• Sonuç bulunamadı

CEZAEVİNDE ÖLÜM

14.03.2002 46477/99 PAUL ve AUDREY EDWARDS - BİRLEŞİK KRALLIK

♦ cezaevinde ölüm - öldürülme riskine karşı korumama (kadına sarkıntılıktan tutuklanma- sına karar verilen şizofren kişinin cezaevinde koyulduğu hücrede yanına yerleştirilen ve yaralamadan tutuklu paranoid şizofren kişi tarafından dövülerek öldürülmesi, ölen gen- cin hücresine tehlikeli ve dengesiz bir kişinin yerleştirilmiş olması ve cezaevindeki tarama usulünün yetersiz olması nedeniyle devletin sorumluluğunun bulunması), ölüm soruştur- ması (idari araştırma kurulunun tanıkları ifade vermeye zorlama yetkisinin bulunmaması nedeniyle potansiyel olarak önemli delillerin toplanamaması, araştırmanın gizli tutulması için gerekçe gösterilmemesi, başvurucuların araştırmaya sadece ifade verirken katılmaları ve araştırmada temsil edilmemiş ve tanıklara soru soramamış olmaları), etkili hukuk yolu (tazminat davasının giderim sağlayacak bir yol olarak görünmemesi) ■ yaşama hakkı - devletin yaşamı koruma yükümlülüğü - devletin ölümü soruşturma yükümlülüğü - etkili bir hukuk yoluna başvurma hakkı

DAVANIN ESASI

Bu dava, başvurucuların olay tarihinde 30 yaşında bulunan oğulları Christopher Edwards’ın cezaevinde başka bir tutuklu tarafından öldürülmesiyle ilgilidir. 1991 yı- lında kendisine şizofren teşhisi konulan Christopher, 27 Kasım 1994’te sokakta bir ka- dına sözle sarkıntılık etmekten gözaltına alınmış ve Colchester polis merkezine götü- rülmüştür. Christopher’ın hal ve hareketleri, poliste kendisinin akıl hastası olabileceği şüphesini uyandırmıştır. Christopher’ın durumu burada bir sosyal hizmet uzmanı tara- fından değerlendirilmiş ve sosyal hizmet uzmanı telefonda bir psikiyatr ile görüşmüş- tür.

Christopher’ın gözaltında tutulabileceği sonucuna varılmıştır. Ertesi gün Christopher sulh ceza hakiminin önüne çıkarılmış, sonra bir hücreye konulmuştur. Christopher burada sürekli olarak hücrenin kapısına vurmuş ve kadınlara küfürler savurmuştur. Sulh mahke- mesi Christopher’ın hastanede tutulmasına karar verme yetkisi olmadığını düşünerek, tutuklanmasına karar vermiştir.

Cezaevine götürülen Christopher, burada sağlık personeli tarafından taramadan ge- çirilmiştir; ancak kendisinin ruh sağlığı hakkında bilgi sahibi olmayan bu personel, Christopher’ı cezaevinin sağlık merkezinde tutmayı gerektirecek bir sebep görmemiştir.

O sırada cezaevinde bir hekim yoktur. Christopher önce tek başına bir hücreye konulmuş, ancak daha sonra aynı hücreye Richard Linford adında bir tutuklu daha yerleştirilmiştir.

Geçmişte akıl hastalığı bulunan Richard, kişiye saldırıda bulunmaktan tutukludur. Polis 50

YAŞAMA HAKKI / Önemli Kararlar

hekiminin raporuna göre Richard tutulmaya elverişli değildir. Ancak Richard’ın duru- mu, daha sonra psikiyatri servisi sekreteri tarafından, psikiyatr ile telefon konuşmasından sonra değerlendirilmiştir. Telefonda danışılan psikiyatr, Richard’ın tutulmaya elverişli olduğuna karar vermiştir; buraya nakledildiği karakoldaki hekim de aynı görüştedir. Bu kişiler Richard’ın garip tutumunun alkol ve uyuşturucudan kaynaklandığını düşünmüş- lerdir. Polisin Richard’ın akıl hastası olduğunu düşünmesine rağmen konuyla ilgili form doldurulmamıştır.

