• Sonuç bulunamadı

CEZA MUHAKAMESİ HUKUKU PRENSİPLERİ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLER

Belgede Ceza yargılamasında istinaf (sayfa 105-112)

Çağdaş ceza muhakemesi hukukunun ana prensiplerinden birisi; delillerin doğrudan doğruyalığı prensibidir. Hâkim, delillerle araya bir vasıta koymaksızın temasa

326 YENİSEY, Feridun, a.g.e., s:221 ve 222. 327 ÖZTEK, Selçuk, İstinaf, Hukuk Merceği 8, s:55. 328 EREM, Faruk, İstinaf Mahkemeleri, s:15.

geçer ve kararını bu şekilde duruşmadan edindiği vicdani kanaatine göre verir. Bu durumu istinaf bakımından da kabul edenler, Yargıtay’ın fonksiyonu icabı tek olması zorunluluğu nedeniyle, doğrudan doğruyalılık prensibini uygulamasına imkan dahilinde olmadığını belirterek istinafa taraftar olmuşlardır.329

Üst derece mahkemeleri kurulurken getirilen tedbirler delillerin daha doğru toplanmasına ve maddi meselenin daha doğru takdir edilmesine hizmet eder. Hal böyle olunca istinaf denetiminden geçen bir işte artık delillerin eksik toplandığı veya yanlış takdir edildiği daha yüksek yargı yerinde tartışma konusu olamaz. İstinafın maddi meseleye ilişkin kabulü kesindir. Ancak, istinaf mahkemesi dosyada yer almayan bir delile dayanarak hüküm tesis etmiş ise Yargıtay müdahale edebilir. Aksi takdirde edemez. Zira, üst derece mahkemelerinin (istinafın) delillerle doğrudan doğruya temas edecek şekilde hareket etmeleri gerekir ki, bu mahkemeler, Adaletin teminatı olsun. Diğer taraftan Yargıtay’ın hukuk normunun uygulanması konusundaki kontrol görevi de ihlâl edilmez.330

Aleyhte fikirlere göre; İstinafın, doğrudan doğruyalık prensibi ile bağdaşmadığı, istinafta duruşma yapılmasını kabul eden sistemler dahi, uygulamadaki pratik zorluklar dolayısıyla neticede belge üzerinden inceleme sistemine döndüklerini belirtmişlerdir.331

Bir kontrol muhakemesi şeklinde işleyecek olan istinaf sisteminde, delillerin doğrudan doğruyalığı prensibinin, ilk muhakemedeki kadar katı uygulanması gerekmez. İstinaf mahkemesi ilk derece mahkemesindeki yargılamada hata yapılmış olduğu kanaatinde ise, delil toplayıp ve bu delillerle doğrudan doğruya temasa geçebilir. İlk muhakemede toplanmış olan bütün delillerle tekrar temas etmesi şart değildir. Ayrıca, ceza muhakemesi hukuku prensipleri hakikatin ortaya çıkması için kabul edilmiş prensiplerdir. Bu prensiplerin, istinafın kabul edilmemesi, maddi meselenin hatadan arındırılması yolunu kapatmak gibi bir gaye ile kullanılmaları doğru değildir. 332

İstinafın lehinde olanlar “sözlülük” prensibinin gereği, sözlü yapılacak bir istinaf duruşmasının hakikatin ortaya çıkmasına yardımcı olacağını söylerken, istinafın aleyhinde olanlar; istinafta sözlülük prensibinin tam olarak uygulanmasının zor oldması nedeniyle, istinaftan vazgeçilmesi gerektiğini ve ayrıca istinafın yazılı muhakemenin

329 SARIGÜZEL, Hacı, s:67’den Naklen; SELÇUK, s: 38. 330 ÖKTEM, İmran, a.g.e., s:101.

331 YENİSEY, Feridun, a.g.e, s:223’den Naklen; DOHNA (Strafprozessrecht), 194;REFORM, 60; POPPE,25.

müessesi olduğunu belirtiler.333 Bunun anlamı, teorik olarak var olan ve gerekli olan duruşmanın tam anlamı ile uygulamanın sıkıntılarının çok olduğu ve pratikte uygulanma imkanın olmadığı için hakimin delillerle her zaman teması olamayacağından belirtilen ilkenin (sözlülük) gereği yerine getirilemeyecektir.

