• Sonuç bulunamadı

Kapalı bir toplum konumu izlenimi veren Hint toplumu uzun arayışlar sonucu kendi kültür ve inanç temellerini oluşturmuştur. Burada yerleşen ve bilinen ilk inanış Vedisma7’dır. Sanskrit lisanında ilim, bilgi manasına gelen vid, veda kelimelerinden türeyen bu isim ve inançla ilgili bilgilere veda metinlerinden ulaşabilmekteyiz. Bu metinlerde inancın yanı sıra tıp, şiir, edebiyat, ayin, masal ve hikâye alanları ile ilgili de bilgiler mevcuttur. Dini metinlerdeki tıbbî aktarımlar, inancın tıp üzerindeki yansıması olarak kendini göstermektedir. Dolayısıyla Eski Hint tıbbının din bilgisiyle iç içe başladığı açıktır. Kutsal sayılan bu metinler, önce toplum tarafından şifahen gelecek nesillere aktarılmış ve nihayetinde yazıya dökülerek günümüze kadar ulaşmıştır (Sarı, 2007:15; Atay, t.y:36). Hindistan’da etkin olan ikinci bir inanış Brahmanizm8dir. Bu

6 Āri’ler beraberinde zamanla farklı bir dile evrilen, birbirinden farklı lehçeler grubu olan bir dili Hindistan’da yaydılar. MÖ 800 asırda Hintli tüccarlar Asya’dan getirdikleri Semitik menşeli dili, konuştukları dile uyarlayarak Sanskrit dilini meydana getirdiler ve böyle Sanskrit lisanı dünyanın büyük dillerinden biri haline geldi. Bkz. Major, 1954:65.

7 Vedisma natüralist bir din anlayışı olup burada yer alan tanrılar pozisyonları eski Grek tanrılarına benzer. Bu tanrıların özelliklerine bakıldığında, çabuk öfkelenmekle beraber kızgınlıkları uzun sürmeyen iyi niyetli bir profil çizdikleri anlaşılmaktadır. Mezopotamya tanrıları gibi vahşi ve özcül olmayıp yer, içer kendilerine yiyecek ve içecek verenleri korurlar. Bu tanrıların başında Agni ve İndra vardır. Agni, güneş ve ateş tanrısı iken; İndra gök ve hava tanrısıdır. Hamile kadındaki gizli embriyodan, ateş çubuklarında saklı olan herşeyin bilgisine sahip olduğuna inanılan Agni, güneşin doğuşundan batışına kadar bütün tanrılarla bütünleşir. Yani herşeyin bilgisine sahip olduğu ve tanrıların ona bağlı bulunduğu vurgulanır. Bu inancın Brahmanizm ve Hinduizm’den derin farklılıklarla ayrıldığı, burada ruh-göçünün olmadığı bilinmektedir. Ayrıca Vedisma inancında sihirbazlık büyük bir öneme sahip olup sihirbaz kişi, Agni ve İndra gibi tanrılarla beraber yağmur yağdırmak, kaybolon eşyaları bulmak, eşleri barıştırmak ve sürü çoğaltmak maksadıyla büyüler yapar. Bu din anlayışından sonra Hindistan’a Brahmanizm yerleşmiştir. Bkz. Upanişadlar, 2016:253; Atay, t.y:37. 8 Bu anlayışın temeli cinsiyetsiz kabul edilen Brahma’nın altın yumurta yaratarak içine kendi özünden bir tohum koymasıyla başlatılır. Yumurta ikiye bölünüp yarısından yer, diğer yarısından ise gök meydana gelir. Erkek Brahma bu tohumdan neşet ederek tanrıları ve şeytanları yaratır. Brahmanizm’de en büyük hadise ruh göçüşü itikadı ve Kast sisteminin oluşumudur. Bu anlayışa göre ruh fâni bir kalıptan başka bir kalıba geçer. İnsan yahut hayvan kalıplarından hangisine geçeceği ise kişinin yaşayışındaki son fiillerini tanımlayan Karma olgusu belirlenir. Bu göçüş, ruh büyük varlığın içinde kaynamadıkça son bulmaz. Bu anlayışta kader mefhumu yoktur. Brahmanizma, Vedisma’yı değiştirerek dini, ictimai ve siyasi bir organizma haline gelmiştir. Bir süre sonra ayinler artıp Brahmanlık ihtisas haline gelince, her şey ruhanilerin ve din kurallarının hükmü altına girmiştir. Anlayışa göre Brahmanlar fânilerden üstün olup ne cinayetten ne de yalancı şahitlikten sorumluydular. Her ne kadar kralların danışmanı olsalar da onların hükümlerine bağlı değillerdi. Kral tahta geçtiği sırada Brahman: Ey Halk, işte kralınız diyerek ona takdis eder ve Brahmanların kralı ise Soma’dır diyerek krala bağlı olmadıklarını ilan ederdi. Brahmanlarda aile meselesi çok kesin kurallarla çerçevelenmiştir. Burada evlenme dini bir ritüel olup, erkek “şerefsiz ve

