim anlayışının ve dış politik tavrının belirlenmesi anlamında, oldukça önem teşkil eden bir dönemdir. Başka bir deyişle,

22 Dava, Öner’in Yeni Sabah gazetesinde yayımladığı yazısında Yücel’i komünistlikle suçlaması

üzerine Yücel’in, Öner’e hakaret davası açması ile başlamıştır. Ancak dönemin siyasi atmosferinde, Yücel davacı iken, Köy Enstitülerinde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle adeta sanık durumuna düşmüştür. bkz. C. Koçak, Rejim Krizi, İstanbul, 2013, 321-346.

bu dönemi ülkenin siyasi karakterinin oluşmaya başladığı bir dönem olarak niteleyebiliriz. Diğer yandan CHP’nin, çok partili hayata geçilmesi hasebiyle oluşan rekabetin ön planda olduğu bir siyasi alanda, toplumla arasında oluşan mesafeyi azaltmak adına adımlar attığını görmekteyiz. Nitekim CHP’nin dini alanda oluşturduğu tahribi tamir çabaları, ekseriyetle bu döneme rastlamaktadır. Bu tamir çabaları hasebiyle bilhassa din eğitimi konusu üzerinde durulmuştur. CHP’nin yeniden din alanının tadiline girişmesine açıklaması ise, gençlerin ailelerine saygısızlığı; komünizm tehlikesi ve toplumdan din alanının tahribiyle ilgili yükselen sitem sesleri gerekçelerinde toplanmıştır. Nitekim 1946 yılında CHP Meclis Grubu, din eğitimi meselesini incelemesi amacıyla bir komisyon kurmuştur. 26 Aralık 1946’da CHP Milletvekilleri Muhittin Baha Pars ve Hamdullah Suphi Tanrıöver, komünizm tehlikesine karşı manevi direnci sağlamak” üzere din eğitiminin yeniden kabul edilmesi için önerge vermişlerdir. Ancak bu önerge Başbakan Recep Peker tarafından sert tepkiyle karşılanmıştır. Başbakan, “dini propagandaya kapı açmayı”, “şeriat hayatının ikamesi ihtimalini” reddederek, komünizme karşı din eğitimi talebini “zehri zehirle tedavi” şeklinde tanımlamıştır (Duman, 1996: 123).

Ancak daha sonra DP’nin Müslüman kesimin taleplerini karşılamaya yönelik açıklamaları dolayısıyla, 17 Kasım 1947’de toplanan CHP’nin yedinci kurultayında da din meselesi üzerinde bilhassa durulmuştur. 1947 yılında Cumhuriyet’in “vicdan hürriyeti ve laiklik” ilkesine zarar vermemek şartı ile sınırlı din eğitimine izin verildi. Temmuz 1947’de ise, “Özel Din Öğretimi Ana Hatları” Milli Eğitim Bakanlığı tarafından halka duyuruldu. Bu bildiriye göre; “Medeni haklara sahip yurttaşlar 789 sayılı Maarif Teşkilatı Kanunu’nun 4. Maddesi mucibince” Milli Eğitim Bakanlığı’ndan izin almak koşulu ile açabileceklerdir. Bu dershaneler, ülkenin yalnızca ilkokulu bulunan yerlerinde açılabilecek ve burada eğitim görecek öğrencide ilkokulu tamamlamak şartı aranacaktır. Bu dershanelerde ancak hükümetin onayladığı program okutulacak, Türkçe olmayan kitaba veya derse izin verilmeyecektir. Bunun dışında Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği bir komisyon tarafından izin verilen ders kitaplarıyla, özel kişiler tarafından, imam yetiştirmek üzere Din Seminerleri de verilmesine izin verilmiştir. Seminerler ortaokul mezunlarına beş, lise mezunlarına iki yıl eğitim verilmesi şeklinde düzenlenmiştir (Doğan, 1996: 124).

19 Şubat 1948 tarihinde ise, CHP Meclis Grubu’nun din eğitimi meselesini incelemek üzere kurduğu komisyonun raporu yayımlanmıştır. Raporda; çağdaş ülkelerde olduğu gibi ilkokul öğrencilerine isteğe bağlı din dersi verilmesinin laikliğe aykırı olmadığı, din görevlisi yetiştirmek adına imam hatip okulu açmak gerekliliği ve din bilginleri ve düşünürleri yetiştirmek adına üniversitede bir İslam İlahiyat Fakültesi kurulması gerekliliği üzerinde duran tavsiye kararlar alınmıştır (Şimşek, 2013: 397). Bu kararların uygulanma aşamasına ve işlevselliğine, Sebilürreşad mecmuası bağlamında din eğitimi konusunu tahlil ederken değineceğiz. Ancak belirtmek gerekir ki, CHP’nin Türkiye’de demokrasiye geçiş dönemi sonrasında yaptığı en keskin ve en önemli manevralardan biri, genelde din alanı özelde din eğitimi konusundadır. 14 Mayıs 1950 seçimleri ile DP iktidarı devralıncaya dek, Hasan Saka hükümeti de bu misyonu sürdürmüş, nitekim II. dönem Sebilürreşad’ın da yeniden inkişaf eden ilk sayısından itibaren bu meseleye de geniş yer verilmiştir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SEBİLÜRREŞAD DERGİSİ’NDE İNKILAPLAR, LAİKLİK VE DİN EĞİTİMİ