Yenisey ise, sözlülük prensibini, başlı başına ulaşılması gereken bir amaç olmadığını, hakikatin araştırılmasında ve ortaya çıkarılmasında yardımcı olduğu sürece muhafaza edilebileceğini belirtmiştir. Öncelik maddi hakikat ve adalete aittir.334

İstinafın aleyhinde olanlar yine, duruşmanın kesiksizliği ilkesi gereği, istinafın, duruşmanın bir defada yapılıp bitirilmesine ilişkin kurala ters düştüğünü belertmişlerdir. Buna karşı ise; bu gerekçenin yerinde olmadığını zira, bunun ilk derece mahkemelerinde dahi uygulanamadığını, bu itibarla, ilk mahkemede uygulanamayan bir ilkeyi istinafta uygulamayı istemenin bir anlamı olmadığı ve bu gerekçe ile istinafın reddedilemeyeceği belirtilmiştir.335

L. İSTİNAFIN YARGITAY’DAKİ İŞLERİ AZALTMASINA İLİŞKİN GÖRÜŞLER

Üst mahkeme sistemini savunanlar, bu mahkemelerin kurulması halinde Yargıtay'ın işlerinin azalacağından dolayı Yargıtay'ın içtihat birliğini sağlama görevini daha iyi bir şekilde yerine getirebileceğini belirtmektedirler.336

Yargıtay’ın işini azaltmanın başka çareleri de olduğunu beyan eden aleyhteki yazarlara göre; ilk derece mahkemesi kararları ne kadar doğru ve isabetli olursa Yargıtay’ın işinin de o oranda azalacağını, Yargıtay’ın da; isabetli, doğru ve gerekçeli kararlar vererek ve bu gerekçeli kararlarını düzenli bir şekilde yayınlanması halinde Yargıtay kararlarına uygun kararların çoğalacağını ve bu sebeple Yargıtay’a başvurunun azalacağını belirtmişlerdir.337

Yargıtay'ın işlerinin artması sebepleri arasında, bizzat Yargıtay'ın usul hükümlerini hatalı olarak tatbik etmekte olduğu hususundaki eleştiriye katılmayan Bilge, bu düşüncenin istinafın Yargıtay’a ait işleri azaltacağı şeklindeki delili çürütecek nitelikte ve güçte olmadığını, zira, Yargıtay'ın hatalı uygulamalarına sık sık

333 YENİSEY, Feridun, a.g.e, s:224. 334 YENİSEY, Feridun, a.g.e, s:225.

335 KUNTER, Nurullah, YENİSEY, Feridun, NUHOĞLU, Ayşe, a.g.e., 14. Baskı, s:1353. 336 BİLGE, Necip, Üst Mahkemeler, s:78.

rastlanılmasının sebebi araştırıldığında, bunun yine iş yükünün ağırlığı nedeniyle araştırmaya yeterli zaman ayıramaması olduğunu belirtmiştir. Bu sebebin kaynağı olarak da; sistemimizde maddi vakıalara ilişkin yanlışlıkları düzeltecek bir ikinci hüküm mahkemesinin bulunmamasını göstermiştir. Bunun üzerine, bu boşluğu doldurmak üzere Yargıtay’ın maddi vakıa denetimine istemeyerek de olsa geniş ölçüde, müdahale etmek ihtiyacını duyduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Üst mahkemelerin kurulması, Yargıtay'ın işini azaltma bakımından başka tedbirlere başvurulmasına mâni olmadığını, bu çerçevede mesela, temyizi kabil hükümlerin kapsamının daraltılması veya adliye harç tarifesinin ele alınması düşünülebileceğini, fakat tüm bu tedbirler alınsa dahi, Üst mahkemelerin kurulması halinde getireceği rahatlığı getiremeyeceğini ifade etmiştir.338

Yenisey’de benzer gerekçelerle aleyhe düşüncelere itibar etmemiştir. Buna göre;Yargıtay’ın maddi vakıaları incelemesinin, istinaf mahkemesi olmadığından kaynaklanan bir zorunluluktan yaptığını, ancak Yargıtay incelemesinin; bir öğrenme muhakemesi yapılmadan, dosya üzerinden yapıldığını bu nedenle, bu durumun şikayet edildiğini, ancak, bu incelemenin maddi meseleyi düzenleyen hukuk kaidelerine ve dayanılan tecrübe kaidelerine aykırılık olup olmadığının araştırılması şeklinde olduğunu, bunun da netice itibari ile hukuki bir mesele olduğunu ve Yargıtay’ın denetleyebileceğini belirtmiştir. Ayrıca, Yargıtay’ın iş yükünü azaltmak için daire sayısını artırma şeklindeki çarelerin zamanla daireler arasında içtihat aykırılıklarına neden olacağını, merkezi tek bir kanun yolu mahkemesinin bugün şikayet edilen aksaklıkların başlıca sebebi olduğunu belirtmiştir.339