20 inanışın etkin olduğu devir geniş ölçüde bir felsefî hazırlanma ve kast esasları üzerinde Hindu cemiyeti kurma devridir. Bu anlayışın zayıflamasıyla birlikte Hint’te Budizm9 ve Jayinizm10 kök salmıştır. Bu inanışlarda fukaralık, ahlâk temizliği ve bütün mahlûkata karşı merhamet esastır. Hindistan’da etkili olan diğer bir inanç sistemi Hinduizm11’dir. Hinduizm, Brahmanizm’in evrilmiş hali olarak da anılmıştır. Rāmāyaṇa ve Mahābhārata gibi meşhur destanlar bu inanç temeli doğrultusunda işlenmiştir (Atay, t.y:36-43). Rāmāyaṇa Destanı’nda tüm âlemin ve insanların atası olarak Manu görülür ve bu geleneğin onun vasıtasıyla krallara geçtiği bildirilir. Kral Daşaratha olarak bilinen yöneticinin veda metinlerine çok iyi hâkim olduğu ve Ayodhya bölgesinde bulunan halkına bu prensipler doğrultusunda muamele ettiği bildirilir. Eserin müellifi olarak kabul

namussuz” dahi olsa kadından üstün ve onun efendisi konumundadır. Bu devrin en önemli kaynakları Upanişad’lardır. Bkz. Atay, t.y:38.

9 Budizm inancının MÖ 563-483 yılları arasında yaşadığı bilinen Çakya kralının oğlu Gotama Buda (Siddhartha Gautama Buddha) tarafından Brahmanizm’e karşı kurulduğu bilinmektedir. Bundan sonra bu anlayış çok sayıda Budizm savunucusu olan “kudsî kahramanlar” aracılığı ile yayılmıştır. Bunlar yüksek ilimde derinleşerek tam kurtuluş olarak telakki edilen Nirvana’ya ulaşma hedefi doğrultusunda çalışmışlardır. Budizm anlayışına göre varlık ızdırap demektir. Bu acıdan kurtulmanın, varlığı gidermek, yani onun sebeplerinden, ihtiraslarından, arzularından ve bağlanmalarından kurtulmakla mümkün olacağına inanmışlardır. Nirvana’ya giden sekiz yol ve dört gerçek vardır. Buna göre: 1-Doğru anlamak (acı çekme konusunda gerçeği anlamak-dört gerçek-ve acıyı bitirmenin yolunu bilmek); 2- Doğru bilinç (kötü düşünce ve acımasızlıktan azade bir zihin); 3-Doğru konuşmak (yalansız, dedikodusuz ve naif sözlü olmak); 4-Doğru davranmak (iffetli olmak, çalmamak ve öldürmemek); 5-Doğru yolla yaşamak (başka varlıklara zarar vermemek); 6-Doğru çaba (iyilik yapıp şerden uzak durmak); 7-Doğru Farkındalık (her yönüyle yaptıklarından haberdar olmak); 8-Doğru meditasyon yapmak (meditasyonla en zirve bilgelik olan nirvanaya ulaşmak). Brahma bir anlatısında bu inanışın temmelerini şu şekilde açıklar. Brahman bir kişiye sövseler de, dövseler de, vursalar da sabrını bozmaz ve bu imtihanlardan güler yüzle çıkar. Brahman bir kimse güçlü olsun zayıf olsun hayvanları incitmez. Brahman, kendisine saldırıldığında karşı koymaz, düşmanlarına güleryüzle bakar ve kıskançlık yapmaz. Bu anlayışta kardeşlik ve merhamet ne kadar çok sergilenirde kişi o derece mistiktir. Bu anlayış tıp tarihine katkısı çokça bulunan Kral Aśoka devrinde hızla yaygınlaşmıştır. Onun devrinde Budizm Hindistan sınırları dışına taşmış anlayışın yayılması için İç Asya, Uzakdoğu, Mısır ve Suriye’ye kadar müritler gönderilmiştir. Bkz. Gotama Buda, 2008:89/Dipnot:43; Atay, t.y:39-41.

