• Sonuç bulunamadı

Cerrâhın Operasyon Öncesi Tutumu ve Aletlerin Kalite Kontrolü

3.2. HASTALIKLAR VE TEDAVİLERİ

3.3.1. Cerrâhın Operasyon Öncesi Tutumu ve Aletlerin Kalite Kontrolü

muhakeme yapabilmeli ve vakaya hangi yöntemle yaklaşacağına karar vermelidir. Bir cerrâh, kullandığı veya imal ettiği aletlere özen göstermeli, ölçüsünde yapılmayan aletleri kullanmaktan kaçınmalıdır. Buna göre bir alette şu esasların gözden kaçırılmaması şarttır. Cerrâhî alet gereğinden fazla kalın, kısa ve uzun olmamalı; âdî ve yumuşak bir metalden kaçınılmalı, elin yapısına uygun ve kullanışlı olmalı, eğimi tümörü alabilecek kaviste olmalı ve parçalı aletler gevşek bağlanmamalıdır Bir cerrâhî alet ancak sayılan bu ölçü ve 18 aṅgula uzunluğuna sahipse kullanımına izin verilmiştir (Suśruta, 1907, C.1:62). Kemik kesimi için kullanılan Karapatra aletinin dişlileri keskin ve sağlam; kesim için kullanılan aletlerin uçlarının ince ve sivri; kazıma aletlerinin ise kesim aletlerinin ucunun yarısı kadar ince olmasına dikkat edilmiştir. Hem parça hem de sıvı tahliyesi için kullanılan aletler insan saç teli kadar ince ayarlanmıştır (Suśruta, 1907, C.1:67-68). İyi bir cerrâhtan yakıcı (kostik) maddelerin kullanımı konusunda mahir olması ve tıbbî aletlerini paslanmayan maddelerden üretmesi beklenirdi (Major, 1954:71).

Cerrâhî aletler kullanılmadan önce su, yağ ve alkali ile temperlenirdi. Aynı zamanda vücuda saplanmış ok, parça, kemik gibi parçaların alkali ile; kazma, kesme ve yarma işlemlerinden sonra bu bölgelere dokundurulan tıbbî aletlerin de suyla yıkandığı görülmektedir. Sinir ve venler için kullanılan aletlere özellikle hassasiyet gösterilmesi,

165 yağlanması, özel bileme taşlarıyla bilenmesi ve Shalmali (Bombax ceiba/pamuk ağacı) ağacından yapılan kutusunda muhafaza edilmesine dikkat edilmiştir (Suśruta, 1907, C.1:68). Cerrâhın görevlerinden biri de sülük tedavisi yaparken hangi sülüğün zehirli, hangisinin zehirsiz olduğunu ayırt etmesiydi (Major, 1954:71).

3.3.2. Tıbbî ve Cerrâhî Aletler

Antik Hint döneminde kullanılan tıbbî ve cerrâhî aletler ortaçağ ve sonrası dönemlerde kullanılan aletlerle büyük oranda benzerlik göstermektedir. Hint cerrâhlarının, cerrâhî alet kullanımında vurguladıkları nokta bu aletleri kullanmak için iyi el becerisine sahip oldukları gerçeğidir. Çoğu aletin el kullanımına göre dizayn edildiği ve gerektiğinde bazen ellerin işlevini üstlendiği belirtilir. Cerrâhî bir operasyonun iş birliği gerektirdiği, aletlerin ise amacının vücuda yerleşmiş, hastaya acı veren ve irine zemin hazırlyan śalya (mızrak, demir parçası, ok, zehir vs.) gibi yabancı cisimlerin dışarıya çıkarılmasını sağlamaktır (Suśruta, 1907, C.1:56). Cerrâhî aletlerin yapımında kullanılan başlıca metal ve malzemelerin başında demir gelirdi. Bunun yanı sıra altın, gümüş, bakır ve pirinç (çan metali) gibi metaller ile boynuz, kemik, fildişi, kamış/odun parçası ve taş gibi maddeler kullanılırdı (Mukhopādhyāya, 1913, C.1:63-68).