Yine aleyhte olanlara göre, İstinaf mahkemelerinin ana gayelerinden birisi Yargıtay’ın iş yükünü hafifletmek ve onu bir içtihat mahkemesi haline getirmek düşüncesidir. Gerçekten Yargıtay’ın yükünün ağır olması nedeniyle bugün Yargıtay tam bir içtihat mahkemesi olarak görev yapamamaktadır. Burada sorun; bu iş yükünü üst mahkemeler kurarak mı, yoksa başka çareler bularak mı çözmektir. Eğer gayrimenkullara ilişkin nizalarda; kadastro çalışmaları tamamlanmış olursa, buna ilişkin davalar önemli bir oranda azalacaktır. Bu aynı zamanda ilk mahkemelere daha az iş gelmesine ve dolayısıyla Yargıtay’a daha az iş gelmesine neden olacaktır. O halde ilk çare olarak memleketimizde kadastro ve tapulama işlerini hızlandırmak gerekir. Yine, ilk derce mahkemelerinden doğru ve tatmin edici olmayan çok karar çıkmaktadır.

338 BİLGE, Necip, Üst Mahkemeler, s:79. 339 YENİSEY, Feridun, a.g.e., s:227-230.

Yargıtay’ın Onama ve Bozma ilâmları arasındaki orantıda bunu teyit eder. O halde ilk mahkemeleri doğru ve tatmin edici hüküm verecek şekle sokmak için bilgili ve tecrübeli hakimler yetiştirmek ve ilk mahkemeleri toplu mahkeme haline getirmek gerekir. Bu halde ilk mahkemeler doğru karar verdikçe Yargıtay’a başvuru azalacağından, incelenip, karara bağlanması kolaylaşacak ve Yargıtay asli vazifesi olan bir içtihat mahkemesi haline gelebilecektir.340

Ancak Bilge, bu düşünceye karşı çıkarak, Yargıtay'ın işlerini azaltmanın başka yollarının mutlaka olabileceğini, ancak, istinafın tek kuruluş amacının Yargıtay’ın işini azaltmak olmadığını, Yargıtay’ın iş yükünün azalmasının bir sonuç olarak kendiliğinden zuhur ettiğini ve bu sonucun, adaletin gerçekleşmesi açısından küçümsenmeyecek bir fayda sağladığını, İstinafın kurulmasının getirdiği diğer faydaların yanında bu hususa da öneminden dolayı işaret olunduğunu belirtmiştir. Hakikaten, Üst mahkemelerin filtre görevi görmesi nedeniyle iş yükü azalan Yargıtay'ın dosyaları daha özenli ve dikkatli bir şekilde inceleme fırsatını elde edeceğini, zira, mevcut sistemde, Yargıtay'ın maddi vakıalara müdahalesine fiilen ve hukuken artık gerek kalmayacağını belirtmiştir.341

Kanaatimce, istinaf mahkemelerinin kuruluş gayesi Yargıtay’ın iş yükünü azaltmak olmamalıdır. Zira, bu Bilge’nin de yukarıda belirttiği gibi, istinaf mahkemelerinin bir sonucu olarak ister istemez ortaya çıkacak. Amaç teminatı sağlamak ve Yargıtay’ın önünü açarak içtihat üretmesini sağlamaktır. Bu kapsamda değişik tedbirlere başvurularak da Yargıtay’ın iş yükünün azaltılması hukukumuzun gelişmesine ve içtihat kapısının yeniden açılmasına neden olacaktır.