Richard cezaevine getirildiğinde, önce Christopher’ı kontrolden geçiren kişiler tarafından taranmıştır. Bu kişiler Richard’ın önceki mahkûmiyetlerini veya hastanede yatmış oldu- ğunu bilmemektedirler; kendisini sağlık merkezine yatırmak için bir sebep görmemiş- lerdir. Richard yer darlığı nedeniyle Christopher’ın hücresine konmuştur. Sürekli kapıya vurulması nedeniyle hücreye giden cezaevi görevlisi kapının üstündeki yardım isteyen acil durum lambasının yeşil yandığını, hücre içindeki düğmenin çevrildiğini görmüş, ancak alarm sesinin çıkmadığını tespit etmiştir. Cezaevi görevlisi hücreye girdiğinde Christopher’ı yerde öldüresiye dövülmüş olarak yatarken bulmuştur.

Paranoid şizofren olan Richard, sorumluluğunu azaltan sebeplerle adam öldürme suçu işlediğini kabul etmiş ve özel bir hastaneye yatırılmıştır. Olayla ilgili açılan cinayet so- ruşturması (inquest), ceza davasının sonuna kadar ertelenmiş ve daha sonra bu koşullarda soruşturmaya devam etmeye gerek olmadığı gerekçesiyle kapatılmıştır. Christopher’ı ko- rumakla yükümlü bulunan cezaevi, yerel yönetim ve sağlık kuruluşlarında gizli bir idari inceleme (inquiry) yapılmıştır. Mayıs 1996’da başlayan ve 10 ay süren inceleme sırasında 56 gün boyunca tanık dinlenmiştir. İnceleme kurulunun tanıkları gelmeye zorlama yetkisi yoktur; iki cezaevi görevlisi ifade vermeye gelmemiştir. Haziran 1998’de tamamlanan raporda, Christopher ve Richard’ın cezaevine girmemiş olmalarının en ideali olduğu, uygulamada bir hücreyi paylaşmamaları gerektiği ve ‘koruma mekanizmasının sistemi etkileyecek şekilde çökmüş’ olduğu sonucuna varılmıştır. Raporda, kayıtların düzgün tu- tulmaması, haberleşmenin yetersizliği ve kurumlar arasında eşgüdümün kısıtlılığı gibi bir dizi eksikliklere dikkat çekilmiştir. Başvurucuların avukatı, hukuk davası açmak için mevcut bir yol olmadığını söylemiştir. Savcılık da suç isnadında bulunmak için yeterli delil olmadığı gerekçesiyle eski kararını sürdürmüştür.

Başvurucular yetkililerin oğullarının yaşamını korumamış oldukları gerekçesiyle şikâyetçi olmuşlardır. Başvurucular Sözleşme’nin 2, 6, 8 ve 13. maddelerinin ihlal edil- diğini iddia etmişlerdir.

HÜKÜM GEREKÇESİ

I. Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edildiği iddiası

A. Yaşamı koruma şeklindeki pozitif yükümlülük konusunda Mahkeme ilk önce tarafların iddia ve savunmalarını özetlemiştir.

2. Mahkeme’nin değerlendirmesi (a) Genel ilkeler

Osman kararındaki (parag. 115-116) yaşamı koruma şeklindeki pozitif yükümlülükle il- gili ilkeleri hatırlatmıştır.

(b) İlkelerin olayda uygulaması

[57-64]: Christopher, cezaevindeki bir mahpus olarak, hem iç hukuka ve hem de Sözleşme’ye göre kendisinin yaşamını korumakla yükümlü olan yetkililerin sorumluluğu altındadır. İlk sorun, yetkililerin Christopher’ın yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir teh-

likenin varlığını bilip bilmedikleri veya bilmeleri gerekip gerekmediğidir. Bu bağlamda- ki temel mesele, cezaevi yetkililerinin Richard’ı Christopher’ın hücresine koyma kararı verdikleri anda Richard’ın aşırı tehlikeliliğini bilip bilmedikleri veya bilmeleri gerekip gerekmediğidir.

