• Sonuç bulunamadı

3.2. HASTALIKLAR VE TEDAVİLERİ

3.3.3. Cerrâhî Yöntemlerle Tedavi

Śastra-karma (8 cerrâhi prosedür): Bu prosedürler eksizyon (fistüla ano, yığınlar, lenf

bezleri vd.); ensizyon (apse, üriner taş vd.), kazıma (boğaz, göz kapağı, cüzzam, ak deri vd.); delme (damar açma, bel ve testis torbasından sıvı akıtmak vd.); tarama (sinüs ve batan cisimler); çıkarma (diş, taş, yabancı cisimler); boşaltma (apse) ve dikme (yaralanma, ameliyat sonrası dikiş vd.) olup vakaya uygun şekilde uygulanmaktadır. Bu operasyonlar sırasında kullanılan aletler keskin (śastra) ve künt (yantra) şeklinde tasnif edilmektedir (Singhal ve Patterson, 1993:93-95).

Agnikarma (dağlama, koterizasyon): Dağlamanın droglardan, cerrâhî operasyandan

veya kostiklerden daha etkili olduğu ve dağlama yapılan bölgede hastalığın bir daha nüksetmediği bildirilmiştir. Yeterli dağlamanın hastalığı hafiflettiği, eksik dağlamanın ise hastalığı daha da kötüleştirdiği söylenmiştir Kṣāra (kostiklerle yakma): Kostiklerin eriyebilen ve bundan dolayı öldürebilen içerikler olduğu ve dikkatli kullanılması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca tridoşa unsurlarını yükselttiği bildirilmiştir. Dâhilî (pānīya) ve hâricî (pratisāraṇīya) olmak üzere iki şekilde tatbik edilir (Singhal ve Patterson, 1993:95- 97).

Dagdha (yanıklar): Kazayla meydana gelen yanıklar kuru ve nemli şekilde etki

gösterir. Sıcak sıvılar derinin gözeneklerine nüfuz eder ve kuru yanmadan daha fazla acı verir. 4 derece yanıktan bahsedilmektedir. İlki hafifçe yanar ve derinin rengini değiştirir. Kanın katılaşmasını önlemek için tedavi olarak ısıtma önerilir. Burada soğuk su tavsiye edilmez. İkincisi şiddetli ağrı, kızarıklık ve kabarmayla seyreder. Tedavi olarak soğuk ve

170 sıcak uygulanabilir. Soğuk ghee sürülmesi önerilir. Üçüncüsü orta derinlikte ve olgun hurma rengindedir. Tedavi olarak yatıştırıcı merhemler (kırmızı sandal, ghee, tugākṣīrī, plakṣa, gairika, amṛta) ve kıyma lapası önerilir. Dördüncü derece yanık ise derin olup bütün dokuları yok eder, susatır ve bilinç kaybına sebebiyet verir. Bu tip yanıkların iyileşmesi uzun zaman alır. Tedavi olarak ölü dokular soyulduktan sonra serinletme terapisi uygulanır. Daha sonra pirinç tozu, tinduka ve ghee terkibi sürülür ve guḍūcī yaprağıyla sarılır (Singhal ve Patterson, 1993:115).

Śoṇita visrāvaṇa (damardan kan alma, veneseksiyon): Hafif kazıma, sülük, hacamat

ve neşterle damar açma şeklinde dört ayrı kan alma metodu vardır. Jalaukās (sülük tedavisi)129: “Kanın orta derecede kirli olduğu” durumlarda sülük tedavisi uygulanır. Kan alma yöntemlerinden en hafif olanıdır. Pitta unsuru tarafından “kirletilen” kanın tahliyesi için tavsiye edilir. Genelde kral, zengin, genç, yaşlı, ürkek, zayıf ve kadınlar için uygulanır. 12 tip sülük olup 6 tanesi kirli sularda yaşar ve zehirlidir. Kalan 6 tanesi ise temiz sularda yaşayan zehirsiz sülüklerdir. Zehirli sülük kullanımının öldürücü olabileceği ve ancak mahāgada panzehiri ile tedavi edilebileceği söylenmiştir. Sülük cilt toprakla kurutulduktan sonra uygulanır. Sülük ısırmazsa üzerine bir damla kan veya süt dökülür veya hastanın derisi hafifçe kanatılır. Batma hissi ve kaşıntı sülüğün emdiğine