Konuyu Yargıtay’ın mevcut iş yükü oranlarına bakarak da değerlendirmeye çalışalım;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Daireleri iş yükü oranları; 1986 yılında; gelen ve devreden dosya toplamı: 103918, yıl içinde çıkan iş sayısı: 88479, bir sonraki yıla devreden iş sayısı: 15439’dur. 1990 yılında; gelen ve devreden dosya toplamı:101140, yıl içinde çıkan iş sayısı: 86893, bir sonraki yıla devreden iş sayısı: 14247’dir. 1995 yılında; gelen ve devreden dosya toplamı: 118307, yıl içinde çıkan iş sayısı: 109323, bir sonraki yıla devreden iş sayısı: 8984’dür. 2000 yılında; gelen ve devreden dosya toplamı: 152432, yıl içinde çıkan iş sayısı: 126958, bir sonraki yıla

340 ÖKTEM, İmran, a.g.e., s:97.

devreden iş sayısı: 25474’dür. 2005 yılında; gelen ve devreden dosya toplamı: 336371, yıl içinde çıkan iş sayısı: 200236, bir sonraki yıla devreden iş sayısı: 136135’dir.342

Yine 2005 yılında Yargıtay Ceza Dairelerine gelen (Ceza Genel Kurulu hariç) dosyalar hakkında verilen onama ve bozma kararları yüzde oranlarına göre; gelen ve devreden dosyalar hakkında; % 17,9 Onama, %64,1 Bozma, % 0,7 bir bölümü Onama ve bir bölümü Bozma, % 2,2 Red, % 1,9 Geri Çevirme, % 0,7 İlgili Daireye Gönderme, % 7,2 Yargı Yeri Belirtme, %5,2 Düşme, Zamanaşımı nedeniyle Ortadan Kaldırma kararları verilmiştir.343

Bu iki veriye bakıldığında Yargıtay’ın iş yükü devamlı artmaktadır. 1986 ve 2005 yılları karşılaştırıldığında gelen iş sayısında yaklaşık % 324 oranında bir artış olduğu görülmektedir. Buna paralel olarak devreden iş sayısında da yaklaşık % 882 oranında bir artış vardır.

Basit bir hesap yapalım; Yargıtay Ceza Daire sayısı (onbir), yıl içerisinde çalışma gün sayısı (260 gün) ve 2005 rakamlarına göre Yargıtay’ın elindeki dosya sayısı (336371) hep birlikte değerlendirdiğinde; eğer dairelerde görev yapan hakimler yemeyip, içmeyip, uyumayıp aralıksız 24 saat çalışırsa bir dairenin bir dosya için ayırabileceği azami inceleme süre 12 dakikadır. Yok eğer günlük çalışma süresi olan sekiz saat dikkate alınıp hesaplanırsa bir dosya için ayıracakları inceleme süresi dört dakikadır. Bunun anlamı şu; bir cinayet davasına en fazla dört dakika, bir örgütlü suça veya bir tecavüz suçuna en fazla dört dakika zaman ayırarak dosyayı inceleyip adaleti sağlamaktır. Bu dört dakikalık adalet, sanığın veya mağdurun hakkını koruyacaktır. Bu durumda, adil yargılanma hakkı nasıl sağlanacak ve yargı teminat fonksiyonunu nasıl ifa edecektir? Bunu anlamak gerçektende zordur. Eğer adalet mülkün temelidir diyorsak, bu rakamlar temelin artık yıkılmak üzere olduğunu bize gösteriyor. Bunu engellemek için acil önlemler almamızı istiyor.

Yüzdelik rakamlara bakıldığında, gelen dosyaların onama ve ortadan kaldırma kararları dışında kalan bozma ve diğer gönderme kararları oranı yaklaşık %82 civarındadır. Bunun anlamı ilk derece mahkemesi kararlarının yaklaşık % 82’i yanlış demektir. Bu durum ilk derece mahkemeleri kararlarının isabet oranlarının çok düşük olduğunun bir göstergesidir. Bunun sebepleri araştırılmalıdır. İlk akla gelen hakimlerin iyi yetiştirilmesinin önündeki engeller, karmaşık mevzuatın varlığı, Yargıtay

342 Adalet İstatistikleri Yıllığı 2005, Adalet Bakanlığı Yayınları, 1.Baskı, Ankara, 2007, s:8. 343 Adalet İstatistikleri Yıllığı 2005, s:7.

kararlarının ve özellikle onama kararlarının gerekçelerinin düzenli bir şekilde yayınlanmaması, hakimlerin terfi sistemindeki olumsuzluklar, müfettiş denetimleri, tapu kayıtlarının sağlıklı olmaması, kadastro çalışmalarının tamamlanamaması gibi sebepler gösterilebilir.