Suśruta-saṃhitā’nın tartışmasız en önemli bölümü cerrâhîye ayrılan kısmıdır. Suśruta tıbbî aletlerden bahsederken onları keskin (śastra) ve kör/küt (yantra) şeklinde iki ana kısma ayırmıştır. Suśruta, eserinde bahsettiği cerrâhî aletleri kullanım alanlarına göre 6 grupta ele almıştır. Bu gruplar da kendi aralarında alt sınıflara ayrılmıştır. Forseps grubu aletler kendi içerisinde tasnif edilirken küçük forsepsler ve maşalar alt sınıfta ele alınmıştır. Bunun haricinde problar ve tübüler aletler, ibrişim ve keten gibi diğer tüm küçük ekipmanlar kendi aralarında gruplara ayrılmıştır (Major, 1954:71; Singh, 1998:133-134). Suśruta’nın bahsettiği 6 grup alet ise svastika, sandaṃśa, tāla-yantra, nāḍī-yantra, śālāka-yantra ve upa-yantra şeklinde adlandırılmıştır (Suśruta, 1907, C.1:56). Svastika tip çapraz aletlerin (forseps) 24; sandaṃśa (maşa, pens) tipi aletlerin 2; tāla-yantra tipi aletlerin 2; nāḍī-yantra (boru ve silindirik aletler) tipi aletlerin 20; śālākya-yantra (fitil) tipi aletlerin yirmi 8 ve upa-yantra (küçük cerrâhî aletler) tipi aletler sınıfının da 25 farklı şekilde ürünü vardır. Toplamda 101 aletten oluşmaktadır. Bu aletlerin hepsi demir hammadesinden yapılıyor olup demirin kullanışsız olduğu bazı aletlerde farklı metallerle alaşım yapıldığı görülmektedir. Aletlerin birçoğu bazı

166 hayvanların ağızları örnek alınarak bir forma büründürülmüştür. Bunların hangi formda yapılacağı ise kadim ve tecrübeli cerrâhların tarifine göre değişkenlik gösterirdi. Tıbbî aletlerin belli bir standarda oturtulmasına, ağız kısımlarının ne büyük ne küçük tam ölçüde; ağız ve köşelerinin sivri ve keskin olmasına dikkat edilmek zorundaydı. Yapılan aletin mukavemet ve dengesinin hassas bir şekilde kontrol edilip el kullanımına uygun ve ergonomik olması olmazsa olmaz prensiplerindendi (Suśruta, 1907, C.1:57; Vāgbhaṭa, 2001, C.1:289).

1- Svastika (स्वत्रस्तक) sınıfı aletlerin boyu en az 18 aṅgula uzunluğunda; ağızlarının ise arslan, kaplan, kurt, sırtlan, ayı, kedi, çakal, geyik, Ervarukas (özel bir geyik türü), karga, Kururas (özel bir kuş türü), Hasas (bir tür serçe), akbaba, doğan, baykuş, çaylak, Bhringarajas (özel bir kuş türü), Anjelikarnas, Avabhanjanas, Nandimukhas ve buna benzer türlerin ağız yapısına benzer olmasına dikkat edilirdi. Bu aletler kemiklere batmış cisimleri çıkarmak için çok kullanışlıdır (Suśruta, 1907, C.1:57-58; Vāgbhaṭa, 2001, C.1:289).

2- Sandaṃśa (सन्दंश) (forseps, pens) tipi aletler kendi içerisinde lehimlenmiş civatalı- tek parçalı ve civatayla birleştirilmiş olanlar şeklinde ikiye ayrılır. Bunların standart uzunluğu 16 aṅgula uzunluğunda olup, deriye, ete, ven ve sinirlere batan parçaları çıkarmak için kullanılmıştır. Bu aletlerin kullanışlı olmasına dikkat edilirdi (Suśruta, 1907, C.1:58; Vāgbhaṭa, 2001, C.1:289).

3- Tāla-yantras (yassı diskler) aletlerin standart uzunluğu 12 aṅgula olup, kendi içerisinde tekli ve ikili tala diye ayrılmaktadır. Tala cihazları balık pullarına benzer şeklinde dizayn edilirken bazı türlerinde tümüyle Bhetuli adlı balığın ağzı örnek alınarak imalatı yapılırdı. Bu aletler burun, kulak veya vücudun dış kanallarında bulunan parçaları çıkarmak için kullanıma elverişlidir (Suśruta, 1907, C.1:58; Vāgbhaṭa, 2001, C.1:289-290).