Richard’ın doktorları kendisinin akıl hastası olduğunu ve geçmişte şiddet kullandığını bilmektedirler. İlk değerlendirmeyi yapan polis hekimi de kendisinin tutulmaya elverişli olmadığını tespit etmiştir. Ancak bütün bunlar psikiyatrın sekreteri tarafından okunma- dığı için görmezden gelinmiştir. Cezaevindeki sağlık görevlisi Richard’ın zor bir insan olduğunu bilmektedir; ancak Richard’ın önceki cezaevi kayıtlarının veya daha önce has- tanede tedavi gördüğünün farkında değildir; polis, savcılık ve mahkeme, Richard’ın dav- ranışları ve ruh sağlığının geçmiş hakkında ayrıntılı bir bilgi vermemişlerdir. Dolayısıyla, Richard’ın akıl hastalığına ve geçmişteki şiddet içeren davranışlarına ilişkin bilgi mevcut olup, Richard’ın bu durumu ve garip davranışları, kendisinin başkalarına karşı gerçek ve ciddi bir risk oluşturduğunu göstermektedir.

Yetkililerin bu riski bertaraf etmek için kendilerinden beklenebilecek makul tedbirleri alıp almadıkları konusuna gelince: Richard’ın tıbbi geçmişi ve tehlikeliliği cezaevi yetkilile- rinin ve özellikle kendisini Sağlık Merkezine yerleştirmeye karar vermekle görevli olan- ların dikkatine sunulmamıştır. Bilginin naklinde bir dizi kusur bulunmaktadır. Şöyle ki, sekreter Richard ile ilgili notlara bakmamıştır; polis gerekli formu doldurmamıştır; polis, savcılık ve mahkeme Richard’ın tehlikeliliği ve dengesizliği konusunda cezaevi yetkili- lerini bilgilendirmemişlerdir. Bu kusurlara bir de, cezaevine girenleri sağlık taramasından geçiren sağlık görevlilerinin, zor veya şüpheli durumlarda başvurulabilecek bir hekimin yokluğunda, kısa ve yüzeysel incelemede bulunmaları eklenmiştir. Christopher’ın bir hastanede veya cezaevinin sağlık merkezinde tutulması arzu edilir bir durum olduğu hal- de, hücresine tehlikeli ve dengesiz bir mahpusun yerleştirilmesi, kendisinin yaşamını risk altına sokmuştur. Sonuç olarak, konuyla ilgili kuruluşların Richard hakkındaki bilgileri cezaevi yetkililerine nakletmemeleri ve Richard’ın cezaevine geldiğinde yapılan tarama sürecinin yetersizliği, devletin Christopher’ın yaşamını koruma yükümlülüğünü ihlal et- mesine yol açmıştır.

B. Etkili soruşturma yapma şeklindeki usul yükümlülüğü Mahkeme ilk önce tarafların iddia ve savunmalarını özetlemiştir.

2. Mahkeme’nin değerlendirmesi

Mahkeme devletin soruşturma yükümlülüğüyle ilgili genel ilkeleri hatırlatmıştır.

(b) İlkelerin olayda uygulaması

[74-87]: Mahkeme’ye göre devletin Christopher’ın ölümünü soruşturma şeklinde bir usul yükümlülüğü vardır. Christopher bir başka mahpusun şiddet eylemleriyle öldüğü sırada yetkililerin gözetim ve sorumluluğu altındaydı. Bu durumda kendisinin ölümüne yol açan olaylarda devlet görevlilerinin eylemlerinin mi yoksa ihmallerinin mi söz konusu olduğu önemsizdir. Hukuk davası açmanın mümkün olduğu varsayılsa bile, bu ancak mağdurun yakınları tarafından açılabilir ve bu devletin yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlama- yacaktır.