Bu itibarla, istinaf mahkemelerinin kurulması bir zorunluluktur. Dört dakikalık adaletle kişilere adalet dağıtamazsınız. Bu hukuk devletinin ve adil yargılanmanın mantığına ve dahi insan haklarına aykırıdır. Eğer ikinci derece bir mahkeme kurulursa ve bu kurulan mahkeme hem maddi ve hem de hukuki denetim yaparsa ve yine Yargıtay asli görevi olan hukuki denetimi yapıp maddi denetime girmez ise bu halde iş yükü azalacaktır. Gerçekten de eğer taraflar maddi tespitin yerinde olmadığını düşünüyorlarsa bunu toplu mahkeme olan ve daha tecrübeli hakimlerden oluşan istinaf mahkemesinde ileri sürebilirler. İstinaf mahkemesi ise, yaptığı inceleme ile maddi vakıayı tespit edip, gereken hukuk normunu uygular. Artık maddi vakıanın tespit sorunu burada çözülmüştür. Maddi vakıanın son istasyonu istinaftır. Bundan sonraki üst mahkeme mercilerinde maddi vakıa denetimi yapılamaz. Eğer uygulanan hukuk normunun doğru olmadığına ilişkin tespit var olduğu düşünülüyor ise bu halde de Yargıtay’a başvurulur. Ancak, Yargıtay eski alışkanlığını terk etmez de maddi meselelerle ilişkin denetimi de yaparsa o zaman bu sitemin hiçbir amacı kalmaz ve Yargıtay’ın da iş yükü azalmaz. O nedenle Yargıtay kanunu değiştirilerek bu husus üzerine basılarak belirtilmelidir. Yargıtay maddi mesele denetimi engellenmelidir. Ancak hukuki denetimine imkan verilmelidir. Ancak bu şekilde davranırsa Yargıtay bu halde taraflar artık maddi mesele nasıl olsa tespit olundu o nedenle Yargıtay’a gitmeye gerek yok zira, gitsek bile Yargıtay maddi meseleyi incelemeyeceği için bir anlamı yok diye düşünecek ve Yargıtay’a gitmeyeceklerdir. Bu nedenle Yargıtay’ın iş sorunu kalmayacaktır. Asıl mesele ondan sonra başlayacaktır. O da istinaftaki iş yükünü nasıl azaltırızdır. Bu da istinaflar faaliyet geçtikten sonra düşünülecek bir husustur.

Bu nedenlerle, böyle bir iş yükü altında çalışan Yargıtay’dan içtihat çıkarması, hukukun önünü açması ve hukuk birliğini sağlaması beklemek imkansızdır.

Eğer istinaf mahkemelerini faaliyete geçirebilirsek bu durum bize bir Yargıtay kazandıracaktır. Çünkü bugünkü Yargıtay bir istinaf mahkemesi halini almak üzeredir.344

III. İSTİNAF MAHKEMELERİNİN KURULMASINA İLİŞKİN ÜLKEMİZİN ALTYAPI SORUNLARI

A. GENEL AÇIKLAMA

Gerek yukarıda açıkladığımız beş yıllık kalkınma planlarında istinaf mahkemelerinin kurulması gerektiği yönünde tavsiyeler yer alması, gerek 1932 yılından beri hazırlanan kanun tasarılarında istinaf mahkemelerinin kurulmasına yönelik bir irade gösterilmesi, gerek birçok Avrupa ülkesinde halen istinaf sisteminin uygulanıyor olması ve gerekse istinafın lehindeki ve aleyhindeki fikirler incelendiğinde ağırlıklı görüşün istinafın kurulması yönünde olması hep birlikte değerlendirildiğinde, genel kabulün; istinaf mahkemelerinin kurulması yönünde olduğudur.

Ancak nasıl bir istinaf sisteminin kabul edilmesi yönünde tam bir fikir birliği olduğu söylenemez. Zaten, yukarıda da inceldiğimiz gibi birçok Avrupa ülkesinde değişik istinaf uygulamaları vardır.

Şunu belirtmekte fayda vardır. Yukarıda, istinafın lehindeki ve aleyhindeki görüşler bölümünde açıklanan hukuk doktrinine ait lehteki ve aleyhteki düşünceler Türk hukuku açısından istinafın kabulü noktasında önemli olmakla birlikte halen mevzuatımızda olan ancak fiilen çalışmayan Bölge Adliye Mahkemelerinin ülkemize özel altyapı sorunlarına ilişkin görüş ve düşünceleri açıklamaya çalışalım.

Belgede Ceza yargılamasında istinaf (sayfa 105-112)