4- Nāḍī-yantra (tübüler problar) grubu silindirik ve içi boş (pipet gibi) çubuklar bir veya daha fazla delik barındırabilmektedir. Kullanım amacına göre farklı özellik ve boyutlarda yapılır. Bazılarının bir ucu açıkken, bazılarının her iki ucu açık ve hafif kavislidir. Vücudun dış kanallarına saplanan ve burada yerleşmiş yabancı cisimleri saptayıp çıkarmak, etkilenen bölgeden kan çekmek dışında, basur vakalarında da kullanılmıştır. Nāḍīyantra tipi aletlerin uzunluğu ve çapı kişinin boşaltım sistemi organıyla (makat) veya ilgili kanalların çapıyla orantılı olmak

167 zorundaydı. Makat apsesi, basur, hidrosel, fimozis, bağırsak (rektum) tıkanmalarında, karın boşluğunda su toplanması (assit) gibi vakalarda kullanıldığı gibi, idrar yolu, bağırsaklar, vajina ve uterusa herhangi bir sıvı enjekte etmek için de kullanılır. Ayrıca su kabağıyla yapılan hacamat yönteminde, su kabağını tatması için de bu aletlerden uygun olanı seçilip kullanılır (Suśruta, 1907, C.1:58- 59; Vāgbhaṭa, 2001, C.1:290). Boğazdan yabancı cisim vs. çıkarmak için kullanılan problar on aṅgula uzunluğunda, incelikleri ise yarım aṅgula çapındadır. Nasal polip için kullanılacak tipler ise bir delikli, iki aṅgula uzunluğunda ve işaret parmağı inceliğindeydi (Vāgbhaṭa, 2001, C.1:290-291).

5- Śālākya-yantras tipi cerrâhî aksesuarlar amaç ve kullanımına göre çeşitlilik arz etmektedir. Bu tarz aksesuarların kullanımı vakaya ve kişinin durumuna göre değişkenlik gösterir. İkili fitil (direktör) bir organda bulunan irini veya tümörü bulmak, kesmek ve oradan çıkarmak veyahut vücuda dışardan giren parçaları almak için kullanılıır. Bu cerrâhî aletlerin iki tanesinin ağzı yer solucanı, Sarapunkha (Tephrosia purpurea) bitkisine, diğer ikisi de yılan başı veya misina kancasına benzetilmiştir (Suśruta, 1907, C.1:59; Vāgbhaṭa, 2001, C.1:293).

Bu aletler vücudun dış kanallarına girmiş veya gömülmüş olan irin ve parçaları çıkarmaya yaramaktadır. Bu aletlerin hepsinin ucu kanca gibi azıcık içe doğru bükümlü olup bu kısım bir mercimek tanesi kadar büyüklükte olur. Bu direktörlerden 6 tanesi vücuttan çıkarılan yabancı maddenin yerini temizlemek; 3 tanesi ucu küçük taş dibek çukuru veya kaşık gibi olup alkalinle etkilenen bölgeyi sterilize etme; 6 tanesi ise katerizasyon işlemleri için kullanılır. Katerizasyon için kullanılan aletlerin üç tanesinin ağzı mızrak ucu gibiyken, diğer üç tanesi jambolan (Syzygium cumini) meyvesine benzetilmiştir (Suśruta, 1907, C.1:60). Burun içi sinüs tümörlerini almak için ise özel bir alet yapılmıştır. Bunun ucu jojoba meyvesinin çekirdeğinin ikiye bölümünden sonra ortaya çıkan şekline benzetilmiştir. Bu şeklin ortası hafif eğimli ve kavisli iken uç kısmı keskindir. Bu aletlerden biri göz damlasını uygulamak için uçtan köreltilmiştir. Bu sınıfta yer alan aletlerin sonuncusu da idrar yolu için kullanılan ve ucu Malati (Aganosma heynei) bitkisinin çiçeğine benzeyen yarı silindirik bir alettir (Suśruta, 1907, C.1:61).

