• Sonuç bulunamadı

Şikâyetin esası

GÖZALTINDA ŞİDDET

B. Şikâyetin esası

“82. Tomasi tutukluluk süresinin aşırı olduğunu belirtmiş; Hükümet bunu reddetmiş;

Komisyon ise Tomasi’ye katılmıştır.

83. Dikkate alınacak süre, başvurucunun gözaltına alındığı tarih olan 23 Mart 1983’te baş- lamış ve Girende Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararı vermesinin ardından salıverildiği 22 Ekim 1988 tarihinde sona ermiştir. Bu nedenle tutukluluk 5 yıl yedi ay sürmüştür.

84. Belirli bir olayda sanığın tutukluluğunun makul bir süreyi aşmamasını güvence altına almak, öncelikle ulusal yargı makamlarının görevidir. Bu amaçla ulusal yargı yerleri, masumluk karinesini dikkate alarak, kişi özgürlüğüne saygı kuralından ayrılmayı haklı kılan kamu yararının gerçekten var olduğu hakkında lehte ve aleyhte ileri sürülen bütün koşulları incelemeli ve salıverilme talebi hakkında verdikleri kararlarda bunları göster- melidirler. Mahkeme’den de esasen, bu kararlarda gösterilen gerekçeler ile başvurucunun salıverilme ve üst başvurularında belirttiği maddi olaylara dayanarak, Sözleşme’nin 5(3).

fıkrasına bir aykırılık olup olmadığı hakkında karar vermesi istenmektedir.

Gözaltına alınan kişinin bir suç işlediğinden makul kuşku duyulmasındaki süreklilik, tu- tukluluğun devamının geçerliliği için olmazsa olmaz (sine qua non) bir koşuldur; fakat bu koşul belirli bir sürenin geçmesinden sonra artık yeterli değildir. Bu nedenle Mahkeme, yargısal makamlar tarafından gösterilen diğer gerekçelerin özgürlükten yoksun bırakma- yı haklı kılmaya devam edip etmediğini tespit etmelidir. Bu gerekçeler ‘ilgili’ ve ‘yeterli’

ise, Mahkeme, yetkili ulusal makamların muhakemeyi icra ederken ‘özel bir özen’ göste- rip göstermediğini de belirlemelidir (Clooth, §36).”

1. Tutukluluğun devamına ilişkin gerekçeler

“85. Soruşturma yargıçları Tomasi’nin salıverilme başvurularını reddederken, ayrı ayrı veya birlikte olmak üzere dört tane temel gerekçe göstermişlerdir. Bunlar, isnat edilen suçların ağırlığı; kamu düzeninin korunması; tanıklara karşı yapılabilecek bir baskıyı engelleme veya suç ortakları arasında yapılabilecek bir işbirliğini bertaraf etme gereği;

başvurucunun kaçma tehlikesidir.”

(a) İsnat edilen suçların ağırlığı

“86. Soruşturma yargıçları ve Ceza Mahkemeleri, başvurucunun suçlandığı cezai fiillerin özel veya istisnai ağırlığını vurgulamışlardır.

87. Başvurucu bunu inkâr etmemekte, fakat kendisinden kuşkulanmak için milliyetçi bir hareketin üyesi olmasından başka hiçbir neden bulunmadığı halde, bunu, bu kadar uzun bir süre tutuklu kalmasını haklı kılmak için yeterli görmemektedir. Kendisinin tutukluluk süresi, on yıldan fazla hapis cezasına mahkûm olmuş birinin fiilen içeride geçireceği ha- pislik süresine karşılık gelmektedir.

88. Hükümet, suç ortağı Moracchini’nin, Tomasi’nin saldırıyı hazırladığını ve organize ettiğini belirten ifadelerinin birbiriyle tutarlı oluşunu vurgulamıştır.

89. Söz konusu kişinin suç işlediği hakkında kuvvetli belirtilerin varlığı ve bunun devam- lılığı, hiç kuşkusuz alakalı faktörlerdir; fakat Komisyon gibi Mahkeme de, bunların tek başlarına böylesine uzun bir tutukluluk süresini haklı gösteremeyeceğini kabul etmekte- dir.”

(b) Kamu düzeninin korunması

“90. Söz konusu mahkeme kararlarının çoğunluğu, başvurucunun suçlandığı cezai fiille- rin neden olduğu zararlardan kamu düzenini koruma gereğini önemle ve hemen hemen aynı terimlerle ifade etmişlerdir. Hükümetin uygun bulduğu bu gerekçeye, başvurucu ve Komisyon karşı çıkmaktadırlar.