129 Vāgbhaṭa, yararlı ve zararlı sülükler arasındaki farkı ortaya koyarak zehirli sülüklerin balık, kurbağa ve yılan gibi canlı pisliği veya leşlerinin suyu kokuşturması ve pisletmesi neticesinde üreyip kırmızı, siyah ve beyaz rengi aldığını; hareketli, kalın ve sümüksü olduğunu; Indrayudga olarak adlandırıldığını ve bazılarının sırtında çizgiler olduğunu dile getirir. Savisa adlı zehirli sülüğün sırtında tüy ve çizgi olduğunu belirterek zehirlenmeye bağlı olarak kaşıntı, yara, ateş ve baş dönmesi gibi etkiler görüldüğü andan itibaren panzehir ilaçların kullanılmasını tavsiye etmiştir. Faydalı sülüklerin temiz sularda üreyip mavi yosun rengine büründüğü, çizgileri mavi, karın bölgesi hafif sarıya çalan, ince ve yuvarlak yapılı ve nihayetinde zehirsiz olup bunlardan istifâde edilebileceği söylenmiştir. Faydalı olan sülüklerin kanı tümüyle çekmeyen, pasif duran veya çok sık kullanılanları da zehirli sülük sınıfına girer ki bunlardan uzak kalınması gereği vurgulanmıştır. Sülük tedavisinden sülük önce içinde yağlı süt veya zerdeçal macunu olan suya daha sonra da saf suya konulur. Sülüğün vücutta kolayca delik açabilmesi için ilgili bölge keçi sütü, anne sütü ve çamur gibi yumuşatıcı maddelerle ovalanır veya bir neşter yardımıyla küçük bir kesik atılır. Daha sonra sülük bu bölgeye konulur ve kan çekmeye ve şişmeye başlar. Vücudunu kaldırmaya başladığı andan itibaren sadece kirli kanı emmesini sağlamak için üstüne yumuşak bir bez atılır. Bu durum kuğunun süt-su karışımı olan sıvıdan sadece sütü emmesine benzetilmiştir. Ne zaman ki ısırığın çevresinde yoğun bir acı ve kaşıntı başlarsa sülüğün vücutla teması kesilir. Daha sonra ağız tarafına tuz, yağ veya pirinç unu serpilir ve zehirli kanın kişiye bulaşması engellenir. Kullanılmış bir sülüğün üzerinden bir hafta geçmeden tekrardan kullanılmasına engel olunmalıdır. Sülük bu kanı kustuktan sonra eski kuvvetini geri kazanır. Fakat emdiği bütün kanı boşaltması durumunda zayıf düşer veya ölür. Emdiği kanı hiç kusmaması ise onun pasifleşip zehirlendiğine işaretti. Sağ kalan sülük ise içinde temiz su ve çamurun olduğu bir kaba alınır. Çünkü eski kabında yaptığı dışkılar dahi onu zehirleyebilmektedir. Tekrardan kullanılan veya kullanılmış sülüğün zehirli olabileceği kanaati uyanmışsa haridra, maksika (bal) ve guna (şeker kamışı)’dan elde edilen macun yara bölgesine konularak kanaması sağlanır. Ardından soğuk özellikli droglardan elde edilmiş serinletici bir macunla ilgili bölgeye lapa yapılır. Vāgbhaṭa, sülük tedavinin sadece güçlü ve mutlu insanlar üzerinde uygulanmasını da sözlerine eklemiştir. Bkz. Vāgbhaṭa, 2001, C.1:305-306.

171 işarettir. Nihayetinde sülüğün ağzına tuz serperek çıkarılmalıdır. Daha sonra kuyruğundan başlayarak sıkılır ve kusması için su dolu bir kaba konulur. Sülük suda batıyor ve hareket etmiyorsa kusmadığı anlamına gelir ve uygulama tekrardan yapılır. Nihayetinde yaraya bal, soğuk su veya astrenjan içerikli lapa konularak bandaj yapılır. Sülükler nemli bir deri tulum veya su dolu toprak küpte muhafaza edilmesi tavsiye edilir.

Śṛṅga (boynuzla hacamat tedavisi): Vāta unsuru tarafından “kirletilen kan” için deri

yüzülür ve inek boynuzu yardımıyla hacamat yapılır. Alābu (kabakla hacamat tedavisi): Kapha unsuru tarafından “kirletilen kan” içinde fitil yanan bir kabak yardımıyla tahliye edilir (Caraka, 1949, C.5:889-890; Singhal ve Patterson, 1993:98, 100-101).

Bandhana (bandajlama): Bandaj keten, pamuk, yün, ipek, bitkisel lif, deri, kabuk,

sarmaşık, ot ve muhtelif metallerden oluşmaktadır. Etkilenilen bölgeye göre parmak, askı, spika sargı, spiral, ayak bandajı ve t-bandajı vd. olmak üzere 14 tip bandajlama yöntemi vardır (Singhal ve Patterson, 1993:105).