168 6- Anu-yantras (küçük cerrâhî aksesurlar) sınıfı aletlerine bakıldığında içerisinde ip, venika (örgülü saç), ipekten iplik, ağaç kabuğu ve iç derisi, zıbın, keten, aṣṭhīla (yuvarlak taş veya çakıl), çekiç, el ayası, ayak tabanı, parmaklar, diş, dil, tırnaklar, saç, at yelesi, sülük, ağaç dalları, mıknatıs, lens, alkali, kostik alkaliler, ateş, ilaç, tükürük kabı, süzgeç, uyuşturma ve uyandırmaya amaçlı aksesurlar vardır (Suśruta, 1907, C.1:61, 69; Vāgbhaṭa, 2001, C.1:295-296, 302).

Suśruta’nın kabataslak verdiği bu altı gruba ek olarak, Vāgbhaṭa bu grupların bazılarını detaylandırma yoluna gitmiş ve ebatlarını verirken küçük bir uzunluk ölçü birimi olan aṅgulayı tercih etmiştir. Ona göre:

Macundi (dişli forseps) tipi aletler düz, ucu hafif eğik-kancalı olup derin yaralardan et parçacıklarını ve göz içinde oluşan küçük zarı (pterygium) almak için istifâde edilir (Vāgbhaṭa, 2001, C.1:289).

Arso-yantras sınıfı aletler hemoroid tedavisi için kullanılmakta olup kelime anlamı olarak da hemoroid aleti manasındadır. Rektumun içinde inek memesi ucuna benzeyen kütleleri (hastalık belirtileri) tespit etmek ve görmek için kullanılır. Uzunluğu dört aṅgula iken çapı erkekler için beş kadınlar için altı aṅgula ölçüsündedir. Aletin her iki ucunda birer delik vardır (Vāgbhaṭa, 2001, C.1:291).

Sami-yantras grubu aletler arso-yantraslara benzemekte olup delik nüansıyla onlardan ayrılmaktadır. Bunlar daha ziyade hastalıklı bölgedeki kütleleri ezmek için kullanılır (Vāgbhaṭa, 2001, C.1:291). Vaghbhata, parmak koruyucu aletin fildişi veya tahtadan yapılıp dört aṅgula uzunluğunda olması ve şeklinin inek memesine benzetilmesi gerektiğini dile getirir. Vajina içine ve vajinal yaralara bakmak için kullanılan aletin ise orta kısmının oyuk ve onaltı aṅgula uzunluğunda olması gerekmektedir. Ayrıca lotus tomurcuğunu andırır şekilde bir halka ile tutturulan dört kanatlı bu aletin sapları birbirine sabitlenerek, yaprakları dört yana açılmış tek saplı bir lotusa benzetilmiştir. Sinüs içi yaralanmalarda yağlama ve temizleme için kullanılacak iki aletin, altı aṅgula uzunluğunda, enema aletine benzer, ucunda küçük-yuvarlak bezelye ölçüsünde bir delik olan (kenar ve köşe yok) ve sapı yumuşak deri ile sabitlenmiş olması tavsiye edilmiştir. Ödem için kullanılacak aletin ise iki ucu açık bir pipet olabileceği gibi tavuskuşu tüyü de olabilir. Bunun yanı sıra hayvan boynuzları da cerrâhî alanda çokça kullanılmıştır. Boynuzlar sıvı emici ve kirli kanı vücuttan tahliye etmek amacıyla kullanılmıştır. Kan ve

169 balgamı tahliye için, içinde yanan bir fitil konulmuş kutsal su kabağının (alabu) oniki aṅgula uzunluğunda, sekiz aṅgula çapında ve dört aṅgula genişliğinde olması gerektiği söylenmiştir (Vāgbhaṭa, 2001, C.1:292).

Bu aksesuarlar antik Hint cerrâhında bulunması gereken temel araçlardır. Kişinin hastalığı ve vakaya göre hangi aletlerin kullanılacağı cerrâh tarafından belirlenir. Toplamda 24 tane olan bu aletlerin, tümör, parçacık, irin gibi unsurları vücuttan çıkartmak, ilaç veya sıvıyı enjekte etmek, dikme, yapıştırma, kesme, burma, bükme, açma, baskılama, kanal temizleme, yukarıya kaldırmak, aşağıya indirmek, karıştırmak, emme, tarama, oyma, düzleme, yıkama, boşaltma, burun dolgusu yapmak gibi çok sayıda işlevi vardır (Suśruta, 1907, C.1:61-62).