91. Mahkeme bazı suçların, özel ağırlıkları ve halkın bunlara tepkisi nedeniyle, en azın- dan kısa bir süre için tutukluluğu haklı kılmaya yetecek kadar halkın huzursuzluğuna yol açabileceğini kabul etmektedir. O halde bu faktör, istisnai şartlarda ve tabi ki yeterli delil varsa, Fransız Ceza Usul Yasasının 144. maddesinde suçun kamu düzenine zarar vermesi kavramının yer alışı gibi iç hukukta tanınması halinde, Sözleşme bakımından dikkate alınabilir. Ne var ki bu sebep sadece, sanığın salıverilmesinin kamu düzenine ger- çekten zarar vereceğini göstermeye yeterli olaylara dayandırıldığı zaman ilgili ve yeterli sayılabilir. Ayrıca tutukluluk, sadece kamu düzeninin gerçekten tehlikede olması halin- de meşruluğunu sürdürebilir; tutukluluğun devamı hapis cezasının verilmesini beklemek için kullanılamaz (Kemmache, (No. 1 ve No.2), §52). Bu davada soruşturma yargıçları ve Ceza Daireleri, özgürlükten yoksun bırakmayı sürdürme gereğini sadece suçların ağırlı- ğını vurgulayarak veya bunların etkilerini kaydederek, tamamen soyut bir görüş açısıyla değerlendirmişlerdir. Ancak, Yabancı Lejyon dinlenme merkezine yapılan saldırı, silahlı mücadeleyi savunan gizli bir örgütün sorumluluğu üstlendiği düşünülen bir terör eylemi- dir. Bu eylem bir kişinin ölümü ve bir başkasının çok ciddi bir biçimde yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu nedenle, başlangıçta kamu düzenine zarar verme riski bulunduğunu varsaymak makuldür; ancak bu risk belirli bir zaman sonra kaybolmuş olmalıdır.”

(c) Tanıklar üzerinde baskı yapma ve suç ortakları arasında işbirliği riski

“92. Bu olayda verilen birçok yargısal kararda, tanıklar üzerinde baskı uygulama ve suç ortakları arasında işbirliği riskine dayanılmış, hatta Poitiers Ceza Dairesi ‘sindirme faali- yetlerine’ atıfta bulunmuş; fakat bu kararlarda her nedense bu risklerle ilgili herhangi bir ayrıntı yer almamıştır.

93. Hükümete göre Moracchini’ye yapılan tehditler, Tomasi’nin salıverilmesinin kabu- lünü imkânsız kılmıştır: Tomasi, soruşturmanın kökeninde yer alan ve intihara teşebbüs eden Moracchini üzerinde yapılan baskının etkililiğini arttırabilecekti.

94. Başvurucu bunu reddetmiş, Komisyon bu konuda görüş belirtmemiştir.

95. Mahkemenin görüşüne göre başlangıçta gerçekten tanıklar üzerinde baskı yapılması riski vardı. Ancak bu tehlike tamamen ortadan kalkamasa bile tedricen azalmıştır.”

(d) Başvurucunun kaçma tehlikesi

“96. Hükümet, başvurucunun kaçma tehlikesi bulunduğunu ileri sürmüştür. Hükümet, Tomasi’nin tehdidi altında bulunduğu cezanın ağırlığını dile getirmiştir. Hükümet bu gö- rüşünü ayrıca, başvurucu ile aynı suçlardan soruşturulan ve onun gibi sürekli masum olduğunu savunup üç buçuk yıl firarda kalan Pieri’nin kaçmış olmasıyla desteklemiştir.

Hükümet son olarak, Korsika’daki durumun özel koşullarını vurgulamıştır.

97. Başvurucu buna, duruşmaya gelmesi için yeterli güvenceleri vermeye muktedir oldu- ğu biçiminde karşılık vermiştir. Kendisinin bir dükkân sahibi olması, temiz polis kayıtla- rının bulunması ve iyi bir üne sahip olması bu güvenceleri oluşturmaktadır.