10 Bu anlayışa göre hiçbir canlı öldürülmez. Jayinistlerin bir kısmı çıplak olup, bunlara hava giyimliler adı verilmiştir. Bir kısmı da münzevî hayat yaşayan çilekeşlerdir. Bkz. Atay, t.y:39.

11 Vedik inancının Hint yarımadasında yayılmasıyla birlikte insanlar inancı tanrıçalar, ağaçlar, yılan tanrıçalar ve daha pek çok yerel inanç değerleriyle birleştirerek daha sonra oluşacak dinsel eylemlere temel hazırlamıştır. Hinduizm, Brahmanizm’in farklı ve değişmiş bir şekli olarak anlaşılmış Panteist, Politeist, Putçu ve Fetisçi bir inançtır. Hinduizm’de en önde Şiva ve Vişnu tanrıları vardır. Hint tanrıları arasında en çelişkili kişilerden biri olarak kabul edilen, çileciliğin ve mesken sahipliğinin birbirine zıt görevlerini bünyesinde taşıyan Şiva, yoganın büyük hâkimi olarak dünyevî meşgaleden uzak durarak kendini meditasyona vermiştir. Bunlar Brahma ile teslis kabul edilip Vişnu koruyucu, Şiva ise tahrip edendir. Brahma Vişnu’nun artan şiddeti ve dehşeti karşısında küçülür ve böylece yerine Şiva geçer. Şiva avatar denilen kalıplanma ile balık, yaban domuzu ve insan-aslan şekline bürünür. Mitolojiye göre Şiva, yılandan bezenmiş süslü saçlarıyla, kafatasından elde edilmiş kolye ve haşhaşla mest olmuş halde kendine hizmet eden çok sayıda hizmetkârı eşliğinde her yeri yok etme eğilimindedir. Çift cinsiyete sahip olan Şiva’nın en bilindik sembolü yoni (kadın üreme organı) ve linga (penis)’dır. Bu simgeler Şiva’nın varolşun kaynağı olduğu düşüncesinden ileri gelmektedir. Bkz. Atay, t.y:42; Dallapiccola, 2013:8,13-15,28.

21 edilen Valmīki’nin de “yoga gücüyle” gördüklerini destana kaydettiği söylenmektedir. Burada Āyurveda’ya ve dini ilimlere vakıf olan Brahman rahiplerinin etkisi olup, inancın tıp bilgisi üzerindeki etkisini gösterir (Valmīki, 2002:32-34). Burada tıp uygulamalarının da görüldüğü kutsal mekânlar Benares, Pûkura, Tâneshar (Kuru), Mathura, Keşmir ve Multan şeklinde sıralanırken, kutsal sayılan yedi şehrin (sapta-puri) Ayodyā, Mathura, Haridvar, Varāṇasī (Benares), Kāñcīpura, Ujjain ve Dvarka olduğu söylenmiştir (Bîrûnî, 2015:386).

Hint tıp tarihinin gelişim süreci, diğer birçok medeniyette olduğu gibi, çok farklı süreçlerden geçmiştir. İlkel yöntemlerle başlayan bu deneyim zamanla yerini daha gelişmiş bir tıbbi anlayışa bırakmıştır. Bu bölümde Antik Hint tıbbının tarihsel gelişiminden bahsedilecektir. En ilkel verilerin yanı sıra, dönemin kaynakları da incelenerek bu medeniyetin tıbbına etki eden unsurlar belirlenerek bir tasnife tabi tutulmuştur. İlkel tıp dâhil olmak üzere Antik Hint tıbbı iki ana başlık (Vedik ve Klasik Dönem) altında ele alınmıştır. Bu ana başlıklar da kendi içerisinde alt başlıklara ayrılmıştır. Böylece Antik Hint tıbbının gelişim süreci daha rahat bir şekilde takip edilebilecektir.