Şüpheli ölüm soruşturması (inquest) ve ceza davasında tanıkların dinlenebileceği bir du- ruşma yapılmadığından, artık mesele sadece yapılan idari incelemenin (inquiry) etkili bir soruşturma usulü olup olmadığını belirlemektir. İdari araştırma sırasında çok sayıda tanık dinlenmiş ve Christopher’ın ölümüne yol açan koşullar ayrıntılı olarak incelenmiş ve olayların değerlendirilmesine dayanan 388 sayfalık çok titiz bir rapor ortaya çıkmış- tır.

Ayrıca araştırma kurulunun bağımsızlığına ilişkin bir sorun bulunmamaktadır; olayın 52

YAŞAMA HAKKI / Önemli Kararlar

şartları içinde yetkililerin yeterince hızlı bir şekilde hareket geçtikleri ve makul bir süratle ilerledikleri söylenebilir.

Bununla birlikte, idari araştırma kurulunun tanıkları ifade vermeye zorlama yetkisinin bulunmaması, potansiyel olarak önemli delillerin toplanamaması anlamına gelmekte ve bu da araştırmanın etkililiğini zayıflatan bir unsur olmaktadır. Ayrıca olayın mümkün olduğu kadar geniş bir çevreye açıklanmasında kamu yararı bulunduğu halde, araştırmayı gizli tutmak için bir gerekçe gösterilmemiştir. Buna ek olarak, başvurucular araştırmaya sadece ifade verirken katılmışlar, araştırmada temsil edilmemişler ve tanıklara soru sora- mamışlardır. Başvurucular delillerin ne olduğunu anlamak için raporun yayımlanmasını beklemek zorunda kalmışlardır. Başvurucuların araştırmayla olan yakın ve kişisel ilgileri göz önüne alındığında, başvurucuların bu sürece menfaatlerini korumak için gerekli öl- çüde katılamadıkları anlaşılmaktadır.

Mahkeme’ye göre, tanıkları getirtme yetkisinin bulunmaması ve başvurucuların ifade verme dışında katılma imkânlarının bulunmadığı muhakemenin özel karakteri nedeniyle, Christopher Edwards’ın ölümünü etkili bir şeklide soruşturma bakımından Sözleşme’nin 2. maddesinin gereklerine uyulmamıştır. Bu nedenle bu noktalarda Sözleşme’nin 2. mad- desi usul yönünden ihlal edilmiştir.

III. Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlali iddiası

Mahkeme önce tarafların iddia ve savunmalarını özetlemiştir.

2. Mahkeme’nin değerlendirmesi

[96-102]: Sözleşme’nin 13. maddesi, Sözleşme’deki hak ve özgürlükler iç hukuk dü- zeninde hangi biçimde korunmakta olursa olsun, bu hak ve özgürlüklerin özü itibarıyla uygulanabilmesi için ulusal düzeyde bir hukuk yolunun mevcudiyetini gerektirmektedir.

Böylece Sözleşme’nin 13. maddesi, Sözleşme bakımından ‘savunulabilir bir şikâyet’in esasının ele alınması ve gerekli giderimin verilmesi için bir iç hukuk yolunun sağlanma- sını gerektirmektedir. Ancak 13. maddeden doğan yükümlülüklerini Sözleşme’ye uygun hale getirme tarzı konusunda Sözleşmeci Devletlere belirli bir takdir yetkisi de bırakıl- mıştır. Sözleşme’nin 13. maddesindeki yükümlülük, başvurucunun Sözleşme bakımın- dan şikâyetinin niteliğine göre değişir. Bununla birlikte Sözleşme’nin 13. maddesinin gerektirdiği iç hukuk yolu, hukuken olduğu gibi pratikte de ‘etkili’ olmalıdır. Ayrıca bu hukuk yolunun kullanılması, davalı devlet yetkililerinin eylem ve ihmalleriyle haksız yere engellenmemelidir. Yetkililerin bireyleri başkalarının eylemlerine karşı korumadık- ları iddiası söz konusu olduğunda, Sözleşme’nin 13. maddesi yetkililerin her zaman bu iddiaları soruşturmalarını gerektirmeyebilir. Ancak mağdur veya mağdurun ailesi için, devlet görevlilerinin veya organlarının Sözleşme’deki hakların ihlalini içeren eylem veya ihmalleri nedeniyle sorumluluklarının ortaya çıkarılabileceği bir mekanizmanın mevcut olması gerekir. Dahası, Sözleşme’nin en temel hükümlerinden olan 2. ve 3. maddelerin ihlali söz konusu olduğunda, kural olarak, bu giderim sisteminin bir parçası olarak, ihlal- den kaynaklanan manevi zararlar için tazminat da yer almalıdır (Z. ve Diğerleri – Birleşik Krallık, §109, Kenan, §129).