98. Mahkeme ilk önce, Hükümet tarafından bu konuda ileri sürülen gerekçenin itiraz konusu yargısal kararda görünmediğini kaydetmektedir. İtiraf edildiği gibi yargısal karar- lar genellikle, Tomasi’nin yargısal makamlar huzurunda hazır bulundurulmasını güven- ce altına alma ihtiyacına dayandırılmış; fakat sadece biri, yani Poitiers Ceza Dairesinin 22 Mayıs 1987 tarihli kararı bu bağlamda özel bir unsura, yani eski-FLNC üyelerinin başvurucuya yargılanmaktan kaçması için verebilecekleri yardım unsuruna yer vermiş- tir. Mahkeme ayrıca, sadece alınabilecek cezanın ağırlığına dayanılarak kaçma riskinin ölçülemeyeceğine işaret etmektedir. Kaçma riskinin varlığını teyit eden veya kaçma teh- likesini tutuklamayı haklı kılmayacak kadar hafifleten konuyla ilgili daha birçok etmene dayanarak değerlendirme yapılmalıdır (Letellier, §43). Bu davada adli soruşturma ma- 192

İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI / Önemli Kararlar

kamlarının (judicial investigating authorities) kararları, başvurucunun salıverilme baş- vurularında ileri sürdüğü argümanlara rağmen, kaçma riskinin kesinliğini neden kabul ettiklerini ve bu riski neden örneğin bir güvenlik önlemini şart koşarak ve adli kontrol altına alarak karşılamaya çalışmadıklarını açıklayabilecek pek az gerekçe içermektedir.”

(e) Özet

“99. Sonuç olarak, Tomasi’nin başvurularının reddedilmesi için gösterilen bazı gerek- çeler ilgili ve yeterlidir; ancak gösterilen gerekçeler zamanın geçmesiyle bu niteliklerini yitirmeye başlamış ve bu nedenle muhakemenin icrasını da ele almak gerekli hale gel- miştir.”

2. Soruşturmanın yürütülmesi

“100. Başvurucuya göre, soruşturma hiç de karmaşık değildir; aslında soruşturma özetle- yici incelemenin yapıldığı 18 Ekim 1983 gibi erken bir tarihte tamamlanmıştır. Fakat yar- gısal makamlar tarafından birçok hata yapılmış ve ihmaller gösterilmiştir. Özellikle savcı, mütalaa vermemiş (réqisitions), daha önce yapılmış olan soruşturma tedbirlerinin alın- masını talep etmiş, yetkinin Bastia mahkemesinin görevsizlik kararı vermesini istemiş, hatalı olarak yargı yetkisi bulunmayan bir mahkemeye dava açmış ve sanığı soruşturma makamlarından çok uzak bir mesafede tutmuştur. Başvurucu, görülmekte olan davalara 9 Eylül 1986 tarihli Yasanın da uygulanmasını sağlayan 30 Aralık 1986 tarihli Yasanın, o sırada yaklaşık dört yıldır tutuklu bulunan kendisi gibi kişilerin durumunu daha karmaşık hale getirdiğini belirtmiştir. Başvurucu, soruşturma yargıcı tarafından beş yılda sadece bir kez, 5 Eylül 1985’de Bordeax’da sorgulandığını ifade etmiştir. Başvurucu, salıveril- mesi ile ilgili olarak yirmi üç başvurusundan yirmi birini özetleyici incelemeden sonra yaptığını ve Bordeaux Ceza Dairesinin 27 Mayıs 1986 tarihli kararına karşı temyizi so- nucu savunma haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle tutukluluğunun kaldırılmasına karar verildiğini belirtmiştir. Komisyon, esas itibariyle başvurucunun görüşlerine katılmıştır.

101. Hükümet ise, söz konusu tutukluluk süresinin makul olduğu kanaatindedir. Hükümet ilk önce, 30 Aralık 1986 tarihli Yasanın işleyişi ve Poitiers ve Bordeaux Ceza Dairelerinin müşterek yetkileri nedeniyle, başvurucuyu ve üç suç ortağını suçlama sürecinin karma- şıklığını vurgulamıştır. Hükümet ayrıca, yetkililerin sürekli olarak gerekli özeni göster- diklerini yansıtan soruşturmada alınan tedbirlerin birbirleriyle olan uyumuna, soruştur- madaki iki ertelemeye Bastia yargıcının görevsizlik kararının ve 30 Aralık 1986 tarihli Yasasının uygulanmasının neden olduğuna işaret etmiştir. Hükümet, Tomasi’nin Temyiz Mahkemesine yaptığı birçok temyiz başvurusunu eleştirmiş, özellikle Bordeaux’da ve- rilen 27 Mayıs 1986 tarihli birinci sevk kararına karşı yapılan başvurunun duruşmanın başlamasını önemli ölçüde geciktirdiğini iddia etmiştir. Hükümet son olarak, salıverilme için çok sayıda başvuru yapıldığını vurgulamış ve tutukluluğun uzunluğu konusunda baş- vurucunun kendisinin de sorumlu olduğunu ifade etmiştir.