3.1.II. DÖNEM SEBİLÜRREŞAD

Sebilürreşad’ın kapatılışının üzerinden yirmi iki yıl geçtikten sonra Mayıs 1948’de mecmua yeniden neşrolunmaya başlamıştır. Bu uzun süre içerisinde Mehmet Akif vefat etmiş, derginin yazarlarından olan Şemsettin Günaltay CHP milletvekili olmuştur. Eşref Edib ise yayınladığı Hazreti Muhammed isimli eseri 1934’de toplatılmaya başladıktan sonra Hollanda’da çıkartılan İslam Ansiklopedisi’nin Maarif Vekili Hasan Ali Yücel tarafından Türkçeye çevrilmesine bir tepki amaçlı İslam-Türk Ansiklopedisi’ni 1940 yılında yayınlamaya başlayarak neşir hayatındaki üretimini devam ettirmektedir. (Kara, 2017b: 453; Arabacı, 2005: 122)23 Bu ansiklopedi Asar-ı İlmiye Kütüphanesi’nden neşrolmuş, “fasikül kapağı”

olarak başlamış ancak zamanla dergi kimliğini kazanmıştır. İslam-Türk Ansiklopedisi Mecmuası 1940-1948 yılları arasında Sebilürreşad’ın ikinci devresinin hazırlık yayını olarak değerlendirilebilir. Bu mecmua, 100. sayısı ile yayınına son vermiş ardından Sebilürreşad’ın yayınına başlanmıştır.

Uluslararası ve ülke içi politikanın demokrasi hayatına geçiş sürecini başlattığı dönemde, dini alanda meydana gelen nispi özgürlük havası, Sebilürreşad mecmuasının yeniden tarih sahnesinde yerini almasına ön ayak olmuştur. Yeni harflerle yayın hayatına yeniden başlayan derginin kapağında Hattat Urfalı Behçet Efendi’nin kubbe şeklinde simetrik olarak istif edilmiş Celi Sülüs “Ya Muhammed Sallahü aleyhi vesellem” yazılıdır. Kapağın altında sayının yazarları ve makale isimleri yer almakta üstünde ise derginin ücreti olan “25 kuruş” yazısı bulunmaktadır. “Sahibi ve yazı işlerini fiilen idare eden” olarak Eşref Edib gösterildikten sonra bu ibarenin yanında idarehane olarak İstanbul’daki Asar-ı İlmiye Kütüphanesi ve basıldığı yer olan Şaka Matbaası yer alır. Abone şartları ise “1-50 nüshadan ibaret seneliği 12.5 lira, altı aylığı 625 kuruş; ecnebi memleketler

23 İslam-Türk Ansiklopedisinin İslam Ansiklopedisi ile ilgili 1940 tarihli broşüründen: “Gerçi

Avrupa’nın muhtelif lisanlarile neşrolunan bir İslam Ansiklopedisi vardır. Fakat bu eser, müsteşriklerin yığın yığın hatalarile doludur. Bu eser Mısır’da Arapçaya tercüme olunduğu zaman içindeki yanlışları da tashih için uğraşılmış, fakat birçok Mısır uleması tashih işine iştirak ettikleri halde bu ağır yükün altından kalkamamış ve her gayrete rağmen eser yanlışlar içinde kalmıştır.” aktaran İ. Kara, Cumhuriyet Türkiye’sinde Bir Mesele Olarak İslam II, İstanbul, 2017, s.493.

için senelik 15 lira” dır. “Abone bedeli peşindir. Adres tebdili 25 kuruş ücrete tabidir.”. Sebilürreşad ikinci devresinde ekonomik olarak da kurumlaşmayı tasarlayarak çıkmıştır. Öyle ki, sermayesi en az iki yüz bin lira olan bir İslam Türk Anonim Şirketi kurmayı hedeflemektedir. Zaten bu sermayenin yarısını vermekte gönüllü olan bazı “hamiyetli Müslümanlar”, bu konuda mecmuaya yardımcı olacaklardır. Bu arada bir matbaa binası inşa etmek, gerekli makineleri almak, doğrudan doğruya fabrikalardan kâğıt getirtmek, çeşitli tabakadaki okuyucular için İslami eserler telif, tercüme ve yayınlamak tasarlanmaktadır. Ayrıca Mısır, Bağdat ve Hindistan’da birer yazı heyeti oluşturup bütün İslam dünyasına ulaşmak ve bir kütüphane kurmak da yine bu hedefler arasındadır. İlk sayısı Şaka Matbaası’nda basılan dergi, aynı matbaada 75 sayı çıkardıktan sonra 76-91. sayıları arası (Nisan 1950-Kasım 1950) Kardeşler Matbaası’nda; 92. Sayı Sinan Matbaası’nda (Aralık 1950); 93-109. sayıları Gün Basımevi’nde (Ocak 1951-Ağustos 1951); 110-177. sayıları arası Kardeşler Basımevi’nde icra olunduktan sonra (Eylül 1951-1954), 178. sayı yeniden Gün Basımevi’nde basılmaya başlanmıştır. Mecmua bu haliyle, 15 cilt 1786 sayfa tutan 362 sayı çıkmış ve 1966 Şubat’ında muhtemelen hedeflenen sermayeye ulaşılamaması hasebiyle yayınına son vermiştir.24

Sebilürreşad yayımlandığı tarihlerde içerisinde ilmi, siyasi ve dini muhtevası zengin metinleri barındırmış ve güncel siyaseti de yakinen takip edip, zaviyesini ilmi bir dille okuyucuya aktarmıştır. Bu minvalde mecmuanın muhtevasından problematiğimizi çekip, çıkarıp incelemeden önce, Sebilürreşad’ın dönemin siyasi gündemi ve partilere olan mesafesine yer vermekte yarar var. Zira Türkiye Tarihi’nde önemli bir geçiş sürecini ifade eden çok partili yaşam, dönemin entelektüel alanının oldukça hararetli olduğu bir aşama olup siyasi bir kimlik de barındıran Sebilürreşad’ın da önemi en az dönemin diğer yayınları kadar büyüktür.