Mevcut olayda Mahkeme, hükümetin, cezaevi yetkililerinin gözetimi altında bulundu- ğu sırada Christopher Edwards’ın yaşamını yeterince korumadığı için Sözleşme’nin 2.

maddesinin ihlalinden sorumlu olduğunu tespit etmiştir. Bu nedenle başvurucuların bu konudaki şikâyetleri 13. madde bakımından ‘savunulabilir’ niteliktedir. Mahkeme, kamu makamlarının hukuka aykırılık veya kusurlu olduklarının iddia edildiği olaylarda, genel olarak ulusal mahkemelerde açılacak tazminat davalarının etkili bir hukuk yolu oluştur- duğunu gözlemlemektedir. Mevcut olayda, kusur nedeniyle veya Ölümlü Kazalara iliş- kin Yasa gereğince ulusal mahkemelerde açılabilecek bir hukuk davası, Christopher’ın

ölümünden sorumlu olanları ortaya çıkarma gücüne sahip bir olay bulgulama yolu oluş- turabilecek olduğu halde, başvurucular bu hukuk yolunu izlememişlerdir. Chritopher Edwards’ın ölmeden önce aldığı yaralar ve duyduğu ıstırap nedeniyle veya kendisinin ölümünden başvurucuların duyduğu elem ve üzüntü nedeniyle doğan zararların karşıla- nıp karşılanmayacağı veya bu yolu izlemek için adli yardım verilip verilmeyeceği belir- sizdir. Mahkeme bu giderim yolunun, olayın şartları içinde pratik bir yol olmadığını tespit etmektedir. Aynı şekilde 1998 tarihli İnsan Hakları Yasasına göre bir dava açılması da akıl almaz bir şey olarak görünmemekle birlikte, bu yasa sadece 2 Ekim 2000 tarihinden sonra Sözleşme’nin 2. maddesinin devam eden usul yükümlülükleriyle ilgili olduğundan, bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce meydana gelen Christopher Edwards’ın ölümüy- le ilgili olarak tazminat sağlamayacaktır. Hükümet, yetkililerin sorumluluklarının ortaya konabileceği başkaca bağımsız, aleni ve etkili bir yoldan söz etmemiştir. Hükümet idari araştırmaya ağırlık vermiştir. Mahkeme ise, yukarıda idari araştırmanın bazı yönlerden iyi ve yararlı bir soruşturma olduğunu kabul etmekle birlikte, Sözleşme’nin 2. madde- sinin gerektirdiği usul yükümlülüklerine uygunluk açısından taşıdığı usul kusurları ne- deniyle yetersiz bulmuştur. Başvurucuların da işaret ettiği gibi, idari araştırma tazminat elde etme imkânı vermemektedir. Bu nedenle Sözleşme’nin 13. maddesi ihlal edilmiştir.

IV. Sözleşme’nin 41. maddesinin uygulanması

[103-110]: Mahkeme başvuruculara manevi tazminat olarak 20,000 Sterlin, ücretler ve masraflar için 20,000 Sterlin ödenmesine karar vermiştir.

BU GEREKÇELERLE MAHKEME OYBİRLİĞİYLE,

1. Christopher Edwards’ın ölümü bakımından Sözleşme”nin 2. maddesinin ihlal edil- diğine;

2. Etkili bir soruşturma yapılmaması bakımından Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edildiğine;

3. Sözleşme’nin 6 ve 8. maddeleri bakımından ayrı bir sorun doğmadığına;

4. Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edildiğine;

5. ... ödenmesine KARAR VERMİŞTİR.