102. Mahkeme, tutuklu sanığın durumunun ivedilikle incelenmesini isteme hakkının, mahkemelerin görevlerini gerekli özenle yerine getirme çabalarını aşırı derecede engelle- memesi gerektiğini takdir etmektedir (Toth, §77). Bununla beraber deliller, Fransız mah- kemelerinin bu davada gerekli çabuklukla hareket etmediklerini göstermektedir. Dahası Temyiz Mahkemesi Başsavcısının Tazminat Dairesine verdiği 5 Haziran 1991 tarihli mütalaada bu gecikme kabul edilmiş; özellikle Kasım 1983’ten Ocak 1985’e ve Mayıs 1986’dan Nisan 1988’e kadar olan ‘çeşitli ertelemeler olmasaydı’ soruşturma ‘önemli ölçüde kısalmış olurdu’, denmiştir. Buna göre itiraz konusu tutukluluk süresi, esas olarak davanın karmaşıklığına veya başvurucunun tutumuna bağlanabilir görünmemektedir.”

3. Sonuç

“103. Bu nedenle Sözleşme’nin 5(3). fıkrası ihlal edilmiştir.”

II. Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlali iddiası B. Şikâyetin esası

107. Bu olay çerçevesinde Tomasi’nin şikâyeti, birbirine bağlı olsa da, iki ayrı sorunu ortaya çıkarmaktadır. İlkin, başvurucunun gözaltında bulunduğu sırada gördüğünü iddia ettiği muamele ile daha sonra soruşturma yargıcı ve doktorların tespit ettiği yaralar ara- sında nedensellik ilişkisi var mı; böyle bir muamele varsa, ikinci olarak, yapılan muame- lenin ağırlığıdır.

1. Şikâyet konusu muamele ile tespit edilen yaralar arasındaki nedensellik ilişkisi

“109. Hükümet, yaraların nedeni ile ilgili bir açıklama yapamayacağını kabul etmekte, fa- kat bunların Tomasi’nin şikâyet ettiği muameleden kaynaklanmadığını ileri sürmektedir.

Hükümete göre, tıbbi raporlar, tespit edilen hafif bere ve aşınmaların başvurucunun ta- nımladığı şiddet eylemleri ile tamamen tutarsız olduğunu göstermektedir. Bastia Cezaevi başhekiminin 4 Temmuz 1989 tarihli raporu, olaydan uzun bir zaman sonra düzenlenmiş olup, önceki raporlarla tamamen çelişki içindedir. Başvurucu tarafından itiraz edilme- miş olan soruşturma işlemlerinin kronolojisi, iddiaları hiçbir biçimde karşılamamaktadır. Son olarak, o sırada polis nezaretinde bulunan diğer beş kişi, ne bir şey görmüşler ne de duymuşlardır; içlerinden biri, Tomasi’nin bir dişinin çıkmış olduğunu söylemiş olmasına rağmen, bu olay altı yıl boyunca bir doktor tarafından dile getirilmemiştir. Kısaca, ne- densellik ilişkisinin varlığına dair herhangi bir varsayımı ortadan kaldıran açık bir kuşku mevcuttur.

110. Komisyon gibi, Mahkeme de, kendi görüşünü faklı noktalara dayandırmaktadır. İlk olarak, hiç kimse, başvurucunun vücudu üzerinde tespit edilen izlerin gözaltına alınma- sından önceki bir tarihte meydana gelmiş olabileceğini veya başvurucunun kendi kendine yaptığı eylemlerden kaynaklanmış olabileceğini veya kaçmaya teşebbüs etmesinin bir sonucu olduğunu ileri sürmemiştir. Ayrıca başvurucu, sorgu yargıcının karşısına ilk çık- tığında göğsünde ve kulağındaki izlere dikkat çekmiş, yargıç bunu tespit etmiş ve hemen bir uzman görevlendirmiştir. Dahası, biri cezaevi doktoru olan dört değişik doktor, gö- zaltının bitiminden sonraki günlerde başvurucuyu muayene etmişlerdir. Bu doktorların raporları, açık ve birbiriyle uyumlu tıbbi tespitler içermekte ve yaraların meydana geliş tarihi olarak, polis binalarında geçirilen gözaltı dönemine işaret etmektedirler.

111. Mahkeme’nin vardığı bu sonuç, bu muamelelerin söz konusu görevlilerce yapıldığı iddiasının daha başka noktalardan araştırılmasını gereksiz kılmaktadır.”

2. Şikâyet edilen muamelenin ağırlığı

112. Başvurucu, İrlanda - Birleşik Krallık kararına dayanarak, aldığı darbelerin insanlık- dışı ve aşağılayıcı muamele oluşturduğunu ileri sürmüştür. Bu darbeler kendisinde sadece yoğun bir fiziksel ve ruhsal acıya neden olmamış, aynı zamanda utandırmak ve fiziksel ve ruhsal direncini kırmak için yeterli korku, acı ve aşağılık duygusu uyandırmıştır.

Başvurucu, Fransız gözaltı sisteminin bilhassa bir avukatın yardımından yoksun olma ve dış dünya ile bağlantı kuramama gibi özelliklerine, Mahkeme’nin özel bir dikkat göster- mesi gerektiğini belirtmektedir.

113. Komisyon, gözaltında tutulan bir kişinin korunmasız (vulnerability) oluşunu vurgu- lamış ve başvurucuyu sorgulamak için seçilen zamanlar ile ilgili olarak hayretini ifade etmiştir. Tespit edilen yaralar kısmen hafif olarak görünse bile, yine de özgürlüğünden 194

İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI / Önemli Kararlar

yoksun bırakılmış ve bu nedenle bayağılık (inferiority) duygusu içinde olan bir kişinin üzerindeki fiziksel gücün görülebilen izlerini oluşturmaktadır. Bu nedenle yapılan mua- mele hem insanlıkdışı ve hem de aşağılayıcıdır.

114. Öte yandan Hükümete göre, yapılan muamele, Mahkeme içtihatlarının öngördü- ğü

‘asgari ağırlık düzeyine’ varmamıştır (İrlanda kararı ve Tyrer - Birleşik Krallık).

Hükümete göre sadece yaraların hafifliğini değil, olayın diğer unsurlarını da dikkate al- mak gereklidir. Bu unsurlar, Tomasi’nin gençliği ve sağlık durumunun iyiliği, üç saati gece olmak üzere toplam on dört saat süren sorgulamaların ortalama uzunluğu, o sırada Korsika’nın içinde bulunduğu ‘özel durum’ ve Tomasi’nin bir kişinin ölümü ve bir diğeri- nin ağır bir biçimde yaralanması ile sonuçlanan terör saldırısına katıldığından kuşkulanıl- mış olması gibi unsurlardır. Hükümetin görüşüne göre, bu davada Komisyon’un 3. madde hakkındaki yorumu, verilen hükmün amacının yanlış anlaşılmasına dayanmaktadır.

115. Mahkeme, Hükümetin bu iddiasını kabul edemez. Mahkeme, Fransa’daki gözaltı sistemi ve buna ilişkin kuralları veya bu olayda başvurucunun sorgulanma süresini ve zamanlamasını incelemesi gerektiğini düşünmemektedir. Mahkeme, tamamen bağımsız hekimler tarafından düzenlenen tıbbi belge ve raporların, Tomasi’ye çok sayıda darbe vu- rulmuş olduğunu ve darbelerin şiddetini doğrulamış olmasını yeterli bulmaktadır. Bunlar, böyle bir muameleyi insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele olarak nitelemek için yeterli ciddiyette iki unsurdur. Sorgulama şartları ve bir suça, özellikle terör suçlarına karşı mü- cadelenin doğasında bulunan inkâr edilmeyecek güçlükler, bireylerin maddi bütünlükle- rinin korumasına sınır getirilmesi sonucunu doğuramaz.

3. Sonuç

116. Buna göre Sözleşme’nin 3. maddesi ihlal edilmiştir.

IV. Sözleşme’nin (eski) 50. maddesinin uygulanması

Mahkeme maddi ve manevi tazminat olarak 700,000 FF, ücretler ve masraflar için 300,000 FF ödenmesine hükmetmiştir.

BU GEREKÇELERLE MAHKEME OYBİRLİĞİYLE, 1. Hükümetin ilk itirazlarının reddine;

2. Sözleşme’nin 5(3). fıkrasının, 3. maddesinin ve 6(1). fıkrasının ihlaline;

3. Davalı Devletin üç ay içinde başvurucuya zararlar için 700 bin (yedi yüz bin) ücret- ler ve masraflar için 300 bin (üç yüz bin) Fransız Frangı ödemesine;

4. Adil karşılık için geri kalan taleplerin reddine, KARAR VERMİŞTİR.